HABER MERKEZİ –
Kürdistan gençliği AKP-MHP faşizmi kadar kapitalist modernite sistemini düşman olarak görmeli
Son olarak Bakur gençliği kendisini en fazla Apocu gençlik olarak tanımlamaktadır. Apoculuk, zorlukları bir engel olarak gören değil de, büyük başarmanın gerekçesi haline getiren ve bir lokma bir hırka felsefesiyle yaşamda ve mücadelede zafere kilitlenen bir ruhtur. Bu temelde Bakur’da Apocu gençliğin başlattığı “Kızıl İntikam Hamlesi”ni selamlıyor, Bakurê Kurdistan gençliğinin kesinlikle Apocu ruhla yeni dönem hamlesine katılıp öncülük yapacağına inanıyoruz.
Şüphesiz AKP-MHP faşist soykırımcı rejimi özgür Kürtlüğün kökünü kazımak veya tamamen tasfiye etme amacıyla imha saldırıları yürütüyor. Düşman gerçekliğinin bilincine varmak, farkında olarak yaşayıp mücadele etmek ve sürekli ona göre değişim dönüşüm yaşamak gerekmektedir. Bununla beraber faşist düşman neden sürekli bizi imha etmek istiyor, neden kökümüzü kurutmak istiyor diyerek sormak, bu sorulara doğru ve yerinde cevaplar vermek gerekmektedir. Düşmandır, yapacaktır. Kürdistan gençliğinin en fazla üzerinde düşünmesi ve sorgulama yapması gereken bu yönüyle düşman gerçekliği olmalıdır.
Çok önemli bir diğer nokta da; düşman algısında yapılması gereken düzeltmedir. Düşman kimdir? Kime düşman denir? Kimi veya neyi düşman olarak görüp savaş içerisine girmeliyiz? Bu noktada da dar ve sığ bir bakış açısının olduğunu söylemek mümkündür. Kuşkusuz bu da düşman politikalarının etkisi sonucu gelişmektedir.
Kürdistan gençliği AKP-MHP faşizmini düşman gördüğü kadar kapitalist modernite sistemini de baş düşman olarak görmeli, en büyük savaşını buna karşı vermelidir. Faşizm vahşice, barbarca, kaba yöntemlerle tasfiye politikaları yürütürken, kapitalist modernite sistemi ise bunları çok daha incelikli, yumuşak ve çekici kılmaya çalışan yöntemlerle yapmaktadır. Kaldı ki TC faşist devleti de neticede kapitalist dünya sisteminin Ortadoğu’daki şubelerinden biridir. Yani iç içe girmiş, beraber yürütülen ve birbirinden destek alarak topluma yönelen bir sistemden bahsediyoruz. Fakat böyle olmasına rağmen yaşanan yanılgılı düşman anlayışı, gençliğin mücadele dinamiklerini çok ciddi tahrip etmektedir.
Dikkat edilirse tüm sistemler gençliğin gücünün ve muazzam potansiyelinin farkındadırlar. Bunun için etkilemek, kendi yanına çekmek ve kullanmak istemektedirler. Türlü türlü yöntemler devreye sokulmaktadır. Bunu yaparken de en fazla yaşam tarzı üzerinde etkinlik kurarak hakimiyetlerini pekiştirmek isterler. Diğer yönden, bir genç açısından da gençlik arayışları geleceğine yön veren temel etkendir. Arayışçı, değişime ve yeniliğe susamış, heyecan ve coşku kaynağı haline gelen karakteri yaşamda somutlaşmaktadır. Bu açıdan yaşam tarzı neyse insan o kadardır demek yanlış olmayacaktır.
Bir devrimci genç ile sistemin kapanına kısılmış bir genç arasında dağlar kadar fark olduğu inkara gelmez. Devrimci genç, toplumsal sorunlar üzerine kafa yorar, diğeri ise kendi bireysel ihtiyaçları üzerine. Devrimci genç haksızlığa boyun eğmez, zulüm gördüğü yerde isyan eder, ilkeli yaşamı esas alır. Diğeri, adeta ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın, her koyun kendi bacağından asılır’ diyerek bencilliği derinliğine yaşar. Devrimci genç, özgürlük uğruna canını ortaya koyar, diğeri için özgürlük bir ev, bir eş, bir maaştan öte bir anlam ifade etmez. Devrimci genç bir lokma bir hırka felsefesiyle yaşar, diğeri nasıl daha fazla para kazanırım, nasıl daha fazla tüketecek mal sahibi olurum derdinden gözü dönmüş bir tüketim esaretini yaşar. Özcesi yaşam tarzları birbirine terstir. Şimdi böylesine kapitalizmin insanlık değerlerini bir değirmen taşı gibi öğütüp geriye posasını bıraktığı çürümüş bir gençlikten faşizme karşı, zulme karşı, teslimiyet ve imha siyasetine karşı kılını kıpırdatması beklenebilir mi?
