HABER MERKEZİ – Binlerce yıldır hapsedilmiş bir iradenin çıkışı oldu Rojava Devrimi.
Rojava Devrimi ile birlikte sadece Kürdün değil kadının da devrimi yazıldı, Ortadoğu’daki kadınlar başta olmak üzere Dünya’daki bütün kadınlar, ‘Rojava kadın devrimi, kadın devrimidir. Kadın devrimi, bizim devrimimizdir’ diyerek tarihe işgalciliği ile iz bırakan TC faşizminin karşısında durdular.
Ortadoğu’da kadın öncülüğünde inşaa edilen bu yeni yaşam modelinin başından beri iki düşmanı vardı. Bu iki düşman faşist şef Tayyip Erdoğan ve DAİŞ’ten başkası değildi. İşgalci Türk devleti ve DAİŞ, ideolojik olarak aynı kaynaktan beslenip aynı güce hizmet ediyor.
Tek amaçları DAİŞ saldırısı ile Kürt halkını yok etmekti. Ortadoğu’da yeniden filizlenen yaşam ağacını kurutmaktı. Aynı güce hizmet ediyor birbirlerini destekler nitelikte saldırılar gerçekldeştiriyorlardı.
DAİŞ, Musul saldırısı ile başlayıp Şengal ve daha sonra Rojava Kurdistan’ı ve Kuzey – Doğu Suriye topraklarında gerçekleştirdiği katliamlarla kadın devrimini ortadan kaldırmak istedi. Bu amaçla yola çıkan DAİŞ’e en büyük destek faşist Erdoğan’dan geldi. DAİŞ çetelerine katılanların yüzde 90’ı Türkiye’yi bir geçiş güzergahı olarak kullandı.
Bu saldırganlığın altında yatan ideolojik yaklaşım netti. Kadınlar bir çocuk doğurma makinesine çevrilmek isteniyordu. Kadınlar ganimet olarak görülüyordu. Eve kapatılan kadın, sistemli tecavüze maruz bırakıldı. Ancak YPJ olağanüstü bir direnişle bu karanlığı ortadan kaldırdı.
Kobanê’den Reqa’ya kadar özgürleştirilen alanlarda kadınlar kara çarşaflarını yakarak zılgıtlarla YPJ savaşçılarını coşkuyla karşıladı.
Bir YPJ savaşçısı anlatıyor, Arap sahasını özgürleştirdikleri zaman Arap bir anne kadın savaşçıya sarılarak ona şu rüyasını anlatıyor, “Karanlık bulutlar vardı üzerimde, bir evin içinde zincirlere vurulmuştum. Tam o esnada büyük bir patlama sesi duydum ve elinde silah olan kadınları sizleri gördüm bizi kurtarıyor, beni bağladıkları zincirleri kırıyordunuz. Sizin geleceğinizi biliyordum.”
Bazen sadece bir rüyanın derinliğinde anlaşılabilir her şey. Dünya Kürt kadınları öncülüğünde ilerleyen devrimci kadınları yazıyordu. Tarihleri çalınan kadınlar, tarihi yeniden yazıyordu.
Tırlarla DAİŞ’e silah ve yardım gönderen Erdoğan faşist rejimi, kadın devrimini boğmak istiyordu ve bu amaç uğruna sonunu düşünmeden amansız bir saldırı içerisine girmişti. Ta ki rüyadaki o savaşçı kadınlar gelene kadar.
Rojava Devrimi ile birlikte işgalci Türk devletinin Kürt düşmanlığı bir kat daha artmıştı. Devrimin sahipleri kadınlara karşı olan öfkesi ise bilenmişti. Bu yüzden dünya kadınları, YPJ’yi ve Rojava Devrimi’nin ortaya çıkardığı kazanımları kendi kazanımları olarak gördü. Ses verdi, el verdi.
DAİŞ’in kadınlar öncülüğünde yenilgiye uğratılmasının ardından bu kez DAİŞ’in fikir babası Erdoğan, kadın devrimine karşı saldırı ve tehditlerine başladı. Aslında ortaya çıkan belgeler ve gizli anlaşmalarla, DAİŞ’in arkasındaki gücün Türk devleti olduğunu tüm dünya devletleri biliyordu. Sahada kullandığı güç yenildiğinde Türk devleti ve çeteleri, önce Efrîn’i işgal etti. Ardından ise işgalini yaygınlaştırmak için harekete geçti.
Efrîn işgaline karşı Çağın Direnişi’ne Şehit Avesta öncülüğünde yine Kürt kadınları öncülük etti direnişleri ile bir tarih yazdılar. Kadınların bu direnişi Türk devletini fazlasıyla korkutmaya başladı, bu yüzden Kürt kadınları hedef almaya Rojava Devrimi şahsında Kürt kadınlarının iradesini kırmak yönünde, kirli bütün özel savaş poltikalarını seferber etti. Kaçırma, tecavüz etme, tutuklama furyaları kadınlar üzerinde yoğunlaşamaya başladı ve günümüzde de bu saldırılar şiddetlenerek devam ediyor. YPJ şahsında Dünya kadınlarının iradesi TC’yi ve kuklalarını bir hayli korkuttu.
Bundan kaynaklı faşist Erdoğan, kendisi gibi kadın düşmanı emperyalist güçler ile girdiği kirli anlaşmalarla 9 Ekim 2020’de Kuzey ve Doğu Suriye’ye işgal saldırılarına başladı.
Rojava Kadın Devriminin başından itibaren kadın özgürlükçü çizginin yanında duran dünya kadınları, işgal saldırılarının başlamasının ardından da harekete geçti ve ‘işgali durdurun’ çağrıları ile Rojava’nın en temel ittifakı olduğunu gösterdi.
Rojava sözleşmesindeki şu iki madde kadın düşmanı, iktidar hastalıklı devletlerin saldırılarının nedenlerini daha açık belli ediyor aslında:
“27. Madde: Kadınların siyasi, toplumsal, ekonomik, kültürel ve her türlü yaşam hakkı vardır (güvence altına alınır)”
“28. Madde: Kadınlar, özsavunma ve her türlü cinsiyet ayrımını kaldırma, reddetme hakkına sahiptir.”
Dünya’nın sözde en demokratik devletlerinde bile kadınların bir obje olarak görüldüğü ülkelerde kadınlara, verilmeyen yaşam hakkı Rojava Devrimi ile verilmişti. Yıllardır kapitalizm ve feodalizmin kölesi olan kadınlar toplumun içerisinde bir birey olarak varlıklarını sürdürmeye başladılar.
Kurdistan’ın 4 parçasından gelen kadınlar Kurdistan’ın birlik ruhu ile Dünya kadınlarının mücadele tarihine adlarını yazdırıken, Rojava Dervimi, kadın devrimi olarak varlığını sürdürmeye ve Dünya’daki kapitalist ve feodal zihniyetli devletlerle mücadele etmeye devam ediyor. Kadın özgürlüğü Önder APO’nun fikri ile ana tanrıçaların mekanı Ortadoğu’dan yeniden doğuyor.
Bugün dahi devam eden, tehdit ve saldırılar kadınların iradesini kıramıyor, kadınlar öncülüğünde Rojava halkı adeta, çete devlete karşı, tarihte eşi görülmemiş bir direnişin sahibi olurken, Devrimci Halk Savaşı temelinde örgütleniyor, direniyor, savaşıyor ve ülkelerine sahip çıkıyorlar. Deyim yerindeyse, faşizm ve Kurdistan’ı işgal hayalleri Rojava’da meftundur.
NC//Axin Mahir Dicle