HABER MERKEZİ –
Kürdistan gençliği, kendisini yok etmek isteyen soykırımcı düşmana karşı ne yapmalıdır, nasıl bir tutum almalıdır? Günümüz dünyasında özgür yaşam felsefesinin kuraklığı yaşadığı, özgürlük ilke ve ölçülerinin marjinalleştirilmeye çalışıldığı gerçeğine karşı Kürdistan gençliği, özgürlük ile olan ilişkisini sorgulamalıdır. Kendisinden başka hiçbir şey düşünmeyen, maddi yaşama düşkün, güdülerinin esiri ve özgürlüğe yabancı kölece bir yaşamın peşinden mi gidecek? Yoksa tüm bunlara karşı isyan bayrağını açarak köklü bir kopuşla özgürlük yolunun yolcusu mu olacak?
Komalên Ciwan Koordinasyon Üyesi Özgür Şerker;
Öncelikle Özgürlük Hareketimizin başlattığı “Tecride, Faşizme, İşgale Son; Özgürlüğü Sağlama Zamanı” hamlesine öncülük eden dönemin fedai kahraman şehitlerini Şehit Nucan, Şehit Esmer, Şehit Rüstem Cûdî, Şehit Hüseyin Malatya, Şehit Mazlum Jiyanda, Şehit Kandil Amûdê yoldaşlar şahsında tüm devrim şehitlerini sevgi, saygı ve minnetle anıyor, yaşam ve duruşlarına layık olma, amaçlarını başarma sözümüzü yineliyoruz.
Heftanîn’den Katolara oradan Amanoslara kadar faşist soykırımcı TC devletine karşı çarpışan, bu uğurda gözünü kırpmadan her türlü zorluğa, imkansızlığa ve engellere göğüs gererek son kertede şehitler kervanına ulaşan bu yoldaşların amacı neydi? Neyi başarmak istiyorlardı ve devrim bayrağını elden ele devrederek son nefeslerine kadar direnerek Kürdistan’ı korumalarının anlamı neydi? Özellikle Nucan, Hüseyin ve Mazlum yoldaşlar 10 yılı aşkın bir süre boyunca Kürdistan gençliğinin eğitilmesi, örgütlendirilmesi ve direniş mücadelesine çekilmesinde muazzam bir çaba ve devasa bir emeğin sahibi oldular. Dur durak bilmeden, herhangi bir ikircikliğe düşmeden, gençlik ruhu, coşkusu ve moraliyle her yerde ve her an kendilerini birer öncü görerek hazır kıldılar. Önder Apo’nun yaratmış olduğu fedai militan öncü kişilik özelliklerini özümseyerek Kürdistan Özgürlük Devrimi’nin zafere ulaşması mücadelesinde tarihe mal oldular. Bu yoldaşları anlamak, yaşamak ve yaşatmak Kürdistan gençliği için çok önemlidir. “Tecride, Faşizme, İşgale Son; Özgürlüğü Sağlama Zamanı” Hamlesinin ne anlam ifade ettiği de bu yoldaşların yaşam duruşlarında ve kilitlendikleri hedefte saklıdır. Dikkat çekmek istediğimiz çarpıcı gerçeklik şudur: Özgürlük Hamlesi kendiliğinden oluşan, koşulların oluşturduğu soyut bir planlamanın sonucu geliştirilmedi. Hamle, işte tam da bu özgürlük fedailerinin yaşadığı ruh halinin ve duygu yoğunluğunun ifadesi olarak ortaya çıkmıştır. Yani zaman bir hamlesel çıkışa çağrı yapmaktaydı ve yapılan da bu çağrıya cevap vermek olmuştur.
