Komalên Ciwan Koordinasyon Üyesi Özgür Şerker, Halklar Önderi Öcalan şahsında Kürdistan Gençliğine uygulanan komplo ve işgalci Türk devletinin Gençlik üzerindeki özel savaş politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
HABER MERKEZİ – Komalên Ciwan Koordinasyon Üyesi Özgür Şerker, Halklar Önderi Abdullah Öcalan’a karşı geliştirilen komployu ve komplocuları lanetleyerek, “9 Ekim komplosunu bu komploya işbirlikçilik eden uşakların Gençlik Hareketi şahsında bu komployu boşa çıkartıncaya kadar ve sonunu getirinceye kadar mücadelemizi yükselteceğimizin sözünü tekrardan yineliyoruz” dedi. Önder Apo’nun bu süre zarfında yürüttüğü direniş ve en fazla da Önder Apo’nun geliştirmeye çalıştığı devrim perspektifi Gençlik açısından geçerli olduğunu kaydeden Şerker, Gençliğin bu perspektif üzerinden kendisini pratikleştirmesi, tüm mücadele aşamalarında ve mekanlarında öncülük yapması gibi sorumluluğu bulunduğunu vurguladı.
Komalên Ciwan Koordinasyon Üyesi Özgür Şerker, Nûçe Ciwan’a değerlendirmelerde bulundu. İki bölümden oluşan değerlendirmenin ilk bölümünü paylaşıyoruz.
‘Acar, Gençliğin nasıl Önderliği sahiplenmesi gerektiğini ortaya koydu’
Kürdistan Gençliğin şüphesiz tüm süreçlerde sorumluluk bilinciyle hareket etmeye çalıştığını dikkat çeken Şerker, Halklar Önderi Abdullah Öcalan için Almanya’da bedenini ateşe veren Kürdistanlı genç Ümit ACAR’ın eylemine dair şunları söyledi: “Avrupa’da da son dönemde Ümit ACAR arkadaş şahsında yapılan bir eylem vardı. Bu eyleme dair hareketimiz de açıklamalarda bulundu. Hiçbir şekilde tasvip etmediğimiz, hiçbir gencin başvurmaması gereken bir yöntemdir. Ama bununla beraber Gençliğin Önderlik şahsında kendisini ifade etme biçimi, Önderliğine bağlılığı, Önderlik kimliği üzerinden kendisini ele alma açısından düşünürsek Gençliğin Önderlik açısından nasıl bir duruşa sahip olması gerektiğini gösteren anlamlı bir mesajdır. Yani Ümit arkadaş kendi şahsında aslında Gençliğin ne yapması gerektiğini, Gençliğin perspektifinin ne olduğunu ortaya koymuştur. Bu eylem biçimini onaylamamak ile beraber bu eylemdeki bağlılık, hissiyat, maneviyat ve düşmana karşı olan kin, öfke, nefret aslında Ümit arkadaşın kendi bedenini ateş topu haline getirip Önderlik etrafında tüm Gençliğin nasıl sahiplenmesi gerektiğini ortaya koymuştur.”
‘Kürdistan Özgürlük Mücadelesinde en fazla rol ve sorumluluk Kuzey Gençliğine düşmektedir’
Gençliğin her yönüyle Önderlik etrafında kenetlenerek düşünceleri, duruşu ve mücadeleyi yükseltmesi gereken bir süreç içerisinde olması gerektiğinin altını çizen Şerker: “Mücadele birikimlerini bu süreçte en üst düzeyde ortaya koyulması gereken bir süreci yaşıyoruz. En fazla rol ve sorumluluk da Kuzey gençliğine düşmektedir. Bugün tüm Kürdistan üzerinde kapsamlı bir tasfiye konsepti yürütülüyor. Bu böyle dile getirildiği gibi kolay ifade edilebilecek ve anlaşılacak bir durum değildir. Kürdistan şahsında yüzlerce yıl süren bir sömürgecilik gerçeği olmakla beraber AKP-Erdoğan faşist rejim politikaları tamamen Kürde, Kürdistan’a direnen gerillaya karşı bir tasfiye konsepti üzerinden sonuç almak politikası ile hareket ediyor. Bu tasfiye konsepti tüm parçalar da yürütülmektedir. Rojava, Başur ve Rojhilat’ta da direnen Kürdün olduğu her yerde bu düşmanca politikalar üzerinden tasfiye edilmeye çalışılan bir gerçeklik var. Bu düşmanca politikaları doğru anlamak, doğru bilince çıkarmak ve bu ihtiyatla mücadeleye yaklaşmak önemli. Kürdistan Gençliği açısından da tüm parçalar da mücadele yürütmek ile beraber aslında Kürdistan Gençliğinin bu politikaları, tasfiye konseptini boşa çıkarması için de en fazla en önemli mekan Kuzey olmaktadır. Kuzey aslında devrimimizin kalbidir, beynidir. Yürütülen tasfiye politikalarının merkezi olmakla beraber aslında düğümün çözüleceği de yerdir” ifadelerini kullandı.
