HABER MERKEZİ –
Yaşama dokunuş duygu seliyle, hissiyatla olmalı. İnsana, topluma, doğaya dokunur gibi insan acısına, insan yarasına dokunulmalı. Şimdilerde insan ne insanla ne doğayla ne de his, sezgi, duygusu, üzüntüsü ve sevgisiyle ilgilenmemekte. Öyle bir faşizm, öyle bir korku psikolojisi insanları sarmalamış ki yaratılan bu dünyanın dışına çıkma çabası her seferinde linç edilme, katletme ya da kaybetmeyle sonuçlanmakta. Başını kaldıranın başı ezilmeye çalışılmakta dersek yerinde olacak. Bundandır ki şimdilerde herkesin sesi kısıktır. Zor zamanlarda herkesi meydanda görmek zordur. Zor göreve herkes koşmaz, zor zamanda herkesin sesi çıkmaz, tıpkı Şenyaşar ailesi katledilirken Urfa sokaklarında olduğu gibi. Yani zalimin namlusu mazlumun göğsüne doğrultulduğunda olduğu gibi.. Herkes sessiz, uzunca bir süre oldu, günler aylar geçti halen ölüm sessizliği. Şenyaşar’ların onurlu, direnişçi anası Emine ana Suruç ‘ta tek başına onurunu korumakta.
Gerçekte herkesin bildiği gibi Urfa Suruç’ta 2018 yılında AKP milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın korumaları ve yakınlarının Şenyaşar ailesi fertlerine dönük saldırıları sonucu dört kişinin yaşamını yitirdiği olaya ilişkin açılan davada Şenyaşar ailesi mahkûm edildi ve cezalandırıldı. Olayda eşi ve 2 oğlunu yitiren anne Emine Şenyaşar, AKP mahkemeleri tarafından ağır biçimde cezalandırılan ailesinin sahiplenmesini istiyor. Yetmiş günü aşkın bir süredir Suruç adalet sarayı önünde geriye kalan son oğluyla birlikte adalet nöbetindedir. Anne olayda yaralanan ve tedavi gördüğü hastaneden kaçırılarak tutuklanan Elâzığ Kapalı Cezaevi’ndeki oğlu Fadıl Şenyaşar’ın serbest bırakılmasını istiyor. AKP vekili İbrahim Halil Yıldız’ın korumaları saldırdığında olay yerinde olan Ferit Şenyaşar da yaralı olarak kurtulmuş ve şu anda hukuksuz bir şekilde yargılandığı için davanın bozulmasını ve adaletli bir yargılamanın olmasını istiyor. Şimdi annesiyle birlikte AKP adalet sarayı önünde adalet nöbeti tutmakta olan Ferit Şenyaşar acılı annesinin acısının dindirilmesini ve Türk yargısı ahlaklı olmaya davet ediyor. Kendisi de dosyada şüpheli sıfatıyla yer almasına isyan ediyor. Urfa Suruçlu Şenyaşar ailesi daha doğrusu Şenyaşar’ların onurlu anası, yüreği paramparça olan Kürt ananın yaşadıkları aslında Kürt halkının ve Kürdistanlı halkların tarihini özetler gibidir. Adeta Kürdistanlı anaların, Kürt kadınlarının, Kürt tarihinin kısa bir özeti olan Emine Şenyaşar’ın öyküsü herkesi kendi kimliğine, kültürüne, diline, davasına, hakkını aramaya davet ediyor.
