HABER MERKEZİ
Tarih özünü tekrardan yaşamaya mı başlıyordu ya da çığlık çığlığa kaybedilenin ardından hiç durmadan koşarcasına ulaşmaya mı koyulmuştu.. Bin yıllar evvel üreteni, yaratanı, büyüteni ve besleyeni bugün tekrardan aynı topraklar üstünde daha büyük bir sorumlulukla bekliyordu. Tarihin bu çığlığı kulaktan kulağa haykırıyordu; diren kadın, yarattığın ve yaratacağın değerler için diren..
Fırat, Xabûr ve Dîcle havzası emeğin, üretimin, sanatın ve uygarlıkların ana meskeni olmuştur. Mezopotamya halkları özünü binlerce saldırı ve talana rağmen korumayı başarabilmiştir. Kadının bu özü doğuran, büyüten ve yetiştiren ana faktör oluşu devamlı saldırı ve fikrî imhanın hedefi olmuştur. Bu medeniyetlerin özünü yaratan kadın, bin yıllar sonra çalınanları ve yok edilenleri için tarih meydanına ekstra bir konumda yer alacaktır. Yarattıklarının ardından direnen ve savaşan afitaplar..
Rojava’nın uçsuz bucaksız ovaları yılın ilk ayında taze bir yeşillik ile süslenmişti. 2014 yılına girdiğimizde baharı yaşamak ve ona ulaşmak için neler gerektiğinden daha habersizdik. Geçmiş yılın son demlerinden bize kalan dondurucu soğuk ve burukluk içimizde ayaz yaratıp, fırtınalar estiriyordu. Böyle bir dönemi nasıl bir ortamda ve nasıl insanlarla geçireceğimizi tahmin etmek oldukça zordu. Öyle ki bahara omuz vermiş, beraber yaşamışız da farkında değilmişiz.
Eylem, Rûken, Zêrîn ve Evîndar..
Ocak 2014’te Şehît Xebat Derik Sahası’nda tüm YPG ve YPJ savaşçı yapısına ve komutasına düzenleme yapıldı. Tabur kitlesi arttırılarak, hareketli müdahale taburlarına ağırlık verildi. Bu düzenleme sonrasında Irak sınırında bulunan Til Koçer’de kurulan tabura düzenlemelerimiz yapıldı. Tabura geldiğimizde önceden tanıdığımız birçok arkadaşımızla karşılaşmıştık. Her biri birbirinden tecrübeli ve uyumlu bu tabur, Rojava’da gelişen direnişlere ilk talip olan olacaktı. Etkin yapısı her savaşta seçilmesini özel kılıyordu. Til Koçer merkezi içerisinde bir okulda kampımızı oluşturmuştuk. Sadece erkek arkadaşlar bu kampta bulunuyordu. Taburumuz içerisindeki kadın arkadaşlara ait takım, Til Koçer sınır kapısının orada bir noktada konumlanmışlardı. Tabur kurulduktan hemen sonra, daha savaşçılar birbirlerini tanımadan bir operasyon hamlesi başlatıldı. Cezaa ve köyleri bu operasyonun hedef noktası olarak belirlenmişti. Başarılı hamlenin sonunda Cezaa ve Irak sınırının hemen arasında olan bir noktaya yerleşmiştik. Buradaki kampımızda birbirimizi tanımamız için yeterli bir zaman dilimi oluşmuştu. Kadın arkadaşların takım birliği de taburun kampına yerleşmişti. Takım da yer alan kadın arkadaşlar yaşamda kendilerini o kadar belli ediyorlardı ki o günün emeği, moreli, savaşı ve fikri hep onların hüneriydi. Kadın yoldaşlarımız bu özelliklerini bir sonraki gideceğimiz ve yerleşeceğimiz diğer kampımızda daha etkin bir şekilde pratikleştiriyorlardı. Mart ayının ilk haftasında Hedadê kampına yerleşmiştik. Kritik bir hatta ve önemde yer alan bu kamp alanı, büyük bir emek talep ediyordu. Emeğin yaratıcısı kadın, burada da kendini ışıl ışıl belirginleştiriyordu.