Gençlik ne kadar direnir ve enerjisini ne kadar mücadeleye verirse TC politikaları da o kadar boşa düşecektir
Şerker, AKP-Erdoğan faşist iktidarının tasfiye politikalarını açarak, bunun karşısında Gençliğin ne yapması gerektiğini şöyle ifade etti: “İşin özü şu Kürdün kökünü kurutma politikası güdüyor. Yıllardır günümüze kadar da tüm farklılıkları, kendisinden olmayan, karşıt duranı, muhalif tüm güçleri ezmek , sindirmek, teslim almak istedi. Bu yönüyle bu tasfiye konsepti şüphesiz yeni olmamakla beraber günümüze daha farklı boyutlarıyla yürütülmektedir. Bir çok farklı yöntemler kendisini daha ağırlaştırılmış bir politika olarak dayatan gerçekler üzerinden yürütmeye çalışıyor. Bunu daha fazla gençlik üzerinden yapıyor. Gençliği teslim alacağını düşünen bir faşist bir gerçeklik var. Gençliği ne kadar teslim alabilirse o kadar kendini yaşamsallaştıracak o düzeyde hakim olacak bir anlayış ile hareket ediyor. Şüphesiz toplumun diğer kesimlerinin üzerine de yürütülen bir tasfiye politikası var, ama gençlik üzerine yürütülen çok stratejiktir. Yani geleceği kazanmada, gününü kurtarma da bununla beraber karşısında direnen bir güç bırakmamak için ilk hedef gençlik haline getirilmiş durumdadır. O yüzden gençliğin bu durumu en iyi anlayan pozisyonda olması lazım. Yani bunu en fazla sorgulaması gereken, bu politikalar üzerinde kafa yorması gereken, yorumlaması gereken gençlik olmaktadır. Yani tüm toplum hedeftir, tüm toplum potansiyel tehdit olarak görülüyor, herkese terörist damgası vurulmaya çalışılıyor, ama bu en fazla gençlik üzerinden yapılmaya çalışılıyor. Bu yönüyle Kuzey Gençliğinin rolü, misyonu, ne yapacağı, hangi konumda olduğu, nereden doğru mücadeleye baktığı çok önemlidir. Düşman gerçekliğinin Gençlik üzerindeki etkilerini doğru çözümlemek bununla beraber bunu mücadelenin bir zemini haline getirmek bizim açımızdan olmazsa olmaz bir gerçekliktir.”
Özyönetim direnişlerinde özgür alanlar yaratıldıkça devletin kirli saldırıları bir bir dökülüyordu
Şerker, işgalci Türk devletinin bir özel savaş rejimi olarak kurulduğunu, kendisini özel savaş ile var ettiğini ve bugüne kadar özel savaş yöntemleri ile günümüze geldiğini vurgulayarak, şunlara değindi: “Özel savaş dediğimiz şey de şudur; özel savaş karşıdaki güce topyekün saldırmaktır. Tüm gücünle, imkanlarınla, kurumsal yapılarınla saldırıyı ifade ediyor. Bu yönüyle özel savaş rejimi olması karakteri itibariyle de bugün en fazla bunu Gençlik üzerinde uygulamaya çalışıyor. En önce hedef Gençlik oluyor. Bugün dikkat ile 2016’dan bu yana yaşanan süreci göz önüne alalım. Özel savaş ve bununla beraber en fazla da psikolojik savaş özyönetim alanlarında geliştirilmeye çalışıldı. Cizre’de özyönetim direnişlerinin olduğu süreçte özgür alanların kurtarılarak yaratılmaya çalışıldığı süreçte şöyle bir gerçeklik vardı. O dönem devletin birebir örgütlediği fuhuş, uyuşturucu, kumar ve ajanlarını toplumu her yönüyle kıskaca almıştı. Yine yapılan özgürleştirme hamlesinde ilk hedef de bunlardı ve bunlar deşifre edildikçe, tespit edildikçe görüldü ki bunların altından ciddi bir devlet örgütlenmesi çıkıyor. Birebir polis eliyle örgütlendirilen, yine Jandarma ve MİT elemanları eliyle örgütlendirilen bir gerçeklik var. Ve bu böyle normal, kendiliğinden olan bir şey değildir. Sistem böylesi bir politika ile yöneliyor. Bizzat bu politikayı planlayan, kurgulayan insanlar vardır. Bir ordu bunun için çalışma yürütüyor. Bir ordu düzeyinde güç Kürt Gençliğini nasıl yabancılaştırırız, ahlaksızlaştırırız, hatta nasıl koyunlaştırırız yoğunlaşması içindedir. TC kuruluşundan bu yana şunu kendisine felsefe olarak kabul etmiş ‘Amaca giden yolda ne yapılırsa yapılsın mübahtır.’ Yani TC’nin varlığı için ne yapılacaksa bu uygundur, yapılabilir, bunun önünde herhangi bir engel yoktur. Onun için de gençliğe dönük de yapılan sınırsız ahlaksızlaştırma politikaları bunun üzerinden yürütülüyor.”
‘Devlet, Gençliği hedefleyip, toplumu çürütmek istiyor’
Devamla Şerker, işgalci Türk devletinin özyönetim direniş alanlarına ilişkin politikalarını ise şöyle açıkladı: “Bugün Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak, Gever, Silopi, Derik, Kerboran, Farqin ve Hezex’de her yerde bu mücadele merkezleri bugün yıkılıp, her yönüyle dağıtılıp yerine işte sözüm ona modern yapılarla devletin belini yaslayabileceği yeni yerler inşa ediliyor. Ama aslında yapılan nedir? Sonuna kadar ahlaksızlığın, pisliğin dağıtıldığı ve merkezileştirme alanları yapmak. Devlet şunu çok iyi biliyor. Gençliği hedefleyip, toplumu bu hale getirebilir. Devlet Gençliğe saldırarak, kendine işbirlikçi yaratma ve sömürgeciliğini devam ettirip, toplumu teslim almak istiyor. Gençlik bunları sorgulamalıdır. Gençlik oturduğu yerden eleştirmemeli. Harekete geçmelidir. Devletin çirkin yüzünü görmelidir. Bu devletin neye hizmet ettiğini sorgulamalıdır.”