HABER MERKEZİ
Kürdistan’ın kuzeyinde çığ gibi büyüyen devrim mücadelesi, bu umuda ve hedefe her daim hazır olduğunu Serhildan’lar ve sokak direnişleri ile kanıtlıyordu. Bu direnişlerin dinamik hücresi olan Kürdistan Gençliği, nerede direniş varsa oraya omuz vererek bulundukları yer ve mekanları direniş kalesi haline getiriyordu. Bir umut ile doğduklarında çoğu “Devrim” ve “Şoreş” adını alan bu gençler, zamanın akışını belirleyenler, tarihi yazanlar oldular. Çocukluk hayalleri devrim ve özgürlük olanlar, zamanı devirdikten sonra bunun savaşçısı ve takipçisi olmayı başardılar. Şimdi sıra bu tohumu kendi elleriyle dikmekte..
Rojava Devrimi’nin doğuşundan itibaren özelde Kuzey Kürdistan gençliği gözünü kulağını bu yüzyılın hayaline vermişti. Öyle ki her gencin günlük tartışma konusu Rojava’da gelişen durumlardı. Herkesin bir yorumu olduğu kadar yapmak istedikleri elbette vardı. Çünkü her genç hayalini kurduğu devrimi nasıl gerçekleştireceğini belirlemişti. Her biri nasıl savunulabilir, nasıl geliştirilebilir sorularını farklı farklı cevaplayabilircesineydi. Bu gençlerin ruhunda ve hayallerinde bu günler için sakladıkları inanç, çaba ve umutlarını, gününde yerine getirmeyi de görev bildiler. Her biri on yıllardır savaşan bir asker gibi, yarım asırdır üzerinde çalışmış birer mühendis gibiydiler. Zamanı geldiğinde hiç biri bu görevi yerine getirmekten tereddüt dahi etmediler. Bu gençlerin hakikatini betimleyen iki genç savaşçı, Ruhat ve Cemîl yoldaşlar..
Ruhat Hîlvan (Aslan Ülgen) yoldaş, Riha’nın Curnê Reş (Hilvan) ilçesinde dünyaya gelmiştir. Eğitimini burada tamamlamıştır. Lise’de okurken Yurtsever Gençlik çalışmalarında yer almıştır. Döneminde gelişen direnişlere ve gündemlere gençlik faaliyetlerinde cevap olmuştur. Çevresinde sevilen ve dikkate alınan kişiliği sayesinde Hilvan Lise Gençliğine öncülük yapmıştır. Rojava Devrimi ve Kuzey’de başlamış olan Devrimci Halk Savaşı sürecine katılmak hedefi ile 2012 yılında yüzünü Kürdistan dağlarına dönmüştür. Profesyonel Devrimcilik hedefinde başarılı bir savaşçı haline geldikten sonra 2013 yılının sonbaharında Rojava Devrimi’ni savunma temelinde devrim topraklarına geçiş yapmıştır.
Cemîl Çatak (Sıddık Ogün) yoldaş, yurtsever ve ulusal değerlerinin bilincinde olan bir ailenin bireyi olarak tarihinde dünyaya gelmiştir. Aslen Wan’ın Çatak / Xawiştan (Narlı) köyünden olan Cemîl yoldaş, Sömürgeci Türk Devletinin Kürdistan’daki köy boşaltma ve baskı ile korucu yapma konseptinden dolayı 1988 yılında köylerinden sürgün edilip Adana’nın Seyhan ilçesine yerleşmişlerdir. Cemîl yoldaşta sürgün edildikleri Seyhan’da dünyaya gelmiştir. Bu yaşadığı trajedik durumun etkisinde olan Cemîl yoldaş, daha küçük yaşlarda sürgün edilmenin nedenlerini araştırıp öğrenmeye çalışmıştır. Zeki ve çevik yapısından ötürü düşman gerçekliğini daha 13’lü yaşlarında tanımıştır. Adana’da Kürdistan Gençliği’nin faaliyetlerinden etkilenip hemen bu çalışmalarda yer almıştır. 