Kürdistan gençliği özgürlük ile olan ilişkisini sorgulamalıdır
Kürdistan gençliği kendisini yok etmek isteyen bir soykırımcı düşmana karşı ne yapmalıdır, nasıl bir tutum almalıdır ve nasıl yaklaşmalıdır sorularına cevap vermelidir. Günümüz dünyasında özgür yaşam felsefesinin kuraklığı yaşadığı, özgürlük ilke ve ölçülerinin gereksiz görülerek marjinalleştirilmeye çalışıldığı gerçeğine karşı Kürdistan gençliği özgürlük ile olan ilişkisini sorgulamalıdır. Kendisinden başka hiçbir şey düşünmeyen, maddi yaşamın ucuz tüketim eşyalarına düşkün, güdülerinin esiri ve özgürlüğe yabancı kölece bir yaşamın peşinden mi gidecek? Yoksa tüm bunlara karşı isyan bayrağını açarak köklü bir kopuşla özgürlük yolunun yolcusu mu olacak?
“Özgürlük Zamanı” Hamlesi bu yönüyle Kürdistan devrimci gençliğinin özgür yaşama ve düşman gerçeğine karşı yaşanan ciddi yanılgılardan kendisini arındırarak, yeniden bir doğuş, canlanma ve özgürleşme hamlesi anlamını taşıyacaktır. Diğer bir ifadeyle Kürdistan gençliği bu hamleyle düşman gerçeğini daha derinlikli anlamayı ve düşmanı anladıkça kendisine yüklenerek kendisindeki düşman özelliklerini söküp atmayı temel hedef haline getirecektir. Kendisindeki düşmanı tanıyıp anlayan bir gençliğin soykırım siyasetinin köküne kibrit suyu dökeceği açıktır. Ayrıca özgürlük tohumları ancak düşmanın barınamadığı bir zihin ve yürekte yeşerebilir. Dolayısıyla Kürdistan gençliği üzerindeki ölü toprağını kaldırıp Kürdistan’ı ve insanlığı aydınlıkla buluşturmak istiyorsa “Özgürlük Zamanı” Hamlesine katılmalı ve kendisinde hamlesel bir çıkış gerçekleştirmelidir.
Önder Apo, Kürdistan devrimci gençliği açısından özgürlüğün kıblesidir. Önder Apo’nun yaşamı ve mücadele duruşu adeta bir özgürlük manifestosudur. Eğer ki Kürdistan’da özgürlük bilinci ve mücadelesine bağlılık ve inanç bir sel misali milyonları etkileyen bir düzeye ulaşmışsa buna yol açan Önder Apo’dur. Önder Apo olmasaydı Kürtler özgürlüğün ne olduğunu belki de hiç anlamayacak, hiç bilemeyeceklerdi. Bu durum gençlik açısından daha fazla geçerlidir. TC faşist soykırımcı devletinin Önderliğimize dönük kini, nefreti ve insanlık aklının alamayacağı mutlak bir tecridi dayatmasının altında da bu gerçeklik yatmaktadır. İmralı Adası’nda, özgürlük düşmanlarının çizgisi ile özgürlüğe sevdalı milyonların önderi olarak Önder Apo’nun çizgisi çok büyük bir savaş içerisindedir. İşte tam da bu nedenlerle Önder Apo’nun artık fiziki olarak da özgürleşmesi ve özgürce halkının ve yoldaşlarının arasında olması hamlemizin en temel hedefi durumundadır. “Önder Apo’ya borçluyuz’’ demekten ziyade Önder Apo’ya karşı gelişen her tutumu kendimize karşı birebir yapılmış gibi görmeli, her an hissetmeliyiz. Bu yönüyle tüm Kürdistan, Önder Apo şahsında mutlak bir tecrit altında tutulmak istenmektedir. Kürdistan gençliği de bu bilinci kesinlikle kazanmalıdır. Ayrıca Kürdistan gençliğinin ve halklarının özgürlüğü de Önder Apo’nun özgürlüğünden geçmektedir. Bu iki olgu artık iç içe geçmiş durumdadır. Bu temelde bu hamleyle birlikte tecridi güçlendiren ve uzatan tüm eksikliklerden ve yanılgılardan kurtularak, Önder Apo’nun gençliği olmaya layık fedai bir duruşun, tüm Kürdistan devrimci gençliğinde yakalanması gerekmektedir. Kürt düşmanı faşist soykırımcılara verilecek en büyük yanıt “Önderliksiz yaşamayacağız ve yaşatmayacağız’’ şeklindeki bu duruş olacaktır. Özgürlük hamlesinin başarı ölçüsü de buradan geçmektedir.
