HABER MERKEZİ
Türkiye sol-sosyalist devrimci gençlik cephesinde böylesi hararetli bir dönem yaşanırken Kürdistan Gençliğinin bundan etkilenmemesi düşünülemezdi elbette. 68 Kuşağının yaratmış olduğu devrim rüzgarından Kürdistan ve Kürdistan Gençliği de etkilenmiştir. Bunun için bir çok örgütlenmeye ve dernekleşmeye gidilmiştir. Fakat Kürdistaan Gençliğinin yaratmış odluğu gençlik örgütlenmeleri Sömürgeci faşist TC yasalarının gölgesinde kalmıştır. Cılız bir hareketlenme olmanın ötesine geçememiştir. Bunda tabiki de sömürgeci TC faşizmin etkileri olsa da sosyolojik nedenleri de bir o kadar belirleyicidir. Kürdistan’ın sosyal kareketerinin şekillenmesinde katliamların ve sömürgeci politikaların etkisi güçlüdür. Kürdistan Gençliğinin 68 Kuşağından etkilenmesi sınıfsal ve aşiretsel bir düzeyde kalmış. Bu örgütlemelere öncülük eden Gençlik ise feodal-küçük burjuva-aşiret ve sömürgecilikle işbirlikçilik içerisinde olan gençler tarafından yapıldığından toplumsal karşılığı çok fazla olmayan bir haldedir. Daha çok mensubu olduğu aşiretle sınırlı kalmış kendi küçük burjuva anlayışlarının ötesine geçmemiştir. Ve bunlar daha çok sömürgeci TC faşizminin izin verdiği oranda yasal bir zeminde dernekleşmelere gitmiştir. Toplumsal sorunların kaynağına daha çok yol-su elektirik olarak bakmıştır. Toplumun esas sorunu olan siyasal-kültürel-özgürlük sorunlarına değinmeye çok fazla cesaret edememiştir. Hal böyle olunca bu gençlik kesimleri Kürdistan halkı tarafından çok benimsenmemiştir.
Halkın gençliğe biçmiş olduğu rolden uzak bir pratik içerisinde olunca elbetteki halkın bunları kabul etmesi beklenemezdi. Halkın gençliğinden beklediği yaşadıkları katliamları sömürüleri ve her şeyden önemlisi ise özgürlük sorunlarına bir çözüm bulmalarıydı. Bu olmayınca halkın bu gençlere sempati duyması sahiplenmesi beklenemezdi elbette. İşte halkın çığlıklarını duyan Önder Apo sorunun sadece yol su elektrik olmadığının farkına varmıştır. Halkın bu çığlığı Önder Apo gibi yiğit bir Gençlik Önderinin çıkmasına da önayak olmuştur. Önder Apo halkın bu çığlıklarını vicdanı olarak duymuş bunun için bir arayışa girmiştir. Önder Apo’nun arayışı öncelikle Sömürgecilik üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunun için TC faşist sisteminin sömürgeci ve kirli olduğunun sonucuna ulaşınca bir örgütlenmeye gidilmeye gidilmesi kararını vermiştir. Bir yandan Kürdistan’ın sömürgeci faşist TC tarafından katliamlarına devam etmesi zulüm işkencelerini en vahşi şekilde devam ettirmesi bir yandan Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve İbrahim Kaypakkaya gibi yiğit devrimcilerin Kürdistan sorununu gündemleştirmeleri Önder Apo’nun arayışlarının daha sistemli ve örgütlü olmasına da olanak sağlamıştır. Önder Apo bir Kürdistan genci olarak bu yiğit önderlerin halkların kurtuluşunun Türkiye ve Kürdistan halklarının kurtuluşundan geçer sloganlarını belki de kendine o dönem için almış olduğu en önemli perspektiftir. Bunun için Önder Apo her defasında bu yiğit önderlerin anılarına saygı gereği bu mücadelenin devam etmesi gerektiğine inanmıştır. Nasıl olur da bu yiğit önderler bana ve ülkeme seslenirken ben buna kayıtsız kalırım benimde yapmam gereken bu yiğit önderlerin anılarına ve miraslarına sahip çıkmam en devrimci bir duruştur diyerek Kürdistan, Türkiye ve dünya devrimlerini okumuştur.