14 yaşına geldiğinde bölgesinde pratik faaliyetler yürüten ideolojik birikim kazanmış bir Kürt Genciydi. Cemîl yoldaş lise öğrenimini yine Adana’da gördü. Okuduğu okulda gençlik örgütlenmesi ve faaliyetlerinde yer aldı. Öyle ki kısa süre içerisinde birikimlerinden dolayı Lise Gençlik İnisiyatif’i olarak görevlendirildi. Bu görevinin sorumluluğunun bilinci ile çalışmalarda daha çok performans gösterip sürecin gerekliliklerine cevap olmayı başarabildi. Faşist Türk Polisi tarafından Cemîl yoldaş takibe alınmaya bu yaşlarda başlanmıştı. Defalarca tehdit ve ajanlık tekliflerine istedikleri cevabı alamayan faşist polisler, “18 yaşını doldurduğunda görüşürüz” tehditi ile sonuç almaya çalışıyorlardı. Cemîl yoldaş 2009 yılının Aralık ayında yaşını doldurup 18’inden gün aldığı gecenin saat 03:00’ün de Faşist Türk Polisi tarafından evinden kaçırılarak tutuklandı. Her çıktığı mahkemede Anadili ile Kürtçe savunma veren Cemîl yoldaş, bu sebepten dolayı üç defa mahkemesi ertelenerek tutukluluğu devam ettirildi. Adana Kürkçüler ve Adana Ceyhan M Tipi Cezaevinde 3 yıl tutuklu kaldı. Zindan da ideolojik yapısını muazzam geliştiren bu yoldaşımız, fiziki özgürlüğü gerçekleştiğinde tarihi kararları yerine getirmeyi hedefliyordu. 2012 yılında zindandan çıkan Cemîl yoldaş, çıkışının 26 gün sonrasında hayallerini ve hedeflerini gerçekleştirmek için yüzünü Kürdistan’ın özgür dağlarına dönerek gerîlla saflarına katılmıştır. Gerîlla’ya katıldığında 2008 yılında Çatak Kato Xelilan’da şehît düşen amcasının oğlu Cemîl Çatak (Kamîl Ogün)’ın adını ve bayrağını teslim alarak profesyonel devrimci faaliyetlerine başlamıştır. Rojava’da gelişen devrim sürecine kayıtsız kalmayıp 2013 yılının sonbaharında devrim topraklarını savunmak için geçiş yapmıştır.
Ruhat ve Cemîl arkadaşlar Rojava’ya geldikleri andan itibaren Cêzîre Bölgesindeki cephelerde gelişen savaşlara hemen dahil olmuşlardır. Bu cephelerin en önemli birlikleri olan Hareketli Taburlar’da yer alarak hamleler de büyük başarılar göstermiştir.
Her iki yoldaşla yolumuz 2014 yılının ilk günlerinde kesişmişti. Tirbesipî’ye bağlı Mezra yê Esker’de bulunan taburda tanışmıştık. İlk tanışmam Ruhat yoldaşla olmuştu. Aynı timde yer alıyorduk. Ruhat arkadaştaki ilk gözlemim hareketliliği ve askeri becerileri olmuştu. Cemîl arkadaşla da kısa bir süre sonra birbirimizi bir görevde tanıdık. İnce ve ölçülü espirileri, bana dolu dolu bir kişilik olduğu kanısına vardırmıştı. Bu bölgede ve taburda uzun bir süre durmadık. Bir süre sonra genel yapılan düzenlemeler ve dağıtımlar sonrası taburlarımız değiştirildi. Bu tanışmaya atılan ilk adımdan yaklaşık 3 ay sonra hem Cemîl hem de Ruhat yoldaşın düzenlemesi Hedadê’de bulunan taburumuza yapılmıştı.
