İhanet ve teslimiyete yol vermeyen bir kuşağın bir geleneğin savaşçıları. Teslim olmamak için uçurumlarda, son bombasında ve tek kalan mermisinde kendini bu çizgiye feda edenler ne ilktiler ne de son olacaklar. Tereddütsüz bu onuru savunanlara..
HABER MERKEZİ – 2014 yılının başlangıcı Til Hemîs hamlesinin estirdiği hava ile bir kasırgayı anımsatıyordu. Tarihi bir başlangıç olduğunu sonrasında anlayacağımız bu dönem, savaşçılardan yönetime kadar bir irade tartısında olduğumuzu vurguluyordu. Bu havanın yarattığı kasırga yüreğimizden koparcasına gülüşümüzden yürüyüşümüze kadar etkilemişti. Gülerken de yürürken de aklımız yüreğimizde, Til Hemis’teki yoldaşlarımızdaydı.
Til Hemis ve Til Berak hamlesi sonrasında o bölgeye en yakın ve stratejik öneme ve konuma sahip bir kasaba savaşçıların hedefinde olacaktı. Acaba bu kasaba özgürleştirildiğinde hiç bilebilir miydi bir direniş kalesine, düşmanın kırılma noktası haline gelebileceğini? Düşürülemeyen bir kale, Cezaa..
Cezaa Özgürleştirme Operasyonu;
2014 Ocak ayının son haftası içerisinde savaşçı yapısı ile yapılan genel toplantılar sonrası yeni bir operasyon startı verilmişti. Bu operasyon oldukça gizli tutuluyordu. Savaşçı yapısı ve tim-takım-bölük komutanları bir noktaya operasyon olacağını tahmin edebiliyorlar fakat neresi konusunda bir cevap bulamıyorlardı. Operasyon öncesi saha genelinde tabur düzenlemeleri ve şekillendirmeleri gerçekleştirildi. Taburlar güçlendirildi ve savaşçı sayısı arttırıldı. Teknik araçlarla da taburlar desteklendi. Şubat ayının ilk haftasında tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Herkes yeni taburunda yeni görevinin başındaydı.
12 Şubat 2014 sabahında sinyallerini aldığımız yeni bir operasyonun bilgileri tabur yapısı ve yönetimi ile paylaşıldı. Sabahtan aldığımız bilginin ardından günün akşamına kadar cephane ve lojistik hazırlıklarımızı tamamlamıştık. Hava kararmasıyla birlikte operasyon gücünün toplanacağı Til Elo Sawema’sına (Buğday Ambarı) doğru yola çıktık. Birkaç saat sonra Til Elo’ya ulaştığımızda, bize bu operasyonda büyük destek verecek olan Şamarî Aşireti üyeleri karşıladı. Gece gün sonu olduğunda üç hareketli tabur Til Elo’da operasyon başlangıcı için hazır bekliyordu. Geldiğimiz gün sonrasında bir gün burada konumlandık. Ertesi günün gecesinde yola çıkacağımız vakitlerde çetelerinde arazide pusu attığının istihbaratı alınmıştı. Uygun bir zaman için beklemek gerekiyordu. 15 Şubat olduğunda Önder APO’ya yönelik gerçekleştirilen devletlerarası komploya karşı tüm savaşçılar matemdeydi ve gün boyu yemek yememişlerdi. Derin yoğunlaşmalar ve derinleşmeler bu günde yapılmıştı. Gece yemek yedikten sonra hazırlanmamız gerektiği söylenmişti. Herkes her an hazırdı ve 16 Şubat’ta saat 00:15’de Cezaa kasabasına operasyon için tüm savaşçı gücü yola çıktı.
Cezaa Kasabası; Başur ve Rojava Kürdistanı sınırında, Til Koçer – Şengal – Til Hemîs – Til Elo dörtgenin arasında kalan 300 hanelik bir yerleşim alanıydı. Yerleşik yaşayan halkın büyük bölümü Arap Kameri konseptinde yerleştirilmiş Araplardan oluşuyordu. Şamarî ve Tay Aşiretleri bu bölgedeki en kalabalık aşiretlerdi. Kasabanın içerisinde iki okul, bir belediye binası, buğday ambarı ve sağlık ocağı bulunuyordu. Til Koçer-Hesekê anayolu üzerinde bulunan bu kasaba stratejik bir konuma sahipti.
