HABER MERKEZİ
Doğa ve Evrendeki tüm canlı varlıkların yaşama, üreme ve beslenme üçlüsü anlamında tartışmasız doğal oluşum evreleri vardır. Bitkiler, hayvanlar, insanlar gibi tüm canlı varlıklar doğar, filizlenir, büyür, gelişir ve ürerler. Canlı varlıklar bu aşamalardan geçerken birlikte yaşadıkları hem diğer canlılara karşı hem de doğada ve evrende gelişen tüm olaylara karşı kendilerini savunmak zorundalar. Savunma ,güdüsel olduğu kadar bilinç ve değişimler diyalektiğine göre kendi öz savunmalarını örgütlemek için yaşam mücadelesi biçimindede gelişir. Şiddet ve savaşlar , doğası gereği yıkıcıdır, dağıtıcıdır, parçalayıcıdır. Hısmının iradesinin yok edilmesi ya da teslim alınması biçiminde kendi amaç ve iradesini egemen kılmasıdır. Savaşlar yıkıp, parçalayıp, dağıtıp amaçlanan yeniyi bu yıkmalar üzerine yeniden inşa ederler. Onun için savaşlar ve şiddet politikaları doğası gereği yıkıcıdır.
Öz Savunma ya da meşru savunma her canlının savaş, şiddet ve zor politika ve uygulamalarına karşı kendini, öz benliğini ve iradesini savunma anlamına gelir. Öz Savunma hakkı kutsal olduğu kadar evrensel bir haktır. Ve bu hak doğa ve evrendeki tüm canlıların hakkıdır. Öz Savunmadan yoksun olan her canlı yok olmaya mahkumdur.
Örneğin bir gül kendisini savunmak için filizlenip büyürken etrafında çit gibi örülü dikenleri ile korur. Ya da özündeki kokuyu dıştan gelebilecek ya da yaklaşacak herhangi bir cisme karşı yayarak o cismin kendisine yaklaşmaması ya da uzaklaşmasını sağlar. Önder Apo buna “Gül Teorisi” diyordu.
Herhangi bir hayvan dış müdahaleye karşı ya kaçarak ya da saldırarak kendisini savunur. Kimi hayvanlar da gürültü, uğultu, bağırma vb. tuhaf ve etkileyici ses çıkararak kendisini savunur.Bir bebek aşırı ağlıyorsa bu onun doğası gereği kendisini savunması oluyor. Ağlama sesiyle dış müdahaleye tepki gösterir ya da imdat çağrısını ,anasına yapıyor. Bu da bebeğin Öz Savunması oluyor.İnsanoğlu ya da insankızı da Öz Savunmasız yaşayamaz. Hele hele bu aşiret, etnisite, halk, millet, ulus vb. örgütsel formasyonlar biçiminde yaşıyorsa doğal olarak Öz Savunması kolektif olmak zorundadır.
Faşizm, sömürgecilik, işgal, jenosit, soykırım-kültür kırım politikalarına karşı öz benlik, öz kimlik, kolektif kimlik, toplumsal irade korunmak isteniyorsa mutlaka grupların, kültürlerin ve ulusların kendi Öz savunmalarını örgütlemeleri gerekir. AKP-MHP faşizminin yönetiminde olan TC devleti başta Kürtler olmak üzere tüm muhaliflerine karşı şiddet, zor, işkence, soykırım-kültür kırım politikaları ile Özel Savaşı yıllardır dayatıyor.
Bu şiddet sarmalını adım adım toplumun her hücresine taşırmış durumda.
Kürdistan gerillasına karşı tüm teknolojik gücünü kullanarak yıllardır kazan bombaları, napalm bombaları, akıllı denilen delici ve yıkıcı bombalar, kimyasal başlıklı roketler, obüs, havan, tank ve helikopterler aracılığı ile en yanıcı ve yakıcı silahlar, toplar kullanılıyor.
Sivil halka karşı tüm Kürdistan coğrafyasında yine bu saydığımız teknolojik silahları kullanıyor.
