HABER MERKEZİ
Yıl 2018. Behdinan’da Temmuz’un yakıcı sıcaklığında PKK’ye Zebari aşiretinden katılan bir genç kadın sadece kısa bir süre sonra yaşadığı bir günün hikayesidir. Bazen bize ilginç gelebilir ve belki de başkalarının normal olarak addedeceği durumlarla çoğumuz karşılaşmışızdır fakat o gün hakikaten normal olmayan bir tablo ile karşılaştım. Belki de yaşamım boyunca öğrendiklerimin aynasıydı karşılaştığım manzara.
Kadınların kendisini ifade ettiği, edeceği alan olmuştu o an benim için.
Halkla ilişkilerdeki arkadaşlar, gece yarısı karargaha geldiler yanlarında da yeni katılan bir kadın getirmişlerdi, ismi Ruken Dilgeş. Dilgeş. Şehid düşen abisinin ismiymiş, duyguları elbette yepyeni karşılaştığı manzaralarla bir şok yaşıyordu. Ruken Dilgeş’in etrafında oturduk aslında doğal bir çember oluştu çevresinde. Ruken Dilgeş’in bu duyguları tamamlayan mekanda önemli olarak akan derenin kaç metre ötesinde kamelyamız vardı Behdinan’ın yakıcı sıcağı dayanılması zor olsa da geceleri esen rüzgarla havayı serinletiyordu. Sinekleri engelleyen cibinliğin değerini bilmek önemli sineklerin çıkardıkları vızvız rahatsız edici ısırmalarının heyecan vericiliğinin yanında birde sevinci vardı ve hepimizin uykusu kaçmıştı. Hepimiz bir şeyler anlatmaya çalışıyorduk, bir kadının saflara katılması akan suların akışına nedendir, gece saat üçtü kimse daha uyumamışken yatma pozisyonunda mitolojiler anlatarak uykuya daldık.
Rojbaş olup, gün aydınlandığında bir kaç saat uyumuş olmanın verdiği sersemlik üzerimizde vardı. Bir nebze uyanır uyanmaz kahvaltımızı hep birlikte yaparak Ruken Dilgeş’i yeni savaşçılara gönderdik. Tabi beklenmeyen bir gelişme de baş gösterdi. Ruken Dilgeş’in ailesinin ‘namus meselesi’ devreye girmeye çalışıyordu. Ruken ile yüzleşmeleri olayın çözümüne neden olacaktı çünkü onlara göre bu yüzleşme ikna etmeye ve eve geri götürmek için yeterliydi…
Halkla ilişkilerdeki arkadaşların başları dertte. Yani neredeyse derde giriyordu. Ruken arkadaş ailesi ile görüşmek istemiyordu ve bin bir dil dökerek ailesi ile görüşmesi için ikna edebildik. Ruken’in de istediği bir yere götürerek annesiyle birlikte iki abisi, yengesi, yaşlılar, çocuklar ailenin geniş bir kısmı ile görüşmesini istedik.
Ailesi dört gözle Ruken arkadaşı beklerken, bir anda gelen arkadaşı gören annesi ağlayarak ‘Neden bıraktın bizi?’ diye ağlayıp, sızlamaları üzerine genç Ruken’in tok ve yüksek sesle ‘Ağlarsan giderim’ sözünü tekrarlaması herkesi birden susturdu. Fakat bu suskunluk artık Ruken’in dinlenileceği, onu dinlemeye herkesin hazır olduğu anlamına geliyordu. Aşiret, aile ve gelenekler susmuş, genç bir kadın gerillaya kulak kesilmişlerdi.
23 yaş. Az değil. İnsanın kendi kararlarını verebilecek olgunluğa eriştiği bir yaştır ortalama olarak. Yaş ve yaşamın farkındalığına vardıran duygu yoğunluğu ve yaşam sembolü olan PKK’de yeni bir yaşa girmenin ayrı bir sevinci oluyor elbette. Ruken Dilgeş arkadaşımız da yanımızda yeni bir yaşına girmişti. PKK, yaşam dediğimiz yapı taşı rolüne nasıl olur da bireyi bu kadar kısa zaman diliminde bağlayabiliyor…. Sevgi ve biçilen değerin PKK yaşamında özgürleştirdiği, gerçekleştirdiği çember birbirine adeta kenetlenmiş sonsuz maviliklere doğru seyirmekte. Önemli olan bir birey düşüncesi değil bu bireyde yaratılan güç ve düşüncenin kökleridir. PKK, bireyin yüreğindeki akıntıyı sağlayan ve akışkanlığı yaratan yasaklanmış ütopyalara yol olan ve yolu açan bir ufuk bir milattır adeta. Yokluk ve anadan üryan döngülere bürünüp varoluş nedenini kendi yaratımlarıyla sağlayan bir öyküdür PKK bunu aşk ile yapan aşk yolunun işçiliğini yapan ve kendini bizzat aşk yolu haline getiren Önderlik olgusu ve yasaklanmış yaşam da saklanmış onuru bulan ve yaşayandır PKK.
Ruken Dilgeş arkadaşımızın annesi, ‘neyin eksikti, kim seni kandırdı’ diyor, büyük abisi ‘daha kimse bilmiyor geri gel, seni yanıma alırım’, yengesi ‘başımızı eğdin iki yaşındaki kız annen seni herkesten daha çok seviyor’ diyor, diyorlar… Ruken hepsini büyük bir saygıyla dinliyor. Kırmadan, incitmeden. Sonra sazı alıyor Ruken, ‘bir kere de ben kendim için bir karar vereyim kendi kararımdır, 23 yaşındayım bu yaşa kadar sizin tabularınız geçerliydi ben gelmeyeceğim, PKK’li olacağım’ diyor ve kararının kesinliğini anlatıyor devamla. Anne yine sızlanarak, ‘bir gecede sana ne oldu dilin bu kadar açılmış’ diyor ama bir yandan da elini kızının üzerindeki elbiseyi tutarak sırrı çözmüşçesine ‘ne varsa bu elbisede ne var ?’ diyerek ekliyor kendi sorusuna kendi verdiği cevapta.
Evet! gerilla elbiseleri, annenin yaptığı tespit mükemmeldi, anne bir yanda üzülse de içinde kızının emin yerlerde olduğuna da emindi, zirvelerde kendisini vadilere bırakan nehre daldı ve akmaya devam etti. Beni etkileyen ne aileydi, ne de yapılan uzun uzun tartışma ve diyaloglar, beni etkileyen bir kadının kısa bir süre içerisinde kendisini toplumsal ifadeye kavuşturması ve PKK’ye adım atar atmaz, yaşamına dair alacağı tüm kararların kendisine ait olduğunun farkındalığını yaşıyor olmasıydı.
Tekoşin Toprak