HABER MERKEZİ
“Güneşimizi Karartamazsınız” eylemi kapsamında 15 Şubat 2011’de bedenini direniş ateşiyle buluşturan 17 yaşındaki lise öğrencisi Mustafa Malçok’un yanan bedeninin yanında, “15 Şubat karanlığını yanan bedenler aydınlatacak” yazılı not bulunmuştu.
Ziya Gökalp Lisesi son sınıf öğrencisi olan Malçok, TMK kapsamında 2009’da lise birinci sınıfta iken gözaltına alınarak, tutuklanmış ve 2,5 ay Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde tutulmuştu. Zindanda düşman gerçekliği ile bire bir karşılaşan Mustafa her geçen gün direnişi büyütüyordu. Halklar Önderi Abdullah Öcalan, Mustafa Malçok’un eylemine dair şunları söylüyor: “Diyarbakır’ın ruhundan bahsediyorlar. İşte ruh budur, Diyarbakır’ın ruhu budur. Bu gençlerin kendilerini feda etmeleri başka nasıl izah edilebilir?” Amed Eğil’li olan Mustafa Malçok Amed’in toprakların da, direnişe, katliamlara, tarihe şahit etmiş Dicle nehrinin kenarında yeni bir direniş, yeni bir tarih yazdı.
Mustafa, ateşle yoldaş oldu. Okudu, anladı, halkına sırt verdi ve eylemi ile düşmanı tarumar etti. Halklar Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridi Kürt gençliğinin hiçbir zaman kabul etmeyeceğini eylemi ile tekrardan gösterdi Mustafa Malçok. Mustafa’nın zindanda yaşadıklarını anlattığı bir röportajda söylediği şu sözler ise hiç unutulmaycaktır: “Küçük çocuk panzere taş atsa ne zararı olur. Diye düşünebilir ama yaşadıklarım bana bizden çok korktuklarını gösterdi.”
O zamanlar Ziya Gökalp lisesinde öğrenci olan Dicle Amed, yoldaşı Mustafa Malçok’u anlattı. Dicle, konuşmasına şu sözlerle başladı: “Sözcüklerin yetersiz kaldığı yerde direniş ve eylem devreye girmelidir. Mustafa Malçok direniş ve eylemin yaşayan hali oldu.”
“Burası çok sessiz biraz ses getirelim.”
Dicle, Mustafa’nın sessizliğe tahammülü olmadığını eylemiyle halkın direnişine ses olduğunu belirtti. Dicle, Mustafa’nın tüm gençlerden farklı düşündüğünü her zaman yeni bir bakış açısıyla olaylara baktığına dikkat çekerek şöyle devam etti: “Dağda arkadaşlar şehit düşmüştü. Cenazeler Amed’e gelmişti. Bizde oraya gitmiştik. Heval Musatafa’yı ilk orada gördüm. Cenaze daha kaldırılamamış, bekletiliyordu. Ama kitle de çok sessizdi. Heval Mustafa bir ara sinirlendi dedi: ‘Burası çok sessiz biraz ses getirelim.’ Bende eylem yapalım diye anladım. Dedim ki: ‘Cenazeyi kaldırmadan eylem yapmayalım düşman o zaman saldırıp cenazeyi alıyor.’ Heval Mustafa’da: ‘Tamam eylem yapmayalım ama sen Çerxa Şoreşi söyle.’ Düşmana olan kin ve öfkesi çok fazlaydı. Heval Mustafa’nın değerlendirmeleri, aileyi, düşmanı, okulu ve öğretmenleri ele alış biçimi beni çok etkilemişti. Zaten o zaman Heval Mustafa konuşurken kendi içimden diyordum kesin bir lise öğrencisi değil, kesin bir parti kadrosudur. Kendini kamuflaj etmek için okula gelip gidiyor. Çünkü onun duruşuna, konuşmasına baktığın zaman hiç 17 yaşında biri gibi gözükmüyordu. Görmüş, geçirmiş birçok tecrübe edinmişti. Zindan da tecrübeleri olmuştu, çalışmalarda da kalmıştı. Bu yüzden süreci ele alış biçimi hepimizden çok farklıydı. Okulda öncüydü. Heval Mustafa da yeni bir bakış açısı kazandırmayı biliyordu. Beni en çok etkileyen Heval Mustafa’daki derinlikti.”
Mustafa ile konuştuğum da gerçekliğimizi görüyordum
Dicle, Mustafa’yla konuştuğunda halkının gerçeğini gördüğünü söyleyerek, “O zamanlar 15-16 yaşlarındaydım. Bir arayış içerisindeydim. Kafamda bir soru oluştuğu zaman ilk onunla paylaşıyordum. Çünkü bütün sorularıma cevap verebiliyordu. İnsanı eğiten, geliştiren bir yönü vardı. Ki bunu yapmaktan mutlu oluyordu. Onun sohbetleri normal lise öğrencisinin sohbetleri değildi. Onunla konuştuğunda bir şeyler alıp verebiliyordu” dedi.
