Özyönetim direnişleri sürecinde Nusaybin’de gözaltına alındıktan sonra tutuklanan 53 kişinin yargılaması 3’ncü gününde devam ederken, duruşmada savunma yapan Jiyan Ay, kendisi ve Kürt halkının özgürlüğü için mücadele ettiğini söyledi.
Mêrdin – Nusaybin ilçesinde sokağa çıkma yasakları esnasında gözaltına alındıktan sonra tutuklanan 53 kişinin 19 ayrı suçtan “Ağırlaştırılmış müebbet” ile yargılandığı davanın 5’nci duruşması 3’ncü gününde devam ediyor. Mardin 4’ncü Ağır Ceza Mahkemesi Sosyal Güvenlik Kurumu ( SGK) binası konferans salonunda görülen duruşma üçüncü gününde de kimlik tespiti sonrası alınan savunmalar ile başladı. İlk olarak savunma yapmak için kürsüye çıkan Dilber Tanrıkulu, Kürtçe yazdığı 5 sayfalık savunmasını yazılı olarak verdi. Savunmayı alan mahkeme heyetinin, “Kürtçe, farklı bir dilde yazıldığı anlaşılan.. 5 sayfalık savunma dilekçesinin alındığı..” ifadelerini kullanması da dikkatlerden kaçmadı.
‘Bu süreç bize 2012 yılında yaşananları hatırlatıyor’
Dilber, DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in açlık grevine dikkat çekerek, ağır bir süreçten geçildiğini ve yaşanan ağır sürecin 2012 yılında yaşanan olayları akıllara getirdiğini belirtti. Mahkemenin siyasi olduğunu ifade eden Dilber, hakkında hazırlanan iddianamenin içeriğini kabul etmediğini söyledi.
‘Özyönetim bir devlet kurmak ya da parçalamak değil’
Patnos Cezaevi’nde tutulan Jiyan Ay ise savunmasına PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kınayarak başladı. Jiyan savunmasında şunları kaydetti: “Her insan özgür dünyaya gelir. Özgürlük insanın yaşam temelidir. Ben de özgür bir toprakta yaşamımı sürdürmek istiyorum. Ben de kendi özgürlüğümü Kürdistan’ın ve Kürt halkının özgürlüğünde görüyorum. Özyönetim birlikte yaşam ve eşitliktir. Yeni bir devlet kurma ya da parçalama değildir. Biz şuanda Türk devletini parçalama suçlaması ile yargılanıyoruz. Biz bu suçlamaları kabul etmiyoruz. Bizim yeni bir devlet kurma gibi bir derdimiz yoktur. Bizim amacımız Türkiye’deki herkes gibi özgür ve eşit bir yaşam sürdürmektir. Özerklik bir sürü devlette uygulamaya konuldu. Hiç bir devlette bunla parçalanmadı. Günümüzde İngiltere, İspanya ve Fransa gibi bir sürü devlette bu yöntem uygulanıyor.
‘Bir Kürt kadını olarak kendim ve halkım için mücadele ettim‘
Nusaybin’de öz yönetim ilan edildi. Ben de bu öz yönetimde yer aldım ve pişman değilim. Yine olsa yine hendek kazarım. Halkım için bin defada olsa yine savaşırım. Kürt halkı üzerinde büyük katliamlar yapıldı. Biz de bu baskı ve ölümlerin gölgesinde büyüdük. Silahları çözüm olarak görmek bir tercih değildir. Düşmanı yelpaze ile de silemezsiniz. Ben de bir Kürt kadını olarak kendim ve halkımın özgürlüğü için mücadeleye katıldım. O yüzden Nusaybin direnişine katıldım. Orası benim toprağım orada evleri yakan ve insanları öldüren bizler değil Türk Devleti’nin askerleridir. Askerler tank ve toplar ile bize ve topraklarımıza saldırdılar. Biz de orada kendimizi savunuyorduk. Savunma bütün canlılar için vardır. Tank ve toplarla üstünüze gelen varsa size kalan tek şey öz savunma oluyor. Bizde Nusaybin’de atalarımızın toprakları üzerinde kendimizi savunduk.
‘Gözaltında çenem kırıldı’
Bizi ilk gözaltına aldıkları zaman işkence ve hakaretlerden geçirdiler. Fiziki taciz ettiler ve vahşice şeyler yaptılar. Bizi bir eve götürdüler orada üç saatte yakın büyük işkencelerden geçtik. Orada da benim çenemi kırdılar. Aradan üç yıl geçmesine rağmen hala kelepçelerin izi de ellerimde vardır. Daha sonra emniyete götürüldük orada da cinsel taciz, tehdit ve akla gelebilecek her şey bize yapıldı. Her gelen “Jiyan Ay kim onu bana verin” diyerek bana saldırıyorlardı. Onlarca asker bu şekilde üstüme geldi. Onlara göre ben oranın komutanıydım. Keşke ben onların dediği gibi orada üst olsaydım ve onların eline geçmeseydim. Ben sadece Kürt halkı ve kendim için özgür bir yaşam istemiş ve onun için mücadele etmiştim. Bir genç olarak Kürt kadını olarak herkesin bunu istemesi gerekir.”
