HABER MERKEZİ –
Sur direniş günlüğü – Mustafa Yılmaz (Hogir Amed)
Direnişin 69. günü… (8 Şubat 2016)
“Havanın yağışlı oluşundan dolayı dün de gün boyu düşmanın saldırıları çok kısıtlıydı. Fakat bugün sabahtan itibaren güneşli havayı fırsat bilen düşman, helikopter desteğinde çılgına dönmüş deli danalar gibi her taraftan yine ağırlıkta teknik kullanarak saldırılarını başlattı ve akşama kadar aralıksız devam etti. Hiçbir zaman bu dönemde istediğimiz kadar yağışlı havanın olmasını istememiştik. Açık hava eşittir keşif helikopteri, Heron ve Dron (minyatür keşif uçağı), durum böyle olunca güneşli havaları hiç ama hiç istemiyoruz.”
Direnişin 70. günü… (9 Şubat 2016)
“Düşmana en uzak mesafemiz (yani orta alanın) 150 metre kadardır. Ne olursa olsun, son muhteşem olacaktır. Hepimizin şehit düşme ihtimali neredeyse kesindir. Bunu biliyoruz. Bunu değiştirme olasılıkları neredeyse yok. Bu deftere bir şeyler yazmamızın sebebi de budur. Burada yaşananların özetinin özeti de olsa birkaç kelime de olsa bilinmesi için, anlaşılmak ve bilinmek için yazıyoruz. Dışarıdan pek anlaşıldığımızı zannetmiyoruz. Her bir günü yıl gibi gelişen bu direnişi ancak ve ancak burada yer alanlar anlayabilir.
Direncimiz kırılmadı, kırılmayacak. Özgürlük hareketinin esas kadroları olarak muhteşem bir şekilde direneceğimizi biliyoruz. Hepimiz şehit düşsek de bu adaletsiz savaşın kazananının bizler olduğunu, olacağını biliyor ve inanıyoruz. Bundan sonraki günleri yazma fırsatı dahi olmayabilir ama Çiyager arkadaşın dediği gibi “son ne olursa olsun muhteşem olacaktır.”
Yaşarsak bu direnişin romanını yazmak ya da filmini çekmek isterdik. Belki o zaman daha iyi anlaşılabilirdik. Anlaşılmıyoruz derken yalnız olmadığımızı, dünya çapında gözlerin üzerimizde olduğunu biliyoruz ama burada yaşananları değiştirmeye yetecek ne yapılıyor?”
Şirnex direniş günlüğü – Zeryan Deniz Amed-
Direnişin 72. günü… (11 Şubat 2016)
“Düşman anonslarla yoğun psikolojik savaş yürütüyor. “Silopi’yi ve Cizre’yi temizledik, sizleri de cehenneme göndereceğiz. Yaşamak istiyorsanız teslim olun” gibisinden çağrılar yapıyor. Dün Dört Ayaklı Minare cephesinden yoğun saldırıları gelişti. Buralardaki sızma girişimlerinden ağır darbeler aldılar. Bir eve giren askerlerden biri öldürüldü ve cenazesi yerde kaldı. Cenazeyi almak için yoğun gaz, el bombaları ve sis bombası kullanan düşmanın cenazeyi almak için gelen iki askeri daha vuruldu ve 3 cenaze de uzun süre denetimimizde kaldı. Daha sonra ilk öldürülen askerin cenazesini çengel atarak alan düşman, diğer cenazesini de almaya çalışırken mayın patladı. Sabaha kadar hem düşman hem de biz cenazelerin üzerinde nöbet tuttuk. Cenazeleri almak için bizler de çengel attık ama duvarın engel olmasından dolayı alamıyorduk. Aynı şekilde düşman da cenazeleri alamıyordu. Onlar için de merdiven engeldi. Bu seferki askerler farklıydı, hiçbir şekilde ne bağırıyor, ne de küfür ediyorlardı. İki gündür aynı yerde (cenazelerin olduğu yerde) nöbet tutuluyor, halen bir cenazenin orada olduğunu tahmin ediyoruz.
Tek tek bütün evler vuruluyor. Şimdiden Şırnak tam bir harabeye dönmüş. Bu savaş göğüs göğüse değil. TSK’nin yüksesk tekniğine karşı keleşlerleyiz. Tank, kirpi kobra ve tamamen zırhlı araçlarla geliyorlar. Tek tük indiklerinde ise mermi sesleriyle yerlerinden kaçıyorlar. Düşman gücünü tekniğinden alıyor. Bu durum bize düşmanın bittiğini gösteriyor.”
Avaşin Direniş Günlükleri
Bir gerilla için yüz askerler 2021
“Türk ordusunun Avaşin Alanında yaptığı operasyonun amacı yalnız belli tepelere yerleşmek bu alanlardaki gerillayı birkaç kademe geri çekmek, gücü yıpratmak ya da bazı geçiş hatlrının keserek gerilla eylemlerinin önünü almak değil. Hareket tarzlarından kulladıkları silahlara ve yerleşmeye çalıştıkları alanlara bakılırsa bu operasyonun amavı tamamen gerillayı bitirmektir. Çabaları bu yönlüdür. Süleyman Soylu yaptığı açıklamada Metina ve diğer alanlarda yeni üsler kuracaklarını söylemiş. Yani Türk devleti sadece gelip birkaç mevzi yapacaklarmış gibi bu cümlelerle işlediği suçu hafifletmeye çalışıyor. Türk ordusu zagroslard tüm dünyanın gözü önünde bir işgal harekatı bir soykırım harekatı yürütüyor.