16 Şubat gününün başlangıcında operasyon için yola çıktığımızda, Cezaa’ya yakın olduğumuzdan kısa bir sürede kasabanın yakınına ulaştık. Operasyonun ana gücü olan saldırı kolları saat 00:45 civarında operasyona başladı. Til Koçer, Til Elo ve Hedadê olarak üç operasyon kolu oluşturulmuştu.
Til Koçer Kolu; Um İzam, Til Nor ile Buğday Ambarı, Til Dardara ve çevre köy-mezralarını özgürleştirerek,
Hedadê Kolu; Til Tay, Herma, Ercaa, Zarka ve çevre köy-mezralarını özgürleştirerek,
Til Elo Kolu; Aşağı Umkeyf, Aşağı ve Yukarı Koz, Habîbî Buğday Ambarı, Ebu Menesib ve çevre köy-mezraları özgürleştirerek Cezaa Kent Merkezine ulaştılar.
Saat 02:15 civarında operasyon kolları Cezaa kent merkezine girdi. Tarihi bir hesap defterinin açıldığı, namluların hesap sorduğu bu çatışmada savaşçılar çok soğukkanlı ve profesyonel bir başarı sergilediler. Til Hemis şehîtlerine vefa ve intikam operasyonu olarak görülen bu hamlede çeteler tarihlerinde eşi benzeri görülmemiş bir darbe yediler. 6 saatlik ev ev süren çatışmanın ardından günün sabahında Cezaa kent merkezi özgürleştirildi. Savaşçıların soğukkanlı ve profesyonel başarısı sayesinde çetelerin üç hücresi ve 25 üyesi öldürüldü. Bu operasyonda şehît düşen arkadaşımız olmamakla birlikte 5 arkadaşımız hafif yaralandı. Kent merkezi özgürleştirilmesi ardından sınır hattına doğru operasyon genişletildi. Cezaa kasabasını kaybeden çeteler diğer köylerde direnmeden kaçıp bırakmıştı. Hamlenin bitişiyle birlikte taburumuz kentin dışında sınıra yakın olan Filistin köyünün karşısında kalan bir evi karakol ve kamp yaparak burada konumlandı. 20 gün sonra başka bir görev için taburumuz yerini değiştirerek Hedadê köyüne taşındı.
Cezaa başarısı sonrasında Newroz’un karşılaması büyük bir morel ve güç kazandırmıştı. Kara kıştan bizde kalan o buzları, bu Newroz sıcaklığı ile eritmeyi başarmıştı. Gözümüz artık Rojava’nın bahara girmiş yemyeşil ovalarını daha canlı görüyordu. Aslında bu Newroz tüm savaşçı yapısına öyle bir güç vermişti ki 2014 yılının direnişini bu alınan güç belirlemişti. Hiçbir noktada teslim olmayan savaşçılar Önderliğinden gelen Newroz kutlaması ve başarı dileğini bir sonraki Newroza kadar hiç unutmamış, hafızasında en önemli not olarak barındırmıştı.
2014 Newroz kutlamaları bitişinden sonra çetelerin hareketlilikleri göze çarpıyordu. Olası bir saldırıyı bulunduğumuz noktaya bekliyorduk. Fakat saldırı bize çokta uzakta olmayan, yakın zamanda döndüğümüz Cezaa’ya yapılmıştı. Cezaa’da büyük darbe ve yenilgi alan çeteler, büyük bir kuvvet organize ederek Cezaa köylerine sızmayı başarmışlardı. 27 Mart 2014’te gün aydınlanmadan Cezaa’nın kuzeyinde kalan ve yol hakimiyetini kuran Akraşa ile Zakra köylerini kontrol altına aldıktan sonra Cezaa’ya saldırmışlardı. Takviye yolunu keserek Cezaa’yı boğmayı hedefleyen çeteler 12 ayrı noktaya saldırmışlardı. Saldırı olmasıyla birlikte taburumuzdan bir takım arkadaş ve 23,5’luk doçka ile birlikte Cezaa’ya takviye olarak görevlendirilmiştik. Habîbî buğday ambarında tüm gelen takviye güçleri hazırlanıp çetelerin Cezaa ovasında işgal ettiği mezra ve köylere operasyon yaptı. Operasyon Cezaa’ya yaklaştığında acil bir talimatla Cezaa’ya gitmemiz söylemişti. Yol çetelerin kontrolündeydi ve halen etkinlerdi. 23,5’luk doçka aracının içerisine takımca yerleştikten sonra araç yönünü Cezaa kent merkezine doğru verdi. Akraşa köyü ve tepesi çetelerin kontrolünde olduğundan köye yaklaştığımızda aracın üzerine ve etrafına mermi ile roket yağmuru yağdırılıyordu. Aracın şoförü olan arkadaşımızın soğukkanlı ve uzmanlığı sonucu kazasız ve yarasız bir şekilde Cezaa merkezine ulaşmayı başarmıştık.
