HABER MERKEZİ
Yeni bir mücadele yılına hazırlanırken, Kürdistan ve Ortadoğu’ya dönük saldırılar ile Kürdistan’da yürütülen devrimci halk savaşının önümüzdeki dönemde yeni ve önemli sonuçlar açığa çıkartacağını öngörerek 2020 yılını karşılamak, devrimci durumu ve bunun görevlerini netleştirerek gerekli hazırlıkları yapmak oldukça önemli olmaktadır. Devrimin öncü gücü olan gençliğin, hem Ortadoğu’da süren 3. Dünya Savaşı’nın geldiği aşamayı hem de Türk sömürgeciliğinin yeni saldırı planlarını anlayarak dönemi karşılaması bu açıdan belirleyici önemdedir. Zaten kapitalist modernitenin Ortadoğu’ya dönük saldırıları ile sömürgeciliğin Kürdistan devrimine dönük saldırıları ortak bir planlamanın parçaları olarak gelişmektedir. Özellikle, Rojava Devrimi’ni kuşatarak teslim alma veya tasfiye etme politikaları, Kuzey ve Güney Kürdistan’da Kürdistan özgürlük gerillasına dönük saldırılar, toplum kırım politikaları ile gençliğe dönük özel savaş uygulamalarının iç içe geliştiğini bilmek, bunları boşa çıkartacak devrimci hamleleri geliştirmek için olmazsa olmaz kabilindedir. Kesin olan şu ki Kürdistan merkezli Ortadoğu demokratik halk devrimini büyütmenin imkan ve koşulları kadar, karşı devrimci planlama ve saldırıların açığa çıkarttığı büyük risklerle de karşı karşıyayız.
Türk sömürgeciliğinin ve kapitalizmin Kürdistan ve Ortadoğu’ya dönük askeri saldırılarıyla birlikte boşa çıkartılması gereken en önemli konu, genelde topluma özelde de toplumun öncü güçleri olan gençlik ve kadına yönelik özel ve psikolojik savaş uygulamalarını anlamak, bunları boşa çıkartarak devrimci ruhu ve çizgiyi geliştirmektir. Bu konuda en temel yanılgı savaş ve düşman gerçekliğine karşı yaşanmaktadır. Halkımız ve ülkemiz kesin bir varlık-yokluk savaşı içerisinde olmasına rağmen, özel savaş sisteminin psikolojik savaş araçlarıyla yarattığı “Normal Yaşam” algısıdır. Sanki yaşadığımız gerçek bir savaş değilmiş, Kürdistan faşizmin ağır saldırıları altında değilmiş, her gün özgürlük için ağır bedeller vermiyormuşuz gibi yaşamak, yaşam gerçeğine karşı en büyük ihanet olsa gerek. Düşmanın yaratmaya çalıştığı tam da böyle bir gerçekliktir. Rojava Devrimi boğulmak istenirken, Türk sömürgeciliği Kürdistan’ı yeniden ve tümden fethetmek isterken, Özgürlük Hareketi’nin imhası için her gün tonlarca bomba Kürdistan dağlarına ve ovalarına düşerken bunlar gerçek değilmiş gibi yaşamak ya da bu gerçekliğe sırtını dönmek kendi hakikatini kaybetmek anlamına gelir.
Özellikle Türk özel savaş rejiminin Kürdistan gençliğini kendi hakikatinden koparmaya dönük günlük çalışmalar yürüttüğü, bu anlamda devrimci arayışı olan her bir gence dönük özel politikaların uygulandığını bilmeden, Kürdistan devrimi adına tek bir adım atmak mümkün değildir. Bu konuda, özel savaş uygulamalarının önemli mesafe kat ettiği, tümden olmasa da ciddi sonuçlar aldığını da görmek ve bu gerçekliğin üzerine gitmek gerekiyor. Kürdistan devrimi gittikçe Ortadoğu Halk Devrimi’ne dönüşürken ve zafere çok yakınken, buna karşı ise karşı devrimci saldırılar bu kadar ağırlaşmışken, her şey normalmiş gibi her gün milyonlarca gencin işe, üniversiteye veya mücadele dışı diğer alanlara gidip gelmesini nasıl değerlendirmek gerekiyor? Kadim ülkemiz Kürdistan özgürmüş gibi davranabilir miyiz? Hele Özgürlük Önderi Rêber Apo mutlak bir işkence sistemi içerisindeyken. Açık ki bu konuda ciddi bir eleştiri ile devrimci bir çıkış yapmaya ihtiyaç vardır.
