HABER MERKEZİ- ÖZGÜRLÜK ÇOCUKLUKTA BAŞLAR 2. Bölüm
“Güvercinlerim vardı. Yine komşunun güvercinleriyle benim güvercinlerim çok doğal yan yana geliyorlar. Ama bizim bir güvercinimiz hep gidiyor, komşunun güvercinleriyle uçuyor. Tabii, gözetliyorum. Bir uçtu, iki uçtu, kendi grubunu bıraktı. Bana göre bu ihanet gibi bir şeydi. Tuttum o güvercini, tamamen yoldum, çırılçıplak ettim ve bıraktım damın başına: “Uç” dedim. Öyle bir cezalandırma yöntemim vardı. Çok tuhaf, ama gerçekten yaptım. Güvercini tamamen tek bir tüy kalmayıncaya kadar yoldum. Sonra ne oldu, bilemiyorum. Ama onun suçu kendi grubunu bırakıp, hep komşunun güvercinleriyle uçmaktı. Bu bana bir ihanet gibi geliyordu
Küçük bir çocuktum. Baktım kavga etmişiz, birisi benim kafamı kırmış. Tabii annemin bana müthiş yönelmesi vardı. “Yok” dedi, “eve gelmeyeceksin.” Anam verdi ilk dersi. İntikamımı aldıktan sonra beni eve alabileceğini söylüyordu. Ana haliyle hiç de acımıyor, “oğlumdur, bilmem neyimdir” diye kesinlikle düşünmüyor. Benim gücüm var mı yok mu, ona da bakmıyor. “Bu çocuk korkaktır, eli fazla kalkmaz” diye hiç umurunda bile değil. Kesin demiyorum, ama belki de üzerimde etkili olmuştur.
Bir gün yine uzaktan akraba birisinin fıstık ağaçlarına gittim, topladım gizlice. Adam geldi, gördü, bana yetişti. Onun patlattığı tokat var, hâlâ aklımdadır. Fakat ben de “bir gün” dedim “sana ne yapacağımı gösteririm.” Zor olayına karşı bende böyle “sana ileride bir şey yaparım” diye bir düşünce belirdi o zaman.
Hasan Bindal arkadaşın ailesi bizimkilere düşmandı. Ben de değişik bir çocuk olduğum için, en çok Hasan’la arkadaşlığımı geliştirmek istedim. Annem bir defa gördü, “vay, bu namussuz” dedi, “bizim düşmanımızın çocuğuyla ilişki kurmuş.” Çok gizli bir ilişkiydi ve daha sonra o düşmanlığı aştık. Ben neden o gizli ilişkiyi ele aldım? Birlik ilişkisi için mücadele ediyorum. Feodal bir kuralı ben yedi yaşımdan itibaren bozmaya çalışıyorum. Eğer o zaman bu tutumum olmasaydı, ben bu kadar aşireti, kabileyi, bu değişik insanları bir araya getiremezdim.
Önderlik sanatına benim erkenden el atmam, biraz da babamın yetmezliğindendir. Şunu söylüyorum o zaman: “Benim babam da başkalarının babası gibi bize önderlik etse de, boşluğu kapatsa.” İyi ki öyle bir babam olmuş. Eğer öyle olmasaydı, daha çocuk yaşta önderlik arayışı içinde olmazdım. “Bu baba” diyordum, “bizi idare edemiyor. Çok zor durumda, çok zavallı, büyük yetmezlikler yaşıyor.” Gerçekten köyde bildiğim kadarıyla aile içinde en çok önderliğe oynayan kişiydim. Herhalde bu anlamda, önderlik üzerine temel dersleri almışım.”