HABER MERKEZİ
Kürtlerin şarkıları neden bu kadar duygulu ve anlam yüklüdür? Yüzyıllar boyu yasaklanan, dilleriyle konuşamadıkları için tarihlerini şarkıları ve şiirleriyle yazdılar, diyebiliriz.
Kürtlerin sesi yanık, yürek yangınları kadar derin ve hüzünlüdür. Sevinçlerini, üzüntülerini ve yaşadıklarını şarkılarıyla anlatırlar. Her tarihi direniş veya tarihe yazılan katliamlardan sonra ağıtlarını şarkılara yakarlar.
Şirnex’ın Eleqamış köyünde 1224 insanın katledilişinin hikayesi ise sadece bunlardan biri.
Katletmek için iki gruba ayırdılar;
Çocukları ve kadınları ahırlara doldurup odun ve kuru otlarla tutuşturdular. Çünkü ateş Promethous’tan çalınıp zalim Zeus’a verildiğinden beri amacını unutmuştu. Erkekleri ise birbirine bağladılar, sonra makineli tüfeklerle kurşuna dizip cesetleri yaktılar. ‘Şeyh Seid Direnişi’ Kürtlerin direniş ve ihanet tarihini birlikte yazan bu isyan, türlü ihanetlerle başarısızlığa uğrayınca devlet çıkardığı; “Şark Islahat Planı” ile direnişe destek veren vermeyen herkes için ِözellikle ileri gelen Kürt Önderleri hakkında sürgün kararı çıkarır. Çünkü devletler için en iyi Kürt ‘Ölü Kürt idi. İsyana katılıp katılmamasının bir önemi yoktu.
Onlardan biri de Hevêrkan Konfederasyonu lideri Haco Axa’dır. Her ne kadar Şeyh Said direnişine destek vermese de, devletin onu da sürgüne göndereceğini ِöğrenen Haco Axa, Midyat merkezli bir direniş başlatır. İki hafta süren direniş kırılınca Haco Axa ve binlerce aşiret üyesi o dönem Fransız kontrolündeki Kürdistan’ın Rojava bölgesine göç eder.
Aradan bir ay geçmeden, dönemin bölgedeki devlet görevlisi onlara; “Geri dönmeleri halinde hiç kimseye zarar verilmeyecek” diye teminat verir. Canlarını kurtarmak için yanlarına hiçbir şey almadan kaçan aç ve perişan durumda olan insanlar geri dönmek için yola koyulurlar.
İnsanlar, 18 Nisan 1926 yılında Şirnex’ın İdil ilçesinin Eleqamış köyünden giriş yaparlar. Gündüz geçenlere izin verilir. Gece gelen 500 kişilik kafileyi ise köy meydanında iki gruba ayırırlar ve erkekleri muhtarın etrafında toplayıp zincirlerle birbirlerine bağlarlar. Bağladıktan sonra hepsini kurşuna dizerler. Ölmemiş olma ihtimaline karşı süngüledikten sonra derelere atarlar.
Diğer grup olan yaşlı, kadın ve çocukları ise Ahırlara doldururlar. Ahırların etrafına kuru ot ve odun koyarak hepsini diri diri ateşe verirler. Yetinmezler zalim Zeus’us evlatları. Gündüz köyden geçmelerine izin verdikleri insanların peşlerine düşerler. Sığındıkları komşu Köy, dağ ve ovalarda yakaladıkları 1224 insanı yaşlı, çocuk, kadın demeden hepsini katlederler. O katliamdan, ahırın duvarlarını yıkıp kurtulan ve tekrar Rojava’ya kaçan bir kaç kadından biri yaşadıkları vahşeti Cigerxwin’e anlatır. Daha sonra “Ben hayatımda böyle bir vahşet görmedim” diyen Cigerxwin bu katliamı “Pira Tore“ şiirine döker.
Daha sonra bestelenerek seslendirilen bu şarkı ise her dinlendiğinde bir çığlık duyulur: Çocukların ve kadınların çığlığı. Bir isyan başlar anaların yüreklerinde ve eli silah tutan yiğit kızları ve erkekleri çıkar meydana yüzyıllardır çalınan yaşamın savunucularına kadar yetişir. Bu çığlık ve sonuna kadar direnen Kürt gerçekliği bir kez daha yazılır tarihe. İhanete ve zalim Zeus’lara karşı ateşin asıl sahipleri kopartır zincirini ve insanlık adına unutmadan geçmişini kulak keser her sözü bir hançer olup tarihe saplanan bu strana…
Kaynak: @SerhadLordu
NC/Faraşîn Sîdar