Ruhat ve Cemîl yoldaşın birbirlerine benzeyen birçok özellikleri vardı. Emektar, girişken, fikir sahibi ve çözümcü yönleri ile ayrı bir gerçeklik yaratıyorlardı. Bu iki yoldaşımız birbirlerine oldukça bağlıydılar. Ortak özellikleri onları hep ortak bir noktada da birleştiriyor ve yaşattırıyordu. Cemîl ve Ruhat yoldaşlar fiziki olarak hemen hemen neredeyse aynı boyda, aynı kiloda ve tek bir yürek sahibiydiler. Ruhat yoldaş Riha’nın esmerliğini almış, hafiften peltek bir konuşmaya sahip ve güler yüzlü espirili bir arkadaştı. Cemîl yoldaş kumral, fiziki olarak zayıf olmasına rağmen çok fazla atik ve güzel gülüşlü, edep saygı abidesiydi. Birbirlerine bağlılıkları o kadar muazzamdı ki zaman zaman kendi içinizde yaşıyorsunuz eleştirisini alırlardı. Fakat bu eleştirileri dikkate almasını bilen ve daha düzene uyarcasına hareket edenlerdi. Cemîl yoldaş sunni gündemler oluşturmayan, siyasi gelişmeleri çok iyi analiz eden, Önderlikten gelen görüşme tutanaklarını okuyup çok farklı ve yerinde değerlendiren ideolojiyi ilmek ilmek her hücresinde yaşayan ve yaşatan bir militandı. Onunla asla sıradan konular konuşmaz, konuştuğunuzda sizlere birkaç hakikat bilgisini öğreten bir öğretmendi. Kalemi çok güçlü olan Cemîl yoldaşın deneme yazılarını keyifle okurduk. Şiir ve rapor yazıları taburumuzda ilgi odağı olmayı başarmıştı. Fiziki olarak ne kadar zayıf gözükse de o her zaman en ağırı seçmiş, nerede emek ve ter gerekiyorsa hiç tereddüt etmeden yönünü oraya çevirmiştir. 25 kiloyu aşan BKC çantasını sırtlayarak Rojava’nın ovalarında ve düzlüğünde saatlerce yürüyebiliyordu. Az önce de belirttiğim gibi ideolojiyi ve Önderlik gerçekliğini her hücresinde yaşayan ve bunu pratiğe dökmekten zevk alan bir militandı Cemîl yoldaş.
Çoğu yönü ve özellikleri ile Cemîl yoldaşa benzeyen Ruhat yoldaşta aynı gerçeklikler ile yaşamış ve savaşmıştır. Savaşmak onun için en kolay sanatlardandı. Nerede bir sıcaklık ve çatışma varsa gitmek ve yetişmek için kendini defalarca öneren bir sanat ustasıydı. Silah kullanım hakimiyeti çok iyiydi. Neredeyse her silahı kullanmasını bilir ve kendini geliştirirdi. Birçok görevde beraber faaliyet yürütmüştük. Oldukça soğukkanlı ve uzmanca görevlerde yer alırdı. Moreli ve motivasyonu hiç düşmeyen ve sürekli bulunduğu yerin enerji kaynağı olan Ruhat yoldaş, içten ve sonsuz gülüşü hafızalarımızın en değerli yerindedir.
Bu iki yoldaşımızın yaşamdaki birbütünlüğü, savaşta ve kahramanlıklar yaratılırken de aynıydı. Beraber yaşayanlar beraber ölümsüzleşirlermiş. En anlamlı yaşamı yaratanlar, bu yaşamın hakkını vermeyi başardılar.
2014 yılının Ağustos ayı ilk günlerinde bir ateş tufanı gibi saldırılarla başlamıştı. İnsanlık tarihinin en vahşi organize çetesi DAİŞ çeteleri, en savunmasız ve en günahsız sivilleri kör tenekeler ile katlederken buna bir “cihat” demiştir. Kürt halkını katledilmesi gereken, arazisini, toprağını, malını ve namusunu helal gören bu çeteler aldıkları kıyım fetvaları ile Şengal’e ve Cezaa’ya saldırı başlattılar. Şengal halkının öz savunmasız oluşu büyük acılar doğurdu. Dewreş’in 12’leri tekrardan ruh kazanıp Şengal’e yetiştiklerinde daha büyük bir katliamın önünü almayı başarabilmişlerdi. Tabi bu 12’ler tek bir grup savaşçı olmaktan çıkıp bölük bölük, tabur tabur bu tarihi sorumluluğu yerine getirmeyi hedef bilmişlerdi.
