HABER MERKEZİ
AKP-MHP faşist iktidar bloğu kurulduğundan beridir Türkiye daha hızlı başaşağı bir uçuruma sürükleniyor. Her ne kadar Erdoğan ve çete örgütlenmesi Rojava’ya dönük saldırı ve tehditlerle, ülkede Barış Annelerine saldırılarla, demokrasiye dönük baskılamalarla kendini mevcut krizden çıkarmaya çalışsa da aksine bu pratikleri onu ve ülkeyi daha hızlı bir bitişe götürüyor. İktidar koltuğu, 31 Mart seçimlerinin sonucu ve buna yol açan Leyla Güven öncülüğünde açlık grevi direnişleri ile büyük bir darbe alıp sarsıntıya uğrarken, Türkiye’de siyasi krizin yanında ekonomik krizin derinleşmesiyle Dünya ekonomisin de büyük bir itibar kaybı yaşıyor. Gün geçmiyor ki bir gıdaya zam gelmesin, enflasyon artmasın, açlık ve yoksulluk oranları yükselmesin. Her hangi bir ürüne yansıyan enflasyon artışı maaşlara yansıyan enflasyonun onlarca kat üstün de karşımıza çıkıyor.
Doların dönem dönem hızla yükselişe geçtiği bir süreçte artık yoksul insanların açlık ve yoksulluktan sokaklarda yaşamaya, intiharlara, kendini yakma protestolarına başvurduğu gözlemleniyor. Bu kriz en çok da kendini temel gıda ürünlerin de gösterirken, İktidar ve çevresindekiler lüks bir yaşam içerisinde her şeye kulağını kapatmış bir şekilde yaşamaya devam ediyor.
Türkiye’de ekonomik kriz gün geçtikçe daha derinleştikçe buna karşılık Türkiye ve onun diktatör liderinin en çok tehdit ettiği Rojava Kürdistanı ve Bakurê Suriye’de büyük bir ucuzluk ve Demokratik Konfederalizmin ekonomik boyutta yansımaları yaşanıyor. Toplum bir çok iş alanında beraber çalıştığı bir ortamda üretilen ürünler de halka en uygun bir fiyatla ulaştırılmaya çalışılıyor. Üstelik bütün bunlar savaş gerçekliği ve Rojava’ya dönük ticaret ambargosu da dahil her türlü ambargoya rağmen yaşanıyor. Eğer birkaç örnek ile konuyu açıklamak gerekirse bu gıdaların en başında Türkiye gündeminde uzun bir süre yer edinen soğana bakabiliriz. Ortalama 7-11 TL arasında olan soğanın fiyatı Rojava Kürdistan’ın da
Türkiye parası ile 30 kuruşa denk gelmektedir. Yine domates içinde aynı örneği verebiliriz Rojava Kürdistanın’da TL hesabıyla 30-35 kuruş olan bu sebze Türkiye’de en ucuz haliyle 10-15 katı fiyatıyla halka satılmaktadır. Yerli üretim için toprak verimliliği, hava koşullarını düşündüğümüzde bu ürünleri üretme imkânın Türkiye’de daha fazla olmasına rağmen Rojava Kürdistan’ın da bütün ürünlere onlarca kat daha ucuz bir fiyata halka ulaşmakta. Bunun temel nedenlerinden bir kaçını AVM’ler, büyük süper marketlerin olmayışı ve fiyatlarda azami karın Demokratik Özerklik yönetimi tarafından belirlenmesi ve üretimin az el değiştirerek halka ulaşmasından kaynaklandığını belirtebiliriz. Yine ücretsiz elektrik ve suyun sağlanması vergilerin olmaması da halkın ürettiğini daha azami bir karla tekrardan halka satışı da bunda etkili bir rol oynuyor. Bütün bunların aynı şekilde Rojava Kürdistan’ında yaşayan mülteciler için de geçerli olduğunu belirtmek gerekir.
Türkiye şartlarına göre çok ucuz olan ve petrolün anavatanı olmasından kaynaklı Rojava Kürdistan’da benzin ve mazot fiyatları da Türkiye’ye göre katbekat daha uygun bir fiyata halka ulaştırılmakta. Kış şartlarında her aileye ücretsiz yakacak olarak verilen mazotun arabalar için ise çok cüz’i bir miktarı var. Ambargonun daha fazla petrol çıkarmasına engel olunmasına rağmen Türkiye’de 5 ile 7.5 TL arasında olan benzinin fiyatı Rojava Kürdistan’ın da 35-40 kuruşa denk gelmektedir. Deyim yerinde ise direniş ile kazanılmış bu topraklarda petrol fiyatları sudan ucuz bir şekilde halka ulaştırılmakta.
Bütün bu örnekler ve Türkiye’nin içine girdiği siyasi ve ekonomik krizin bir kurtuluş yolu olarak görüldüğündendir ki Rojava Kürdistan’ı işgal edilmek istenmekte. Bunun en bariz halini Efrin’in işgalinden sonra Efrin’de üretilen zeytinlerin İspanya başta olmak üzere bir çok ülkeye Türkiye tarafından satılmasında görebiliriz. Kendi ekonomisine, kendi şatafatlı yaşamı ve yanlış politikaları ile zarar veren AKP-MHP faşist iktidar bloğu Rojava Kürdistan’ını işgal yoluyla kurtulacağını, eğer kurtulmasa bile bir süre daha kendini yaşatacağının planlarını yapmakta. Hatta sadece işgal yoluyla değil arabulucu devletlerle Rojava Kürdistan’ından sınır ticareti yapma girişimlerinde bulunduğu da bilinmekte. Tabi bunun Efrin’in işgalinin ve direnişin sürdüğü bir koşulda Rojava Kürdistan’ı özerk yönetimi tarafından reddedildiğini de söyleyebiliriz.
Bu kriz koşullarına çok fazla direnemeyecek olan işgalci Türk devletinin ambargo ve tehditleri devam ede dursun, Rojava Kürdistan’ı yaşam koşulları ve Demokratik Konfederalizm devriminin çekiciliğiyle her geçen gün daha fazla tercih edilen ve örnek alınan bir itibar kazandığını söylemek mümkün.
Hamza MUNZUR