HABER MERKEZİ
Ortadoğu Kaosundan Çıkış İçin Alternatif Arayışlar
Yukarıda da belirtmeye çalıştığımız üzere Ortadoğu, hala toplumsallığın dolayısıyla ekonominin ilk değerlerini yaşatma ve sürdürme gücündedir. Tarih boyunca demokratik toplum kültürü ve ortakça yaşam arayışları hep olagelmiş ve bu gün toplumsal yaşamın içinde hala belirleyici etkiye sahiptir. Ancak kapitalist sömürü sisteminin çarkında her gün biraz daha örselendiği de bilinmektedir. Tarihten gelen bu demokratik yaşam geleneği öncülüğe kavuşup örgütlendirilebildiği oranda, yaşam bulma şansına ve kapitalizmin yıkıcılığına karşı durabilme gücüne sahiptir.
Ortadoğu, ataerkil-kapitalist sömürü sisteminin yarattığı bu kaostan kurtulmak için tarihsel geleneğinden de güç alarak çeşitli deneyimler geliştirmiştir. Kırsal kesimlerde halkın yaşamında komünal değerler, dayanışma ve ahlaki ilkenin belirleyiciliğinde bir arada yaşama kültürü halen yaygın bir durumdur. Doğaya saygı ve doğayla denge halinde sürdürülen yaşam özellikleri canlıdır. İmece usulü, köylerde başvurulan dayanışma ve ortaklaşma kültürünün bir yansıması olarak günümüzde halen sürdürülen yaşam kültürüdür.
Ortaklaşa komünal ekonomik yaşam deneyimlerinden biri de İsrail’de kurulan Kibutzlardır. Kelime anlamı; topluluk ya da birlik olan Kibutzlar, ilk olarak 1909 yılında kurulmuştur. Daha sonra İsrail devletinin kuruluşunda büyük etkileri olmuştur. Kimi farklılıkları olsa da kibutz, özel mülkiyetin değil, topluluk mülkiyetinin olduğu, çalışmaların birlikte örgütlendirilip, yürütüldüğü, doğrudan demokrasinin uygulandığı, meclis tarzı örgütlenmeye sahip, topluluk içinde çocuklar dahil yaşamın birlikte örgütlendirildiği köylerdir. Günümüzde 1.000 kişinin yaşadığı 250 kadar kibutz var. Bu ise İsrail nüfusunun %3’ne denktir. İlk kibutzlar sadece tarım çalışmaları eksenliydi. Ancak daha sonra fabrika ve sanayi üretim alanlarında da benzer kibutzlar yaygın olmaya başladı. Komünal yaşam geleneğini yaratan ve sürdüren bu üretim alanları kendine has önemli alternatif üretim biçimi olmayı sürdürmektedir.
Kolektif üretim alanlarının bir kısmı da 1950’li yıllarla birlikte devlet eliyle geliştirilen kooperatiflerdir. Mısır, Irak, Suriye gibi yönetime el koyup iktidara gelen, sosyalist ülke deneyimlerinden etkilenen yönetimlerce kooperatif çalışmaları teşvik edilip, desteklenmiştir. Ancak hedeflenen başarıyı göstermemişlerdir. Yeni dönemin kolektif üretim alanları olarak düşünülmesine rağmen hem komünal-demokratik yaşam değerlerini ye- terince önemsememesi ve en önemlisi kadını ekonomik faaliyetin ve karar mekanizmalarının temel bileşeni haline getirmemesi nedeniyle sürdürülebilir bir başarıya sahip olamadılar. Daha doğru bir ifadeyle yaygınlık kazanıp bir toplumsal sisteme dönüşerek kapitalist sistemi aşacak bir yapıya dönüşemediler. Çünkü devlet eliyle kurulan bu yapılanmalar doğası gereği bunu yapma gücünde ve hedefinde olmazlar. Merkezi hükümetlerin bürokratik işleyişinin hakim olduğu, demokratik işleyişin güçlü işletilmediği bu tür ekonomik yapılanmaların sisteme soluk aldırmaktan öte gitmediği bu deneyimde çok iyi açığa çıkmıştır.
Bu konuda önemli bir deneyim Abdullah Öcalan’ın felsefesiyle Kürt Özgürlük Hareketi’nin geliştirdiği demokratik komünal ekonomi modelidir. Öcalan, bölgenin derin bir tarihsel analizini yaparak sosyalizme yeni bir yorum getirmektedir.
