HABER MERKEZİ
AKP-MHP kirli savaş ittifakı, Kürtlere yönelik saldırılarını her alanda devam ettirmektedir. Özellikle Demokratik Öz Yönetim Direnişleri döneminde ayyuka çıkan bu ittifak, 15 Temmuz Darbe Girişimi’yle devam ederek, 24 Haziran seçimlerine değin varlığını sürdürmüştür. Hâlâ devam eden bu ittifak, her ne kadar son günlerde kısmî bir deformasyon yaşamış gibi görünsede, ne teorik ne de pratik olarak henüz çözülmüş değil. Zira Kürt halkına ve onun katmanlarına dönük saldırılar her geçen gün daha fazla hız kazanıyor. 9 Ekim’de HDP, DTK, DBP, TJA ve gazetecilere yapılan siyasi soykırım saldırıları bu hızın tezahürüydü. Akabinde HDP Gençlik örgütlenmesini hedef alan gözaltılar da yine bu saldırıların nasıl bir saikle organize edildiğini gösterir nitelikteydi.
Geçtğimiz hafta HDP Gençlik Meclisleri üyesi olan 4 kadının “ihbar” süsü ile gözaltına alınarak Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube tarafından çıplak aramaya maruz bırakılmaları haberini okuduk. Bu ve benzeri gençliğe yönelik saldırılar, devinimde olan bir yapının işlevselliğini engellemeyi amaçladığı görülmektedir. Öz Yönetim Direnişleri’nde tarihsel bir duruş ve eylem tarzını ortaya koyan Gençlik, bu direnişlerde verdiği kayıplar ve Türk devletinin Kürdistanı’ı talan etmesiyle nicel bir zayıflama yaşamasının ardından, Kürt Gençleri hiç azımsanmayacak ölçüde ahlaki ve kültürel yozlaşmanın batağına sürüklendi. Türk devletinin özel savaş yöntemlerinin başında gelen fuhuş ve uyuşturucu gibi asimilasyon ve dejenerasyon odaklı politikaları, gittikçe yaygınlaşarak boyut kazandı. Öyle ki uyuşturucunun esamesinin okunmadığı Cizre’de, Kürt Gençleri uyuşturucu ile tanışarak kullanmaya başladılar. Hakeza fuhuş da aynı şekilde yaygınlaşmaya başladı.
Söz konusu bu asimilasyon ve yozlaşma araçlarına ‘DUR’ demek için Kürt Gençliği gerekli örgütlülük ve yeterliliğini sağlayarak, konferans, buluşma ve benzeri etkinlikler yapıp, Türk devletinin bu etik dışı yöntemlerini teşhir ederek, bunlara karşı nasıl bir mücadele hattı geliştireceklerini tartışıyorlar. HDP Gençlik Meclisleri’nin öncülük ettiği bu tartışma platformları Kürdistan ve Türkiye kentlerinde konferanslar yapılarak düzenleniyorlar. 25 Kasım’da yapılacak olan büyük kongrede, yerellerde yapılan konferanslar ışığında yeni dönemin, yeni mücadele rengi ve çizgisi şekillenecek. Bu renk ve çizgi kuşkusuz ki Türk devletinin Kürt gençleri üzerinde kurmaya çalıştığı kültürel ablukayı kırmaya ve buradan da yeni dönemin mücadeleci ruhunu inşa etmeye zemin hazırlayacaktır.
Vaziyet böyleyken Türk devletinin Kürt Gençliği üzerindeki baskı ve şiddet saldırılarını anlamamak zor olmasa gerek. Çünkü özünün farkına varan ve bunun için önündeki engelleri yıkmaya çalışan bir kitle durumundadır, Gençlik. Dolayısıyla yapılan gözaltılar, uygulanan psikolojik ve fiziksel işkencenin izahatı ancak böyle yapılabilir. Bunun da gösterdiği nokta, Gençliğin aslında kirli hesaplar güden bir sistemin tekerine nasıl çomak soktuğudur. Varlığını baskıya dayalı kirli politikalar üzerinden sürdüren Türk devleti, karşısında onun bu politikalarını teşhir eden bir kitleyi görünce, anında saldırmakta veya etkisizleştirmektedir. Fakat Gençlik mücadelesinin eriştiği bilinç, tüm bu hesapları tersyüz edecektir. Zira Kürdistan’ın istikbali, Genç yüreklerin derinliklerinde saklıdır.
NC/Rüstem SİNCER