Dünyanın başka hiçbir yerinde olmadığı kadar Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nde gençliğe öncü rolü ve misyonu atfedilmiştir. Bu gerçeklik bile devrim mücadelemizin nasıl bir özgünlüğe ve düzeye sahip olduğunu, tarihteki diğer devrimci örgütlerle arasındaki derin farkı ispat etmektedir.
Önder Apo gençliğin esas kimliğini açığa çıkarmıştır
Gençliği çoğunlukla düşüncelerinden, aklından, görüşlerinden ziyade sadece enerjisinden, hareketliliğinden ve gücünden faydalanılması gereken bir kitle, yığın olarak gören anlayış halen de mevcuttur. Bu bir bakış açısıdır ve egemen zihniyet tarafından bir gençlik algılaması yaratmaktadır. Bundan daha tehlikeli olan ise gençlik kesimlerinin bu bakış açısını kabul eden bir duruşa sahip olmasıdır. Halbuki Önder Apo bu konuda çığır açan düşünceleri geliştirirken, ulaştığı tarihsel analizlerin sonuçlarıyla çağın devrimci öncülüğünü göğüsleyecek bir gençlik kimliği yaratmıştır. Aslında Önder Apo gençliğin görmezden gelinen, tali plana itilen esas kimliğini açığa çıkararak, öze dönüş hamlesinin önemli bir ayağını hayata geçirmiştir.
Önder Apo, gençliği fiziki bir olgu olarak değil bir toplumsal kimlik olarak ele almaktadır. Bu yönüyle devrimci mücadelemizin öncüsü olan gençlik, aynı zamanda toplumun da öncüsü olmak durumundadır. Bunu ifade ederken salt “gençlik öncüdür’’ diyerek öncü olunamayacağı da açıktır. Öncü; en zorlu dönemlerde yaşamı, duruşu ve mücadelesiyle engelleri ilk olarak aşan, başarıya ulaşma mücadelesinde her türlü bedeli göze alan, toplumun ayağa kalkmasında yaratıcı, ön açıcı ve cesaret aşılayıcı hamleler geliştiren demektir. Önderlik Kürdistan gençliğini öncü olarak tanımlarken bunun gibi ölçüleri ortaya koymuştur. Dolayısıyla Kürdistan gençliğinin öncü pozisyonuna gelmesi de kolaylıkla ve kendiliğinden olmamıştır. Eğer öyle olsaydı tüm gençler devrimci olurdu, toplumlarını insanlığın en gelişkin, özgür toplulukları haline getirirlerdi. O zaman şunu söyleyebiliriz. Kürdistan gençliği öncü olmanın gereklerini yerine getirdiği oranda öncüleşmiş, öncülüğü geliştirdikçe de gençlik kimliğinin esas alınmasını, kabul edilmesini ve daha geniş kesimlere ulaşmasını sağlamıştır.
Önder Apo mücadeleye başladığında ne böylesine bir imkân-zemin ne de bunun gelişmesine ön ayak olacak bir tecrübe, miras vardı. Önderliğimiz bunu soluk soluğa yürütülen mücadele içerisinde yoktan var ederek geliştirdi. Şimdi hem Önder Apo’nun yaratmış olduğu ideolojinin muazzam birikimi hem de gençlik mücadelesinin ulaşmış olduğu devasa bir miras ve tecrübe hazır hale getirilmiştir. Kendisini bu gerçeklere dayandıran bir gençliği hiçbir faşist soykırımcı güç durduramaz. Bu bilinç, irade ve motivasyonla düşmanla cenge giren her devrimci genç, başarıdan başarıya koşacaktır.
12 Eylül faşist askeri darbesinin zihniyet ve siyaset olarak ardılı olan AKP-MHP faşizmine gönderme yapma adına 12 Eylül tarihinde başlatılan “Özgürlük Zamanı” Hamlesi de Kürdistan Apocu gençliğinin öncülüğüyle gelişecektir. Zaten Apocu gençlik kimliğinin en temel özelliklerinden biri de hamleci olmasıdır. Bu temelde önümüzdeki süreçte hem akıl ve düşünce gücüyle hem de büyük bir öfke ve vurucu güçle devrimci gençlik her yerde kesinlikle hamlesel gelişmelere imzasını atacaktır.