Şengal’e ardından Cezaa’ya yapılan bu vahşi, orantısız, savaş ahlakına aykırı saldırılara karşı halkı savunmak büyük bir irade ve direnişi emrediyordu. Bu süreç içerisinde Ruhat ve Cemîl yoldaşlar kendilerini Şengal’e önermişler ve bu öneri kabul edilmemişti. Büyük yoğunlaşmalar ve ciddiyet sahibi bu iki süvari, kendilerine biçilen tarihi sorumluluğun keskinliğini ve hassasiyetinin epeyce farkındalardı. Kısa bir zaman sonra Cemîl yoldaş Şengal’de başlatılan operasyona görevlendirilmişti. Büyük bir coşku ve inanç ile görev bölgesine gitmişti. Bu görevlendirme sonrasında çetelerin Cezaa – Ercaa hattı arasındaki köylere ve mezralara yönelik saldırıları başladı. Hemen baş ucumuzdaki bu saldırı tüm bölgeyi tehdit ediyor, saldırının kırılmaması halinde Girgê Legê ve Qamişlo hattı risk altına giriyordu. Taburumuzun bulunduğu kampa bir takım arkadaş bırakarak Ercaa hattına konumlanmıştık. Ruhat yoldaş ta bu görevde aktif yer almıştı. Hazırlanan ve planlaması yapılan operasyona öncelikle kendini öneren ve hazır olduğunu belirten Ruhat yoldaş, çevresindeki yoldaşlarına büyük bir güç ve motivasyon yaratmayı başarıyordu.
Şengal’de başlatılan temizlik ve koridor operasyonu devam ederken PDK Peşmergelerinin kaçıp terk ettikleri bölgeler YPG Savaşçıları tarafından hızlıca kontrol edilmesi gerekiyordu. Çetelerin hızlı ilerleyişleri ve bu hızla orantılı peşmergelerin bölgeyi terk edişleri bölgeyi tehdit ediyordu. Şengal’e bağlı Sînûnê kasabası da peşmergeler tarafından terk edilince savaşçılar yönünü bu kasabaya çevirdi. Daha savaşçılar kasabaya ulaşmadan çeteler kasabayı işgal etmiş ve hazırlıklarını yapmışlardı. 14 Ağustos’ta savaşçıların başlattıkları operasyonda Sînûnê kasabasına girilmiş, göğüs göğüse bir savaş sürmüştü. Sînûnê’nin büyük bölümü savaşçıların kontrolüne geçtiği sıralarda Sînûnê – Şengal Dağı yolu üzerinde çetelerin döşediği mayının patlaması sonucunda Cemîl yoldaş beş yoldaşıyla beraber ölümsüzler kervanına katılmıştı. Bu şahadetler içerisinde yine taburumuzdan bir yoldaşımız Rûbar Şervan (Servet Toro) yoldaşımızda şehît düşmüştü. Acıları ve anıları büyük yoldaşlar etkileyici olmuşlardı.
19 Ağustos’ta bölgede başlayan kum fırtınası planları alt-üst etmişti. Bu durumu fırsat bilip sızma yapıp operasyonun yapılabileceğini belirten tabur komutanımız Şehîd Rêber Celal yoldaş, önerisini kabul ettirmiş, Ercaa köyünün karşısında kalan mezralara karşı operasyon yapacak timlerle kısa konuşma yapmıştı. Saldırı timleri içerisinde Ruhat yoldaşta yer alıyordu. Kum fırtınası fırsat bilinip timler hareket etmeye başladı. Mezralara yaklaşırken sızma yaparak timler mezraya giriş yaptı. Çatışmanın başladığı bu ovada yer ve gök patlayan mermi ve bombaların sesleri ile inliyordu. Mezranın temizlenmesine ramak kala, Ruhat yoldaş bir evin içerisinde kalan çeteyle göğüs göğüse savaşarak ölümsüzler kervanına katılmıştı. Cemîl ve Rûbar yoldaşların şahadetlerinden sonra ağır bir acıyı da Ruhat yoldaşın şahadetiyle yüreklerimizde yer edindirdik.
Anıları ve yaşamları ile bizlerde alışkanlık yapmış bu yoldaşların eksikliğini yaşamda çok hissediyorduk. Fakat onlar hiçbir zaman yaşamımızdan kopuk olmadı. Bir konuda, bir espiride, bir morelde, bir hüzünde, bir çalışmada, bir çatışmada hep onları yâd ederek başladık ve tamamladık. Önder APO’nun “Şehitlerimiz yaşayan gerçek değerlerimizdir.” sözü bu hakikate ışık oluyordu. Gerçekten de onlar hep yaşayan ve yaşatan hakikatin değerleri idi.
Öğretileri ve anıları ile büyük bir yer sahibi olan Şehîd Cemîl Çatak ve Şehîd Ruhat Hîlvan yoldaşlar şahsında, tüm Kürdistan Özgürlük Mücadelesi şehîtlerimizi saygı, minnet ve hasret ile anarım.
Şehît Namirin.
Pîrdoğan SERHAD