HABER MERKEZİ- Kültür toplum kimliğini oluşturan en başat olgudur. Toplumun binlerce yıllık maddi ve manevi
birikimleri sonucu oluşmuş, bir anlamda doğal karakteridir. Yaşamın bütün renklerini adeta bir tuvale nakşetmesi gibidir. Bu yüzden kültürel değerlere yaklaşım, kendini bilme, geçmişe saygı ve insanlık değerlerini koruma hassasiyeti ile yaklaşmasını zorunlu kılmaktadır. Çünkü bir toplumun kültür dokusu yok edildiğinde salt maddi ve manevi bir varlığı yok edilmiş olunmuyor aynı zamanda toplumu belleksiz, geçmişsiz bırakmakla birlikte kimliksiz bir toplum oluşturuluyor.
Bu gerçeklikle ulus devletler, egemen ve sömürgeci anlayışların ilk hedefinde saldırdıkları nokta kültür olmuştur. Bugün dünyada birçok kültürel değer bu yüzden yok edilmiş, toplumlar belleksiz, kimliksiz bırakılmıştır. Büyük çoğunluğu yasak ve yıkımla yok edilmiş, sonuç almadıkları noktada ise kültürel değerlerin içi boşaltılıp anlamsız hale getirilerek adeta ondan utanacak bir ucubeye dönüştürülmüştür. Bu dönüştürme “ince eleme sık dokuma” mantığıyla yapılarak toplum algısını değiştirerek, hayata geçirilmeye çalışılmıştır.
Kültürel soykırım, fiziki soykırımdan çok daha örtülü, hileli ve tehlikelidir. Kendisini açıktan göstermeyerek karşıdakini aldatır, yaşatıyor gibi görünür, ama kendisi olmaktan çıkma temelinde yaşamaya imkan verir. Adı üstünde, “kültürel soykırım rejimi” diyoruz. Bir toplumu yok etmenin en etkili uygulamaları oluyor. Aynı şekilde Kültürel ele geçirme en tehlikeli sömürgecilik biçimidir. Kültürel sömürgecilik, sömürgeciye meşruluk ve yasallık sağlar. Bu ele geçirilmiş bir toplumu veya halkı madden ve manen işgale hazır hale getirmektir.
Kapitalist modernite en çok da eğitim sistemi ile tahakkümünü arttırmayı ve toplumu denetimi altına almayı hedefler. Görünüşte insanları bilgilendiren, eğiten, geliştiren kurumlar aslında egemen sistem yaşamına göre şekillenen bireyler yaratmayı amaçlamaktadır. “Ağaç yaş iken eğilir” sözü boşuna söylenmemiştir. Verili egemen sistem en fazla da gençler ve çocuklar üzerinden bunu yapar. Toplumun geleceğini şekillendirecek olan çocuklar, gençler bu anlamda özel ele alınarak politikalar geliştirilir.
Bilindiği gibi egemen sistemin sürdürülebilir olması sadece baskı ve zor aygıtlarının kullanımı ile gerçekleşmez. Bunun yanın da sömürgeciliği içselleştirecek bir eğitim ve ikna sisteminin geliştirilmesi gerekir.
Örneğin sömürgeci soykırımcı TC devletinin tarihinde gerçekleşen Dersim SoykırımI’nı ele alalım. Türk devleti sömürgeci-katliamcı yüzünü on binlerce Dersimliyi sadece soykırımdan geçirip zorunlu göçlere tabi tutmamıştır. Kalanlara da en katı tunç yasaları ile tamamen Türkleştirilme politikaları dayatmıştır. Ana dil tamamı ile yasaklanmış, Alevi Kürt geleneklerinin ortadan kalkması için yaşam içinde her türlü yasakçı zihniyetle faşist politikalar uygulanmıştır. Sömürgeci faşist devletin eğitim politikaları ile fiziki katliamın yanı sıra beyaz soykırım politikalarını uygulamıştır. Örneğin Dersimli çocuklara özellikle de kız çocuklarına okuma yazma öğretme adı altında Türkleştirme kursları düzenlenmiştir. Ana dil yasak edilmiştir. Türk kadın öğretmenlerin ilericilik ve gelişme adı altında köy köy gezip Dersimli kız çocuklarını eğittiğini biliyoruz.