Hem de bunu kimyasal silahlarla ve en vahşi yöntemlerle yapıyor. Bir yandan sınır ötesi operasyonlarla o hayalini çok kurduğu Misak-ı Milliye ulaşmak için diğer yandan Kurdistan’da kapitalist modernite sömürgeciliğe ve tüm egemenlere karşı en çok direnen özgürlük gücü olan gerillaların tasfiyesi için Zagroslarda bir imha operasyonu yürütüyor. Ve bunu yalnız kendi askerleri işe değil, oradan buradan topladığı çete artıkları kontralar, korucular ve ihanetçilerle yapıyor.
Bu çetelerin katılımıyla yürütülen savaşta, belliki nieclik sorunu yok türk ordusunun bu yğzden gerilla başına 100 asker düşecek şekilde indirme yapmaya devam ediyor. Arkadaşlar da bu durumla dalga geçiyordu.”
Direnişin 57. günü
“Tünellerimizde ise durum biraz kritikleşmeye başlamıştı. Zirve dediğimiz tünelin kapısı keşif uçakları tarafından vurulunca arkadaşların alanı biraz daralmıştı. Bu yüzden o kapıların kapatılması gerekiyordu. İçeride mevzi yapmak için kullandığımız çuvallardan kalmayınca herkes seferber olmuş, mangalardaki brandalardan ve battaniyeden torbalar yapmaya başlamıştı. Arkadaşlar torbalara çare bulmuşlardı. Fakat torbaları dolduracak ne toprak ne de taş vardı. Bu yüzden arkadaşlar sabaha kadar ellerinde duvarları kıracak ne varsa artık tünel duvarlarından taşlar kırıp çuvallara doldurdular. Bu işin tamamlanamsı en kadar uzun ve yorucu olsa da arkadaşlar tedbirlerini almışlardı.
Ayın 15’i ile beraber düşman teslimiyet çağrılarına cevap alamayınca gaz kullanmaya başladı. Bu düşmanın en kirli yüzü değil tek yüzüydü artık. Bundan başka kullandıkları başka bir taktik yoktu.
Hepimizin en çok düşündüğü de buydu geçrekten herkes bu tünellerde olup bitenleri anlıyor, hissedebiliyor muydu? Elbette bu savaş yalnızca gerillanın savaşı değildi. Böyle olmamalıydı.”
19 Haziran 2021 Direnişin 57. günü
“cizre bodrumlarında yaşananlar geliyor aklımıza—— dibêje tiştên ku di bodrumên Cizirê de hatin jiyan kirin tên bîra me
Werxelêde ki direniş büyüdükçe düşmanın yönelimleri de kullandığı yöntemlerin çirkinliği ve işlediği savaş suçlarının düzeyi artar olmuştu. Günlerdir bu tünelin etrafında süren savaşlarda düşmanın onlarca kaybı oldu. Cenazeleri halen tünellerimizin girişlerinde, gelip cenazelerini almaya bile cesaret edecekleri yürekleri yok.
Bugünlerde bolca yaptıkları teslim çağrılarına yanıt bulamayan askerler arkadaşları kimyasal kullanmak ile tehdit ediyor, “sizi Mamreşodakiler gibi yaparız” diyerek arkadaşların duyguları ile oynamaya çalışıyorlardı. Mamreşodakiler gibi yapmak demek arkadaşları kimyasal gazlar ile tünellerin içinde zehirlemek demekti. Bunu herkes iyi biliyordu. Düşman Mamreşo’da da kimyasal gaz kullanmadan önce tünellerde şiddetli patlamalar yaparak kapıları arkadaşların üzerine kapatmaya çalışmış, daha sonra açtığı deliklerden içeriye kimyasal gaz bırakmış ve içeride arkadaşları boğmuştu. Şimdi Werxelê’de de aynı şeyi yapıyor.
…
Her seferinde yoldaşlarımıza abkarak kendimize sormadan edemiyordu. Bu direnç bu inanç ve bu kararlılık nereden geliyor? Böyle genç insanları bu kadar savaştıran güç nedir? Nasıl oluyor da insna günlerce uykusuz böyle direnebilir. Evet uykumuzda, rüyamız da suyumuzda ekmeğimizde bu direnişti artık. Bundan başka da hiçbir şeyimiz yoktu. Onlar ise inançtan direnmekten iradeden yoksun, gazları ve kimyasalları ile, uçakları ve bombaları ile üstün teknolojileri ile savaşıyorlardı. Bu yüzden bugün değilse de yarın mutlaka yenileceklerdi.
Düşman Werxelê Tünel kapılarımızın önünde bu sefer daha garip bir yöntem deniyordu. Tüneli girişerlinin önünde topladıkları 60 kg lık benzinleri tünellerin girişine döküyor ve tüneli ateşe vermeye çalışıyorlardı. Yani içeride direnen arkadaşları yakıp kül edeceklerdi. Yakmanın anlamı gerçekten çok farklıydı. Vermek istedikleri mesaj bu sefer diğerlerinden çok farklıydı. Werxelê de düşmanın bize karşı yaptıklarını görünce Cizre bodrumlarında yaşananlar geliyor aklımıza. Cizre öz yönetim direnişlerinde arkadaşlarımızı o bodrumlarda canlı canlı yaktılar ve aradan yıllar geçmesine rağmen hala o bodrumdaki cenazeler gün yüzüne çıkıyor, Türk devletinin vahşeti günyüzüne çıkıyor. Bunun anlamı ardımızdan hiçbir iz bırakmamak, yok etmek. Biz ilk defa mı yakılıyoruz cellatlarımızın elinde. Ne kurban eski kurban artık ne de cellat eski cellat. Siz bizi mi yakıoyrsunuz? Siz bizim kendimizi her seferinde küllerimizden yeniden yarattığımızı bilmiyor musunuz?”