Halbuki Kürtler, Kürt kadınları ne çok Yıldız ailesi gördü! Kürtler bu aileleri iyi tanıyor. Dersim’den, Zilan Deresinden, Ağrı’dan, Amed Dağ kapı meydanlarından… dolayısıyla Yıldız ailesinin tüm suçlarını ve devlet-çete-mafya denklemindeki yerlerini uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Rayberler, Bekolar tarihin her kesitinde var olmuştur. Direnişin baş ucunda mantar gibi bitivermişlerdir. Nerede ne zaman bir direniş yaşansa hemencecik yanı başında sinsice ortaya çıkmışlardır. Bugünlerde çokça tartışılan Barzani ailesinin de Kürt özgürlük gerillasının özgürlük mücadelesine karşı T.C. faşist rejiminin yanında oynadığı rolü de unutmamak gerekiyor. Mesut, Mesrur ve Neçirvan Barzani’nin Yıldız ailesinden bir farkı yoktur. Tüm Kürtlerin temsilciliğine soyunan Barzani İktidarının Kuzey Kürdistan ve Rojhılatê Kürdistan’daki Kürtlerin davalarına zerre kadar önem vermediği görülmektedir. Aksine, soykırımcı, işgalci, faşist güçlerin yanında yer almışlardır. İktidarın içerden beslenmesini sağlamışlardır. Kürdün yanında yer alacaklarına her defasına en kritik süreçlerde Kürt düşmanlarının yanında yer alarak düşmana can suyu vermişlerdir. Dolayısıyla her defasından her Kürt anasının canını yakmışlardır.
Yüreği yaralı, kalbi ağır bir yükün altında ezim ezim ezilmiş Kürt kadınlarının bir başka hikayesini anlatan Emine ana kazanırsa tüm Kürt anaları kazanacaktır. Emine ana haksızlığın, adaletsizliğin, hukuksuzluğun kol gezdiği bu zamanda adeta direnişin sesi, kimliği ve rengi olmuştur. Her Kürt anası Emine ana gibi AKP-MHP mafya çetesinin sözde adalet SARAYLARININ önünde otursa sokakta adım atacak yer kalmayacak. Her Kürt kadını ya da her Kürt genci ya da her özgürlük, adalet, eşitlik ve kardeşlik istenci olan sokağa dökülse, sokakta haykırsa Türkiye’de demokrasi Kürdistan’da özgürlük sorunu çözülecek.
Kürtler artık kendi mücadelelerine topyekûn sahip çıkmalıdır. Topyekûn direnişe, seferber olma zamanı gelmiştir. Önderliğimizin özgürlüğünü sağlama zamanı gelmiştir. Önderliğimizin hayata gözlerini açtığı Peygamberler diyarı Urfa’da yaşanan zulmün son bulma zamanı gelmiştir. Bu anlamda Urfalı Emine ananın mücadelesi mücadelemiz, adalet arayışı adalet arayışımızdır. Emine ana hepimizi bir anlamda temsil etmektedir. Tıpkı bizim Emine anayı temsil ettiğimiz gibi.
Mevcut erkek-devlet-faşist sistem dayatmalarını kabul etmek ya da aşılmasını yönelik mücadele etmemek erkek egemenliğine cephanelik sağlamaktadır. Erkek egemen zihniyeti ve kurumlarını güçlendirmektedir. Sessizlik, küçük çıkarcı grupları, erkeği ve eylemlerini onaylamaktadır. Hatta onaylamakla da kalmayıp yeni eylemlere girişmesi hususunda yüreklendirmektedir. Yüreği beş para etmez tecavüzcü erkek egemenliğine bilmeden, farkında olunmadan onay verilmektedir. Şimdi yıldız ailesi Şenyaşar ailesi karşısında kazandığı zaferi tüm sessiz kalan topluluklar da paylaşmaktadır. Dolayısıyla kazanacak olan sonranın ses veren ya da verecekleri alanlara, meydanlara çıkmanın hazırlığını yapmalıdır. Artık sessiz kalma, tavırsız kalma zamanı değildir. Bu zamanda kalma ısrarı yaşamdan vazgeçme ısrarıdır. Alev tutmuş dağ başından kadının cenge tutulduğu Kürdistan dağlarından tüm kadınlara selamlarımızı eyleme geçin diyerek bitiriyor ve kendi zamanımızı yaratmaya devam ediyoruz.
Şimal Ülkem Güneş/PAJK Online