Avrupa’da yaşayan Kürdistanlı ve Türkiyeliler Halklar Önderi Abdullah Öcalan için başlatıkları açlık grevi eylemi sürerken, Güney Fransa’nın Marsilya kentinde düzenlenen halk toplantısına katılan Asrın Hukuk Bürosu Avukatlarından Serbay Köklü, Öcalan’dan 2016’ta yıllından beri bir haber alamadıklarını söyledi.
MARSİLYA – Tevgera Jinen Kurd a Fransa (TJK-F) tarafından organize edilen halk toplantısına Marsilya’da açlık grevi eyleminde bulunan eylemcilerde katıldı. Marsilya Demokratik Toplun Merkezi’nde düzenlenen toplantıya 200’e yakın kişi katıldı. Toplantıya Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın Avukatı Serbay Köklü’de katılarak, Öcalan için başlatıkları hukuki süreç hakkında sunum yaptı. Katılımcılardan gelen soruları yanıtladı.
‘SAYIN ÖCALAN’IN HUKUKİ HAKLARI GASP EDİLİYOR’
Asrın Hukuk Bürosu Avukatları olarak, 27 Temmuz 2011 tarihinden, bugüne kadar Sayın Öcalan ile görüşmemize izin verilmiyor diyen Köklü, “Sayın Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesine izin verilmiyor. Burada söz konusu olan avukatların Sayın Öcalan’la görüşmesi değil. Burada ihlal edilen, gasp edilen, engellenen avukatların görüşme hakkı değil; bizzat Sayın Öcalan’ın hukuki işlemlerini, hukuki haklarını ve hukuki güvencelerini yürütebilecek mekanizmalardan engelenmiş olması. Sayın Öcalan 27 Temmuz 2011’den bugüne kadar herhangi bir şekilde hukuki güvenceye tabi değil. Ve hiçbir şekilde hukukla ilişki kurmasına izin verilmemekte. Avrupa hukuku açısından da kabul edilebilir bir durum değil. İşkence olarak kabul edilen bir durum” dedi.
‘İLK DEFA BU KADAR UZUN BİR SÜRE SAYIN ÖCALAN’DAN HABER ALINAMIYOR’
İmralı’da yeni bir mekanizmanın devreye girdiğine işaret eden Köklü, sözlerini şöyle sürdürdü: “11 Eylül 2016 tarihinden itibaren Sayın Öcalan’dan ailesi, heyet ve avukatları hiçbir şekilde haber alabilmiş değil. İlk defa bu kadar uzun bir süre Sayın Öcalan’dan haber alınamıyor. Bu İmralı tecrit sisteminde yeni bir aşamayı ifade ediyor. Daha ağır, daha sert ve yoğun süreci ifade ediyor. Bu süreçte tabi Sayın Öcalan’a yönelik İmralı’da yürütülen tecrit sistemin, hukuki olarak yeni mekanizmaların geliştirildiğini görmekteyiz. Biz burada İmralı tecrit sistemini ifade ederken, aslında bir hukuksal mekanizmayı, bir yönetim tekniğini; yani sadece Sayın Öcalan’a dönük değil, bütün ülkeye devlet sistemi tarafından uygulanan bir yönetim tekniğinden söz ediyorum” diyen Köklü, “9 Ekim 1998 komplosundan sonra, 15 Şubat 1999’da İmralı’ya getirildikten sonra Sayın Öcalan uzun bir süre keyfi ve fiili bir uygulamaya maruz kaldı. Bu şekilde yargılandı. Ve bu yargılamanın neticesinde her ne kadar eksikler ve sıkıntılar olsa da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde yargılamanın hukuksuz ve adil olmadığı tespit edilerek, yeniden yargılanması ön görüldü. 1999’dan sonra gelişen bu süreç aşama aşama, dönem dönem çeşitli düzeyde yaşanmış olsa bile, özelikle 15 Temmuz ve 20 Temmuz 2016’dan sonra ülkede ki darbe girişimi ve karşı darbe sürecinden sonra bir hukuksal mekanizma haline dönüştürüldü. Bu hukuksal mekanizma bizim 2011’den sonraki görüşme başvurularımızın tamamı hiçbir hukuk kurallı gerekçe gösterilmeden engelleniyordu. ‘gemi arızalı’, ‘hava muhalafetinden’ bahsediliyordu. Ancak 15 Temmuz’dan sonra, 20 Temmuz’da ülkede ilan edilen olağanüstü hal süreciyle birlikte bize önce olağanüstü hal gerekçe gösterilerek başvurularımızı geri çevirmeye başladılar. Akabinde olağanüstü hal gerekçesiyle bir kararname çıkarıldı. Ülkede her ne kadar kendi aralarında gerilim, darbe girişimi ve çatışma yaşansa bilene olağanüstü hal süreciyle kararnamenin ilk uygulandığı yer İmralı cezaevi oldu. Ve bu olağanüstü hal kararnamesinden sonra başvurularımız kararname gerekçe gösterilerek engellendi. Bu kararname daha sonra bir yasa, metin haline dönüştürüldü. İlk defa 2018 Mart ayında bizim başvurularımız mahkeme kararıyla, yani yasa gerekçe gösterilerek geri çevrildi, engellendi. Bu uygulama şu an mahkeme kararı ve yasa maddesi ileri sürdürülmeye başlandı. Bu bizim açımızdan yeni bir süreci ifade ediyor. Çünkü bundan önceki süreci hukukla açıklayamıyordular. Keyfi olarak gemi ve havayı gerekçe ediyordular. Ama şu anda doğrudan kendi üretikleri bir yasa maddesi ve mahkeme kararı ortaya koyuyorlar. Bu sadece İmralı’ya uygulanan bir sistem değil. Bütün ülkeye uygulanan bir hukuk sistemi olarak karşımızda” dedi.
‘CPT VE AİHM KENDİ VAROLUŞ GEREKÇLERİNİ İNKAR ETMEKTE’
2016 tarihinden sonra CPT ve AİHM’in varoluş çizgileriyle ters düştüklerini vurgulayan Köklü, şöyle devam etti: “CPT ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin resmen kendi varoluş gerekçelerine, hukuksal ilkelerine, referanslarına ve tarihsel süreçlerine tamamen inkar eden ve yok sayan; meşruiyetini ortadan kaldıran tavır içerisinde olduğunu görüyoruz. Çünkü sayın Öcalan’da diyordu ; ‘bu tek başına bir ülkenin başarabileceği bir sistem değil’. Bütün dünyayı ayağa kaldıran, hukuk dışı bir yargılama ve infaz bölgesi olarak bilinen Guantanamo bilene İmrali sisteminden sonra geliştirilmiş bir sistem olduğunu söylüyordu. Sayın Öcalan zaten İmralı’yı Guantanamo öncesi bir süreç olarak nitelendiriyor. Guantanamo’yu ancak İmralı’dan sonra uyguluyabildiler demişti “ .
Konuşmaların ardından Öcalan’ın mücadelesini konu alan sinevizyon gösterimi ilgiyle izlendi. Toplantıya katılanlar hep bir ağızdan “Biji Serok Apo” sloganı attı. Toplantı sloganların ardından son buldu.