HABER MERKEZİ
Jineoloji genç kadın atölye tartışmalarından…
*Bir erkeğe ait olmayan kadın hep tehlikeli olarak görülmüş ama aslında tehlikede olan kadın…
-Evet ve öteden beri de bu tehlike tecavüz.Eskiden beri var olageldiğini düşünmemiz için her türlü sebepler var.Eski çağlarda ne olduğu konusunda pek bir bilgim yok.Kızlar çocukluktan doğrudan erişkinliğe geçiyorlar,ergenliğe ulaşır ulaşmaz, bazen de daha önce evlendiriliyorlar. Ortaçağ da kilise tecavüzün bir günah olduğunu kabul ediyor ve şovalyelerin dulları,yetimleri,tehlikedeki kadınları koruması bekleniyor.Ancak adetler çok farklı.Oğlanlar tecavüzle ve özellikle de çete maceralarından biri olarak gerçekleştirilen toplu tecavüzle çok erken yaşta erkekliklerinin farkına varıyorlar.Bu topluca gerçekleştirilmesi gereken ve çeteyi birbirine bağlayan bir yiğitlik göstergesi olarak görülür.Gençlerden oluşan bu tür çeteler şatoları,köyleri kırıp geçiyorlar ve performanslarını karşılaştırıyorlar birbirleriyle.Evlenmeyecekleri bir kadını, özellikle de bakire bir kadını ‘’bozmak’’bir başarı sayılırdı.Kadının kendini ‘’koruması’’,bekaretini kaybetmemesi; erkeğin kasını bir kale gibi fethetmesi bekleniyor.Güçlü bir kalenin düşürülmesiyle açık bir benzerlik söz konusudur burada.Kadını,şatoyu,şehri fethetmek, bir erkeklik töreni niteliği taşıyor.Bu bir savaş…
*Tecavüze uğrayan kadın şikayette bulunabiliyor muydu?
-Kendini koruyamayan kadın suçlu bulunuyor.Hep zaten dünden razı olduğu şüpheleniyor, ‘kendi istedi!’ deniliyor.Şu veya bu nedenden dolayı olaydan kadın sorumlu tutuluyor, ‘o sırada orada ne arıyordu, böyle bir yerde ne işi vardı?’ diye düşünülüyor.Köyde’ şerefi lekelenmiş kız’ gözüyle bakılıyordu ve herkes bu durumu biliyordu.Bekareti bozulduğu için artık evlenilebilir kız olmaktan çıkıyordu.Çoğu zaman başka çaresi olmadığından başka bir şehre gitme ‘’kötü yola düşme’’ başlıyordu.
*Peki tecavüz ne zaman suç olarak görülmeye başlandı?
-19.yüzyılda’’ müessir fiil’’ için birkaç dava açılmış.Ancak yalnızca toplu tecavüz gerçek anlamda cezalandırılıyor: Genç bir kadının çok sayıda erkeğe karşı elinden hiçbir şey gelmeyeceğini kabul ediliyor.Oysa tek bir erkekle karşı karşıya kalındığında kendini savunabileceği düşünülüyor.Tecavüze uğradıysa, gerçekten direnmemiştir.Bazen anne baba kızlarına güveniyor ve tazminat talebiyle bulunuyor ama sözlerini geçirmeleri çok zor.Tecavüzcü genellikle kadının kendisini’tahrik’ ettiğini öne sürüyor ve sözü kadının sözünden daha fazla önemseniyor.Bu nedenle çok az tecavüz olayının peşine düşülüyor.Çok can sıkıcı tıbbi muayenelerin yapılmasının gerekeceği biliyor.Tecavüz olgularının büyük bir kısmı kadın sesini çıkarmıyor ve en büyük beklentisi gebe kalmamak oluyor.Tecavüz konusu uzun yıllar görmezden gelinmiş bir konu. Georges Vigarello’nun ‘’yüzyıllarda tecavüz tarihi’’adlı kitabında açıkça ortaya koyduğu gibi, bu konuda çocuk tecavüzü hariç pek bir değişiklik olmamış bugüne kadar.
*Bir savaş silahı olarak tecavüz de eskiden beri varlığını koruyor değil mi?
