HABER MERKEZİ – Gün geçmiyor ki dünyadan bir diktatörün sonunun geldiğinin haberini duymayalım. Şimdilik en son düşen diktatör olan sudan diktası Ömer El – Beşir in 30 yıllık diktasının düşüşünü tüm dünyaya anlık olarak duyuran sosyal medya organizasyonlarında devrimin sembolü olarak öne çıkan Alaa Salah’ın halkı devrime çağırdığı anın görüntüleri halk devriminin de sembolü olmuştur. Daha şimdiden hafıza kazınan enerjik sesi ve kendine güvenen duruşu ile halka yaptığı devrim çağrısını duyuran kuşkusuz sosyal medya organizasyonları idi.
Sudanlı genç bir kadının devrim çağrısına ses veren milyonlar 30 yıllık diktaya son verdi.
” Halk devrimlerinde sosyal medyanın rolü nedir ? “
Bu gelişmeler olurken ister istemez ; ” Halk devrimlerinde sosyal medyanın rolü nedir ? ” sorusu akıllara geliyor.
Örgütlenme, kamuoyu oluşturma, iç haberleşme, enformasyon, hareketlilik yaratma, baskı grupları oluşturma, etki sağlama gibi amaçlar için sosyal medya yeni toplumsal hareketlerin en güçlü araçlarından biri olma özelleğini koruyor. Dünyada daha önce Wall Street Occupy’, ‘İşgal Et’, ‘Arap Baharı’, ‘İran Yeşil Devrimi’, ‘Londra isyanları’, ‘Moldova’daki Twitter devrimi’, ‘Turuncu Devrim’, ‘Gezi Direnişi’, ‘Tamam mı Devam mı’ gibi ulusal ve küresel olaylarda sosyal medyanın etkisi çok açık görüldü.
Sosyal medyayı adı gibi “sosyal” olabilmenin yanında günümüzde en güçlü medya organizasyonu olmaktadır.
Devletlerin sömürgesi olmaya zorlanan halkların bunu kabul etmeyip özgürlük için harekete geçmelerinde çağın en imkanlarını kullanmaları ile kısa sürede milyonlara ulaşan kitlelerin gücünden korkan yegane güç ise kuşkusuz sömürgecilerdir. Bunun içindir ki halkların harekete geçmesi ile iletişim araçlarının kullanımını engellemek için koydukları yasakların ise haddi hesabı olmayacak bir boyuta ulaştığı artık herkesçe bilinmektedir. Bu konuda da Türkiye ve İran’nın büyük korkusunu da özel savaş merkezlerinde anlık olarak aldıkları yasakları uygulamaya koymalarında görebiliyoruz.
Korkunun ve alınan hiçbir yasağın halk devrimlerinin önünü alamadığı gerçekliği göz önüne alınınca devletlerin nafile çabalarının mutlak sondan kaçışı sağlayamayacağını bir kez daha herkese görülmüştür.
Harun XWEZA