Önder Apo’nun derin araştırmaları ve okumaları onu bir Kürdistan Gençlik grubu oluşturma kararına ulaştırmıştır. Aslında Önder Apo’nun o dönem ki tüm çalışmaları bile bir devrim niteliğindedir. Çok cesaretli ve kaygısızca bir devrimci duruştur. Çünkü Sömürgeci Faşist TC’nin inkâr siyasetinde bir gedik açılmasıdır. Kürdistan adına en küçük söylemleri bile vahşi politikalarla bastıran TC faşizmi kendi belirlediği sınırları aşan gençliği bastırma yolunu seçecektir. Ama bu konuda da Önder Apo’nun ilk günden günümüze kadar müthiş bir gizlilikle bu çalışmayı sürdürme başarısını sağlamıştır. Önder Apo Özgürlük hareketinin temellerinin bu kadar sağlam atmasında elbette ki bu yiğit devrimci önderlerin bıraktığı mirasa sahip çıkarak atmıştır. Eğer bugün PKK bu kadar güçlenmişse halklaşıp evrensel bir harekete dönüşmüşse bu Önder Apo’nun devrimci miraslara sahip çıkmasıyla olmuştur. PKK’ özgürlük hareketi olarak tanımlanmasının bir diğer nedeniyse bağrımda taşımış olduğu Enternasyonal ruhtur. 21. Yy en büyük enternasyonal hareketi hiç kuşkusuz ki PKK hareketidir.
İşte böyle bir gelenekten gelen gençliğin arkasında muazzam bir miras ve güç olmasına rağmen gençliğin bugünkü parçalılığı ve zayıflığı kabul edilebilecek bir durum değildir. Günümüz gençliği dogmatizmi derinliğine yaşamakta ve bu da devrimci dayanışmanın oluşmasında ki en önemli engeldir. Dogmatizmden doğan tutuculuk ve darlık gençliği adeta bir cendere altına almış ve neredeyse düşünemez bir duruma sokmuştur. Oysaki gençliğin günümüzdeki bilinç düzeyi küçümsenemeyecek kadar yüksektir.
Gençlikteki ruh ve heyecana sahip olmak demek düşünce sistemlerimize enjekte edilen ‘’olmazın teorilerini kırmak’’ demektir. Günümüz gençliği adeta bir ideolojik bombardıman altındadır. Çünkü gençliğin bilinç düzeyi gerçekten iktidarı ve faşizmi korkutmaktadır. Bunun için de her gün düşünce sistemlerimiz biraz daha uyuşturularak düşünemez, sorgulayamaz bir hale getirilmek istenmektedir. Düşünemeyen bir genç, sorgulayamayan bir genç, göremeyen bir genç tehlikesiz ve zararsızdır. Ve potansiyel suçlu olanların listesinden çıkarılmıştır. Bunu faşizmin yetiştirmiş olduğu ‘’GENÇ’LER’’’den görmekteyiz. Eğlence kültürsüzlüğüyle kendinden geçen, sanal medyasıyla gerçek dünyadan kopan, kendi dışında herkes gibi olmaya çalışan, lümpenleşen, ucubeleşen ve en kötüsü de devrimi ve devrimci önderleri taklit eden içini boşaltan, sıradanlaştıran gençlik yığınları potansiyel suçluların listesinden çıkarılmıştır, tehlike olmaktan çıkmışlardır. Dolayısıyla bu ‘’Gençler’’ kesimi faşizmin tarlasında yetişmiştir.
Faşizmin çarkına su taşıdığının farkında değildir. Faşizmin saldırganlığı her gün daha vahşice artıyor. Toplumsal değerler yağmalanıyor, tüketim çılgınlığı geliştiriliyor, ahlaki değerler yerle bir ediliyor. Ve sıralayamayacağımız bir sürü yeni saldırılarla gençlikte bir yılgınlık ve ümitsizlik yaratılmak istenmektedir. Faşizm gençliği kendi eğitim sistemlerinde eğitmesine rağmen gençliği birer potansiyel suçlu olarak görmekten bir an dursun geri kalmıyor. Her an düşünebilir, sorgulayabilir, görebilir endişesi taşımaktadır. Müthiş bir kaygı ve korkuyla hareket etmektedir. Yaratmaya çalıştığı korku ortamından en çok faşizm korkmaktadır. Çünkü gençlik her an patlamaya hazır bir volkan gibi ani değişimlere neden olabilir güçtedir. Bu yüzden gençliğe küçük hedefler belirlenir. Ve belirlenen bu hedefler için gençler çabalar. Hedefine ulaştığı zaman ise sonucun beyhude olduğunu görür. Ve buda gençlikte ne yaparsan yap sonu beyhude bir çabadan öte değil anlayışına sürükler. Sonuç olarak amaçlar ve hedeflerde gençlikte sıradanlaşır. Hal böyle olunca da idealleri olmayan, hedeften ve amaçtan yoksun bir gençlik yaratılır. Tüm bunlara bağlı olarak da, Türkiye ve Kürdistan’da adeta bir korku ütopyası yaratılmak istenmektedir. Ki şuan ki düzen tamda böyle bir sisteme evriltilmiş durumdadır. Her şey, herkes, her kurum, her kesim her birey Faşizme biat etmeye davet edilmektedir. Faşizme biat etmeyen her kim olursa olsun toplumun hangi kesiminden olduğu önemli değildir, terörist ilan edilmektedir. Ve bu terör listesinin en başında ise Gençlik gelmektedir.
NC/Andok ÖZGÜR