HABER MERKEZİ –
Gruplar birleştiğinde arkadaşları yeniden görmenin verdiği sevinçle dünyayı fethedecekmiş gibi hissediyordu kendisini Hêvi arkadaş. O anda tekrar ayrılacaklarını hiç düşünmek istemiyordu. İki gün sonra içtimada gruplar okunduğunda Hêvi arkadaş hem sevinmiş, hem de derin bir burukluğu yaşamıştı. Sevinçliydi, çünkü onun da artık bir silahı vardı. Ve pratiğe çıkacak gruptaydı. Ayrıca Sozdar arkadaş yanındaydı. Üzüntülüydü çünkü çok sevdiği, R. ve Berivan arkadaşlardan ayrılıyordu. İçtimada asker gibi el sıkışıp, vedalaştılar. Ama Hêvi ve Sozdar arkadaşlar içtimadan sonra R. ve Berivan arkadaşlara sıkı sıkı sarılmışlardı. Bu vedalaşmaya, “sivil vedalaşma” diyorlardı gerilla arkadaşlar. “Biji Serok APO” sloganları ile uğurlamışlardı arkadaşlarını ve gözden kayboluncaya kadar arkalarından seyretmişlerdi. Bir gerilla için en değerli şeylerden biri silahıdır ve artık Hêvi ve Sozdar arkadaşların da kleşleri vardı.
Artık grupta kadın olarak Sozdar ve Hêvi arkadaşlar kalmıştı. Toplam on bir kişiydiler. Onlar da faaliyet yürütecekleri alana doğru yola çıktılar. Memo arkadaştı, öncüleri. Birkaç saat yürüdükten sonra bazı ayak izlerine rastlamışlardı. Köylere yaklaştıklarını düşünmüşlerdi, ama bir türlü köyler görünmüyordu. Yaklaşık bir saat sonra aynı yere doğru iki ize rastladılar. Ama yine köy yok. Yürüdükçe izler üç-dört-beş tane oluyordu. Ön taraftan gelen talimatla grup olduğu yerde durdu. Niçin ortalıkta köy göremediklerini anlamışlardı. Islak kar ayaklarını sırılsıklam yapmıştı, ama hiç aldırmadan geri döndüler. Böylelikle bir geceyi boşuna geçirmiş oldular. Bundan dolayı Memo arkadaş çok üzülmüş ve zaman kaybını yaşamamak için çok dikkatli olacağını söylemişti.
Sozdar ve Hêvi arkadaşlar dün geceki yorgunluğun verdiği ağırlıkla battaniyelerini alıp yerlerine gittiler. Birkaç arkadaş da yakınlarda olan bir depoya gidip yiyecek maddeleri getireceklerdi. Sozdar ve Hêvi arkadaşlar, R. ve Berivan arkadaşları düşünüyorlardı. Beraber yaşadıkları olayları tekrar tekrar anlatıyorlardı, birbirlerine. İlk düşman askerinin operasyonuna nasıl tanık olduklarını, nasıl manevra yaptıklarını ve herkes sessizce beklerken, düşman peşlerindeyken hiçbir şeye aldırmadan türkü söylediklerini ve arkadaşların bu gamsızlıklarına nasıl öfkelendiklerini. Düşmanın bir ay boyunca köşe bucak, dağ-taş, köy köy onları aradıklarını hatırladılar. Birbirlerine en çok yakınlaştıkları gündü o gün. R. arkadaşın “bir taş attım havaya, düştü mahpushaneye” türküsünü söylediği zaman, Berivan arkadaşın kafasına, Hêvi arkadaşın da omzuna yağmurun yağmasıyla kayıp düşen kocaman bir taşın değmesini, kanın durması için de Berivan arkadaşın kafasının kırılan yerine toz şeker bastıklarını ve Berivan arkadaşın “bu şeker başımda ağırlık yapıyor, başımı taşıyamıyorum” demesini hatırladılar. Bütün bunlar onlar için tatlı birer anıydı.
Birkaç saat sonra malzeme getirmeye giden grup gelmiş ve deponun yakınlarındaki eski bir kampta R. ve Berivan arkadaşın bulunduğu grupla karşılaştıklarını söylemişler. Ayrıca dün gece ırmaktan geçerken, Cotkar arkadaşın Berivan ve R. arkadaşlara “heval sudan geçmenize yardım edeyim, siz kadınsınız, geçemezsiniz, su sizi alıp götürür” dediğini ve Cotkar arkadaşın sudan geçerken ayağının kayıp akıntıya kapıldığını ve R. ile Berivan arkadaşın yardımı ile kurtulduğunu, Cotkar arkadaşın “bir daha kadınlara yardım etmeyeceğim, baksanıza sudan geçemez dediklerim beni boğulmaktan kurtardılar” dediğini anlattılar. Hepsinin selamlarını getirdiklerini söylediler. Bu olay herkesi çok güldürmüştü. Akşam tekrar yola çıkıp, görev alanlarına doğru yol almaya başladılar.