HABER MERKEZİ –
“Kürt’lerin hiçbir şeyde kendilerini, sınırlandıracakları birşeyleri yok. Bu dünya Kürt’lere ölümden başka birşey vermiyor ki, ne isteyecek onlardan”
Bütün tarih sayfalarında insanlıktan bahsedilirken kendi coğrafyasından, ürettiklerinden bahsedilen ama adı anılmadığı gibi, katliam, kırım, göç ve acı dolu tarihiyle bilinen, yine bunun yanında bütün bunlara rağmen de şu güne kadar direnişiyle anılan halkın adı Kürt’ler ve coğrafyası Kürdistan… Yine de vazgeçmemiş ve gül teorisini kendine muhakkak esas almış bir halk. Özelde PKK’nin doğuşu ve Önder Apo’nun paradigması ile beraber kurumuş tahtanın yeşereceğine inanmayanları yanıltmış, kendini yeniden yaratmaya yeltenmiştir. Yalnızca coğrafyada değil karakteri de defalarca lime lime edilmiş ancak kalan yanlarını büyüterek kendi olmaya istekli insanlarıyla da bilinen bir halk gerçekliği. Bu yüzden güzelliğinin yanında ihaneti de eksilmemiş, nitekim bu yüzden de olması gerekeni tam olarak elde edememiştir.
Direnen Kürt salt insan düşmanlığına değil, kendinden olan ancak kendisi dışında herşey olana da direnmiştir. Devrim kelimesi en çok bize yakışır ve biz yeniden anlamlandırırız. Çünkü devrim sadece direnmek ve savaşmak değil, aynı zamanda yaratmaktır da. Buda en çok bizim gerçekliğimizde kendini vurur açığa. Kürt, savaşırken kendini yeniden doğurmanın acılarını da yaşar. Ancak sonuç bellidir, kendi olan çıkar ortaya.
Başlarken tırnak içerisinde belirttiğimiz sözler PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan’ın Öz Savunma’ya çağrı yaparken verdiği perspektifte geçiyor. Evet, bu kadar parçalanmaya yüz tutmuş bu halkın kimseye vereceği yoktur. Zaten bu halkın gerçeğinde yıkmak ve sömürmekte yoktur. Bu yüzden dağılmıştır dünyanın dört bir tarafına. Özelde son 6 yıldır tırmandırılan savaş karşısında göçüşte hızlanan halklardan bir tanesidir de aynı zamanda.
Kimliksizleştirilen, her geçen gün yozlaştırılan Kürdistan gençliğinin her alanda yaptığı eylemler önemlidir. Ancak, Kürd’e hele ki gencine en olması gereken, direnişi en güzel haliyle taçlandırmaktır. Yine bunun yanında kimi eylemler bizlere yaklaşımın nasıl olduğunu net olarak göstermektedir. TCŞ ve TEKO-JIN aktivistlerinden oluşan gençler, OPCW (Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü) önünde, tamda 26. Kongresinin son gününde işgal etmeyi başarmış , gerillaya karşı kullanılan kimyasal silahlara ilişkin eylem gerçekleştirerek çağrıda bulunmuşlardır. Dünya basınında da geniş yankı bulan bu eyleme karşılık polisler gençleri ters kelepçeleyip, şiddet uygulayarak göz altına almıştır. Özelde bir yıldır sürdürülen ve Kürdistan’da kullanılan kimyasala karşı çeşitli eylemler yapılmışsada, sözde duyarlı olması gereken kuruluşlar buna karşı herhangi bir tepki göstermemiştir. Bu pasifliğe karşı en anlamlı öz savunmalardan birini yine her zamanki gibi girdiği her yerde yaşam olduğuna kanaat getiren gençlik cevap vermiştir. Uygulanan politikalar ve yapılan gözaltılar bu sessizliği bozamamış, aksine daha fazla ses çıkmasına vesile olmuştur.
Mazlum Doğan yoldaş “Direnmek Yaşamaktır” derken aslında bizlere çok büyük bir mirası devretmiştir, yanımızda taşımamız için. Direnirsen, yaşarsın, Direnirsen insansın. Hele ki ait hissediyorsak, alıkoyamaz kimse harekete geçmekten. Refleksler yaşadığımızın göstergesi olduğundan, bunca saldırıya karşı hissetmek ve öz savunmaya geçmek asıl olarak ait olmaktır. Parçalanan, hergün saldırıya uğrayan, katledilen coğrafyamız ve gerillamız, köylerimiz için bizim direnmekten ve harekete geçmekten başka çaremiz yoktur.
Bu sadece direnmek de değildir, aynı zamanda ihanetçi çizgiyi tasfiye etmek, harekete geçmeyeni de harekete geçirmektir. Bunun yanında PKK’nin terör örgütü listesinden çıkarılması ve Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için sanal platformlardan, çeşitli eylemselliklere kampanyalar sürdürülmektedir. Ancak bu süreçte, özelde biz Kürdistan gençliği ve devrimci gençliğin üzerine düşen, sanal olan yoğunluğu toplumun somutuna taşıyıp, öz savunmayı yaygınlaştırmaktır. Dağlarımıza saldırılıyor, arkadaşlarımıza, kardeşlerimize, topraklarımıza karşı kimyasal kullanılıyor, insanlarımız yerinden yurdundan ediliyor, kendi gerçeğinden kaçıyor. Hele ki Önderliğimiz’den haber alınmıyor ve bir voltaya bile disiplin cezası uygulanıyorsa o zaman yerimizde durmak için hiçbir gerekçemiz kalmamaktadır. Direnmek ve harekete geçmek artık bir vicdan ve sorumluluktan ziyade zorunluluk arz ediyor. Bundan kaynaklı özsavunmanın yaygınlaşması demek, başarıya ulaşmak demektir. Başarıya ulaşmak demek, Kapitalist Modernite güçlerini yenilgiye uğratmak demektir. Bu yüzden bütün hücrelerimizle, gençlik ruhunu alanlara taşımalı, öz savunmayı toplumsal kılmalı, her alanı direniş alanlarına çevirmeliyiz.
Feride Tolhildan