“Önderliği anladı ve anladığı şeyi uyguladı”
Dicle, Mustafa’nın Kürdistan gerçekliğini ve Halklar Önderi Abdullah Öcalan’a bağlılığının duygusal olmaktan da öte ideolojik bir bağlılık olduğuna vurgulayarak, “Heval Mustafa çok erken yaşta gerçeklerin farkına varmış bir gençti. Hem de büyüdüğü yer olan Fiskaya bilinen bir yer. Düşmanın oradaki halkı yoksullaştırarak, aç bırakarak ya da yozlaştırarak itaate zorladığı bir semtti. Heval Mustafa da böyle bir ortamda büyümüştü. Ama dediğim gibi kendisi akılı ve doluydu. Hem düşmanın Kürdistan üzerindeki politikaları yoksullaştırma, teslim alma ve itaat altına alma politikalarını çok erken yaşta fark etmesi hem de zindan da yaşadıkları aslında somut olarak Heval Mustafa’ya göstermişti. Heval Mustafa, doğru yolu göstermeyi biliyordu ve doğru yolun Önderlikten geçtiğini de kavramıştı. Asıl ışığın Kürdistanı, Ortadoğu ve insanlığı özgürleştirecek olanın felsefenin sahibi olanın Önderlik olduğunu biliyordu. Tabi her Kürdistan genci gibi Önderliğin fizik olarak tutsak alınması, Önderlik üzerindeki ağırlaştırılmış tecrit Heval Mustafayı’da zorluyordu. Bir bütünüyle yaşam içeresinde yoğunlaşmaları Önderlik üzerineydi. Önderliği çok okuyup, anlatıyordu. Bu temelde herkesi eğitmeye çalışıyordu. Heval Mustafa’nın Önderliği anladı ve anladığı şeyi uyguladı.”
“Çok doğru söylüyorsun ben sevdiğimden çok uzaktayım ve bu benim moralimi çok bozuyor”
Şehit Mustafa’nın sakin bir kişiliği olduğunu belirten Dicle, Şehit Mustafa’nın eyleminden önce aralarında geçen sohbeti şöyle anlattı: “Eylemden uzun bir süre önce görmemiştim Heval Mustafa’yı. Okula da gelip gitmiyordu. Eyleminden bir gün önce okula gelmişti. Sanki bir veda niyetine gelmişti. Dersimiz vardı. Kantine uğrayıp derse girecektim. Baktım tek başına oturuyor, sakin duruyordu. Normalde de öyle biriydi sohbeti derindi ama sürekli sessiz ve düşünceli bir arkadaştı. Ama o gün belliydi düşünceleri farklıydı. Ben de dedim morali bozuktur biraz moral vermeye çalıştım, şakalaştım onunla hafif gülümsedi ama sesini çıkarmadı. Bende dedim ben anladım neden moralin bozuk dedi niye? Dedim yarın sevgililer günü sende çok yalnızsın o yüzden moralin bozulmuş bir şey olmaz dedim. Tabi Heval Mustafa normalde bizim yaptığımız söylemlerin üzerine 1 saat değerlendirme yapar. Bunları söyledikten sonra bende bekliyorum beni eleştirsin. Ama bu sefer gülümsedi dedi ‘Çok doğru söylüyorsun ben sevdiğimden çok uzaktayım ve bu benim moralimi çok bozuyor.’ Zaten ertesi gün 14 şubatı 15 şubata bağlayan gece eylemi gerçekleştirdi.”
Halkın mücadelesine yeni bir irade oldu
Dicle, Şehit Mustafa’nın Malçok’un şahadetini öğrenişini ve eylemini şu sözlerle dile getirdi: “Ertesi gün ben Heval Mustafa’yı görmedim. Gece bir arkadaş aradı ‘Haberlere baktın mı?’ diye sordu. Tam o esnada annem çağırdı: ‘Bir genç bedenini ateşe vermiş’ dedi. Televizyonda fotoğrafını gördüğüm zaman aklıma o sözleri geldi. ‘Biz sevdiğimizden çok uzaktayız’. Eylemini gerçekleştirirken bir arkadaş görmüştü onu. Eylemini yaptığı yer, Dicle nehrinin ortasında küçük bir kara parçası dört tarafı da su ile çevrelenmiş isteseydi suya atlayabilirdi. Ama Heval Mustafa öyle yapmıyor. Zaten bir arkadaş onu görüyor ama bilmiyor Heval Mustafa’dır. Zannediyor ki birileri ateş yakmış. Sonra fark ediyor ateş gidip geliyor. Slogan seslerini duyuyor ve anlıyor ki bir arkadaş eylem yapıyor. İtfayeyi, ambulansı arıyor ama zaten onlar gelene kadar Heval Mustafa şehit oluyor. Bıraktığı bir not vardı Heval Mustafa’nın. Montunu çıkartıp kenara koyuyor, notta montunun cebinde o notta şöyle yazıyor: “15 Şubat karanlığını yanan bedenler aydınlatacak.”