‘Sizin adaletsizliğinize karşı asla boynumu bükmeyeceğim’
Gözaltında konuşamaz halde olduğunun altını çizen Jiyan, konuşamamasına rağmen kendi adına bir dizi şey yazıldığını ifade etti. Kendisine gönderilen avukatın polislerle işbirliği içerisinde olduğunu dile getiren Jiyan devamında şu sözleri kullandı: “Ben onları okumaya çalışırken bir polis elimden tuttu ve bana ‘Çabuk imzala senle uğraşamayız’ deyince ben de okuyamadan imzaladım. Dördüncü günde Nusaybin Devlet Hastanesi’ne götürüldük. Orada savcı bana aynı şeklide yaklaşımlarda bulundu. Ben de bu işkencenin bir an önce bitmesi için ve ayakta kalacak halim kalmadığından dolayı ifadeyi ve kararı imzaladım. Bizi hakikat ve doğruluktan uzak tutup kandırmak isteyenler onurlarını kendi elleriyle ayaklar altına almışlardır. Benim için de bu saatten sonra verilen bir ceza benim umurumda değil. Ben artık onurumu elime aldım. Yalnız şunu bilin ki ben asla sizin adaletsizliğinize karşı boynumu bükmeyeceğim. Büyüklerimizin dediği gibi bu bana ders size de dert olsun. Özgürlük ve savunma benim en doğal hakımdır. Ben de bunun için savunma yaptım.
Bu mahkemenin doğru ve tarafsız bir mahkeme olmasını istiyorsanız bizim şuanda konumlarımızın değişmesi gerekir. O gün çok uzak değil biliyorum. Devrim de uzak değil yakındır. Siz ceza verseniz de biz büyük bir devrimle o zindanların kapısını açacağız. Kürdistan ve Nusaybin şehitlerini asla unutmayacağız.”
Polis savunmanın ardından tutsaklara kafa salladı
Yapılan savunma salonda bulunan tutsaklar tarafından uzun süre alkışlandı. Alkış esnasında salonda bulunan bir polis memurunun tutsaklara dönüp kafa sallaması da dikkatlerden kaçmadı.
Avukat Gülbin Şahin’den reddi-hakim talebi
Jiyan’ın ardından savunma yapan Avukat Gülbin Şahin Dağhan da, “O aşamada alınan ifadenin hiç bir şekilde dosyaya dahil bile edilmemesi gerekir. Şuan bütün sanıkları bu dosyadan yargılanmakta ama 11-12 tutsak burada hazır bulunuyor. Müvekkilimiz bugün ilk defa duruşmaya katılıyor. Bu haklar bu aşamada ilk celseden bu yana ihlal ediliyor. Benim dosyamda üç müvekkilimiz var, ama üçü bir arada hiç bu salonda bulunmadı. Beyanda bulunmuş bütün sanıkların her mahkemede burada hazır edilmesini talep ediyoruz. Müvekkilin kime ne yaptığına ilişkin en ufak bir emare yok. Kimi nasıl öldürdüğünü ya da iddialara karşı tek bir delil yok. Bunun aydınlatılması yönünde de tek bir adım atılmamaktadır. Biz aynı şeyin mahkemeniz tarafından yapıldığını düşünüyoruz. Taleplerimizin bir kısmının sürüncemede bırakılıyor. Biz son celsede ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Biz heyetin gerekli inisiyatifi almadığı konusundaki hala direndiğini düşünüyoruz. Ben mahkemeye yönelik en başından bu yana çok kibar cümleler kurmaya çalışıyorum. Bu sebeple bu aşamada reddi hakim talebimiz mevcuttur. İlk celseden bu yana söylediğimiz hiç bir talep kabul edilmedi belli değerlendirilmeye bile alınmadı. Nusaybin’de ki işkence dosyasının yeniden dosyaya eklenmesini ve değerlendirilmeye alınmasını istiyoruz” diye konuştu.
Talep sonrası durumu değerlendiren mahkeme heyeti yapılan talebi, “Duruşmayı uzatmak amacıyla yapıldığının açıkça anlaşıldığından CMK’nin 31’nci maddesi gereğince bu talebinin reddine, mahkememiz kararına karşı 7 gün içerisinde 52-71 sayılı CMK’nin 31.3 268. maddenin devamınca Mardin 1’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde itiraz yolunun açık olduğunun bildirilmesine” sözleriyle reddetti.