Eylem Tolhildan yoldaş; yoldaşlık ilişkilerinde pürüzsüz, moral ve güler yüzlülükte sırasını kimseye kaptırmaz bir kişiydi. Fiziki güçlü yapısı ile emek verilecekse ilk talip olan, direngeçliği ile savaşılacaksa ilk öneri yapandı. Sesinin tizine aldırmayıp dilinde türküsüz gezmeyen, hüzün nedir bilmeyip en azından tebessümsüz yaşamayandı. Kusursuz kişiliği yoldaşları tarafından örnek alınan ve ilk danışılandı. Yaşam içerisinde nerede bir macera ve aksiyon varsa, bilirdik ki Eylem orada ve onun yönetimindedir. Orta Otomatik Silahlar (BKC – RPG) branşından mezun olmuştu. Çantasını o kadar doldururdu ki, bir erkek arkadaşın dahi taşıyamayacağı ağır yükteki çantayla saatlerce ve kilometrelerce yürürdü. Yorulmak terimine hiç şahit olmadığım bir kadındı. Özgür kadın kimliğini pratik ve teorik olarak kendinde bütünleştirmiş, duraksamadan yaşayan ve direnendi.
Rûken Sîno yoldaş; müthiş bir ahlak ve edep abidesiydi. Konuşurken öyle bir ses tonuyla öyle bir makamla konuşurdu ki, ona bakıp kendinize çeki düzen verirdiniz. Yoldaş canlısı kişiliği ile nerede ve kimde bir sorun var ise koşar yardımcı olur ve elbet o sorunu çözerdi. O güldüğünde üzgünseniz bile herşey biter ve unuturdunuz. Emeği yaratmayı çok iyi becerirdi. Nerede çalışmış veya başarmışsa, eğer onu tanıyorsanız şunu derdiniz; “Evet bu Ruken’in sanatı”. Her morel sırasında kahkahalarca gülerdi fakat sıra ona gelince yüzü birden günün seheri gibi kızarır hemen utanırdı. Ve kolay kolay onu morele dahil edemezdiniz. Yoldaşlarını en çok özleyen ve yâd edendi. Beraber yaşadığı şehît arkadaşlarından bahsederken gözler uzağa dalar, ses birden titrerdi. Onun duygularını hissedememek imkansız birşeydi. Duyguları ve umutları başarının en somut haliydi.
Zêrîn Bêrîtan yoldaş; Nisan ayında düzenlemesi yapılarak taburumuza katılmıştı. Geldiği gün sanki aylardır taburda yaşayan biri gibi hemen yaşamın içerisinde belirgin olmuştu. Özgüveni oldukça güçlü olan Zêrîn yoldaş, yarattığı emeği de bu temelde geliştiriyordu. Taburun gıda ve tüm ihtiyaçlarını karşılayan Lojistik’te görev alıyordu. Beraber bu görevi yürüttüğümüzde daha iyi tanıma fırsatım olmuştu. Sesinin tonunu hiç yükselir veya ansız sinirlenirken görmedim. Hep hassas konuşur ve karşısındaki insan sinirliyse bile zıt gitmezdi. Emeğinin ve yoldaşlığının seviyesini hep yarıştırır ve geliştirirdi. Zêrîn yoldaş dediğimizde temiz gülüşlü başarılı kadın gözlerimizin önüne geliyordu. Öğretileri ve anıları büyük olan yoldaşlardan birisiydi.
Evîndar Botan yoldaş; güçlü enerjisi ve saf haliyle bir parlayan yıldızdı. Eylem yoldaşla yapıları çok birbirlerine benziyordu. Zaten ikisi yan yana geldiğinde koca kampta kahkahalar kopar, gülmekten gözlerden yaşlar akardı. Enerjileri ve morelleri düşmeyen bir yoldaşlardı. Saf ve temiz yüreğinden dolayı ne zaman şaka yapılsa hep inanırdı ve hayıflanırdı. Öyle ki yapılacak bir şaka varsa ilk Evîndar yoldaşa yapılırdı. Hayvanlara ve doğaya olan aşkı merhamet ve emek verici özelliğini ortaya koyuyordu. Bazen erkek arkadaşların besleyemediği hayvanları alıp noktalarına götürüp kendisi besler ve eğitirdi. Hiç unutmuyorum, bir köpeğim vardı. Büyüdükçe kuralsızca hareket ediyor, köye girip köylünün hayvanlarına saldırıyordu. Bir defasında köyden getirip kızdığımda Evîndar yoldaş görmüştü. Bana müdahale edip “Beslemeyi öğrenene kadar ben bakacağım bu hayvana” diyerek götürmüştü. Bir hafta sonra gittiğimde köpek o kadar alışmıştı ki Evîndar arkadaşa, beni gördüğünde saldıracak gibi oluyordu. Müthiş bir kişilikti Evîndar yoldaş. Her ondan bahsettiğimde yüzümde mutlaka bir tebessüm belirir ve yâd ederim.