Gençlik Şehit Mustafa Malçok’un eylemiyle uyandı
Dicle, Şehit Mustafa Malçok’un okuduğu Ziya Gökalp lisesinde düşmanın tüm özel savaş yöntemlerini uyguladığını ve Heval Mustafa’nın eylemi ile yeni bir dönemin başladığına dikkat çekerek, “Heval Mustafa ile son sınıftayken tanışmıştık. Normalde Gaffar Okan lisesindeydi Heval Mustafa. Onların okulu kapanınca Ziya Gökalp lisesine geldi. Kürdistan gençliğine karşı geliştirilen yozlaştırma politikalarına Amed’te çokça uygulandığı bir okuldu. Buna bağlı olarak düşmanın da farklı bir yönelimi olduğu söylenebilir. Ziya Gökalp’a gelen gençlerin çoğu da Sur, Fiskaya semtlerindendir. Eylemci bir gençlik olduğu için düşman yozlaştırmak ve mücadeleden uzaklaştırmak, uyuşturucu, fuhuş gibi bütün yozlaştırma politikalarıyla okula yöneliyor. Pilot okul gibiydi düşman için. Ziya Gökalp lisesine sahip olmak Amed gençliğinin çoğuna hakim olmaktır. Aynı zaman da mücadele ilk başladığında en çok katılımların olduğu liselerden biridir. Heval Mustafa’nın Ziya Gökalp’taki her gencin üzerinde emeği vardı, düşmanın bu politikalarını boşa çıkarmak için çok uğraşıyordu gençlerle. Heval Mustafa’nın eylemi de buna bağlı olarak büyük bir etkilenme yarattı. Bu eylemle Ziya Gökalp lisesi gençliği içinde olduğu bataklığının farkına vararak oynanan oyunu gördü. Birden bire çalışmalarımız da olan olmayan bizi tanıyan tanımayan her genç direnişe geçti ve buna bağlı katılımlar oldu. Her hafta grup grup katılımlar çıktı. Direnişte buna bağlı büyüyordu.”
Direniş ruhu Mustafa oldu
Lise de yarattığı etkiden bahseden Dicle, yeni bir birlik ruhunun Kürt gençlerinin arasında geliştiğini söylerken Şehit Mustafa Malçok’un yeniden Ziya Gökalp lisesinde Yurtsever Gençlik ruhunu uyandırdığına söyledi. Dicle, “Heval Mustafa’nın eyleminin bir ayı dolduğunda eylem yapmak istedik. Okul idaresi izin vermeyince çatışma çıktı. Bir arkadaşta çöp kovasını yakıp koridora atmak istiyor, güvenlik gelemesin diye. Çöp kovasını yakarken bir sınıfın kapısı yanıyor ve sınıf yanıyor. Okulda soruşturma açıldı kime sorsalar: ‘Hocam Apo yaktı.’ Diyorlar. Şimdi okulun yarısının ismi Apo. Hangi Apo yakmış kimse bulamadı. Düşman da o zaman soruşturma başlattı ama bulunamadı. Ondan sonra tabii okulu açık bir zindana çevirdiler her yere kamera taktılar duvarı yükselttiler. Bu da gösteriyordu ki Heval Mustafa müthiş bir birlik ruhu oluşturdu lisede. Heval Mustafa’dan önce böyle bir şey olsa yapan kişinin kendisi gidip söylerdi. Ama Heval Mustafa’nın eyleminden sonra Ziya Gökalp’ta birlik ruhu, direniş ve gençlik ruhu yeniden uyandı diyebiliriz. Heval Mustaf’nın eyleminden sonra Ziya Gökalp tam bir dönüşüm yaşadı.”
Direnişçilerin yaktığı ateş zafere taşınmalıdır
Dicle, Kürt gençliği başta olmak üzere herkesin bu direnişe sahip çıkması, günümüz de gelişen bu direnişte Şehit Mustafa Malçok’un ruhunu yaşatmaları gerektiğine vurgu yaptı ve şunları ekledi: “Heval Mustafa’nın yarattığı direniş, tecridi kabul etmeyişi Kürdistan gençliği tarafından büyütülmeli. Önderliğimiz üzerindeki tecridi yok etmeliyiz. Tecritte olan sadece Önderimiz değildir. Halkımız ve gençliğimizdir. Düşman irademizi kırmak istiyor. Buna en güçlü cevap Kürt gençlerinin mücadele saflarında, direniş saflarında yerine almalıdır. Leyla Güven’nin Önderliğin üzerindeki tecridin kalkması için başlattığı direniş gençlik ve genç kadınlar tarafından sahiplenilmeli, büyütülmelidir. Herkes mücadeleye katılmalıdır. Önderliğimizin üzerindeki tecridin kırılmasıyla aslında Kürt halkı zincirlerinden kurtulacak, özgür kadın mücadelesi zafere ulaşacaktır. Bu temel de Heval Mustafa şahsında ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemcilerinin yarattığı direniş ateşi gençlerin öncülüğüyle her alanda büyütülmeli ve zafere ulaştırılmalıdır.”
NC/Faraşîn Sîdar-Andok Özgür