HABER MERKEZİ –
Yaşamın temel nedeni özgürleşmedir. Yani sadece kendisini korumak ve beslemek yeterli değildir. Evrenin temel amacı olarak da açığa çıkan bu gerçeklik hiyerarşik-devletçi zihniyetin çıkışıyla tersine dönmüştür. İnsanlara yetinmeleri, şükretmeleri, daha fazla aramamaları gerektiğini her defasında, farklı şekillerde dillendirmiştir. Tadımlık olarak insanların ağzına sürdüğü balla bir yere kadar insanları götürebilmiş ve kendi denetiminde tutabilmiştir. Her an daha da güçlenmek ve egemenliğini insanların hücrelerine kadar işlemeye çalışan egemen sistemin doyumsuzluğu zirveye ulaşmış durumdadır. Kapitalist sistemle bu daha da derinleşirken, buna karşı çıkan, kabullenmeyip, bir şekilde mücadele içerisine giren insanlara karşı, sistem acımasızlık zırhını giymekte ve ne kadar kötülük varsa uygulamaktadır.
Ancak bu insanların en temel özelliği olan ve sistemin her türlü saldırısına gereken yer ve zamanda, doğru araçlarla cevap verdiren yaratıcılık özelliği sayesinde, sistemin tüm saldırıları bir yerden sonra işlemez hale gelmekte ve sistemi işlemez hale getirmektedir. Çünkü bu insanlar olumsuzluk ekini kendi lügatlarından çıkarmışlardır. Onlarda olmayacak bir şey yoktur. İnsan istedi mi yapamayacağı şey yoktur çünkü. Yeter ki, kendisine inansın, kendi gücüne güvensin, amaçlarına bağlı olsun ve fedakarlıktan kaçınmasın. Geriye kalan sadece bir oluşum sürecidir. Bu oluşum süreci de yaratıcılık özelliği sayesinde olumluya evirilecektir.
Önder kişiliklerin bir başka temel özelliği de; kendisini aşabilmedir. Kendisini aştıkça oluşturan, kendisini oluşturdukça çevresini yenileyen bu insanlar, anlamın özüne ulaşmış ve zamanda oluşuma inanan, bu çerçevede kendisini gerçekleştiren insanlardır. Aslında bu insanlara ‘sanatçı’ demek yerinde olacaktır. Çünkü onlar bir sanat inşa etmektedirler. ‘İnsanı-toplumu hakim sistemin egemenliğinden kurtarma ve özgür yarınlarla buluşturma sanatı.’
Kısaca birkaç özelliğini belirttiğimiz bu insanlar, sistemin en çok korktuğu ve her an bitirme, yok etme ya da kendi sistemi çerçevesinde entegre etme, eritme politika ve saldırılarını yürüttüğü insanlardır. Çünkü bu insanlar bir geleneği yıkma çabasındadır. Bu gelenek ki, bin yıllardır insanlığı büyük bir baskı altına almış, zorba ve vahşiyane yöntemlerle susturmaya çalışan bir gelenek. Bu insanlar cesur insanlardır, cesaretlerini ise kendi gerçekliklerinin farkına varmaktan alırlar. Çünkü bu insanlar bilmektedir ki; ‘Kendi beninin farkına varmamış birey-toplum her türden gerçeklikten uzaktır. Bundan kaynaklı da içine girilecek her türden arayış da yetersiz olacağı gibi, egemen sisteme hizmet etmekten öteye gidemeyecektir.’ Bu bilinç doğrultusunda mücadele ortamını hazırlayıp, uygun yer ve zamanda, doğru araçlarla mücadeleye girişmektedirler.
