AMED – Halklar Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin son bulması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde başlatılan açlık grev direnişi, 16 Aralık 2018 itibariyle zindan direnişine dönüştü. 1 Mart itibariyle tüm zindanlara yayılan direniş, 30 Nisan itibariyle doruğa ulaşarak ölüm orucu direnişi başlatıldı. Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi’nde yıldır tutuklu bulunup, 11 Mart itibariyle açlık grevi direnişine başlayan Enver Dönmez, 30 Nisan itibariyle ölüm orucu direnişine katıldı.
Dönmez, gün geçtikçe büyüyerek devam eden açlık grevi ve ölüm orucu direnişine dair mektup kaleme aldı. Tarihi ders niteliğinde olan ve Kürt gençlerine yönelik eleştirileri barındıran Dönmez’in mektubu şöyle:
“Tüm demokratik ve yurtsever gençliğe;
Başta Önder Apo üzerindeki tecridi lanetliyor ve bu uğurda şehid düşen yoldaşların anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Ben Enver Dönmez. 1990 doğumlu olup, Urfa’nın Viranşehir ilçesinde dünyaya geldim. 2015’in sonlarında yakalandım. Yaklaşık 4 senedir zindan alanındayım. 22 sene ceza aldım. 11 Mart’ta başlattığım süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemini 30 Nisan’dan itibaren ölüm orucu eylemine çevirmiş bulunmaktayım.
14 TEMMUZ RUHUNUN CANLANDIĞI AN’LARI YAŞIYORUZ
Tarihi bir süreçten geçtiğimiz kesin. Apocu fedai ruhun zirveleştiği, 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu ruhunun tekrardan canlandığı an’ları yaşıyoruz. Ruhen ve zihnen önderlik etrafında büyük bir çember oluşmuş durumdadır. Bu bile başlı başına büyük bir kazanımdır. Fakat maalesef tecrit daha tam olarak kırılmış değildir. Zindandaki ve dışarıdaki açlık grevi ve ölüm orucu eylemleri, gerilla, halk ve özellikle annelerimizin direnişleri, faşizme büyük bir darbe vurmuş ve nihayetinde önderliğimizle 2 Mayıs’ta avukatlarıyla görüşme imkanı sağlanmıştır.
GÖRÜŞME DİRENİŞİN SONUCUDUR
Her ne kadar faşizm bunu bir özel savaş argümanı olarak kullanmak istese de, bu görüşme kesinlikle direnişin sonucudur. Fakat bu; tecridin kırıldığı anlamını taşımıyor. Taleplerimiz belli, bunlar yerine getirilinceye kadar eylemlerimiz sürecektir. Faşizmin ucuz manipülasyon oyunlarına gelinmemeli, aksine gedik açılmış ve o gediği büyütmeli.
HAREKETİMİZ GENÇLİK HAREKETTİR
Bu sebeple gençliğe ve özelde Kürt gençliğine bir çağrıda bulunak istiyorum. Başta şunu belirtmeliyim ki; hareketimiz bir gençlik hareketidir. Dinamik, canlı ve direnişçidir. Bu özelliklerini önderliğimizin karakterinden almaktadır. Milyonlarca insanın temsiliyetini yapan bir önderliğin tecritte kalma durumunu, gençlik nasıl izleyebilir?
PKK TARİHİNDE GENÇLİK HİÇBİR ZAMAN İZLEYİCİ POZİSYONDA OLMAMIŞTIR
Gençliğin karakterinde dinamizm vardır, isyankarlık vardır, kabul etmemek vardır, özcesi direniş/berxwedan vardır. Böylesine tarihi bir süreçte gençlik rolünü oynamazsa, peki ne zaman oynayacak? Kürdistan ve PKK tarihinde gençlik hiçbir zaman izleyici pozisyonda olmamıştır. Hep aktif ve direniş halinde olmuştur. Bugün ise her zamankinden daha fazla aktif olma ve direnişe katılma ihtiyacı vardır. Tarih bunu emrediyor. Ya tarihe altın harflerle gireceğiz yada karanlığa gömüleceğiz. Bu gençliğin elindedir.