Yalnızca AKP-MHP faşist rejimi değil, kapitalist modernite sistemi de günlük olarak devrimci gençliğe dönük saldırı içerisindedir. Devrime, direnişe, özgürlük mücadelesine akması gereken enerji ve güç, modernitenin hiçbir hakikat taşımayan, anlamı olmayan, tam tersine anlam öldüren alanlarında sönümleniyor. Özellikle, gençliğin devrimci umut ve inancının kırılması, düşman bilincinde muğlaklaşması için çok ince politikalarla saldırılar gelişiyor. Yine bu politikaları gençlik ve kadın üzerinden topluma yaymaya çalışıyor. Dikkat edelim, özellikle son dönemlerde topluma dönük saldırılarda da ciddi durumlar yaşanmakta. Toplum kırım, kültür kırım politikaları çok ince tarzda yürütülmekte. Kürdistan’da çocuk, gençlik ve kadına dönük artan taciz-tecavüzler kesinlikle sapkın kişilerin bireysel eylemleri değildir. Bu saldırılar, toplumu teslim almaya dönük özel savaş uygulamalarıdır. Yine ekonomik alandan kültür alanına kadar her yerde toplumun tüm yaşam damarlarına dönük muazzam saldırılar söz konusu. Kürdistan halkı, toplumsal gücü dağıtılmak ve bu temelde özgürlük mücadelemiz tasfiye edilmek isteniyor. Saldırıların amacı bu kadar ciddidir.
Bu konuda gençliğin vereceği karar şu olmalı, özel savaş uygulamalarının tam da istediği gibi kendi toplumsallığından kopup bir birey olarak mı yaşayacak, ki böyle bir birey insan olmaktan çıkmak demektir, ya da kendini her şeyiyle toplumsal hakikatine bağlayıp toplumunu mu savunacak? Kapitalizm ve faşizm koşullarında normal bir yaşam zaten mümkün değildir. Ya devrimci yaşamdır ya da yanlış yaşam. Faşizm ile devrimin, kapitalizm ile özgürlüğün ortası yoktur. Özel savaş politikaların boşa çıkartmanın en temel yolu kendi toplumsallığına güçlüce bağlanmaktır. Bireyci yaşam ise her türlü etkiye, müdahaleye, yönlendirmeye açık bir yaşamdır.
Bu yönüyle Türk sömürgeciliğine, özel savaş rejimine, kapitalizmin tüm vaatlerine karşı verilecek en toplumcu, en devrimci cevap Kürdistan devrimine en aktif şekilde katılmak olacaktır. İçinde olduğumuz mücadele döneminin çizgisi, dili, ruhu bu kadar açık ve nettir. Kürdistan gençliğinin gerilla saflarına akması bu dönemde sömürgeciliğe vurulacak en büyük darbedir. Her bir gencin Kürdistan dağlarına yönelmesi en büyük cevaptır. Bu dönem açısından gerillaya katılım en büyük eylemdir. Sömürgeciliği kıracak, Kürdistan devrimine dönük saldırıları boşa çıkartacak, devrimci halk savaşını başarıya ulaştıracak temel faktör kesinlikle budur. Sömürgeciliğin lise ve üniversitelerini boşaltmak, kapitalizmin köle evleri olan işyerlerini terk etmek ve de bunu yüzlerle, binlerle yapmak hem faşizmi çöküşe götürecek hem de kapitalizmden kurtulmak olacaktır.
Rêber Apo’ya yönelik 15 Şubat Uluslararası Komplosu’nu bu temelde karşılamak, komploya karşı verilecek en büyük cevap olacaktır. Nasıl ki, 1999 yılında gerçekleşen komploya karşı binlerce Kürt gencinin özgürlük dağlarına yönelmesi komplonun amaçlarını boşa çıkarttıysa, komplonun 21. yılında özgür Kürdistan gençliğinin Kürdistan devrimine seferberlik düzeyinde katılması İmralı işkence sistemini parçalayacaktır. Rêber Apo, İmralı’da rehin olarak tutulduğu 21 yıl boyunca her zaman kendi özgürlüğünün halkının özgürlüğü ile bir olduğunu ve beraber gerçekleşebileceğini dile getirdi. Hiçbir zaman bunun dışında kişisel bir özgürlük tutumu olmadı.
Kesintisiz direniş içerisinde olan Rêber Apo bizden Kürdistan devrimini gerçekleştirmemizi bekliyor. Rêber Apo’nun “İlk kez dışarıda olmayı bu kadar istiyorum” sözleri, devrimci görevlerin yerine getirilmesi gerektiğini, devrimin kendi öncüsünü beklediğini ve bu konuda yetersiz olduğumuzu ifade eden ciddi bir eleştiri olmaktadır. Kürdistan gençliğinin buna vereceği cevap, devrimin öncülüğünü üstlenmek olmalıdır.
HAYRİ ENGİN