Sivil ve siyaset alanındaki temsilcilere çocuk, kadın, ihtiyar ayrımı yapmadan biber gazı, toma saldırıları, gerçek ölümcül mermiler, bomba atarlar, çeşitli ferdi tüfek ve tabancalarla saldırıyor, copla, tazyikli soğuk suyla saldırıyor. Şiddet uyguluyor. Bununla da yetinmeyen AKP – MHP faşist iktidarı tüm paramiliter güçlerini, çete gruplarını, polis ve uzman çavuşlar olarak tanzim ettiği jöh ve pöhlerini şiddet uygulasınlar diye eğitiyor. En son yasallaştırdıkları kontra görevi gören bekçilere de bu yetki verildi.
Fiziki saldırılara paralel medya ve basını da kullanarak tüm muhaliflerini ahlaksızca özel ekipler yoluyla onur kırıcı ,soytarı – kabadayı ve sokak serserileriyle belden aşağı vurarak irade kırmayı Özel Savaş yöntemiyle yaparak toplum ve örgüt bilincini yok etmeyi hedefliyor. Yine hiçbir kültürde ve tarihte yeri olmayan cenazelere saldırarak, kabristanların taşlarını, görevlendirdiği insan ve varlık dışı duygusuz kontralarla parçalıyor. Yine mezarlardan cenazeleri hırsızlayarak illegal yöntemlerle cenazeleri yok etmeyi hedefliyor. Ve şiddet uyguluyor. Toplum, tarih ve kutsallıklar bilincinin yok olmasını hedefliyor.
Bununla da yetinmeyen AKP – MHP faşizmi yeni nesilleri marazlaştırmayı önüne koymuş durumda. Şırnak’ta 13 yaşında bir kız çocuğuna uzman çavuşun tecavüz etme girişimi, Batman’da genç bir Kürt kızının uzman çavuş tarafından tecavüz edilmesi, Muş’ta iki kız çocuğunun iki askerin olduğu aracın kaza geçirmesi sonrası araçta ortaya çıkmaları, Sevil Rojbin Çetin’e köpekli işkence saldırısı ve açığa çıkmayan nice olaylar. Kürt gençliğini uyuşturucu, kumar, alkol vb. bağımlılık geliştiren uygulamalar çok bilinçli ve planlı geliştirilen şiddet politikalarını, bilinç ve iradeyi yok etme, örgütsel ve toplumsal bilinci dağıtma, kişiyi ve toplumu marazileştirme politikaları oluyor.
Buna karşı bireyin ve toplumun Öz Savunma hakkı kutsaldır. Kim ki bu ahlaksız ve vicdansız şiddet politikalarına karşı maruz kalırsa mutlaka kendini Öz Savunarak, tüm bu saldırıları bertaraf etmelidir. Özellikle hiçbir Kürt ailesi çocuklarını AKP – MHP faşist devletinin vicdanına bırakmamalı. Kürt çocukları ve gençleri hiçbir yerde yalnız dolaşmamalı, evden çıkarken, okula giderken ya da dolaşırken mutlaka iki – üç birey bir arada olmalı. Anneler ve babalar çocuklarını devletin vicdanına teslim etmemeli her mekanda çocuklarının kendilerini koruyacak tarzda eğitilmeleri, örgütlemeleri korumaları bilinci ile günlük denetim kurmalılar. Kürt gençleri sürekli Öz Savunmaya hazır olmalı özellikle uzman çavuş, polis, jöh ve pöhlere selam vermemeli, diyalog kurmamalı, sürekli saldırı pozisyonuna karşı Öz Savunmaya hazır olmalı.
Kadınlar özellikle yaşamın her alanında üçlü dörtlü gruplar halinde hareket etmeli kendisini erkeğin ve devletin vicdanına teslim etmemelidir. Kadınlar, gençler ve halkın eğitim, bilinç ve örgütlülükleri süreklilik arz edenbir tarzda olmalı, Öz Savunma araçlarını yanlarında bulundurmalıdırlar. Halkımızın intikam birimleri de özellikle ajan, işbirlikçi, hain ve kızlarımıza, çocuklarımıza saldıran uzman çavuş jöh, pöh vb. yerinde ve zamanında cezalandırmayı bir yurtsever devrimci görev olarak bilmelidir. Onun için diyorum ki, Öz Savunma ekmek ve su kadar yaşamsaldır.
Hasan ÇARÇELLA