İSTANBUL – Faşist Türk devleti tarafından 15 Haziran günü bürosu basılan Etkin Haber Ajansı (ETHA) Editörü Deniz Bakır Ajansımıza konuştu. Bakır, Özgürlükten taraf olan yoksullardan, Kürtlerden, Alevilerden, kadınlardan, emekçilerden taraf olan basın yayın organları yıllardır olduğu gibi şimdi iktidar baskısına maruz kaldığını belirterek ajanslarına yönelik saldırıların da bunun bir parçası olduğunu ifade etti.
“Bildiğiniz gibi Türkiye’de sürekli basına yönelik bir baskı ve sansür var. En son Ajansınıza yönelik bir saldırı oldu. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?”
Aslında sizin de ifade ettiğiniz gibi Türkiye’deki siyasi iktidarların geçmişten bu yana basınla kurduğu ilişki aslında bir çeşit özgürlük’le kurduğu ilişkiyi de gösteriyor. Özgürlükten taraf olan ezilenlerden, yoksullardan, Kürtlerden, Alevilerden, kadınlardan, emekçilerden taraf olan basın yayın organları yıllardır olduğu gibi şimdi iktidar baskısına maruz kalıyor.
Ajansımıza yönelik saldırıyı da bunun bir parçası olarak görüyoruz. Bir süredir biliyorsunuz Türkiye’de siyasi gündem seçimlere odaklı olarak işliyor biz de Atılım gazetesi, Etkin Haber Ajansı olarak aslında seçimlerde ezilenlerden yoksullardan yana habercilik yapma gerçekleri haklarımızı ezilenleri aktarmaya çalışıyoruz. Bu temelde yazılarımız yayınlanıyor, gazetemiz çıkıyor internet gazetemiz de keza çeşitli haberleri takip etmeye, ezilenlerin görüş ve önerilerini almaya yansıtmaya çalışıyoruz.
Bakır, bu güne kadar Türkiye’de bir çok basın yayın organının çeşitli saldırılara maruz kaldığı belirterek şunları söyledi: “Geçmişten bu güne bir çok basın yayın organı çeşitli saldırılara maruz kaldığı, bunun en çok bilinen örneği özgür gündeme yönelik bombalamalar, muhabirlerinin katledilmesi idi ve keza daha önce bizim çıkardığımız gazeteleri ve çeşitli yayın organlarına dönük tutuklamalar, katliamlar gerçekleşmişti en son gerçekleşen gözaltı ve baskın saldırısı aslında bunun uzantısıydı.
Aslında bu saldırı da toplam saldırı konseptini saldırı sürecinin bir parçasıydı. Ancak biz bu güne kadar olduğu gibi bugün de saldırılara karşı hem dost basın kuruşlarıyla dayanışarak onların desteğiyle’de halklarımızın desteğiyle bir şekilde ayakta kalmaya devam ettik. Sonuçta biz ezilenlerin sesi izleyenleri tüketmedikleri süreci halklarımızın mücadelesi sürdüğü sürece onların bir parçası olarak bizim de mücadelemiz sürüyor.
“AKP-MHP bloğu neden bu kadar ağır bir şekilde basına saldırmaktadır?”
Aslında siyasi iktidarların basınla kurduğu ilişki en başta belirtiğim gibi özgürlükle kurduğu ilişkinin de doğrudan bir parçası. Bir ülkede basın ne kadar özgürse o ülke o kadar demokratik ve özgürdür. Çünkü farklı kesimlerin muhalefetin kendini ifade edebilme, kendi sözlerini söyleyebilme hakkı vardır. Doğal olarak demokrasi kültürünün geliştiği bir toplum var demektir. Türkiye de geçmişten bu yana iktidarlar aslında muhalefete tahamülsüzlükleri ile ve saldırganlıklarıyla ve kendilerini ortaya koyuyorlar. Aslında basını susturarak ezilenleri susturmak istiyorlar, gerçekleri gizlemeye çalışıyor, gerçekleri ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.
Ama halkımızın bir deyişi vardır: “Güneş bağcıkla sıvanmaz” diye saldırılarla bu gerçekleri kapatamıyorlar dediğim gibi bir yerde kapattıklarını başka bir yerden açığa vuruyorlar. OHAL döneminde onlarca basın yayın kuruşunu kapattılar. Onlarca gazeteyi kapattılar ama ezilenler bir şekilde bir yolunu buldular ve kendini ifade etmeyi sürdür bunu siyaset zihniyetini gösteren bir şey. Özgürlüklere tahammülü olmayan bir iktidar doğal olarak sesini ifade eden basın organlarına da saldırıyla yüzlerini gizlemeye çalışıyorlar. Gerçekleri örtemiyorlar bu gerçekler bir şekilde kendini açacak bir yol buluyor.
Akp hükümeti tarafından yaratılmış bir çukur medyası var. Buna karşı siz özgür basın çalışanları olarak çalışmalarınız nasıl yürütüyorsunuz?
Tabi çok zor koşullarda çalışıyor biraz önce özetlemeye çalıştığım çerçevede buna işaret ediyor. Mali sıkıntılardan tutalım ve çeşitli tutuklama saldırılarından ekonomik saldırılara kadar bir dizi saldırıyla karşı karşıya kalıyoruz. Bir haber yapmak için bile burjuva basını, havuz medyasının basın yayın organları istediği yerde istediğini yapabilirken bizim arkadaşlarımız bir haber çekmek için bir sürü bedeli göze almak zorunda kalıyor.
İlk günden itibaren bütün özgür basın çalışanları bizim de dayanışma mesajlarını ilettiler. Bizlerle birlikte çalıştılar, bize haber desteğinde bulundular burada ayrıca onlara da tüm basın emekçilerinin de dost medya kuruşlarına da teşekkür etmek isterim. Biz dayanışma ile halklarımızın dayanışması ile ayakta kalmaya çalışıyoruz, bizim arkamızda tekeller, devlet yok bizim arkamızda siyasi iktidarı yok biz yoksul ve ezilenlere dayanıyoruz. Biz gerçeği ezilenlerin sesiyiz istedikleri kadar saldırsınlar bu ses kendisini ifade edecek, kendisini ifade yolları bulacak, belki zorlanacağız belki bedeller ödeyeceğiz ama bunu da göze alan, hakikatin peşinde koşan insanlar olarak bunu da onurla göğüsleyeceğiz.
Son olarak dayanışmaya dikkat çeken bakır konuşmasını şu sözlerle tamamladı: ” Türkiye’de basın gerçekten zor bir iş. Bir dizi zorlukla karşı karşıya kalıyoruz ve bir az önce ifade ettim bu dayanışma bizim ayakta olmamızın tek yolu ve halklarımızın dayanışması, diğer dost basın kuruluşların dayanışmasını bu daha çok yükseltmemiz lazım, daha fazla birbirimizle dayanışmamız lazım.
Tüm halkımızı, ezilenleri hem ETA’yı hem de tüm özgür basın kurumlarıyla daha fazla dayanışmaya çağırıyorum.
NC/Aldar DİREN