BEHDÎNAN – Amed zindanında tarih yeniden yazıldı. Tarih yazanlar bir halkın yeniden dirilişini ve mücadelesini dost-düşman herkese gösterdi. Geliştirilen direniş karşısında ihanet ve teslimiyet Amed zindanında yenildi.
HPG Komutanlarından ve 12 Eylül 1980 faşist askeri darbesi sırasında Amed Zindanı’nda tarihi direnişte yer alan Davut Karasu Nûce Ciwan’a Şehit Ali Çiçek’i anlattı.
“Ali Çiçek ile 12 Eylül 1980’den sonra Diyarbakır Zindanı’nda 3. kat D blok 29. koğuşda tanıştım” diyen Davut Karasu, “Ali Çiçek heval, özellikleriyle, yaşamıyla, yaklaşımlarıyla ve her yönüyle bir devrimciydi. Belki bazı arkadaşlar gibi o da bilgide çok derin değildi. Ama anladığı kadarıyla yaşamına yansıtan ve yaşam içinde uygulayan biri olarak kendini yeniden yaratıyordu.” dedi.
HPG Komutanlarından Davut Karasu ile yaptığımız röportajın ilk bölümü şöyle:
“Ali Çiçek her yerde en ön saflarda mücadele ediyordu”
Heval Ali Çiçek’in şehadetinin üzerinden 39 yıl geçti. Ali Çiçek gibi bir arkadaşı kısa sürede tanıdığım için ve onunla yoldaşlık yaptığım için çok mutlu ve gururlu olduğumu söyleyebilirim. Heval Ali Çiçek tüm yaşamıyla, eylemiyle, devrimci duruşuyla, dostluğuyla her şeyiyle örnek oldu. Yaşamıyla bize öncü oldu. Ali Çiçek ile 12 Eylül 1980’den sonra Diyarbakır Zindanı’nda 3. kat D blok 29. koğuşda tanıştım. O koğuşda yaklaşık 97 arkadaş vardı. Akif Yılmaz ve Vedat Aydın arkadaşlarımız da vardı ve bunlar bizim öncülerimizdi. Hevalê Ali Çiçek, gençlik enerjisi çok yüksek olan ve yerinde duramayan biriydi. Hevalê Ali Çiçek Urfa- Hilvan’dandı. Ayrıca tutuklandığında 18 yaşındaydı. Hevalê Ali Çiçek yaşamımızda sorumluydu. Çünkü komünün başınday o vardı. Komüncümüz olduğu için her şey heval Ali Çiçek yanında toplatılır, o da yaşamda arkadaşlarının ihtiyaçlarına göre dağıtırdı. Tabi alınması gereken herhangi bir şey, alışveriş vs. gibi ihtiyaçlarda heval Ali Çiçek’in sorumluluğundaydı. Yaş olarak çok genç olmasına rağmen manevi yönü çok ağır olan büyük bir sorumluluğu vardı. Ali Çiçek heval, özellikleriyle, yaşamıyla, yaklaşımlarıyla ve her yönüyle bir devrimciydi. Belki bazı arkadaşlar gibi o da bilgide çok derin değildi. Ama anladığı kadarıyla yaşamına yansıtan ve yaşam içinde uygulayan biri olarak kendini yeniden yaratıyordu.
1981’in başlangıcından sonra veya ölüm orucunun başında birlikte hücreye gectik. 35 ve 36’da bir süre beraber kaldık. Onu orada daha yakından tanıdım. Ali Çiçek Urfa-Hilvan’da ajanlara, polise ve hareketimize karşı ayaklanan ve hareketimizi yok etmek isteyen aşiretlere karşı her yerde en ön saflarda mücadele ediyordu. Nerede bir faaliyetler, bir eylem varsa Heval Ali oradaydi. Riskin ve tehlikenin olduğu yerde Eli Çiçek heval en ön saflardaydi. Hiç bir zaman savunma durumunda kalmadı her zaman saldırı pozisyonundaydi. Hiç boş durmazdi, dolayısıyla her zaman hareketli ve yaratıcı bir yaşamı vardı diyebiliriz. Hevalé Ali Çiçek tüm arkadaşlar tarafından çok sevildi. Bir süre heval Kemal Pir’in yanında kaldı ve çok etkilendi. Aynı zamanda Kemal Pir’in sevgisini de kazanmıştı.
“Heval Ali işkenceye karşı direnişte öncülük yaptı”
Heval Ali işkenceye karşı direnişte öncülük yaptı. Urfa’da bir eylem sırasında polisle çatışır, kurşunlarının bitmesinden dolayı geri çekilir ardından çıkmaz bir sokağa girip yüksek duvarın üzerinden atlamaya çalıştığı esnada yakalanır. Ağır işkence ile karşı karşıya kalır, işkencede gösterdiği onurlu ve dik duruşu taktire şayandır. Bu duruşu kendinde bir karakter ve kişilik haline getirir.
Hiç bir zaman düşman karşısında pasif durmadı. Her zaman ayaklarının üzerinde dik durdu. Yapılan tüm İşkencelere rağmen ağzından tek kelime alamayan polis, Her türlü işkence yöntemini dener. Sonuç alamayan iskenceciler ve arkadaşları Hevalé Ali Çiçek’in onurlu duruşu ve rahat tavırları nedeniyle toplu halde saldırırlar. Ayni zamanda Çok aktif ve hareketli bir arkadaştı. Bir bakıyorsun koğuşta, bir bakiyorsun üçüncü katta yada başka yerde yani çok hareketliydi ve durmuyordu.
Zindanda 35. Koğuşta sonuna kadar direndi. Düşmana hiçbir zaman taviz vermeyen Hevalé Ali Çiçek öncü arkadaşların almış olduğu kararların ardından, Kemal Pîr, Hayri Durmuş, ve Mazlum Doğan yoldaşlar ile hareket etti.
Ali Çiçek yoldaş bu arkadaşlara ve genel olarak arkadaşlarına çok bağlıydı. Herhangi bir eksiklik yaşandığında yada kendi eksikliklerini ve yetersizliklerini fark ettiğinde hemen bu arkadaşlara danışır, bu arkadaşlarla yürür, bu arkadaşlarla hareket ederdi. O yüzden öncü arkadaşların almış olduğu her türlü kararın yanında durdu. Bu nedenle kendi direnişinde Hayri Durmuş, Mazlum Doğan ve Kemal Pîr direniş tarzını esas aldı.
“Teslimiyet ihanete direniş zafere götürür”, “Biz hayatı uğruna ölecek kadar çok seviyoruz” sözünü esas aldı. Bu yüzden ömrünün sonuna kadar hep tek yaşadı Ali Çiçek yaşamı seven biri olarak bir yaşam sembolüydü. Bahsedebileceğimiz en önemli şeylerden biri onun ölüm orucuna yonelik olan yaklasimiydi.
“PKK bize her zaman direnmeyi göstermiştir”
Ölüm orucu başladığında mahkemede önce Heval Hayri Durmuş “Dava için yaşıyoruz, davamızı savunamayacaksak yaşamanın anlamı yok” deyince ölüm orucu başlar. Heval Kemal Pir de oturduğu yerden kalkar ve ben de ölüm orucuna başlıyorum der. Heval Ali Çiçek konuşmak istediğinde mahkeme ona söz hakkı vermek istemiyor, ona ne diyeceğini soruyor. Ali Çiçek “Ben de yaptığım bazı çalışmalardan bahsetmek istiyorum” diyor. Heval Ali bu açıklamayı yapınca mahkeme, durumdan hoşlanır, herhalde bazı itiraflarda bulunacak diye düşünüp ona söz hakkı verir. Ali Çiçek mikrofonu almak için kürsüye geçer. Kendisinin yaptığı bazı etkinliklerden bahsederek; “Pazar yerine gittim orada birini infaz ettim. Falan okulda falan öğretmen vardı, ajanlık yapıyordu onuda ben idam ettim”. Bu çerçevede birçok eylemden bahseder ve hepsini üstlenir. Devamında şunu söyler: “Şu anda benimle yargılanan kişilerin bu eylemlerle hiçbir ilgisi yok. Ben yaptım ve bundan da pişman değilim. Bir PKK militanı olarak, PKK’li bir birey olarak hemen şimdi talimat gelse yine yaparım. PKK’nin kitabında asla teslimiyet yazılmaz. PKK bize her zaman direnmeyi göstermiştir. Ben de arkadaşlarım Hayri Durmuş ve Kemal Pîr ile kayıtsız şartsız ölüm orucuna giriyorum”. Bu şekilde der ve yerine geçer.
Ali Çiçek bu kadar işkenceye rağmen mahkemede yapılan eylemlerini dile getirdi. Dile getirmesinin sebebi neydi. Ali Çiçek hevalde iğne ucu kadar tereddüt yoktu. Olanı da ölüm orucuna girmeden önce aşar. Yani yapılan eylemleri mahkemede dile getirmesi ve kabul etmesi onun idam edilmesi için yeterlidir. Hatta fazladır bile. Ne de olsa bu kişilerin hepsi Türk ajanları, mit mensuplarıdır. Yani her şeyi ile bu eylemin içine giriyor. Ali Çiçek heval bir işe yada eyleme gidecekse iğne ucu kadar çekinmiyordu. Ölüm orucuna da böyle girdi. Hatırımda kalan bir anıyı dile getirmek istiyorum. 1981 yılının hemen başında 29. Koğuşta girdiğimiz ölüm orucunun ilk birkaç günü geçmişti. Tabi ne kadar süreceğini bilmiyoruz. Arkadaşlar ölüm orucunun ciddiyetinin bu şekilde anlaşılmadığını söyledi. Bu durumu gündeme getirmek için bir arkadaşın bayıldığı söylesin denildi. Heval Ali Çiçek kapıya gitti gardiyanlara seslenip bir kişinin bayıldığını söyledi ve kendini yere attı. Gardiyan bir başkasıyla geldi ve onu kapıya kadar sürükledi. Başına su döktüler ama kendine gelmedi. Tekrar başına su döktüler yine kendisine gelmedi. Gardiyanlardan biri Ali Çiçek hevalin ayağının altını kaşımaya başlayınca hemen kalktı. Kendi kendine gülümseyip içeri girdi. Ali Çiçek gibi diğer arkadaşların çoğu da gençti. Öyle yaşları büyük olan yoktu, Mazlum Doğan yoldaş şehit olduğunda 27 yaşındaydı. Diğer arkadaşlardan yaşça büyük olan arkadaş Kemal Pir’di. Bu yüzden arkadaşlar bazen şaka yoluyla takılıp ihtiyar derlerdi. Zaten soyadı Pîr’di (yaşlı) ve her zaman öncü olan bu arkadaşlara karşı büyük bir saygı ve sevgi vardı.