HABER MERKEZİ
28 Ağustos günü Êlih’in Şehirler arası otogarında işgalci Türk polisi ve özel güvenlikçilerinin gözü önünde bir vahşet yaşandı. Vahşetin yaşandığı ilk gün Çukur Medya olayı sıradan bir sataşmadan çıktığına dair haberlerler servis etmiş işgalci Türk polisinin cinayetteki ortaklığını görmezden gelmişti. Fakat sonradan olay anına ait görüntülerin sosyal medyada paylaşılması ile cinayettin sadece iki kişinin işlemediği, işgalci Türk polisinin ve özel güvenlikçilerinin de kontrolü dahilinde yapıldığı ortaya çıktı.
Bu cinayeti ele alırken elbette salt bir kaç kişiyle sınırlı bir yerde gerçekleşmiş bir cinayet olarak ela alamayız. Kürdistan’da son yıllarda artan cinayet olayları bunların planlı ve beli politikalar çerçevesinde adeta Türk devletinin eliyle yapıldığının bir göstergesi. Burada bizim dikkat etmemiz gereken bir yer de Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın da son görüşmelerinde ifade ettiği aşiretçi yapıların tekrardan canlanması ve kan davalarında ki artış.
Son yaşanılanlara baktığımızda düzenli bir şekilde kan davalarında bir artışın olduğu gözüküyor. Bu cinayetleri işleyenlere bize bunun kimi çevrelerce desteklediğine işaret ediyor. Bu katliamı gerçekleştirenlerin en büyük destekçisi kuşkusuz Kürt halkının düşmanı İŞGALCİ TÜRK DEVLETİDİR.
Faşist Çetebaşı Erdoğan’la beraber işgalci Türk devleti Kürt halkına yönelik imha ve soykırım politikalarını en üst seviyeye ulaştırmış durumdadır. İşgalci Türk devleti Kürdistan’da kimi zaman işgalci polis, asker ve korucularla kimi zamanda desteklediği aşiretçi yapıların eliyle katliamlar gerçekleştirmektedir. Sadece geçtiğimiz bir kaç ay içinde Kürdistan’da işgalci Türk devlet destekli cinayetler şunlardır:
- Siverek: Riha’nın Siverek ilçesine bağlı Çeltik Mahallesi’nde 15 Haziran günü işgalci Akp eski Milletvekili Zülfikar İzol’un kardeşleri ve amca çocukları arasında arazi anlaşmazlığı nedeniyle yaşanan silahlı kavgada aynı aileden Hakkı, Zozan, Meral ve Serhat İzol, işgalci Akp eski vekilinin kardeşleri ve yakınları tarafından öldürülmüştü. Olay sonrası yaralıları taşıyan aracın çarptığı Rıdvan Buluş ve Serdar Delen yaşamlarını yitirmesiyle ölü sayısı 6’ya yükselmişti.
- Farqîn: Amed’in Farqîn ilçesi, Reşik Mahallesi’nde 21 Ağustos günü, gece saat 01.20’de, korucuların bir ailenin evine baskın düzenlemesi sonucu 6 yurttaş öldürüldü, 9 kişide ise yaralandı. 4 kontrol noktasından silahlarla geçen korucuların yaptığı katliamı, işgalci Türk askerler 300 metreden izledi.
- ÊLİH: 28 Ağustos günü Êlih şehirler arası otogarda iki kişi ki kişi, Suat Yüksekbağ’ı 27 yerinden bıçaklayarak öldürdü. Bıçak darbelerinin ardından Yüksekbağ’ın kanlar içinde yerde yattığı ve acı çektiği görüntüler, otogardaki bir yurttaş tarafından çekildi. Görüntüde, Yüksekbağ’ın acı içinde kıvranırken başında bulunan saldırganlara ise işgalci Türk polisi müdahale etmemesi dikkat çekiyor. İşgalci Türk polisin, Yüksekbağ’ı hastaneye götürmek yerine etrafta duruma tepki gösterenlere gazla müdahale ettiği ve ellerindeki sopalarla tepki gösterenleri tehdit ettiği görülüyor.
Her üç olayın da ortak yönleri işgalci Türk devletinin kontrolünde gerçekleşmesi ve işgalci Türk devletinin bu cinayetlerden sonra takındığı küstah tavırdır. Nasıl ki Êlih’de cinayeti işleyen katilleri korumak için işgalci Türk polis ve özel güvenlikçilerinin yaralı genci almasına izin vermedi ise Farqîn ve Siverekte ki konumu da bundan pek farklı değildi. Yıllardır beslediği Zülfikar İzol’a Siverekte katliam yaptıran işgalci Türk devleti Farqîn’de de işbirlikçilerinin eliyle katliamı gerçekleştirmiştir. Ve en son Êlih’de de katilleri koruyarak cinayetin en büyük destekçisi olduğunu göstermiştir. Her iki katil Suat Yüksekbağ’ı 27 yerinden bıçakladıktan sonra yurttaşlarca çembere alınıp kaçmaları engelleniyor. Olay yerine gelen işgalci Türk polisi katilleri tutuklayıp yaralı genci olay yerinden çıkarmak yerine sağa sola halka saldırıp halkın yaralı genci hastaneye kaldırmasını da engelliyor. Dakikalarca yerde kalan genç kan kaybından yaşamını yitiriyor. Yurtsever halkımız bu cinayeti işleyen bütün katillerden hesap sormalıdır. Bu cinayeti önce işgalci Türk devletinin polisleri, özel güvenlikçileri ve vahşice genci bıçaklayan iki zattır.
Halkımızın yaşanan olayları iyi görüp ona göre hareket etmesi lazım. Yaşanan cinayetleri asla sıradanlaştırma’dan, işgalci Türk devletinden hak hukuk beklemeden ne yapılması gerekiyorsa ona göre tutum almalıdır. Artan aşiretçi yapı ve devletle işbirliği içerisinde ki kişiler teşhir edilmeli gereken yaptırımlar halk tarafından uygullanmalıdır. Yine bu olayda gördüğümüz gibi işgalci Türk devleti cinayet ortağı 5 işgalci Türk polisini sözde “görevden uzaklaştırma” adı altında tatile göndermiştir. Bu halkımız tarafından böyle görülmelidir. Olay medyadan biraz düştükten işgalci Türk devleti 5 katili tekrardan göreve alacaktır. Bunun geçmişte bir sürü örneği olmuştur. Kürdistan’da ki katliamlar işgalci Türk devleti ve Çetebaşı Erdoğan’ı sevindirecek kadar kimseyi sevindirmektedir. Bunun içindir ki yapılan katliamlara karşı halkımız duyarlı olmalı ve bunların önüne geçmelidir.
NC/Arhat BA