HABER MERKEZİ
İnsanlığın kadim topraklarından biri olan Şengal’in adı tarihe katliam– ferman ve bu katliamlara karşı gösterilen eşsiz varlık savaşlarıyla geçmiş olması bir başka anlam biçiyor.
Şengal; adını, en yoğun yakın tarihte yaşanan 3 Ağustos 2014’te ki ferman ile yeniden duyurdu insanlığa. Ancak bu sefer ki duyuruş öncekilerden büyük bir farklılık içeriyordu. Öncekilerden daha vahşice bir şekilde tümden katliam amacıyla saldıran DAİŞ’in amacına ulaşma hayallerini kursağında bırakan ve tarihteki derviş ve 12 süvariden misal, 12 PKK Militanının KDP’nin tüm engellemelerine rağmen ortaya koydukları tarihi hamle ile DAİŞ durdurulmuştu.
Adlarını tarihe Şengalin 12 Süvarisi olarak altın harflerle işleyen PKK militanları, fermanı durdurmaktan da öteye geçip fermana maruz kalan çoğunluğu Êzidî olan Şengallilerin öz savunma gücünü YBŞ’yi kurup DAİŞ’e yenilgiyi yaşatması ve devamında özgür yaşamı inşaa etmelerine öncülük etmelerine tüm insanlık şahitlik etti.
Şengal ile aynı dönemde Kobanê de de yürütülen savaşla tüm insanlığa umut verilmiş ve yürütülen bu büyük savaşla DAİŞ için sonun başlangıcının startı verilmişti. 3 Ağustos 2014’ten bu yana yürütülen büyük savaş sonucu 23 Mart 2019’da QSD tarafından DAİŞ’in sona erdirildiği tüm insanlığa duyuruldu. DAİŞ’e karşı savaşta her zaman en ön cephede savaşan Dünya Gençliğinin bu zaferi ile hevesi kursağında kalan işgalciler ve kapitalist modernite yeni planlar kurmaya ve uygulamaya geçmeye başlamışa benziyor.
Tesadüf müdür? şimdilik bilinmez ancak DAİŞ’in sona erişine şahitlik edilirken aynı anlarda kimi karanlık ellerin bölgede provakosyanlara başlaması yeni bir sürecin başladığının ilk işaretleri olarak yorumlanıyor.
Bölgede sürekli bir şekilde dış güçlerce yapılmak istenen dizayn–asimile politikalarına karşı bölge halklarının bin yıllara dayanan kültür ve direniş çizgisi tekrardan keskin bir mücadeleye hazırlanıyor.
Bundan 100 yıl önce masa başında çizilen haritaların işlevinin günümüzde kalmaması üzerine yeni savaşlarla yeni sömürge haritaları oluşturmak isteyen hegemonik güçlerin yıllardır yoğunca kullandığı entrika, komplo ve ihanetlerine kısaca değinmekte fayda var.
Tarih 1937’yi gösterdiğinde sömürgeci Türk devleti tarafından Kuzey Kurdistan’da Dersime Harekat’ın ilk fiili adımları atılmıştı. Ülke yeni savaştan çıkmış olmasına rağmen Dersim’e kadar yapılan tren yolu ile katliamın yolununa başlanmıştı. Kuşkusuz bu katliamlara bir kılıf bulmak gerekiyordu ve bunu yapma noktasında da Türk devleti Osmanlıdan kalma olan oldukça tecrübeli-zengin bir geçmişe sahip idi. Yapılan hazırlıklardan sonra bir tiyatro sahnesindeymiş gibi harekete geçirilen yerel işbirlikçilerle Dersim’e katliama zemin oluşturulmuş ve 1938’te kayıtlara geçen onbinlerce ama gerçekte ise yüzbinden fazla Dersimli’nin katledilmesi ile sonuçlanan katliam günümüze büyük tecrübeler oluşturmaktadır.
Tarih 1946’yı gösterdiğinde bu sefer Rojhilat Kurdistanı’nda Qazî Muhammed öncülüğünde yürütülen mücadele ile Mahabad Halk Cumhuriyeti ilan edilmişti. Rusya’nın destek sözünün üzerine İran ile anlaşıp katliama yeşil ışık yakması ile İran ordusu saldırmış ve Mahabad Halk Cumhuriyeti 11. ayında iken Qazi Muhammed ve yoldaşlarının idamı ile Cumhuriyet sona erdirilmişti. O dönemde bilinmesi gereken önemli bir detayda dönemin Mahabad Halk Cumhuriyetinin ordusunun Komutanı Mele Mustafa Berzani’dir. Ancak İran ordusu saldırıya geçtiği zaman Mele Mustafa savaşmak yerine ihaneti seçip kaçmıştı. İdamlardan sonra Rusya’da olan Mele Mustafa Berzani İran ile Rusya’nın anlaşması sonucu oradan da kaçıyor. Ve bir süre sonra kimi entrika ve komplolar ile KDP’nin başına geçiyor. O günden günümüze Berzani ailesinin sömürgesine dönüşen KDP, devrim partisinden, ihanet partisine geçişi yaşamıştır.