Bu anlamda herkes devrimci olamaz. Zaten herkesten de devrimci olmasını bekleyemeyiz. Yalnız insanı insan yapan evrensel değerlerin savunulması adına bile olsa kapitalizmin ve onun uydusu faşist güçlerin yaşamın özünü yok etme saldırılarına karşı mücadele edilmelidir. Kürdistan gençliği kendi yaşamını inkâr etmeyecek kadar özgürlüğüne ve değerlerine bağlıdır. Bu yönüyle kapitalist yaşam tarzı ve kültürü reddedildikçe, kabul görülmedikçe ve yaşayacak zemin bulamadıkça, TC faşizmi de en büyük darbeyi yiyecektir. Kapitalizmin yarattığı insan tipinin kılık kıyafetiyle, dinlediği müzikle, ilgi duyduğu değerlerle, yaşamını bağladığı ölçü ve ilkelerle adeta düşmanın halkımızın içine sızdırdığı bir ‘Truva Atı’ yani ajanı olduğunun bilincinde olunmalıdır. Örneğin; Amerikan film ve dizilerindeki yaşam tarzı Kürdistan gençliği açısından reddedilmelidir. Avrupalı burjuvaların yaşam alışkanlıklarından nefret edilmelidir. Televizyon veya internetin gençliğin zihnine ve yüreğine yerleştirmeye çalıştığı yaşam ölçüleri, alışkanlıkları, saçma sapan duygu ve düşünceler kusarcasına dışarı atılmalıdır. Popüler kültür denilen ne idüğü belirsiz kültürsüzlüğü geliştiren zırvalara karşı tavır konulmalıdır. Nasıl ki her bitki kendi kökü üzerinde yetişiyorsa, Kürdistanlı gençlik de Kürdistani değerlere bağlı kalarak yaşam tarzı ve kültürünü oluşturmalıdır. O zaman düşmanın kök kazıma adına en fazla ağırlık verdiği imha saldırıları da suya yazılmış yazı misali boşa çıkarılmış olur. Kimse bu mücadelenin kolay olduğunu söylememektedir. Fakat mücadelenin en zorlusunun bu alanda yürütüldüğünü de bilmek zorundayız.
Kaldı ki devrim demek yeni bir kültür, yeni bir yaşam anlayışı ve tarzı demektir. Başkalarını taklit etmenin götüreceği yer çığırından çıkmış, kendi değerlerine yabancılaşmış bir insanlıktır. Kendi öz değerleriyle buluşmak, halkının bağrında kültürünü yaşamak, büyüterek her yere yaygınlaştırabilmek gençliğin düşman saldırılarına karşı en etkili tedbiri olacaktır. Hamle kapsamında tüm Kürdistan gençliği hem ülkede hem de ülke dışında bu ideolojik mücadeleyi seferberlik düzeyinde yürütmelidir.
Seferberlikten kastımız şudur: Milyonlarca Kürdistanlı genç bulunmaktadır. Düşman, belirttiğimiz yöntemlerle bir biçimde her bir gence hitap etmekte, kendi yaşamına ve sistemine çağıran sayısız faaliyet içerisinde yirmi dört saat çalışmaktadır. Bu düşman açısından stratejik olduğu kadar varlık-yok sorunu anlamına gelmektedir. Bizler de örgütlü gücümüzü seferber ederek ulaşmadığımız tek bir kişi kalmayıncaya kadar Apocu ideolojiyi yani Apocu yaşam tarzı ve kültürünü her bir gence taşırabilmeliyiz. Her bir Kürdistanlı gencin Önder Apo’yu tanıma, düşüncelerini öğrenme hakkı vardır. Bundan mahrum bırakılan her bir genç maalesef düşmanın kurnazlık dolu yaşam bataklığına çekilmektedir. Bu hamleyle örgütlenme alanında yaşanan yetmezlikleri hızla aşarak düzeltilmemiz gerekmektedir. Düşman zaten mücadelemizi her yönüyle daraltamaya, sınırlamaya, belli bir kesimle sınırlı tutmaya çalışarak Önderliğimiz üzerinde uyguladığı tecridin benzerini uygulamak için elinden geleni yapmaktadır. Bu politika boşa çıkarılmak zorundadır. Yeni dönemin en önemli perspektifi budur. Düşman daraltmak istedikçe kitleselleşecek, yaygınlaşacak ve tüm dünyaya Kürdistan Özgürlük Devrimini taşıracağız. Kürdistan’daki devrimci mücadeleyle baş edemeyen TC faşizmi bu durum karşısında çıldırıp kudurmaktan başka bir şey yapamayacaktır. Kaldı ki, Önder Apo’nun düşünceleri, yaşam tarzı ve kültürünü tanıyan hiçbir genç örgütsüz kalmak istemeyecektir. Bu kendi başına bir örgütlenme hamlesi anlamına gelecektir. Yani yapılması gereken basit ve sadedir. Bugün Ortadoğu’dan Latin Amerika’ya kadar enternasyonalist gençler büyük bir etkilenmeyle devrim saflarımıza akın ediyorsa Kürdistanlı gençlik de gereken çabayı her zamankinden daha fazla göstermelidir.