TECRİDİN UTANCIYLA DAHA NE KADAR YAŞAYACAĞIZ?
Öncülük misyonu ve karakteri gereği isyankar tutumunu acilen harekete geçirmeli ve faşizme son darbeyi kendileri vurmalıdır. Faşizm zayıflamış durumda. Bu kadar saldırgan tutumları da bu sebepledir. Özellikle de gençler üzerine oynadıkları oyunlar, gençlerden aşırı derecede korktuklarının ifadesidir. Onların korkulu rüyası olmanın zamanı gelmedi mi? Zindanda, dağda, direnen binlerce gence, dışarıdaki gençliğinde destek olma ve katılma zamanı gelmedi mi? Bu, önderlik üzerindeki tecridin utancıyla daha ne kadar yaşayacağız? Tecridi kırmaya bu kadar yaklaşmışken, harekete geçmemek neden?
TESLİMİYET İHANETE, PASİFİZM YENİLGİYE, DİRENİŞ ZAFERE GÖTÜRÜR
Gençliğin öncülerinden Şehid Ali Çiçek; “PKK bize direnişi öğretti” demedi mi? PKK’nin öncülerinden Çağdaş Kawa Mazlum Doğan, “Teslimiyet ihanete, pasifizm yenilgiye, direniş zafere götürür” demedi mi? Bu öncülerimizin tespitleri, bugün çok yakıcı bir biçimde kendini dayatmakta ve harekete geçmemizi beklemektedir.
GENÇLER TARİHİ SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRMELİ
Gençlik artık rolünü oynamalı ve acil bir biçimde sürece dahil olmalıdır. Her gün annelerimize yapılan faşist muameleyi görmüyorlar mı? Halkımıza uygulanan işkenceyi görmüyorlar mı? Görüyorlar. O zaman kör, sağır, dilsizi bırakmalı, bu tarihi sorumluluğunu yerine getirmeli. Nasıl ki; Kobanî Serhildanları’nda, özyönetim direnişlerinde öncülük edip tarihi rollerini kahramanca oynamışlarsa, bugünde aynı duyarlılığı ve sorumluluğu her zamankinden daha güçlü bekliyoruz. Şunu da çok iyi biliyoruz ki; Kürt Gençliği kahraman bir gençliktir. BU gidişata, bu sessizliğe, son verecek ve artık harekete geçecektir. Bizler, direniş halindeki yoldaşlarınız olarak buna canı gönülden inanıyoruz.
FAŞİZMİ TARİHİN ÇÖP SEPETİNE ATMAK İÇİN DAHA FAZLASI GEREKİR
Kuşkusuz hareket halinde olan ve aktif bir şekilde bu sürece katılmaya çalışan, bir şeyler yapmaya çalışan gençlerimiz de vardır. Fakat bu yetmemektedir. Bu faşizmi, tarihin çöp sepetine atmak için daha fazlası gerekir. Gün, artık bu faşizmden hesap sorma günüdür. Gün, partimize, halkımıza, önderliğimize yapılan saldırılardan intikam alma günüdür. Gazi Muhammed’in, Seyit Rıza’nın, Şeyh Sait’in, Nuri Dersimi’nin Kürt gençliğine çağrıları buydu. Önderliğimizinde çağrısı budur ve bugün biz ölüm orucundaki yoldaşların çağrısı da bu yöndedir.
TARİH TEKERRÜR ETMEYECEK
Tarih tekerrür etmeyecek. Bu sefer Kürtler kazanacak ve önderliğine sahip çıkacaktır. Bu sebeple tekrardan tüm gençlere ve özelde Kürt gençliğine çağrımız budur; tarihi sorumluluğunuzu yerine getirin, zayıflamış faşizmi yerle bir edelim. Bu kadar açık ve net.
NC/Niştîman AMED