HABER MERKEZİ
Kadın için zindanın başlangıcı aslında ilk günden başlayan bir süreçtir. İlk doğduğu andan itibaren sürekli bir yerlere hapsedilmiş bundan kaynaklı da kadın ileri ki dönemlerde bile bunu normal karşılamış hatta beyninde bile kendine bir zindan yaratmış bazı konuları düşünmez olmuştur. Yani erkek egemen sistemin istediği gibi ‘Elinin hamuru ile erkek işine karışma’mıştır. Tarihsel olarak dahi bu kalıpların biraz dışına çıkan veya bu eğilimde olan kadınlar feodal erkek egemen zihniyeti ile yüz yüze kalmışlar ama kalıplarının dışına çıkmaktan hiç vazgeçmemişlerdir. Ortaçağ kadının cadı diye zindanlara kapatıldığı, yakıldığı, giotinlere vurulduğu, kızgın yağ dolu kazanlara atıldığı çağdı. Aradan yüzyıllar geçti çağ değişti, kılıflar değişti ama kadının mahkum edilme durumu hiçbir zaman değişmedi. Sahte boyalarla özgürlüğe boyandı. Boyalarını sildiğinde ise erkekliğin güzellik anlayışına göre çirkin sayıldı hele biraz düşünmeye başlayınca zindanların kapısı açıldı…
Bu durumları yaşamak istemeyip etkili bir mücadeleyi kendilerine esas alan kadınlar ise sistemin çarkını zorladı. Bu mücadele karşısında her geçen gün yeni bir politika geliştiren erkek egemen zihniyetini taşıyan devlet yapısı ise sürekli bir politika değiştirme güdümünde oldu.
Bunun içinde en iyi zemini anlam ve yaşam arayışında olan gençlik üzerindeki politikalarını yoğunlaştırmakta buluyor. Tabii ki bunu yaparken de ilk olarak yöneldiği kişiler ‘Genç kadınlar’ oluyor. Kendine bağlayamadığını farklı yollara sokarak şekilsel özgürlük anlayışları veya maddi olarak kendine bağlama peşinde. Bunun için sıkça kullandığı özel savaş yöntemleri geniş bir çerçeve olarak karşımızda durmaktadır. Bunlardan bir kaç tanesini sizlere açmaya çalışacağız.
Öncelikle okul yoluyla kendine bağlama etkili bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor.
Dersim-Elaziz… gibi ince asimile politikaları yürüttükleri yerlerden bir kaç örnek vermek istiyorum. Kürt halkının yarası olan Dersim Katliamından sonra mektepler açıldı ve bu mektepler içinde özellikle kız çocuklarının alındığı mektepler vardı. Bu mekteplerde çalışan öğretmenler devlet tarafından özel olarak görevlendiriliyor ve dönemin valileri tarafından kontrol ediliyorlardı. Cahil, pis insanlar olarak gördükleri Kürt kadınlara ve halkına medeniyet götürüyorlardı kendilerince. Bu durum günümüzde istekli ve gönüllüce yapılıyor. Hatırlayacağınız gibi ‘Kızlar Okula’ kampanyası iyi niyetli gözükmekteydi ama özünde çok farklı bir politika yürütüldüğünü zamanla anlayacaktık. Örneğin bir kadının okul okuması maddi özgürlüğünü elde etmesi olarak değerlendirse de bu maddiyatın sistem tarafından nereye lanse edildiği gizlenmekte. Omuzlarına yüklenen kölelik yükünü kaldıramayan kadınlar özellikle kültürel ve sosyal olarak büyük çelişkiler yaşanan Kürt kadınlar çözümü devletin göz yumduğu okul bahçelerinde, sokak aralarında satılan uyuşturuca da. Normalleştirilen hatta medeni, modern olmak diye bilinen içki tüketimi ile eğitimiyle hakimiyet altına aldığı beyinleri uyuşturma fırsatı da buluyordu. Uyuşturduğu bu beyinlere kendi kadın şeklini yaşatmaktan geri kalmıyordu. Özel savaş merkezlerinden olan AVM (Alış veriş merkezleri) bunun için özel olarak inşa ediliyordu. Bu AVM yapımlarının Kürdistan’da bu kadar yoğunlaşması ise bu politikanın yüzünü dışarıya buran bir diğer yön. Sadece Amed’te 5 tane AVM’nin olması normal olmasa gerek. Şehirlerin büyümesi kapitalizme yuva haline gelmesi demektir. Bahsettiğimiz bu durum sonuna kadar bu politikaların kölesi olanların bir yaşam örneği olarak sayılabilinir. Birde bunun diğer yüzü var.
Evet bu yüzde sistemle daha derin çelişkiler çoğu zaman Lise döneminde başlayan ve bu çelişkilerine çözüm geliştiremeyen kadınların uyuşturucu ve içki kullanımıyla başlayan kendine bağlayıp çoğu zaman polis ve memurların başında olduğu ya da devlete bağlı mafya adamlarının başını çektiği fuhuş çetelerine çekiliyor, bu yolla kameraya alınıp, ajanlaştırma politikalarına kadar götürüle-biliniyor.
Bunların çoğunu duymuş, okumuş ve ya şahitlik etmiş olabiliriz. Ama bunun alternatifi olarak ne yapabiliriz?
Öncelikle bilmek gerekiyor devlete ve kapitalist sisteme bağlı okullar gençleri özellikle genç kadınları düşürme merkezidir. Ve bu daha çok küçük yaşta başlar. Buna karşın kendi sistemimizi ve okullarımızı yaratmamız gerekir. Eğitimi kullanan özel savaş merkezlerine karşı kendi sistemimizle alternatif olabilmeliyiz. Tabii okullar oluşturamıyorsak, gençlerin gerçeklikleri gördükleri eğitim dernekleri, kültür ve sanat merkezleri, gençleri doğru bir şekilde halkına hizmet edeceği, edebiyat ve düşünce merkezlerine ağırlık verilmeli. Gençlerin gündemi yarış atı gibi koşturdukları ama sonunda kendilerini bir bataklığın içinde bulacakları sistemin içinde eğitmek, tartışmalar ve alternatifi yaratmak en çokta gençlerin elindedir. Zindan haline getirilen düşürülme merkezi olan okullar değil, eğitim alınacak doğru ve özgür düşünce sisteminin geliştireceğimiz sistemleri oluşturmamız gerekir. Bunun içinde atmamız gereken ilk adım ilk başta evimizde oluşturulan zindanı yıkmak olacaktır.
NC/Faraşîn Sîdar