HABER MERKEZİ- “Duvarsız Üniversite, Gençlik ve Halk” dosyası kapsamında sıradaki söyleşi Öğrenci Faaliyeti ile. Öğrenci Faaliyeti İstanbul Üniversitesi’nin “Duvarsız üniversite” kararıyla üniversitenin halka değil, tarikatlara ve faşist çetelere açılacağını söylüyor. Kararın kampüslerin ticarileşmesinin önünü açtığı da vurgulanıyor.
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü kampüsleri ziyarete açma kararını “üniversiteyi halkla buluşturma” gibi gençlik hareketinin de yıllardır verdiği mücadelenin söylemlerini, tezlerini anımsatan ifadelerle duyurdu. Bu karar, kararın sunulma biçimi ve uygulanması durumunda getireceği sonuçlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Üniversitelerin kime açılacağı haklı bir soru olsa gerek. Saray faşizminin kuşatması altında üniversite halka mı açılıyor yoksa tarikatlara, faşist çetelere mi? Örneğin; halkın giriş çıkışına açık olan Çukurova Üniversitesi’nin ülkücü-faşist çetelerin düzenli toplantı mekanı olduğunu biliyoruz. Ege Üniversitesi’nde faşist Fırat Yılmaz Çakıroğlu için kampüse lokma arabalarının sokulduğunu görüyoruz. Öyle ki, tüm güç unsurlarını elinde bulunduran siyasal iktidarın verdiği bu karar, üniversiteleri faşist çetelere açarken üniversite öğrencilerine ise fakülteler arası geçiş yasağı ve polis barikatı vadediyor.
Kararın ardından “güvenlik” kaygısının hâkim olduğu tepkiler dile getirildi. Sizce güvenlik kaygısı” ile kastedilen olası riskler, somut durumlar nedir? Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Haklı kaygılar mı?
Tacizci akademisyenlerin davalarından beraat alıp ders vermeye devam ettiği, inşaat ve rant alanına çevrilen kampüslerde güvenlik güncel bir sorundur. Feminist mücadelenin kazanımlarıyla kadınlar ve LGBTİQ+’lar için görece güvenli alanlar açılmış olsa dahi bu güvenli alanlar siyasal iktidarın, Saray faşizminin her zaman hedefindedir. Dolayısıyla üniversiteleri güvenlik açısından tehdit eden halk değil, İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden, Büyük Aile Buluşmaları düzenleyen iktidarın kendisidir.
Ticarileşmenin önünün açılacağına dair kaygılar var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu kararın kampüslerin ticarileştirilmesi sürecinde nasıl bir rolü olacağını düşünüyorsunuz?
Üniversite öğrencileri, “duvarsız üniversite” kararının halkı bilimle buluşturmak niyetiyle alınmış bir karar olmadığının farkında. Siyasal iktidar ve onun üniversitedeki temsilcisi kayyum rektörlük, “duvarsız üniversite” adı altında sermayenin ve ticarileşmenin önünü açmayı planlamaktadır. Bunun en somut örneğini kampüse girmek isteyen öğrencilerin önüne polis barikatları yığarak göstermiştir. Ormanları, doğayı, kültürel dokuları kâr hırsıyla yok eden iktidar, üniversiteleri hedefine koymuştur. Üniversite bilim, kültür, sanat kurumudur; turizm değil!
İtirazlardan biri de kararın üniversite bileşenlerine -öğrencilere, akademisyenlere, çalışanlara- sorulmadan alınmış olmasına. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Üniversite; bileşenlerini öğrencilerin, akademisyenlerin, üniversite emekçilerini oluşturduğu bir kurumdur. Özerk-demokratik bir üniversitede söz, yetki, karar üniversite bileşenlerinindir. Güncel olarak üniversite, Saray faşizminin kuşatması altındadır. Bu kararın üniversite bileşenlerine sorulmadan alınmamasının sebebi kuşatma altındaki üniversitenin özerk-demokratik yapısının tahrip edilmiş olmasından dolayıdır.
Son soru eylemlere dair. Oluşan tepkiyi, eylemleri, katılım motivasyonunu nasıl yorumluyorsunuz?
Oluşan tepki, bitmeyen ve kitleselleşmeye devam eden eylemler üniversite öğrencilerinin baskılara, yıldırma politikalarına boyun eğmediğinin göstergesidir. Üniversiteliler, 68’lerden aldıkları tarihsel hafızayı unutmuyor. Özerk, bilimsel, demokratik, parasız ve halk için eğitim mücadelesini unutmuyor, sürdürmeye devam ediyor.
Kaynak: Sendika Org.