Bölgede hegemon olan İran’ın ayakta kalışının en önemli silahı ise yürüttüğü sinsi siyasetidir. Basına yansıyan birçok açıklamalarında İran yönetimi, siyasetine olan özgüveni ile bölge siyasetinde etkinlik kurmak isteyen ABD ye karşı çıkışlar yapmakta.
Amerika ve İran’ın, değişime doğru hızla ilerleyen bölgede, hegemonya kurma girişimlerinin en somut sahası günümüzde Irak ve Suriye devlet sınırları içerisinde kalan bölge olmaktadır. İran’ın Şia Kemeri Projesine Karşı Amerikan’ın Genişletilmiş Ortadoğu İnisiyatifi projesi ile karşılıklı yapılan askeri ve politik hamlelerle her iki tarafında bölgeyi istediği gibi yönetme istemine karşın bölgede olan en etkin yerel güç olan Kürtlerin özellikle son 41 yılda PKK öncülüğünde yürütmüş olduğu özgürlük mücadelesi ile oluşturmaya başladığı Üçüncü çizgi başta bölge halkı olmak üzere tüm insanlık içinde Özgür Yaşam Çizgisi olmaktadır.
Tarih şimdi küllerinden doğan bir halk gerçekliği olan Kürtleri yazarken, bunun olmaması için bölgede İran eli ile Irak, Türkiye eli ile KDP, Amerika eli ile de Sivil Toplum kuruluşları (halkın deyişi ile münezama ) adı altında Şengal’de ciddi bir teslim alma saldırıları yaşanıyor. Bunlara birkaç örnek verecek olursak; KDP’nin 2014’teki büyük ihaneti sonrası bölgede oynamaya çalıştığı kahramanlık rolü kısa bir süre içerisinde sona erdi. Ancak işgalci Türk ordusu tarafından eğitilmiş Roj Peşmergeleri ile 2017 de Şengale bağlı Xanasor beldesinde halka saldırması bardağı taşıran son damla olmuştu. Ardından yine aynı yıl Güney Kürdistan’da Bağımsızlık Referandumu yapması sonrası merkezi Irak hükümeti ve işgalci Türk devletinin ortak hamleleri sonucu elinde bulunan Kerkük ve Şengal’in bir kısmından bulunan gücünü çekmesi, halk nezlinde bir itibarının kalmadığının bir somut göstergesi olduğu gibi egemenlerce kendisine biçilen ihanet çizgisini sürdürmesi için yaşamasına imkan verildiği artık bölge halkı tarafından çok açıkça görülmekte ve bilinmektedir.
Yine Amerika ve İran’ın projelerini hayata geçirmek için önemli bir coğrafi konumda olan Şengal’in üzerine yapılan hesaplar için zemin yaratma oyunları son dönemlerde daha yoğunca görülmeye ve yaşanmaya başladı. En son Dêrazor’da DAİŞ’in esaretinden kurtarılan Şengallilerin geri dönüşlerinin başlaması ile yeniden bir yaşamın yaratılmaması ve DAİŞ maskesi ile başaramadığı yarım kalan yok etme hayalini başta para ile halkına karşı ihanete çekme, uğruna binlerce şehidin kan döktüğü topraklardan uzaklaştırılıp başta Avrupa olmak üzere farklı yerlere götürülüp “rehabilitasyon” adı altında asimile edilmesi bir başka somut örnek olmaktadır. Bunda etkin rollerden biri de sivil toplum kuruluşları ve KDP ve güdümdeki kimi güçlerdir. Aynı zamanda da gelmek isteyenlerin oluşturulan yapay sınırlarda engellenmesi ise olayın bir başka boyutu olmaktadır.
Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın; “Tarih Günümüzde, Biz Tarihin Başlangıcındayız “ sözü tam da günümüzde Şengal’de olanları doğru okumada önemli bir yer tutmaktadır. Êzidîlerin 73. Ferman diye adlandırdığı büyük saldırıdan sonra bölgede özgür yaşamı inşaa etmek için 7/24 çalışan Şengalliler ile görüştüğümüzde halkın yaşanan gelişmeleri sorduğunda yaşananların tarihsel geçmişini bilmenin öneminin ne kadar büyük olduğunu bir kez daha görüyoruz. Şengal’in gelecekte ne tür gelişmelere şahitlik yapacağı ise şimdi den büyük bir merak yaratmış durumdadır.
Xemgin ROJ