HABER MERKEZİ
Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın 71. doğum günün kutlandığı bir süreçten geçiyoruz. Dünyanın dört bir yanından genci ile kadınıyla her kesimden insanlar 4 Nisanı kutluyor. Önderliğimiz bu doğuşu 3 dönem olarak ayırır.
Önderliğimiz doğmuş olmaya ‘Nasıl Yaşamalı’ sorusu ile anlam yüklemekle birçoğumuzun daha doğarken hapsedildiği egemenlikli sınırları da aşmış, yaşamı kendi gerçek tanımına kavuşturmuştur. Bu, doğuşun gerçek tanımına yeniden dönüştür.
BİRİNCİ DOĞUŞ
Önderliğimizin dayatılan egemenlikli ilişki tarzına daha çocuk yaşta direnişi, Üveyş ana şahsında direnen neolitik toplum özelliklerini sonuç alıcı mücadele tarzına kavuşturma arayışı, kaynağını bu yönlü sorgulamadan almaktadır. Bu ilişki tarzına yüklediği anlamı daha sonra AİHM savunmalarında şöyle değerlendirecektir: ‘Dönüp geriye baktığımda, onun ana tanrıça kültürünün soylu bir sesi olduğunu ve bu sesi bana ulaştırdığını büyük bir minnetle anacak ve kabul edecektim. İsyan ettiğim anam değil, kadını, anayı hiçleştiren erkek egemen toplumun zalim, yabancılaştıran, ikiyüzlü düzeniydi.’
Önderliğimizin bu değerlendirmesinin yanında birçok değerlendirmesi daha, ana-evlat ilişkisini özgür kılma ve toplumsallaştırma arayışını yansıtır. Buradaki doğuş, doğmuş olmak tanımı elbette verili anlamın çok ötesine geçmiştir. Kadının toplumsallaşma da öncülük rolüyle bütünleşen analık rolüne bu kez doğru evlat olma rolüyle yanıt verilmekte, beş bin yıldır analık olgusunu anlamsızlaştıran her tür egemen sistem yaklaşımına savaş açılmaktadır. Kendi toplumsallığını kurma arayışı ananın toplumsallığın gelişimindeki rolünü açığa çıkarma arayışı ile bütünleştirilmektedir. Doğal doğuş bu arayışla birinci doğuş olarak iradesel anlam yüklenmekte, yeni doğuşları sürekli besleyecek bir kaynak olarak anlam kazanmaktadır. Önderliğimizin kendi toplumsallığını kurma iddiası doğuşu iradeli kılmayı ifadelendirmektedir. Bu doğuşun kaynaklık ettiği ikinci doğuş ise kendi toplumsallığını kurma tarzını örgütlü yapıya yansıtması, mücadele araçlarına kavuşturmasıdır.
İKİNCİ DOĞUŞ
PKK olarak kendi kimliğini bulma, birinci doğuş iddiasını daha da büyüterek kendi toplumsallığını kurma mücadelesine yöneltmedir. Birinci doğuşa kaynaklık eden iddia ikinci doğuşla mücadeleye, örgütlü harekete dönüştürülmüştür. Önderliksel doğuş olarak anlam kazanmış, bir halkın, kadının yeniden doğuşu olarak tarihsel sonuçlara yol açmıştır. Bu sürece yönelik değerlendirmelerinde Önderliğimizin en çok üzerinde durduğu konu, ikinci doğuşa kaynaklık eden arayış ile bu arayışla hedeflenen sonuçların yetersiz kalmasının kaynaklarının aydınlatılması ve aşılmasıdır. Bu aynı zamanda Önderliksel doğuşun yol açtığı toplumsal yeniden doğuşa dayatılan ve toplum için ölüm anlamına gelen sapmaların da köklü çözümlenmesi, aşılması, toplumsal özgürlüğün yaşamsal kılınması, güncele dayatılması arayışıdır. Önderliğimiz ikinci doğuşa ilişkin şunları ifade eder:
- “Yaşamımdaki ikinci dönemin ikinci bölümü 15 Ağustos 1984-15 Şubat 1999 yıllarını kapsar. On beş yıllık bu süreç ikinci PKK hamlesi olarak silahlı mücadelenin ağırlık teşkil ettiği müthiş bir süreçtir. Ortadoğu tarihinde Babek, Hariciler, Karmatiler ve Hasan Sabbah gruplarına benzetilebilir. Birinci bölümde İsevilik ağır basarken, ikinci bölümde Musevilik ve Muhammedilik karışımı bir ağırlık söz konusudur. Zor yürüyen muhacirin grubunu ‘vaat edilmiş topraklara ulaştırma görevi’ büyük çaba ve yetenek istemektedir. Grubu ulaştırma Hz. Musa’nın eylemini çağrıştırırken, savaş eylemleri Medine’deki Hz. Muhammed’in eylemlerini andırmaktadır. Öylesi ruhsal bir iman ve inanç atmosferi hakimdir. Kendini inanca adama tam mümincedir. Bilimsel sosyalizm iman gücünü kazanmış olarak yürütülmektedir”
ÜÇÜNCÜ DOĞUŞ
Üçüncü doğuş devlet ve iktidar eleştirisiyle derinleştirdiği direniş kapsamıyla anlam taşır. Doğal doğuşun ve ikinci doğuşun anlamlandırılması, ölümsüz kılınmasıdır. Doğuşun korunup toplumsal olan için ölüm anlamına gelen her türlü sapmanın önünü almak üzere gerçekleştirilmiştir. Önderliğimizin özgürlüğü zorunluluğun aşılması olarak tanımlaması, demokratik konfederalizm sistemi ile gerçekleşir kılması bu yaklaşımın ürünüdür. Üçüncü doğuşa ilişkin Önderlik şunları ifade eder:
- “Üçüncü yaşam dönemi, adına ve özüne yaşam denilebilecekse, 15 Şubat 1999’dan başlayıp sonuna kadar gidilebilecek aşama olarak ayrıştırılabilir. Belirgin niteliği genelde devlet odaklı, özelde kapitalist modern yaşamdan kopuşla başlamasıdır. Gerçek ilerlemenin dev kentlerden ve iktidar otoritelerinden geçmediğine, tersine bunların en büyük hastalık kaynağı olduğuna, buna karşılık eski köyü de yeni kenti de aşmış ekolojik yerleşimi bilimin ve tekniğin en son verileri ile karşılayan bir mekandaki yaşamın gerçek devrim olacağına inanıyorum. Bir gelecek yürüyüşü olacaksa, bu gerçekler temelinde olduğunda anlamlı ve yürümeye değer olduğuna inanıyorum”.
Bu noktada ‘Nasıl Yaşamalı’ sorusu tüm diğer soruların önüne geçerek yaşamı anlamlı kılma arayışının derinleşmesini sağlamaktadır. Doğuşunu, varlık kazanmasını ‘nasıl yaşamalı’ sorusu ile anlamlandıran Önderliğimizin ulaştığı özgürlük tanımı ve çizdiği mücadele perspektifinin hepimiz açısından yaşamı, doğmuş olmayı anlamlı kılmasından, bizi var etmesinden, kendimiz olma bilincine ve direniş gücüne ulaştırmasındandır ki 4 Nisan’ı doğum günümüz olarak hissediyor, bu günü özgürlük yoluna girerek anlamı büyütmemizi sağlayan tarihsel an olarak kutluyoruz. 4 Nisan’ı kutlu kılan, Önderlikteki özgürlük arayışı ve egemenlikli sistem karşısındaki direniş gücünün büyüklüğüdür. O halde 4 Nisan’ı kendi gerçek tanımına denk bir yaklaşımla direnişi yükselterek karşılamak, kendi kutsallığımızı büyütmenin, kendi doğuşumuzu anlamlandırmanın da tek geçerli yoludur.
NC-Arhat BA