HABER MERKEZİ –
“Bugün imralı tecritinin en yoğun yaşandığı bir süreçte ÖZGÜR İNSAN, düşünce anlamında tecriti parçalamış ve özgürleşmiştir. Belki fiziki olarak tutsak alınıp tecrit edilmiş olabilir ama ideolojik, felsefik ve düşünsel anlamda gerçekleştirmiş olduğu zihniyet devrimi, onu toplumsal-evrensel bir kimliğe büründürmüştür. ÖZGÜR İNSAN; yaşamıyla, duruşuyla, söylemiyle ”Nasıl Yaşamalı,Ne yapmalı,Nereden başlamalı? ” sorularına cevap olmuş ve kendisini sürekli olarak var etmiştir.Onun varlığı kimliğidir. Kimliği toplumsallaştığında özgürdür. Varlık ve kimlik onda doğru bir tarih, doğru bir yaşam ve doğru bir insanı ortaya çıkarmaktadır. Bu anlamıyla kimlik, herhangi bir insanı veya bir toplumun temel özelliklerini ortaya çıkaran kültürel bütünlüktür. Bu toplumsal olduğunda anlam değeri yüksek bir özellik olarak gelişebiliyor.
ÖZGÜR İNSAN ”Geçmiş daha gerçektir kaybedildiği yerde aranmalıdır.” derken aslında bizim kaybolan toplumsal kimliğimizin tekrardan aranıp bulunmasını ve tarihimizle yüzleşmesini ifade etmektedir. Burada ÖZGÜR İNSAN bunu başarmıştır. Bir bireyin doğru yaşam iddiası varsa, istediği veya düşlediği ahlaki-politik yaşamın özgür olmasını istiyorsa onu en başta kendi şahsında geliştirip çevresine ve toplumuna hakim kılması gerekiyor ki istediğine ulaşabilsin. Çünkü ÖZGÜR İNSAN’da yaşamı oluşturmak ve inşa etmek toplumsallıkla mümkündür. ÖZGÜR İNSAN’ın toplumsal kimliğinde yaşamın hakkını vermek esastır. Yani Özgür yaşamın öncüsü, inşacısı ve koruyucusu olmak, yol arkadaşlığı yaparak yoldaşlığı geliştirmek, toplumsal değerleri koruyarak ona güven sağlamak, kendi özgür iradesiyle buluşan herkesle yaşamaya çalışmak, soykırım kıskacına alınmış toplumsallığa karşı birlik ve bütünlüğe dayalı perspektif sahibi olmak, varolan düzeni eleştirmek, özgürlükte onarıcı olmak ve özellikle toplumsal hakikat arayışına göre yaşamak gerkiyor. Bundan dolayı, ÖZGÜR İNSAN kendi somutunda ağırlaştırılmış İmralı tecrit koşullarında bunu başarmış ve iradeleşmiştir. Bu irade tüm toplumsal kesimleri bir direniş ruhuyla birleştirerek toplumun kendi varlığını ÖZGÜR İNSAN’da bulmasını sağlamıştır. Bu belirlemelerden yola çıkarak ÖZGÜR İNSAN’ın toplumsal kimliğinin bazı temel özelliklerini kısaca izah etmekte fayda vardır;
ÖZGÜR İNSAN’ın Toplumsal kimliğinin birinci özelliği, özgür birey, özgür toplum, özgür Kürdü yaratmadır. Yani Özgür kürt kimliğinin oluşumudur. O doğup büyüdüğü coğrafyada hakikat ve özgürlüğün savaşçısı olmuştur. Yaşadığı toplumsal çelişkileri mücadelenin temel gerekçesi olarak görüyor. ”Kürdistan sömürgedir ve Özgürleştirilmesi gerekmektedir” belirlemesi, yok edilmek istenen Kürt kimliğinin yeniden diriltilmesini ifade ediyor. ”Kürdistan sömürgedir” sözüyle; Kürt toplumsallığının vatansız-kimliksiz yaşamasını, tükenişi, sürmekte olan imha sürecini, herkesin Kürt kimliğinden kaçtığı bir zaman dilimini reddederek bununla mücadele edilmesi gerektiği anlatılır. Mücadele bu sözle başlar. İlk söz ilk pratik; çarpıtılmış ülke tarihini araştırır, yeniden yazar ve düzeltir. Böylelikle Kürtleri yeniden diriltir ve bugün milyonlarca özgür Kürt, ayağa kalkarak kendi özgürlük mücadelesini sürdürme fırsatı bulur. Rojava devrimi, toplumsal kimliğin varlık gerekçesi olmuş, özyönetim direnişleri de yok edilmek istenen toplumsallığa karşı bir uyanışa vesile olmuştur.
ÖZGÜR İNSAN’ın Toplumsal kimliğinin ikinci özelliği ise, onu var eden topraklara bağlı olma durumudur. Bu toprak insanlığın ve toplumsallığın beşiği ortadoğudur. En amansız koşullarda yüzünü insanlığın ve toplumsallığın var olduğu, kadının ilk örgütlendiği, toplumsal inançların ilk çıkış yaptığı, tarım-köy devriminin boy verdiği , ilk toplumsal örgütlenme formlarının geliştiği ve kendisinde kimlik bulduğu coğrafya olan ortadoğuya çevirmesi onun toplumsal kimliğinin ikinci temel özelliği oluyor.
