KARENNI – 1 Şubat 2021’de Myanmar ordusu bir gecede yapılan darbeyle iktidarı ele geçirdi ve saatler sonra yeni bir parlamento seçmek için ilk kez toplandı. Ordu, Kasım 2020 seçimlerinde, temsili partisinin yeniden seçim zaferi kazanan Aung San Suu Kyi liderliğindeki Ulusal Demokrasi Birliği tarafından mağlup edilmesiyle seçimde sahtekarlık yaptığını iddia etmişti. Darbeden birkaç gün sonra Yangon’da ve ülke genelinde kitlesel protestolar patlak verdi. Bazı münferit şiddet olayları olsa da güvenlik güçleri Şubat ayı boyunca çoğunlukla barışçıl protestoların yapılmasına izin verdi. Ancak ayın sonuna gelindiğinde cunta, tazyikli su, dayak ve plastik mermilerden gerçek mermilere kadar daha şiddetli taktiklere başvurdu.
Rojava Kürdistanı’nda yaşanan devrimi ve mücadelenin eşitliğini gören Karenni ordusunun mensupları Myanmar halkı, Rojava halkına dayanışma mesajı gönderdi:
Sevgili Rojavalı dostlar,
Son dönemde Rojava’da sivilleri ve sivil altyapıyı hedef alan hava saldırılarını üzüntüyle öğreniyoruz. Rojava’daki kardeşlerimizin zorluklarını, fedakarlıklarını ve cesaretlerini anlayabiliyoruz, çünkü bizler de 70 yılı aşkın süredir askeri diktatörlüğün zulmüne karşı direniyoruz. Ülkemizde askeri cunta bu tür terör eylemleri gerçekleştiriyor. Okullar, hastaneler, dini yapılar, mülteci kampları, köyler ve şehirler sıklıkla Cunta’nın hava saldırıları ve ağır toplarının hedefi oluyor. Cunta’nın askerleri sivil halkımıza karşı savaş suçları işliyor.
Bizler demek istiyoruz ki, “Özgürlük ve adalet mücadelenizi görüyoruz.” Kötülüğe karşı koyan insanların olamayışı, kötülüğün kendisinden daha korkutucudur. Her türlü zorbalığı yok etmek için yürüyüşümüze hep birlikte devam etmeliyiz. Dünya çapında ırk, din çeşitliliğini ve kadın özgürlüğünü benimseyen tüm devrimci güçlerin yanındayız. Bir ülkenin idari gücünün halkının elinde olmasını hep birlikte sağlayalım. Siyasi hedeflerimiz buluşsun ve eşitlik, adalet ve özyönetime dayalı gelecekteki federal demokratik birliğin inşası için güçlü bir temel atılsın.
Myanmar Karenni Ulusal Savunma Güçleri kimdir?
2017 yılındaki meşhur Rohingya Soykırımı, Burma ordusu tarafından Müslüman Rohingya halkına yönelik devam eden bir dizi zulüm ve cinayet işledi. Soykırım şu ana kadar iki aşamada gerçekleştirildi: Birincisi Ekim 2016’dan Ocak 2017’ye kadar gerçekleşen askeri baskıydı, ikincisi ise Ağustos 2017’den itibaren gerçekleşti. Kriz bir milyondan fazla Rohingyalıyı başka ülkelere kaçmak zorunda bıraktı. Çoğu Bangladeş’e kaçtı ve dünyanın en büyük mülteci kampını oluşturdu. Ağustos 2018’de yapılan bir araştırma, 25 Ağustos 2017’de başlayan “temizlik operasyonlarından” bu yana Burma ordusu ve yerel Budistler tarafından 24.000’den fazla Rohingyalının öldürüldüğünü tahmin ediyordu.
Burma’nın tarihi aynı zamanda askeri darbelerin ve karşı devrimlerin güçlü varlığıyla da işaretlenmiştir. Devletin kuruluşu ve milliyetçi karakteri, etnik azınlık gruplarını ulusal kurtuluş hareketlerini örgütlemeye ve inşa etmeye zorladı.
Halk Savunma Kuvvetleri, sivil halk tarafından Myanmar’ın meşru hükümeti olarak tanınan, demokratik olarak seçilmiş milletvekilleri ve yetkililerden oluşan Ulusal Birlik Hükümeti’nin (NUG) silahlı kanadıdır. 5 Mayıs 2021’de Ulusal Birlik Hükümeti tarafından askeri darbeye tepki olarak Myanmar gençleri ve demokrasi yanlısı aktivistlerden oluşan silahlı bir kanat kuruldu. Askeri cunta, Myanmar halkından büyük destek almasına rağmen 8 Mayıs 2021’de terör örgütü ilan edildi.
Ulus devletin saldırıya uğrayan ve soykırım politikalarına maruz kalan azınlık halkları arasındaki eşitliğin yanı sıra Kürt halkı ve Burma halkı, yalnızca haklarının ve güvencelerinin korunduğu özgür bir yaşam için mücadele etmiyor. Ama aynı zamanda insan etiğine ve ahlakına uygun, bölge halkının çeşitliliğine, çok kültürlülüğüne ve farklı inançlarına saygı duyulan bir hakikat için.
En önemlisi, bu tür devrimci süreçler bizzat halk tarafından, topluluklarda, komünlerde, merkezlerde, özerk örgütlerde örgütlenmiştir. Her iki yerde de mücadelenin öncü gücü gençlik ve onların başka bir dünya kurma umutlarıdır. Bu iki deneyim Güneydoğu dünyasında yaşandığı için, uluslararası basının da bu süreci göz ardı etmesi mümkün değil. Bu tür mücadele ve direnişleri yürütmek, dayanışmanın ötesinde desteklemek her zamankinden daha fazla gereklidir.