Demokratik komünal ekonomi modelini bu sosyalist tez üzerinden geliştirmektedir. Kırk yıla yakındır mücadele eden Kürt Özgürlük Hareketi sosyalist değerlere göre bir örgütlenme modeli geliştirmiştir. Komünal-demokratik yaşam ilkesinin esas alın- dığı, mülkiyet ilişkisinin topluluğa ait olduğu, kadın özgürlükçü paradigmanın tüm örgütlenme mekanizmalarında işletildiği, özgün- özerk örgütlenmelerle her yapının kendi özgünlüklerini koruyarak yönetim mekanizmalarına katıldığı, ekolojik dengeyle uyumlu komünal topluluklar tarzında yaşamaktadırlar. Son on beş yıllık süreçte meclis tarzı örgütlenmelerle demokratik komünal ekonomi örgütlenmeleri yaygınlık kazanmıştır. Ortadoğu ve dünya geneli açısından alternatif komünal-demokratik yaşam arayışında önemli bir deneyim olmuşlardır. Tekellerin sömürüsüne karşı halkların demokratik komünal yaşamını öngören, toplumsal cinsiyetçiliğin aşıldığı, kadının ekonominin temel belirleyeni olduğu, ihtiyaç temelli üretimi esas aldığı örgütlenme modeli ve felsefesiyle kapitalist sömürü sistemine karşı önemli bir alternatif olma özelliğindedir.
Kürt Özgürlük Hareketi’nin deneyiminden yararlanan ama kendine has özellikler ta- şıyan yapılanmasıyla, hareketin ekonomik modeline katkı sunan Kürt kadınlarının geliştirdiği ekonomik model önemli bir deneyimdir. Ataerkil sistemin ilk kurulduğu andan bu yana giderek tek yanlı gelişen avcı-erkek kültürünün şekillendirdiği sistem karşısında kadını merkezine alan özgür-komünal ekonomik faaliyetleriyle yeni bir model sunmaktadır. Ekonomi özünde kadın etrafında gelişen ve bir kadın çalışmasıdır. Kadının içinde yer almadığı hiçbir modelin toplumsal özgürlük ve adil paylaşım iddiasında bulunamadığı ve başarılı olamadığı yaşanan deneyimler ortaya koymuştur. Bu durumu tespit eden Kürt kadınları, sömürünün ilk ve son halkası olan kadının emeği özgürleşmeden sömürünün ortadan kalkmayacağı tespitinde bulunurlar. Toplumsal anlamda demokratik, komünal, sömürüsüz ve özgürlükçü bir modelin ancak kadının ekonomi faaliyetlerinin her alanında başat olduğu ve kendi özgün deneyimini geliştirebildiği oranda mümkün olabileceğine inanırlar. Bu bağlamda Kürt kadınlarının geliştirdiği özgün-özerk ekonomi örgütlenmesi önemli bir deneyimdir. Üretimin her alanında örgütlenmeyi esas almak kadar, kendi pazarını yaratmak ve çok fazla aracıya yer vermeden tüketiciye ulaştırma, örgütlenme ağlarını geliştirmektedirler. Kadının iradi güç olmasını hedefleyen bu ekonomik örgütlenmede karar mekanizmalarında kadınlar aktif yer almaktadır. Üretim alanları komünal yaşam alanlarıdır aynı zamanda. Bu bağlamda oldukça mesafe aldığı belirtilebilir. Kendi çalışmalarını meclis tarzında örgütleyen, kooperatif örgütlenmelerini komünal ruhla işleten bir ekonomik anlayışa sahipler. Yapılan çalışmaların değerlendirildiği ve ekonomi bilimini tanımlayacak, bilgisini yayacak akademiler oluşturulmuş, kararlaşmaların ve ortak deneyimlerin açığa çıkarıldığı konferanslar düzenlenmiştir. Kadın yaşam alanlarından, kadın parklarına, kadın işletmelerine, tarımsal üretim alanlarına kadar uzanan pek çok çalışma bu perspektifle örgütlendirilmiştir.
Demokratik- Komünal Kadın Ekonomi Sistemi
Tüm bu yaşanan deneyimler ışığında açığa çıkan sonuç kadının içinde yer almadığı, öncülüğünü yapmadığı hiçbir ekonomik sistemin sömürüyü bir bütün ortadan kaldırma, demokratik, komünal bir sistemi yaratma kudretinde olmadığıdır. Kadını merkezine alan bir ekonomik faaliyet ve kuramsal çerçeve ile ancak sömürü sisteminin yarattığı köklü sorunlara çözümler geliştirilebilir.
Ortadoğu, toplumsallığın kadın etrafında geliştiği, ilk ekonomi faaliyetinin, kullanım değerinin, değişim değerinin, ticaretin geliştiği köklü geleneğe sahip bir coğrafyadır. Kapitalizmin son iki yüzyıl boyunca bölgede geliştirdiği derin tahribatlara rağmen kaos durumundan çıkışı sağlayacak demokratik komünal ekonomi sistem inşası için hala güçlü potansiyele sahiptir. Özellikle kadın öncülüğünde gelişen toplumsal hareketler bu konuda umut veriyor. Kadının her alanda örgütlenmesini geliştiren, kadın biliminin (Jineolojî) geliştirilmesi gerektiği düşüncesine ulaşan kadın örgütlenmeleri, bunun gelişebileceği yönlü umutları güçlendiriyor. Bu deneyim dünya kadın mücadele deneyiminden beslendiği gibi aynı zamanda tüm dünya kadınları için önemli bir deneyim ve umut kaynağı haline gelmiş durumdadır.