ÖZGÜR İNSAN’ın Toplumsal kimliğinin üçüncü temel özelliği, bağrında enternasyonal bir kimlik taşıyor olmasıdır. Haki Karer ve Kemal Pir Yoldaşlarla başlayan yoldaşlık ilişkileri bugün binlerce kişi tarafından ”yoldaşların yoldaşı olma” çizgisinde sürdürülüyor. Bu aynı zamanda onun ve onunla arkadaşlık edenlerin; toplumsal gerçekliğini, demokratik mücadelesini, özgürlük değerlerini ve bir bütün olarak yaşamı nasıl inşa edeceğini gösterir. ÖZGÜR İNSAN’da enternasyonal kimlik toplumsal bir zeminde gerçekleşir. Rojava Devrimi, bu toplumsal kimliğin enternasyonal niteliğinin en somut ifadesidir. Dünyanın dört bir yanından birçok sol-soyalist hareket, ÖZGÜR İNSAN’ın toplumsal kimliğine sahip çıkmış ve onun özgürlüğünü kendi özgürlüğünde arama yoluna girmiştir. Avrupa, Amerika, Latin Amerika, Avusturalya, Afrika ve Asya’dan binlerce kişi, ÖZGÜR İNSAN’ın düşüncelerine katılıp enternasyonal sorumlulukları gereği Rojava Devrimini sahiplenmiş ve kahramanca bir rol oynamışlardır.
ÖZGÜR İNSAN’ın Toplumsal kimliğinin dördüncü temel özelliği, Özgür Kadının var edilip geliştirilmesidir. ÖZGÜR İNSAN’ın ” Kadınlara ilişkin yarım kalan yaşam projem vardır…Özgürleşme mücadeleleri devam etmeli ve sonuna kadar gitmelidir.” dediği noktada, özgür kadın anlayışı temelinde özgür toplum arayışını ortaya çıkarmıştır. Bu anlamda ÖZGÜR İNSAN’da toplumun kurtuluşu kuşkusuz kadının özgürleşmesine bağlıdır. Toplumda kadın ne kadar özgürleşirse toplumun özgürlük düzeyi de aynı oranda artar. Besé Anuş yoldaşla başlayan toplumsal kimlik, manevi bir güce dönüşür. Bu durum köleleşmiş, yoksayılan bir toplumsal cinsiyet düzeyinden; özgür kadının geliştirilmesi ve kadının kökleriyle yeniden buluşmasını ifade ediyor. Sara yoldaş Amed zindanındaki direnişçiliğiyle, Beritan yoldaş teslimiyete, ihanete karşı kendisini uçurumdan bırakarak cevap vermesiyle ve Zilan yoldaş ” keşke canımdan başka verebileceğim bir şey olsaydı” dedikten sonra bedenini bombaya dönüştürerek tanrıçalaşmasıyla, Sema Yüce Yoldaşın Uluslararası komploya karşı bedenini ateşe vererek ÖZGÜR İNSAN’ın etrafında ateşten bir çember oluşturmasıyla Özgür kadının teslim alınamayacağını tüm dünyaya göstermişlerdir. Zekiye’ler, Rahşan’lar, Ronahi’ler, Berivan’lar ve adını yazamadığım nice kahramanlık abideleri, ÖZGÜR İNSAN’ın Özgür yaşam idealine bu direniş ruhuyla cevap olmuş ve kadının toplumsal kimliğinin inşasında büyük devrimci bir rol üstlenmişlerdir.
ÖZGÜR İNSAN’ın toplumsal kimliğinin beşinci temel özelliği özgür kadınla birlikte özgür gençliği açığa çıkarmasıdır. Gençlik toplumsal yaşam anlamında harekete geçirici motor gücüdür, aynı zamanda moral ve motivasyon kaynağıdır. Gençlik örgütlenmesi bir toplumun geleceğini belirlediği gibi, kendinden sonraki kuşaklara ölümsüz bir miras bırakmak durumundadır. Böylece kesintisiz ve kendini asla yaşlandırtmayan bir mücadele ruhu ortaya çıkartılır. Nitekim ÖZGÜR İNSAN’ın ”Genç başladık Genç başaracağız” belirlemesi bu gerçekliği ifade etmektedir. Gençliğin akışkanlığı ve enerjisi, ÖZGÜR İNSAN’ın öğretisiyle örgütlendirildiğinde ne denli büyük devrimci kazanımlar yarattığını mücadele tarihimizde kolayca görebiliriz. Bu bağlamda gençliğin rolünü oynaması, enerjisini devrimsel hamlelere kanalize etmesi zaferi kaçınılmaz kılacaktır. ÖZGÜR İNSAN’ın ” Ben kendimi asla yaşlandırtmayacağım” sözü yine toplumsal kimliğinin beşinci temel özelliğini ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak;ÖZGÜR İNSAN’ın toplumsal kimliğinin bu beş temel özelliğinin yanı sıra; doğru tercih, doğru birey ve doğru yaşam da onun toplumsal kimliğinin diğer temel özellikleridir. Her ne kadar yoğun baskı, işkence ve tecrit sistemi altında olsa da, ÖZGÜR İNSAN’ın bulunduğu o alanı bir zihniyet okuluna ve yaratım okuluna dönüştürdüğü de tartışma götürmezdir. Bunun için bizler ancak ve ancak ÖZGÜR İNSAN öğretileri temelinde kendimizi her anlamda özgürleştirerek ve devrimsel süreci doğru okumaya kesintisiz yüklenerek ÖZGÜR İNSAN’ı fiziksel olarak özgürleştirebiliriz.”
Hüseyin Arasan