Kent merkezinde yaptıkları saldırıda başarısız olan çeteler, kentin hemen bitişiğinde olan köye saldırmış ve çembere almışlardı. O köyün içerisinde bulunan iki katlı ve savunmasız okulda bir takım YPG savaşçısı yer alıyordu. Saat sabah 9 gibi okula sızma yapmaya çalışan çeteler savaşçılar tarafından öldürülmüştü. Onlarca çeteyle saldırdıkları okulda beklemedikleri bir direnişle karşılaşmışlardı. Bu direnişten darbe de alan çeteler vahşice okula saldırmayı başarılabilir görmüşlerdi. Lav Silahından tutalım her tür silah direnişin olduğu okula karşı kullanılmıştı. Biz daha Cezaa merkezindeyken okulda direnen arkadaşlar telsizden durumlarını bildiriyorlardı. Takviye olarak gittiğimizde köye girmeden daha çeteler okulun ilk giriş katına girmişlerdi. Mermi ve cephaneleri biten 9 savaşçı, telsizden yoldaşlarına son sözlerini söyleyip teslim olmayıp bir araya gelerek son bombalarını kendilerinde patlatarak ölümsüzler kervanına katılmıştı. O dakikada yüzlerce merminin patladığı sürede okuldan gelen patlama sesi şuurumuza işlemişti. Köye girdiğimizde 2 saatlik çatışmanın ardından köy tamamen çetelerden arındırılmıştı. Çetelerden kurtarılan köyde çatışmalarda ölmüş 4 tane Güney Kürdistan’dan DAİŞ’e katılmış Soran vardı. İhanet ve direniş burada daha çok kendini ıspatlıyordu..
Köyde bulunan okulda Tabur Komutanı Gelî Kendal, Fîraz Maku, Agirîn Herekol, Avînar Xerzî, Brusk Serhed ve dört yoldaşları şehît düşmüşlerdi. Tüm arkadaşlarda Rojava’da uzun zaman kalmış ve birçok savaşta direnişte yer almışlardı.
Ş. Gelî Kendal arkadaşı Til Hemis Hamlesi sonrası Rimelan’a bağlı Tiflê’de tanımıştım. Morelli ve yoldaşcanlısı yapısı ile hızlı bir samimiyetimiz oluşmuştu. Komutanı olduğu tabur yapısı tarafından çok sevilen bir yoldaştı.
Ş. Fîraz Maku yoldaş Til Koçer’de Suikast Biriminde yer alıyordu. Çok başarılı bir suikastçıydı. Sıcak bir kişiliğe sahip olmasıyla birlikte yoldaşlık ilkelerini savunan ve yaşatan bir arkadaştı.
Ş. Avînar Xerzî arkadaşı Çilaxa’ya bağlı Mezra el Esker’deki taburumuzda tanıdım. Taburumuzdaki kadın arkadaşlara ait takımda yer alıyordu. İyi bir yoldaşlık ilişkisi olan Avinar arkadaş, şakacı ve morelli yapısı ile hafızamızda yer edinmiştir.
Bir Mart sabahında direnen bu cemreler, toprağa düştüklerinde nasıl bir baharı getireceklerinden adları gibi emindiler. Onların ardılı olduğu bu gelenek, kat be kat büyütülüp geliştirilerek dört parça Kürdistan’da devam ettirilmekte.
Şahadetlerinin 5. yıldönümünde Cezaa’da ölümsüzleşen kahraman şehîtlerimizi saygı, minnet ve bağlılıkla anarım.
Şehît Namirin.
Pîrdoğan SERHAD