2014 yılının Ağustos ayında büyük saldırılar ve direnişlere şahit olmuştuk. Eylül ayına girdiğimizde daha geçen aydan kalan yorgunluğu üzerimizden atamazken Kobanê’ye saldırı düzenlenmişti. Saldırının kapsamı ve vahşeti üzerine cephemizden çok sayıda yoldaşımızın düzenlemesi Kobanê’ye yapılmıştı. Bu süreçte Kobanê’ye gitmek ve o direnişe katılmak için sayfa sayfa öneri raporları yazılıyordu. Gözler ve kulaklar Kobanê’deyken bir anda yapılan düzenleme haberi ile hepimiz kimin düzenlemesi olacak diye merak içerisinde bekliyorduk. Başta bir takım arkadaşımızın düzenlemesi aralıklı zaman diliminde yapıldı. Bu düzenlemede Eylem, Rûken, Zêrîn ve Evîndar yoldaşlarda dahildi.
Kobanê Direnişi kent merkezinde yoğunlaştığı dönemde hepimizin aklı fikri oradaydı. Cephemizden Kobanê’ye giden birçok arkadaşımız şehît düşmüştü. Hatırladığım kadarıyla 2014 yılının sonunda Aralık ayında Eylem yoldaş yaralanmış, Cêzîre bölgesine gelmişti. Birgün ansızın yaptığı bir sürpriz ile tabura gelip yoldaşlarını ziyaret etmişti. Çok büyük moral veren bir durumdu. Oldukça zayıflamıştı. Arkadaşların durumundan bahsettiğinde hep iyi olduklarından söz ediyordu. O güler yüzünün içinde yeni döndüğü direnişi ışıl ışıl belirtiyordu. Tekrar Kobanê’ye gitmek istemişti fakat arkadaşlar sağlığından dolayı uygun görmemişlerdi.
Zaman geçtikten sonra ilk şehadet haberini televizyondan öğrenmiştik.
Zêrîn Bêrîtan (Nergiz Öner) yoldaş, 16 Ocak 2015’te Kobanê Özgürlük Hamlesi’nde ölümsüzler kervanına katıldı. Kobanê’nin özgürleşmesine ramak kalmışken bu şehadet büyük bir hüzün yaratmıştı.
Rûken Sîno (Benazir Sönmez) yoldaş, 6 Haziran 2015’te Kobanê’nin güney-doğusundaki köylerde gerçekleşen operasyonda ölümsüzler kervanına katıldı.
Evîndar Botan (Zeynep Tekin) yoldaş, 4 Temmuz 2015 tarihinde Kobanê’nin güneyinde gerçekleşen operasyonda ölümsüzler kervanına katıldı.
Kobanê’den gelen yoldaşlarımızın şahadet haberleri acıyı tarifsiz kılıyordu. Her şehît arkadaşın kimlik bilgisi açıklandığında o an ki şok gözlerimizin önüne yaşanmış anıları ve hatıraları getiriyordu. Anısı büyük olan yoldaşların acıları daha da büyük oluyordu. Anılarına bağlılık büyük sorumluluklar yüklüyordu.
Eylem yoldaş bu süreç içerisinde ve sonrasında Cêzîre bölgesindeki birçok operasyonda yer aldı. Bölük komutanı görevi ile Til Temir – Kezvan Dağı operasyonunda aktif rol oynadı. Minbic şehri ve köylerine yönelik özgürleştirme hamlesinde büyük bir misyon ile dahil oldu.
Eylem Tolhildan yoldaş, Minbic kent merkezini DAİŞ çetelerinden temizleme operasyonu sırasında 23 Ağustos 2016 tarihinde ölümsüzler kervanına katıldı.
Anıları, acıları, öğretileri ve umutları büyük bu yoldaşlar için söylenecek çok şey de var susulacak çok şey de. Şehîtleri anarken ve anlatırken yaşanılan zorluk dile ve söze kolay gelebilecek terimler kelimeler değil. Onlar büyük emekler ve fedakarlıklarla yaşayıp direndiler ve kahramanca şehît düştüler. Ardılları ve yoldaşları olarak onların bayrağını onlara en layık şekilde dalgalandıracağımız birer kesin hakikat ve yemindir.
Eylem Tolhildan, Rûken Sîno, Zêrîn Bêrîtan ve Evîndar Botan yoldaşlar şahsında tüm Kürdistan Özgürlük Mücadelesi şehîtlerini saygı, minnet ve bağlılıkla anarım.
Pîrdoğan SERHAD