-Evet.Tecavüz fethin bir parçası.Kazanan taraf şehre giriyor ve askeri birlik,başta kadınlar olmak üzere şehir sakinlerini istediğini yapma hakkına sahip oluyor.Subaylar buna ses çıkarmıyor.En kötüsü de iç savaşlar.Köy ele geçince, kadınlar kazananların tecavüzüne uğruyor.Kadınlar bütün savaşlarda bu terörle karşı karşıya kalıyor.Birçoğu ihtihar ediyor, geriye kalanlar susuyor.
*Kadınlar savaşlar dışında da tecavüze varan cinsel tacizler karşısında sıklıkla sessiz suskun kalıyor.
-Eskiden ‘ilk gece hakkı’ adı altında taciz yapılabiliyordu, bu senyörün ayrıcalıklarından biriydi.Ancak tarihçiler bunun hiçbir zaman bir ‘hak’ olmadığı görüşündüler. Kilise de bu duruma onay vermemiş.
*Ya uygulamada…
-Söylendiği gibi uygulamada da senyör tebaasının efendisiydi.İktidara sahip olmak demek, kadınların bedenleri üzerinde de iktidar sahibi olmak demektir. Daha önce değinmiştik, şaatolarda kadınların odası hiç de korunaklı değildi.Tecavüzlere, elle tacizlere sık raslanıyordu. Daha aşağı konumlardaki kadınlarda, bu tacizler çalışma yerine kadar iniyordu.Efendi kendinden hizmetçiyi sıkıştırma hakkı görüyor;çiftçi işçi kızları kovalıyor ve kendilerini teslim etmezlerse tehdit ediyordu.Bazen evin hanımı da suç ortaklığı yapıyordu. Oğlunun genelevlere gidip hastalık kapma riskiyle karşı karşıya kalmasındansa, köyden yeni gelen hizmetçi kadınlarla kırıştırmasını tercih ediyordu.Kadınlar, erkeklerin arzularına karşı bedenlerini korumakta zorlanıyordu,çünkü erkekler bunu bir hak olarak görüyorlardı.
*Kadınlar ne yapabilirlerdi ki?
-Kendilerini savunuyor, kurnazlıklara başvuruyor,korunmaya çalışıyorlardı…Ayrıca istemedikleri bu çok sert ve kaba cinsellikten uzak durabilmek için,kilisenin ardına gizlenip manastırlara sığınıyorlardı.Manastır ve bekaret hep bir ikilem olarak kalmıştır…Erkeklerin fiziksel gücü ve açgözlü arzuları karşısında, kadınların kendi bedenlerine sahip olma istekleri-ki hep gözardı edilmiştir-sürekli eşitsiz bir savaş olarak sürmüştür.
*Modern çağa yaklaştıkça, bu tacizlerin fabrikada,mağaralarda,okullarda,bürolarda da devam ettiğini görüyoruz.
-Evet.Ustabaşı veya bölüm şefi bunun normal olduğunu, kadınların’yatağından geçmesi’ gerektiğini düşünür.Bazı genç kadınlarda bu tabiri kullanırlar:’yatağından geçmeliyiz’Neyse ki giderek daha çok kadın bu duruma karşı gelmeye başlamıştır. Ustabaşlarının ‘’ilk gece hakkına’’dur demek için,işçi sendikaları da ağırlıklarını koymuştur.1905 yılında böyle bir olay Limoges’deki ünlü grevi başlatmıştır. Georges-Emmanuel Clancier’in Le Pain Noir-kara ekmek- adlı romanına da ilham vermiş bir olay.Bir personel fabrikasının genel müdür yardımcısı, sistematik olarak ilk gece hakkından yararlanmaktadır.Kadınlardan biri şikayet edince,bütün işçiler başkaldırılar.Daha sonra grevin asıl nedeni olan ilk gece hakkına karşı öfke unutulur,olay maaşlarla ilgili bir greve dönüşür.Oysa kadına tarihten günümüze kadar hakkını hep başkaldırarak almıştır.Çünkü bu kadına yakışıyordu da…
*Doğru. Kadına en çok başkaldırı yakışır…