TÜRK EĞİTİM SİTEMİNİN TEMEL KURALI: ÖZÜNDEN UZAKLAŞTIRMA
Yatılı okullara alınan gençler aileden tamamen kopartılarak devletin malı haline getirilmiştir. Oysa ki Gençler, çocuklar ailenin, toplumun yanında kendi kültürleri, tarihleri, gelenek ve görenekleri çerçevesinde yetişirler. Buna karşılık yatılı okullara alınan gençler tamamen kendi kültürel, ulusal hakikatlerinden kopartılarak başkalaşıma uğratılırlar.
Kendi özlerinden uzaklaştırma Türk eğitim sisteminin birinci kuralıdır. Bunu sadece Kürt halkının çocuklarına, genç kızlarına karşı değil. Kendi toplumlarına karşıda yaparlar. Yanlış, abartılı, şövenist bir Türk tarih anlayışı ile büyütülen çocuklar sürekli olarak milliyetçilik, dincilik, cinsiyetçilik bombardımanı altından sistem için iyi çalışacak elemanlar haline getirilirler. Kapitalist modernitenin, özelde ise Türk devletinin eğitim sistemi kişileri köleleştiren, bağımlı ve düşünemez hale getiren, ezberci, yalana dayalı bir sistemdir.
Kişiliğin oluşumu küçük yaşta başladığında çocuklara el atılıyor. Küçük yaşlarda sömürgeci eğitim sistemine alınan çocuklar kendi toplumsal gerçekliğine yabancılaştırılıyorlar. Buralarda Türk kültürü üstün, ilerici, gelişkin olarak gösteriliyor. Kürtlük gerilik, çağdışı olarak gösterilip aşağılanıyor. Kürtlük hor görülüp yok sayılıyor. Öyle ki çocuklar kendi ailelerinden, kültürlerinden utanır bir duruma sokuluyor. Dikkat edilir ise Kapitalist sistemin eğitiminde Ortadoğu kültürü aşağılanır. Oryantalist bakış açısı modernitenin temel anlayışıdır. Batı kültürü, oryantalizm, erkek egemenliği üzerine kurulu bir eğitim sistemi ile şekillenmiştir.
ÖZGÜR BİREY YERİNE DEVLETE GÖRE BİREY
Okul sistemi kapitalist modernist sistemin yaratım fabrikalarıdır. Burada sistemin yaşam tarzının insanları şekillendirilir. Bu da iyi bir meslek, aile, bireyci yaşama göre şekillenmedir. Özgür irade yerine devlete göre birey yaratılır. Bireyci, tüketici, bencil, empati yapamayan sadece kendini düşünen insan tipidir bu. Çocuklar ve gençler, kızlar üzerinde yıkıcı etkisi olan bu eğitim biçimi kendine güvensiz, bütünü ile sisteme bağlı, sorgulamayan bir kişilik yapısı şekillendirilir. Cinsiyetçilik egemenlikli zihniyetin ve yaşam tarzının köşe taşını oluşturur. Kapitalist modernist sistemin en uç faşist yansıması Türkiye de pratikleştirilmektedir.
Faşist AKP’nin parti olarak iktidar koltuğuna oturduğu süreç, 12 Eylül darbesi ile belirlenen hedeflere ulaşılması açısından önemli bir noktaya ulaşıldığının da göstergesi olmuştur. O zamana kadar siyasal, askeri ve ideolojik olarak olduğu kadar, kültürel açıdan da toplumun yeniden şekillendirilmesinde önemli bir mesafe kat edilmiştir. 12 Eylül’le birlikte şekillendirilmeye çalışılan yeni bir nesil ortaya çıkarılmış ve toplum yaşamı üzerinde etkili hale gelinmiştir. Bu önemli bir husustur. Çünkü o zamana kadar, belirli toplumsal değerler üzerinden biçim kazanan bir neslin yerini, tamamen toplum mühendisliği çerçevesinde yetiştirilen bir nesil almaya başlamıştır beğeniler, ilgiler, alışkanlıklar, istekler, siyasal tercihler vb. buna göre biçim kazanır hale gelmiştir.