HABER MERKEZİ- ÖZEL SAVAŞ MERKEZİ OKULLAR
TC’nin kuruluşundan bu yana eğitim yerleri özel savaş merkezlerinin bir aracı olarak değerlendirildi. Buralar faşizmin, Türkçülüğün, egemen erkekliğin, iktidar İslamcılığının yuvaları haline getirildi. Bugün ise Faşist şef Erdoğan iktidarı ile birlikte milyonlarca çocuk imam hatip okullarında bu kültür ile yetiştirilip büyütülüyor. Kürdistan’da okullar, çocuklara taciz ve tecavüzün yerleri haline getirildi. Çocukluğunda ve gençliğinde dünyaları karartılan çocuklar buralarda bitirilmeye çalışılıyor. Bir yandan Kürt halkının özgürlük mücadelesine katılımları engellenmeye çalışılıyor. Ya da katılsalar da sakatlanmış kişiliklerle mücadele içinde dayanamayacak bir kişilik gelişiyor. Kürdistan’da okullar fuhuşun, uyuşturucunun merkezleri haline de getirilmiştir. Kürtlerin yaşadığı mahalle ve okullarda polis bunları bilinçli bir şekilde yaygınlaştırıyor. Bir toplumu her yönü ile esir almak, Onursuzlaştırmak, paraya muhtaç hale getirmek, sonrasında ajanlık teklif etmek yöntemleri esas alınıyor.
En çok da Kürt özgürlük mücadelesinde çocukları şehit düşmüş, cezaevine girmiş, saflara katılmış ailelerin çocukları üzerinden bunlar gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Burada da genç kızlara çok daha fazla önem veriliyor. Kürt özgürlük hareketinin temel dinamiği olan genç kadınlara özel yaklaşılıyor. Yine kadınların toplumun temel yapı taşları olduğu bilinmektedir. Verili sistem bir yandan kadını değersizleştirme, kendine güvensiz kılma, hiçleştirme politikalarını uygular. Bu şekilde de toplumu etkisi ve denetim altında alır. Çünkü yaşam kadın etrafında şekillenir. Davranış kalıpları, söylemler aile içinde kurumsallaştırılır. Devletin anlayışı ile şekillenen kadınlar bunu kendi çevrelerinde yaygınlaştırırlar. Bu yüzden devlet kadınlara göz açtırmak istemiyor.
Kürt gençlerinin, kızlarının özgürlük istemleri biliniyor. Kürdistan’daki eğitim kurumları bunu bitirmek üzerinden kurgulanıyor. Zaten Ana dil yasağının kendisi başlı başına bir katliamdır. Çocukların ana dilleri ile konuşamamaları, anadil yasağı en büyük soy kırımdır. Ana dili ile konuşamayan, kendini ifade edemeyen bir çocuğun başlangıçtan itibaren düşünce yapısı ve kişiliği parçalanır. Kendine güveni sarsılır. Kendini ifade etme yeteneğini kaybeder. Türkçe bilmediği için aşağılanır. Küçümsenir. Dayak yer. Bu başlangıçta bir kişilik yitimi anlamına gelir.
GENÇLİĞİMİZİ-GELECEĞİMİZİ KORUYALIM
Devlet gerçeğini, düşman gerçeğinden kaçma ona teslim olma, onunla birlikte yaşama yaklaşımı sıkça görülebilmektedir. Dolayısı ile Türk devletinin birer özel savaş karargahı haline getirdiği eğitim kurumlarının toplumumuz üzerine oynadığı soykırımcı politikaları iyi anlamak gerekiyor. Bunu boşa çıkarmanın yol ve yöntemleri üzerine durulmalıdır. Herhangi bir yerde bir çocuğa, gence yapılan her türlü muamele deşifre edilmeli. Basına yansıtılmalıdır. Her bir çocuğa istismar ya da tecavüz, genç kızlara yönelik bu tarz soykırımcı uygulamalarının tümü ayaklanma gerekçesidir. Toplum her açıdan kendi öz savunmasını alabilecek yaratıcı mekanizmalar geliştirmelidir. Bilinçli, örgütlü toplum özel savaş uygulamalarını en aza indirir. Onları etkisizleştirir. Ancak dünyanın en büyük kötülük kaynağı olan devleti bir çözüm aracı olarak görmek en büyük yanılgıdır. Bu anlamda elbette ki hukuksal mücadele önemlidir. Ve yapılmalıdır. Bunun kavgası verilmelidir. Ancak en önemlisi halkımızın, gençlerimizin hayatın her alanında örgütlü ve birlikte bir mücadelesinin geliştirilmesidir. Mahallelere kadar bir örgütleme sisteminin olması. O mahallede ne olup bittiğini bilmesidir. Birbirini haberdar etmesi. Karşı koyması gerekir. Çocukları ve gençleri ancak toplumun kendisi koruyabilir. Gençlikte bu temel de eğitilerek hazırlıklı hale getirilebilmelidir. Bu konuda Kürdistani kurumlar rol oynamalıdır. Toplumun eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi en çok da Kürdistani kurumların görevidir.
Çocuklar ve gençler geleceğimizdir. Devletin bu konuda ki politikalarını derinlikli anlayarak çözerek. Deşifre edelim. Kendi kurumlaşmalarımızı oluşturarak Gençliğimizi-Geleceğimizi koruyalım.