HABER MERKEZİ
Kaç zamandır Amed surlarının ve Sur katliamında yıkılan evlerin taşları çalınıp, satılıyor. Bu kültür talancıları ellerini ve kollarını sallayarak AKP-MHP rejiminin denetiminde yapılan kültürel soykırıma ortak olmaktadırlar. Kimse buna sessiz kalmamalı. Unutmayın, çalınan her bir taş tarihimizin yok edilmesi, belleğimizin silinmesi demektir. Amed’liler boşuna surlara beden demiyor. Bedensiz ruhumuz çıplak kalır. Çorak olup dağılıp gider.
Asırlar öncesinde bu taşlar üst üste konulurken araya konan her harcın içine bir de alın teri ve emek konuldu. O bedenin yapılmasında yüzlerce can verildi. Asırlara meydan okuyan bu taşların her bir karesinde ülkelerine olan sevgilerini ve tarihin derinliklerinden gelen kültürlerini nakışladılar. Öyle ki düşmanları Amed şehrinin önüne geldiğinde orada Sur halkının direniş iradesinin bir abidesi olan Sur’u gördüler. O nedenle çelik ve demir asırlar karşısında eriyip yok olurken, o taşlar asırlar boyu bozulmadan direndi. Sur’un toplumunu, evlerini, yaşam alanlarını, bağı-bahçesini bir anne şefkatiyle sarıp sarmaladı, korudu.
Ama bugün tarih talancılarının saldırısı altında. Bütün dünya bu talana göz yumdu, yumuyor. Dikkat edelim BM tarafından “Kentsel Sit Alanı”, UNESCO tarafından ise “Dünya Miras Alanı 1. Tampon Bölgesi” olarak tescillenen Suriçi ve Sur’a dönük halen ciddi bir açıklama yapılmadı. Ancak gelin görün ki, On bin yıllık tarihi şehir AKP-MHP faşist ordu güçlerince eşitsiz bir savaşta yerle bir edildi. Şimdi de AKP’ye yakın mütteahhitlerin rol aldığı bu evlerdeki taşlar talan ediliyor, açık pazarda satılıyor.
Halkımızın tarihsel kültürünü pazarlayan bu mütteahhitlerin yıktıkları tarihi değerdeki evlerimizin, hamamlarımızın, camilerimizin, su kastallarımızın velhasıl tüm tarihsel kültürel değerlerimizin simgelerini üzerinde taşıyan taşlarla kendisine özel evler yapmakta, diğer yandan da belediyenin verdiği alanda pazar açarak satışa çıkarmakta. Polis kontrolünde yapılan bu yıkım ve talana Büyük Şehir Belediyesi’ni gasp eden kayyım ise sessiz kalmakla kalmıyor, pazarlanması için taşların sergileneceği alanı da veriyor.
Bu durum ele alındığında işin rengi daha iyi anlaşılıyor. AKP-MHP faşist rejimi Sur’da sadece insanları katletmedi, aynı zamanda bir halkın tarihinin, kültürünün bütün canlı izlerini yok etti. 10 bin yıllık bir geçmişe sahip olan Sur’un mahallelerini dümdüz etti. Evler, bahçeler, yaşam alanları, su kastalları, köprüler, hamamlar, camiler, ziyaretler Kürtleri anlatan ne varsa yıkıldı, yakıldı ve talan edildi. Aynı talan ve yıkımı Cizre’de, Şırnak’ta, Slopi’de, Gever’de, Nusaybin’de yaptı. İşte Hasankeyf’te nasıl kıyım olduğunu görüyoruz. Kürtlerin coğrafyasında baraj yapılan her yerde kültürel soykırım sistematik bir biçimde sürdürülüyor.
Bu yönüyle sadece bir halkın kültürü talan edilmiyor. Aynı zamanda insanlığın kadim mirası yok ediliyor. Amed Surları Kürt halkının olduğu kadar aynı zamanda bir insanlık mirasıdır. Dolayısıyla bu soykırım politikasına karşı durmak sadece yurtseverlik görevi değil, aynı zamanda bir insanlık görevidir. AKP-MHP soykırım rejiminin bu politikalarını Halkların Demokratik Partisi (HDP) Amed Milletvekili Dersim Dağ meclise taşısa da bilinçli bir biçimde geliştirilen bu politikalardan geri dönmeyecekleri açık. Çünkü bu politikanın kendisi de Kürtlere açılan savaşın bir parçası, bir bölümü olmaktadır.
Peki buna sessiz mi kalacağız? Yıllarca Amed Surlarından, Amed’in daracık küçelerinden ilham alıp Türkü söyleyen, şiir, roman yazan, öykülerine konu eden aydınlar bu kültürel soykırım karşısında sesiz kalmaya devam mı edecekler. Bu konuda kıyamet koparmaları için önlerinde bir engel mi var? Hele hele küçük çıkarlarını gözetmek için kültürel soykırım rejimin peşine takılan mütteahhitler bunun hesabını Kürtlere ve dünya insanlığına nasıl verecekler?
En önemlisi tarih bilincinden yoksun olan kimi kesimler de bilinçsiz bir biçimde restoranına, lokantasına, cafesine, hatta bürosuna bu taşları söküp ya da parayla satın alıp sırf dekor yapabilmek için böylesi bir suçu işleyenler var. AKP-MHP faşist soykırım rejimi Kürt toplumunu köksüzleştirmek için büyük bir zorla bunları yaparken, bu kültürün asıl sahipleri kendi elleriyle kendi kültürel değerlerini peşkeş çekmeleri asla kabul edilemez.
Tamam, AKP-MHP faşist rejimi kültürel soykırımı uygularken, aynı şekilde Kürt halkını kendi köklerinden uzaklaştırmak için kültürel yozlaştırmayı bir politika olarak dayattığı bilinmektedir. Ancak bunun arkasına sığınma kabul edilemez. Dönemin sömürge gücü olan İspanyollar Amerika kıtasını talan ederken Amerika’nın yerlileri olan “Kızılderililer” en küçük kültürel değerine dokunmaları durumunda hayatlarını hiçe sayarak büyük savaşlara girmişlerdir. Çünkü kültürel değerlerinden yoksun bir hiç olacaklarını bilmek için filozof olmaya gerek yoktur.
Belki toplumsal, tarihsel bilinç yoksunluğundan bahsedilebilir. Ancak Özgürlük Hareketi kırk iki (42) yıldır kesintisiz bir biçimde yurtseverlik duygularını öne çıkarmak, Kürtlerin tüm değerlerini korumak ve geliştirmek için bu uğurda mücadele yürütmektedir. Hiçbir Kürt, “bundan habersiziz” diyemez. O zaman bu işe bulaşanlar, AKP-MHP faşist rejiminin peşine takılanlar bir an önce bu yozlaşmadan kendilerini arındırmalılar. Aksi durumda o taşlara yüreklerini koyanların ahı peşlerini bırakmayacaktır. O evlerde bu vefayla büyüyen biz devrimciler de son anımıza kadar bu değerleri korumaktan asla imtina etmeyeceğiz.
Amed Piran
Kaynak: Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi