HABER MERKEZİ
Her iyilik ve kötülüğün tarihte yeri olduğu gibi, taciz ve tecavüzün de tarihsel bir kökeni vardır. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki bu kara tarih Akp iktidarı döneminde daha da artarak devam etti. Her geçen gün artan cinsel istismar haberlerine, tacizci devletin aklama politikaları ise tuz biber oldu.
Devlet tarafından tecavüz yok etme, asimile etme yollarından biri olarak görüldü. Bunların bir örneği de 38 Dersim katliamıdır. Evleri, toprakları işgal edilen kadınlara fiziksel ve fikirsel olarakta yönelinmişti. Öldürülüp Munzur suyuna atılan kadınlar, çalınıp devletin asimile merkezi olan yurtlara götürülen kadınlar ve tecavüz edilip ortadan yok edilen onlarca, yüzlerce kadın.
Tecavüz dar bir kavram olarak ele alınsa da hayatımızın her alanında. Televizyonda gördüğümüz ve nefretle baktığımız haberlerle yaşamın her alanında karşı karşıya kalmaktayız. İşin garip tarafı ise buna göz yummaktayız.
Evde, okulda, işte, sokakta… Onlarca kadın istismara uğrarken, görüpte susuyoruz. Bu durumla karşı karşıya olan kadının sorunu deyip veyahut bir erkek isen ‘Kadının sorunu’ deyip görmezden gelebiliyoruz. Bilmek gerekiyor ki istismara maruz kalan her kadın bir toplumdur. Kadına yönelen istismar elleri aslında topluma saldıran faşizmin elidir.
Kadının, düşüncesine, kıyafetine, fiziğine yapılan her saldırıya susarak ortak oluyoruz. Oya ki susmak değil topluma renk olan, ses olan, nefes olan kadınların arkasında durmak direnişlerinin yanında yer almak gerekmektedir. Nedeni ise açıktır; Kadın, faşizmin en çok korktuğu karşısında durursa kendini ayakta tutacak hiçbir dalının kalmayacağının farkındadır. Eğer faşizme karşı duracaksak önce kadının yanında durmayı bilmek gerekir.
İstatistik olarak baktığımızda fiziksel tecavüzün artışına somut bir şekilde görebilmekteyiz.
İstatistikler ise şu şekilde:
“- Kadınlara yönelik cinsel taciz son 14 yılda yüzde 449 arttı. Türkiye, Küresel Cinsiyet Eşitliği’nde 144 ülke arasında 130, Türkiye Kadınlar Politik Gücü Endeksi’nde 113, Kadınların Ekonomiye Katılım ve Fırsatlar Eşitliği’nde 129. oldu.
-2010-2015 arasında 16-17 yaş arası 232 bin 313 kız çocuğu evlendirildi. 2015’te 15-16 yaş arası 17 bin 789 çocuk doğum yaptı.”
Bunlar bildiklerimiz birde bilinmeyen yüzü var. Aile ve toplum baskısından gördüğü istismarı anlatamayan kadınlar. Bu kadınların çoğu, en yakınları olan babaları, ağabeyleri, amcaları, dayıları tarafından istismar edilemekte daha sonra anlatmasın diye ya bir cinayete kurban gitmekte ya dayanamayıp hayatına son vermekte.
Akp iktidarının başındaki faşist Erdoğan ve yandaşlarının cinsiyetçi söylemleri. Faşizme bağlı, bağımsız (!) yargının verdiği sözde cezalar buna zemin hazırlamaktadır. Toplumun ahlak kurallarının aşınması nedenlerinden biri de budur.
Akp iktidarının faşizmi altında yaşayan kadınlar ise bu durumun birebir şahidi ve yaşayanı olmaktadır. Devletler faşizmini yaşatmak adına her zaman ilk olarak kadını esas almıştır. Erdoğan ve yandaşları da buna devam ederek kadın üzerindeki cinsiyetçi söylemlerinden geri durmuyor, hayatına kıyan, katledilen, istismarla karşılaşan bu kadınları kurban eden ise erkek egemen zihniyetinin taşıyıcısı ve savunucusu olan devletin kendisi olmaktadır.
Tecavüzcüyü aklar, kadını suçlar…
-Erkek arkadaşı tarafından başı kesilerek katledilen Münevver Karabulut için dönemin İstanbul işgalci Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah “Kızlarına sahip çıksalarmış..” derken, Erdoğan “Çocuğumuz öyle nereye giderse gitsin olmaz. Yalnız bırakılan ya davulcuya ya zurnacıya..” demişti.
Yani, “Kızını hapset, kadını yok say… Boyundurluk tak yaşatma onu çünkü biz bütün sapık, tacizci, tecavüzcüleri dışarı saldık!” demek istiyor.
-Kadın hakkında karar verdikleri dönemlerde oldu, kadının bedeni hakkında bile söz sahibi olduklarını iddaa ettiler ve bu sefer gizliden değil tüm ülke ve dünyanın gözleri önünde bunu gerçekleştirdiler.
Kürtajın yasaklanmasının konuşulduğu 2012 yılında da faşist Erdoğan birçok tepki toplayan söze imza attı. “Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum.” diyen Erdoğan’a karşı çok sayıda kadın eylemi yapıldı. Kadınlar sokaklara çıkarken, Erdoğan bu kez de “Benim bedenim, benim kararım diyenler feminist” diyerek okları üzerine topladı.
-Tecavüzcüyü akladı , kadına ise ölümü hak gördü. Faşist Erdoğan’ın yancısı Melih, kürtaj tartışmalarının yaşandığı sıralarda tepki toplayan isimlerden biri de eski Ankara faşist Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek oldu. Önce ”Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yapmak zorunda kalmasın” diyen Melih, “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün, günahı ne? Anası ölsün” sözleriyle de faşist Akp’nin kadın düşmanlığını bir kez daha gözler önüne serdi.
– “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar.” diyen dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ’a tepki yağarken, Akp işgalci Milletvekili İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün de “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum. “Tecavüze uğrayan da kürtaj yaptırmamalı. Bosna’da kadınlar tecavüze uğradı ama doğurdular.” Diyerek Akp’nin kadın düşmanlığını daha görünür hale getirdi.
-Son olarak Xelfêti olayında yaşanan cinsel istismar bir kez daha gözler önüne seriyor ki faşist devlet kadını, pes ettirmenin, yok etmenin ve yenmenin yolu olarak görüyor. İşgalcilerde biliyor ki bir ülke de kadın düşürülürse o toplum düşer. Kadın köle olursa, toplum köle olur. Kadın baş eğerse, ülke baş eğer. Tıpkı 5 bin yıl önce Enki’nin Ninhursag’ı düşürdüğü gibi, kadını düşürerek toplumun öz cevherini yok etmeye çalışan zihniyet ayndır. Ama kadın 5 bin yıl önce olduğu gibi direnişine devam edecektir.
Anlayacağınız Akp kadını aşağılamak ve yok saymaktan hiçbir zaman geri durmadı, gün geçmeksizin bu düşmanlığını harlayarak devam etti. Son süreçte gelişen kadın direnişi ve mücadelesi Akp faşizmine vurulan en ağır darbelerden biri olmakta buna karşın Akp’nin kendine çizdiği kadın modeli ise her gün daha da resmileştirilmeye çalışılsa da karşısında duran özgür kadın modeli kadınlara alternatif ve yeni bir yaşam sunmaktadır.
NC/Faraşîn Sîdar
ÖZEL DOSYA I- Akp’nin yarattığı kadın’sız toplum: Kadın katliamları