Bugün sistemin ulaşmış olduğu canavarlık boyutunu her yönüyle açığa çıkarıp, deşifre eden, bunun yerine olması gereken doğru ve özgür yaşamı sunan önder kişiliklerden biri de Önder Apo’dur. Kürt halkının gasp edilen, yok sayılan haklarının yanı sıra; bedeni paramparça edilmiş, zenginlikleri tarumar edilmiş topraklarının bitişle yüz yüze olduğu bir dönemde çıkan ve tarihin gidişatını tersine çeviren duruşuyla egemen güçlerin korkulu rüyası olmuştur. Sadece Kürt halkı için değil, daha güzel bir dünya için olması gerekenleri en ince ayrıntısına kadar analiz edip, kıt koşullara rağmen insanlığa sunmuştur. Kürt uyanışı ve sorasında gelişen dirilişle beraber, bugün tüm insanlık için hakim sisteme karşı bir uyanış geliştirmiştir. Bundan kaynaklıdır ki; sistem Önder Apo’ya öfkelidir. Öfkesinin temelinde de bin yıllardır köle olarak egemenliği altında tutmuş olduğu insanlığın uyanışını sağlıyordu. Daha öncesinde çıkmış olan nice hareketin aksine, sisteme entegre olmamakta, özgür yaşamda ve iradeli yaşamda ısrar etmektedir. Her türlü baskı, işkence ve zulme karşı, direnişi yükseltmekte, teslimiyeti lanetlemektedir.
Bugün eğer Önder Apo tecrit içinde tecrit, hücre içinde hücre, zulüm içinde zulüm uygulamalarına maruz kalıyorsa sebebi tamamıyla teslimiyeti reddeden kararlı duruşundan kaynaklanmaktadır. Önder Apo bir devletle değil, bir bütünen hiyerarşik-devletçi sistemle mücadele yürütmektedir. Bu gün Önder Apo Türk devletinin elinde olabilir. Ancak biz çok iyi biliyoruz ki; Önder Apo’yu oraya koyan ve böylesine insanlık dışı uygulamaları farz kılan, kapitalist sistemin ta kendisidir. Sistem Önder Apo’dan korkmaktadır. Önder Apo’nun düşüncelerinden, projelerinden ürkmektedir. Çünkü Önder Apo özgür yaşamı sunmaktadır. Özgür yaşamın koşullarını oluşturmaktadır. Bunun çabasını yürütmektedir. Ancak sistemin köle insanlara, toplumlara ihtiyacı olduğu için Önder Apo’nun bu çabaları çıkarlarını baltalamaktadır. Bundan kaynaklı Önder Apo’yu susturmak için her türlü yol ve yöntemi denemektedirler.
Sistem şunun farkında değildir: Önder Apo sadece bir kişi değildir. Baskıyla yıldırılacak bir beden hiç değildir. Önder Apo artık bir düşüncedir, bir fikirdir, özgür insanın ta kendisidir. Düşüncelere, fikirlere de baskı işlemez, zulüm sökmez, işkence kâr etmez. Önder Apo düşünceleriyle insanlığı aydınlatmakta, özgür gülüşlü yarınlara ulaştırmaktadır. Bundan kaynaklı da Önder Apo dört duvar arasına sıkıştırılamaz. Sıkıştırdığını zannedenler aslında kendi korkularında boğulmaktadırlar. Ama ne yazık ki atalar çok önceleri ‘korkunun ecele faydasının olmadığını’ söylemişlerdir. Şimdi sistem can çekişmekte. Önder Apo’nun özgür yaşam perspektiflerini engellemek ve toplumlara ulaşmaması için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Ancak Önder Apo’nun özgür yaşam felsefesi yediden yetmişe insanların genlerine işlemektedir. Kürt halkının bugün özgür yaşamda böylesine ısrarcı olmasının temelinde de bu yatmaktadır. Hiç kimse özgür yaşamda ısrarın önünü alamayacaktır. Çünkü özgürlük önü alınamaz bir su gibi önüne gelen her şeyi ısrarlı ve kararlı duruşuyla süpürüp, yatağını oluşturmaktadır. Önder Apo özgür yaşamda ısrarın adıdır.
Gerillanın kaleminden