Hamlenin sürekli nitelik kazanması için eğitim, eğitim, eğitim
İdeoloji, çok fazla tartışılan ve çok farklı içerikler ve anlamlar yüklenen bir kavram haline getirilebiliyor. Dolayısıyla yorumlar geliştikçe sadece düşünceden ibaret ya da soyut bir tanımlama olarak ele alınabiliyor. Halbuki ideoloji en açık tanımıyla yaşam tarzını ifade eder. Şüphesiz düşünceler buna yön vermektedir. İdeoloji teorik olduğu kadar pratik bir karşılığa da sahiptir. Özellikle günümüz dünyasında kapitalist egemen zihniyetin ideolojiye karşı yoğunca çarpıtma, karalama ve ters yüz etme saldırılarına karşı bu mücadeleyi yürütmeye daha fazla ihtiyaç olduğu ortaya çıkıyor. Kapitalizmin ideolojik olarak hakimiyeti altına alma çabası anlamına gelen bu saldırıları doğru anlamak gerekir. Örneğin; tüm dünyada sosyalist ideolojinin karalanması ve teşhiri için yoğun bir çaba vardır. İnsanların zihninde adeta bir öcüymüş gibi algılanmasına yol açan bir özel savaş yürütülmektedir. Bu yönüyle de ideolojinin gençlik mücadelesi açısından da mihenk taşı olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Eğer ideoloji yaşam tarzı ve duruşunu ifade ediyorsa, o zaman gençliğin kendisini her türlü mücadeleyi başarıyla yürütmek için ideolojik olarak yetkin hale getirmesi gerekir. Yani yaşam duruşunda yenilgiye açık kapı bırakmayan, tabiri caizse sırtı yere gelmeyecek bir düzeye kavuşmak gerekir. Çünkü; yaşamda kazanan savaşta da kazanır. Eğitim tam da bu yüzden esas dermanımızdır. Yaşamı güçlendirmek, yaşamda derinleşmek ve yaşamda kazanmak yani zihni ve yüreğini mücadeleye hazır hale getirmek için soluksuz bir eğitim faaliyetine ihtiyaç vardır. Önder Apo’nun mücadele etmeye karar verdiği andan itibaren her türlü zorluğu eğitimle aştığını bilmek çok önemlidir. Kapitalist sistemin ve faşist soykırımcı düşmanın bir değirmen taşı gibi öğüttüğü Kürt kişiliğinin yaşadığı tahribatları aşması için kesinlikle eğitime ihtiyaç vardır. “Eğitimde ter dökmeyen savaşta kan döker” sözünde olduğu gibi Kürdistan gençliği kendisini her an ve her yerde hamle ruhuyla eğitmeyi esas almalıdır.
Çok önemli gördüğümüz bir noktayı daha paylaşmak istiyoruz. Apocu mücadele felsefesinin özü teori-pratik birlikteliğini ifade eder. Teorik birikime dayanarak pratik yapma, pratiğin tecrübesinden faydalanarak teori oluşturma PKK geleneğinin abecesidir. Gençlik içerisinde daha fazla ön plana çıkan bir eğilim olarak sadece pratiğe endeksli çalışma ve mücadele anlayışı eksik bir anlayıştır, yarımdır ve kendisiyle başarı getirmez. Özgürlük Mücadelemiz tüm tecrübesini pratiğin zengin derslerinden çıkarmıştır ve bunun her bir anı büyük bedeller sonucu sağlanmıştır. Şimdi bu anlamda mükemmel bir tecrübe birikimi varken bunu değerlendirememek ciddi bir zayıflık olmaktadır. Bu anlamda ideolojiyi bir fenere benzetecek olursak; fenerin aydınlığında hareket eden, karanlıkta yürüyen birine göre önemli bir avantaja sahiptir. İşte gençliğin mücadelede önünü aydınlatacak ideolojik düzeyi kazanması için kesinlikle her yerin eğitim mekânı haline getirilmesi gerekiyor. Hamlenin cılız, sıradan, etkisiz pozisyonda kalmaması ve sürekli nitelik kazanarak kendisini derinleştirmesi için de eğitim, eğitim, eğitim diyoruz.