TC, gençliğe dönük topyekûn saldırılarını sürdürmektedir
Bakurê Kurdistan’daki mücadele devrimin kaderini belirleyecek ana mücadele konumundadır. Genel mücadelemizin yörüngesini Bakur direnişi belirlemekle beraber, atılacak her adım ya da yaşanan olumlu-olumsuz her tür gelişme de genel mücadeleyi birebir etkilemektedir. Bu açıdan Bakur mücadelesinin önemini doğru kavramak kadar, ona göre de mücadele stratejisinin başına yerleştirmek gerekmektedir. Bununla beraber Önder Apo kendi deyimiyle İmralı’da bir rehine pozisyonunda tutulmaktadır. Tüm bunlar gözetildiğinde her zamankinden daha fazla Bakur mücadelesine ağırlık vermek ve diğer direnişleri de bu bütünlük içerisinde ele almak gerekmektedir. Hakeza faşist düşman da bu gerçeğin tamamıyla farkında olarak tasfiye konseptinin odağına Bakur direnişini almaktadır. Bu alandaki mücadelenin tüm gelişmelerde domino etkisi yarattığının farkındadır. En önemli örnek olarak da Kobanê direnişi ortadadır. Halen de Kobanê’nin, faşist diktatör bozuntusu Erdoğan’ın içinde bir dert olarak kalması bununla bağlantılıdır. Ayrıca hiç aklımızdan çıkarmamamız gereken bir durum da şudur: ‘Çöktürme Planı’ sözde devletle görüşmeler sürerken Ekim 2014 tarihinde MGK toplantısında karar altına alınmıştır. Yani düşman soykırım zihniyeti ve siyasetinde en ufak bir değişiklik yapmamış, tam tersine fırsatını bulduğunda vahşet sözcüğünün yetmeyeceği barbarca saldırılar içerisine girmiştir. Bu açıdan TC faşizmine karşı mücadelenin merkezi de kesinlikle TC toprakları ve Bakurê Kurdistan olmalıdır.
TC faşizmi ‘Çöktürme Planı’ çerçevesinde Bakur’u adeta bir soykırım laboratuvarı gibi ele almıştır. Özgürlüğe yeminli bir halkın direniş iradesini kırıp parçalayarak teslim almak için akla hayale gelmeyecek saldırılar geliştirmiştir. Bu uygulamalara en fazla maruz kalan kesimlerin başında ise Kürdistan gençliği gelmiştir.
Gençliğe yapılan saldırıların temel sebebi faşist TC’nin Kürdistan gençliğinin gücünü bilmesinden kaynaklanmaktadır. Önder Apo’nun düşüncelerini kuşanmış, irade kazanmış ve her açıdan kendisini örgütlemiş gençliğin TC faşizminin kabusu haline geldiğini her faşist ve her soykırımcı unsur bilmektedir. Bunun için de gençliğe dönük daha özel ve kapsamlı şekilde topyekûn saldırılar sürdürülmektedir.
Özellikle dünyada özel savaş konusunda kimsenin eline su dökemeyeceği TC soykırımcı sistemi, 24 saat psikolojik bir bombardıman ile fiziki olarak bitiremeyeceğini bildiği devrimci mücadeleyi özel savaşla yenmeye çalışmaktadır. Özel savaşın nasıl yapıldığına ilişkin en çarpıcı örnekler TC üzerinden verilebilir. Örnek olarak; her gün gerillayı nasıl bitirdiklerinin, nasıl yok ettiklerinin ve bir daha kimsenin ağzına almayacağının ilanını yaparken aynı zamanda gerillaların binlercesinin Ermenistan’ın yanında kendilerine karşı savaştıklarını söylemektedir. Günlük olarak söylenen yalanların haddi hesabı olmadığı için artık bir dedikleri diğerini tutmamakta, bir yalan dolan rejimi haline gelinmektedir.
