HABER MERKEZİ-
Kemal SÖBE yazdı;
Önder Apo’nun Demokratik Uygarlık Paradigması ve demokratik cumhuriyet çizgisi temelinde Rojava’da 12 yıl önce, büyük bedellerle ve emeklerle Kürt halkının öncülüğünde ve kadınlarında yoğun katılımıyla ve farklı etnik gruplarında katılımıyla bir devrim gerçekleşti ve ezilen dünya için bir çekim merkezi oldu. İkinci bir Ekim Devrimi niteliğinde bir devrimden söz ediyoruz. Yani dünya çapında etkileri büyük olan ve Ortadoğu’da ilk kez bir toplumsal gelişime tanık olunuyor. Tabi ki iktidarı, devleti ve ulus devleti aşan, her türlü egemenlikçi zihniyete savaş açan, öz savunmayı esas alan, kendi öz toplumsal dinamikleriyle gelişen bir toplumsal devrim ancak kalıcı olur ve yeni bir dönemin başlangıcı olur. Hayatın öznesi olan kadınında toplumsal gelişime önderlik ettiği gerçekliği var. Rojava’da, binlerce yıllık devletli/sınıflı sistemin temelleri ilk kez derinden sarsıldı. Rojava’da ki değişim bir iktidar oluşumu ya da iktidarın el değiştirmesi durumu değildir. Toplumun her bakımdan değişim yaşadığı yer Rojava devrimi olmuştur. Toplum devletsiz yaşamın ancak özgürlüğe yol açabileceğini Rojava devrimiyle görmüş oldu.
Bütün bu köklü değişiklikler bölge ulus devletlerini ve mimarı olan Avrupa emperyalizmini korkutmuş olmalı ki, 3. dünya/paylaşım savaşını bölgede yürütüyorlar. İnkâr rejiminin baş aktörü konumunda olan TC’nin bütün Kürdistan’ı hedeflemesi artık sonunun geldiğini bilmesindendir. Yani ya ben karşı tarafı bitiririm ya da karşı taraf beni bitirir anlayışıyla hareket ediyor. Başur Kürdistan’ı, Rojava’yı ve dünyanın diğer ucunda bile yaşayan Kürtleri hedeflemesi, Osmanlı’nın yıkılmadan önceki son yıllardaki fetihçi anlayışla hareket etmesine benziyor. Hasta adam olarak görülen Osmanlı’nın fetihçi anlayışla hareket etmesi nasıl ki Osmanlı’yı bitirdiyse, şimdide bütün Kürdistan’ı ve mümkünse Ortadoğu’yu fethetme zihniyetiyle hareket eden TC’nin sonunu getirecektir. Rojava’da insanlık tekrar kendi doğal özüne dönüşü yaşıyor. Önder Apo’nun Demokratik Uygarlık Paradigmasıyla şekillenen yeni insan maddiyatın, iktidarın bataklığı içinde kaybolmuş ve tanınmaz hale gelen bozulmuş insan tipini meydan okuyor.
Aslında kendini kaybeden insanın kendisini bulmasının romanı Kürdistan’da yazılıyor. Devletçi zihniyet bir çözülüşü yaşıyor. Önder Apo’nun Demokratik Uygarlık Paradigması devletin buzlarını eriten bir güneş oldu. Önder Apo, devrime devlet iktidarını hedefleyerek değil, devleti insanların beyninde ve yaşamında bitirerek başladı. Toplumun beyninde biten devletin yaşam içinde bir etkisi kalmaz. İşte bunun için, devletsiz toplumun, öz yönetimin nasıl olması gerektiğini iyi bilince çıkarmak gerekiyor. Önder Apo sürekli öz iradeden ve öz güçten ve bunun eğitiminden söz ediyor. Devlet ve iktidar toplumsal iradenin ve öz gücün olmadığı koşullarda ortaya çıkar ve her şeye hakim olur, her şeye sahip olur. Devletin her şeye hakim olduğu durumlarda halkın özgür varlığından söz edilemez. İşte devrim dediğimiz olay aslında toplumsal varlığın yaşamda özgür gelişimidir. Rojava’da gelişen devrim doğal toplumsal değişimdir. Kendi öz gücüne güvenen özgür birey ve özgür toplum Rojava’da ve Kürdistan genelinde gelişerek bütün Ortadoğu’yu ve dünyayı etkileyecek.