Bunun için her şeyden önce ekonomi bilimini ve kavramlarını emeğin kadın yanını, kolektif, komünal yanını kapsayacak tarzda yeniden tanımlamaya ihtiyaç vardır. Kavramların kapsama ya da dıştalama özelliği tanrısal hüküm gibi varı yok, yoku var kılma özelliğindedir. Kadın emeğini, kolektif emeği, kümülatif emeği içeren yada içermeyen tanımlama tarzı değer olgusunu da belirlemektedir. Bu nedenle alternatif her arayışın öncelliği ya da daha doğru bir ifade ile özgürlükçü bir ekonomi model arayışının anahtarı, ekonomiyi tanımlamaktan geçer. Ekonomi özünde toplumun birlikte ürettiği, tükettiği yaşamsal faaliyetlerin tümünü kapsayan işlemler ve süreçler bütünüdür. Bu anlamda toplumun-topluluğun tüm bireylerini ilgilendiren bir çalışmadır. Özgürlükçü olması işin doğası gereği olmazsa olmazdır, yaşamsaldır. Bu da ancak katılımcı demokrasinin uygulanmasıyla mümkündür.
Ekonominin temel ilkesi sanıldığının aksine hukuk değil, toplumsallığın ortak değerlerini ifade eden ahlaktır. Ahlaki ilkeyi yeniden ekonomik faaliyetin temel belirleyeni haline getirecek olan bir ekonomik yapılanmaya ihtiyaç var. Kadın ekonomi sistemi, ahlaki ilkeyi yeniden ekonominin temeline koyabilir.
Ekonomi özünde toplumsal bir faaliyet olup örgütlülüğü gerektirir. Bu nedenle kadının demokratik komünal ekonomisi yaygın ve derinliğine toplum örgütlülüğüne dayanır. Kapitalizmin toplumu atomize etmesi sömürüyü derinleştirme amaçlıdır. Kapitalizm bir yandan bireyciliği özgürlüğün temel sloganı haline getirip toplumsallığı ve toplumsallıktan gelen gücü dağıtırken, kendisi sömürüyü daha fazla derinleştirmek için sonuna kadar örgütlenmektedir.
Doğada hiçbir varlık, hiçbir oluşum öz savunmasız değildir. Hele hele sömürü amaçlı zor tekniklerinin bu denli kullanıldığı bir dünyada ekonomi öz savunmasız düşünülemez. Ekonomi, kendini koruma ve savunma mekanizmalarına kavuşmak durumundadır. Ekonomi faaliyetinin kendisi de özünde varlığı koruma amaçlı bir öz savunma çalışmasıdır. Bu bağlamda örgütlülükle birlikte ekonomi faaliyeti mutlaka öz savunma mekanizmalarıyla donatılmalıdır.
Demokratik-komünal ekonominin kurumsal yapılanmalarını ve pazar anlayışını geliştirmek alternatif sistem örgütlendirmesinde önemlidir. Pazarın, emeğin değerini belirlediği bir ekonomik yapılanmada pazar anlayışını geliştirmeden, alternatif sistem geliştirmek pek mümkün olmaz. Kullanım değerini gözeten bir pazar anlayışı emeğin değerini doğru takdir etmede rol oynayabilir. Azami kar amaçlı girişimleri önleyecek, en güzelini yapmayı, dayanışmayı, paylaşmayı teşvik edecek sosyal pazar anlayışıyla demokratik-komünal ekonomi gelişebilir.
Endüstrileşmenin yarattığı doğa tahribatına karşı ekolojik üretim tekniklerini kullanmayı esas alan bir üretim çalışmasını geliştirmeyi esas almak demokratik-komünal ekonominin önceliği olmak durumundadır. Gelişen teknolojinin üretim ilişkilerindeki kolaylaştırıcı yanlarını reddetmemekle birlikte doğaya zarar veren, çevreyi tahrip eden tüm üretim biçimleri ve teknolojiden uzak durmak, demokratik-komünal ekonominin amacı olmalıdır. Bu bağlamda HES yapımına, nükleer santrallere, GDO’lu ürünlere karşı olmayı ve bu tür çalışmaların alternatifi olan üretim alanlarına yönelmeyi esas alan bir anlayışı benimseyip, yaşamsallaştırır.
Sonuç olarak Ortadoğu’nun yaşadığı bu kaos tek yanlı gelişen ataerkil sistemin geldiği düzeyle bağlantılıdır. Bundan çıkış ataerkil sömürü sisteminin bu döngüsünü durduracak ve toplumsal değerlere can verecek, toplumsal cinsiyet rollerini aşacak, kadının toplumsallık ve ekonomideki başat rolünü geri verecek bir toplumsal sistemle mümkündür. Bu anlamda demokratik toplumsal hareketler, kadın özgürlük mücadelelerinin öncülüğünde bunu başarma gücüne sahip olabilir. Ortadoğu’da uygarlık krizinin derinleştiği bu dönemde, bu çıkışı yapabilecek potansiyel ve güç vardır. Umut tüm zamanlara oranla çok daha büyük ve yakındır.
Zeynep Esengül