“Kızıl İntikam Hamlesi” faşizmden intikam alacak bir eylem çizgisini hedeflemektedir
Bakur halkının ve gençliğinin direnişçi karakteri ve mücadeleye bağlılığı bilindiği için faşist düşman bunu sarsmaya çalışmaktadır. Gerillanın bittiğini, mücadelenin kalmadığını, geliştirdikleri teknikle her şeyi kontrol altına aldıklarını kesintisiz propaganda etmektedirler. Faşist şef Erdoğan da adeta bir teknik pazarlama elemanı gibi açılışlardan açılışlara koşarak nutuk çekmektedir. Bu ucuz zırvalamalara verilecek cevap 40 yılı aşan mücadele, milyonlara ulaşan toplumsal örgütlülük, dünyaya yayılan Apocu ideoloji ve insanlığa ilham haline gelen özgürlük duruşudur. Her “bitirdim” diyen kendi bitişini getirmiştir. Anlaşılan TC’nin PKK cehaleti, katmerleşerek devam etmektedir. Bunun getirdiği acizlik ve çaresizlikle Kürdistan gençliği yozlaştırılmaya, ajanlaştırılmaya ve marjinalleştirilerek potansiyeli tüketilmiş bir yığın haline getirilmeye çalışılmaktadır.
Soykırım politikalarının vardığı aşamada faşist TC, Kürdistan’daki yurtsever ailelerin tek tek fertlerine yönelerek mücadele karşıtı haline getirmeye çalışılmaktadır. Bu konuda da gençlik temel hedef durumunda olmaktadır. Topyekûn saldırı anlamına gelen bu faşizme karşı Kürdistan gençliği artık yeter diyecek, dur diyecek ve pasif savunma pozisyonundan çıkarak bir isyan hamlesi örgütleyecektir.
Mevcut durumda Bakur’da ve Türkiye’de en fazla arkasına sığınılan gerekçe faşizmin engellemeleridir. Adı üstündedir; faşizm demek, iki kişinin bile bir araya gelip karşı örgütleme yapacağı ortamı ortadan kaldırmaya çalışan sistem demektir. Bunun için gençlik öncülüğü tam da böylesi anlarda gereklidir. “Kızıl İntikam Hamlesi” de bunun ilanı olmaktadır. Faşizmden intikam alacak, darbe vuracak bir eylem çizgisini hedeflemekte, düşmanın korktuğunun başına gelmesine neden olacak bir örgütlü güç yaratmaya odaklanmaktadır.
Apocu gençlik hiçbir zaman, ‘neyi, nasıl yapacağımı bilemiyorum’ ikircikliğinde olmamalıdır. Bakur’da yaşanan psikolojik engellerden biri de budur. Mücadeleyle kazanacağına inancı güçlü olan kesinlikle onun yol yöntemini de bulur. En başta da herhangi bir beklenti içerisine girmeden adeta doğal bir örgütlenme dalgası oluşturacak şekilde seferber olunmalıdır. Şunun altını çizmek istiyoruz: Düşmanın beklemediği şekilde örgütlenme, deşifre edemeyeceği biçimde hareket tarzını ayarlama, hiç ummadığı yöntemlerle ve hiç ummayacağı hedeflere eylem geliştirme. İşte “Kızıl İntikam Hamlesi”yle Bakur gençliğinin önüne koyduğu planlama budur. Düşman, örgütlenmeyi dağıtmak isteyecek ama ortalıkta kimseyi bulamayacak; kontrol altına almak isteyecek fakat Serhat’tan Karadeniz’e, mahallelerden üniversitelere, gençliğin olduğu her yerde Apocu gençliğin kontrolünde olan örgütlülükler yaygınlaşacak; düşman eylemleri durdurmak isteyecek ama Kürdistan’da ihanetçi çizgiyi temsil eden AKP-MHP’lilerden, Türkiye’deki tüm soykırımcı yapı, kişi ve kurumlara kadar önü alınamayacak radikal intikam eylemleri gittikçe yükselecek. İşte yeni dönemin hamlesel gelişmeleri bu çerçevede ivmeli bir biçimde geliştirilecektir.
Özgür Şerker/Serxwebûn