HABER MERKEZİ
Devlet; oluşum tarihi olarak ele alındığında Sümerler döneminde oluşturulan ziguratlarla başlayan ve sürekli geliştirilerek günümüze dek devam ettirilen sömürge sistemidir.
Adları, alanları, bayrakları vs. kendini tanımladığı simgeler tarihsel süreç içerisinde sayısız defa değişse de devlet sistemi bir sömürgecilik aklı olarak kendini sürdürmeye devam etmektedir. Sömürge aklının gelişimi ise tarihsel olarak ele alındığında artı ürünün oluşumu ile oluşmaya başlayan zenginliğin paylaşımı konusunda öne çıkan; ” her şey her zaman benim olsun ” anlayışında yatmaktadır. Daha fazla kazanma ve aidiyet duygusunun gelişmesi ile derinleşen sömürgecilik yolculuğu, günümüzde gözünü kırpmadan milyonlarca insanın ölümünü çok rahat bir şekilde ele alan ve uygulayan bir pozisyona ulaşmıştır.
Bir diyalektik çerçevesinde zaman içerisinde gelişen sömürgeciliğin en bilindik ve kurumsallaşmış halleri olarak önümüze çıkan devletlerin oluşum özünün dışında bir pratiğin içerisinde oluşunu düşünmek ve beklemek bile sömürgeciliğin etkisi altında oluşun bir göstergesi olmaktadır.
Doğal olarak akıllara gelen ve cevap aranan bir soru olan; ” Peki bu sömürgecilik nasıl oluyor da bu kadar gelişiyor ve günümüze dek geliyor?” Büyük bir sömürge sistemi oluşturulacağı zaman en kalıcı ve en etkili yöntemlerden biri olarak öne çıkan durum ise “MEŞRULUK” tur.
Meşruluk; kendini, reva- haklı göstermek olarak tanımlanmaktadır. Ancak yöntemleri ise sinsilik deryasından farksız değildir.
Devam edecek …
Harun XWEZA