Diğer bir nokta ise; gençliğin pratik çalışma ve koşuşturmayla kendisini sınırlı tutan yaklaşımlardan arındırması gerekmektedir. Özellikle gençlik çalışmaları sadece gençlikle sınırlı kalmamalıdır. Halktan her kesimle ilişki içinde olunmalı, kapsayıcı ve sorumlu bir tutumla bu konuda da öncülük yapılmalıdır. Adeta “çorbada eriyen tuz misali” halkla kaynaşmak, halkın eğitilip örgütlendirilmesi ve eyleme kaldırılmasında da rolünü oynamak hamle ruhuna yakışan tutum olacaktır. Halkın gücüyle yola çıkan bir devrim asla kaybetmez. Buradan hareketle halk çalışmasının stratejik önemine denk bir duyarlılık ve emek ortaya konularak çalışılmalıdır.
Kürdistan gençliği akın akın gerilla saflarına katılma seferberliği başlatmalıdır
Kürdistan Özgürlük Mücadelesi şüphesiz günümüz itibariyle birçok kulvarda ve çok geniş bir sahada sürmektedir. Birçok farklı çalışma sahasıyla bütünlüklü bir biçimde mücadele içerisindedir. Ortadoğu’da yürütülen askeri mücadelenin düzeyi ise kilit önemdedir. Ne kadar haklı ve meşru olursanız olun eğer askeri anlamda gücünüz yoksa yani caydırıcı bir etkinliğiniz yoksa ne varlığınızı koruyabilir ne de özgürlüğünüzü sağlayabilirsiniz.
Mevcut durumda Özgürlük Mücadelesi deneyimi de bunu kanıtlamıştır. Tüm kazanımlar askeri mücadelenin sonuçları üzerinden elde edilmiştir. Tabii ki mücadelemiz salt bir askeri örgüt olmamakla beraber bilindik askeri güçlere de benzememektedir. Askeri mücadeleye yön veren bir ideolojik çizgi ve yaşam felsefesi vardır. Bunu da Önder Apo geliştirmiştir. Ayrıca sistem ordularındaki askeri mantığın tam tersi bir felsefe hakimdir. Bununla beraber gerilla mücadelesinin varlığı, sömürgeci soykırımcıların halen de dizlerini titreten ve soykırım hesaplarını her defasında boşa çıkartan bir güç durumundadır. Kürdistan halkının stratejik müttefiki olarak dağları mesken edinen gerillanın faşist düşman karşısındaki savaşı, en büyük dayanağımızdır. Düşmanın imha ve tasfiye saldırılarını en fazla gerilla üzerinde yoğunlaştırdığını görmek gerekmektedir.
Bu açıdan gerilla Kürdistan halkının ve devriminin umudu ve geleceğidir. Bu umudu büyütüp devrime giden yolda büyük başarıların kazanılması adına gerillanın niceliksel olarak da büyütülmesi olmazsa olmazdır. Özellikle Kürdistan gençliği bu direniş umudunun değişmeyen muhatabı olarak akın akın gerilla saflarına katılma seferberliği başlatmalıdır. Bunu ifade ederken açıktan, herkese duyuracak biçimde olmaktan ziyade güçlü bir örgütlülük bağıyla gizliliğe dikkat ederek herkes bulunduğu yerden gerilla saflarına katılım sağlamalıdır. Yurtsever aileler de bu konuda geçmişe oranla daha duyarlı davranmalı, çocuklarının katılımının düşmanın istihbaratına takılmasına izin vermemelidir. Yurtseverlik ölçüleri bunu gerektirmektedir. Eğer böyle olursa gerilla dağda, şehirde, ovada ve kırsalda, her yerde ve her an düşmanı kahredecek darbeler vurma şansına sahip olacaktır.
Avrupa’daki devrimci ve yurtsever gençlik ülke ruhuyla yaşamalı gerilla ruhuyla mücadele etmelidir
Mücadelemizin bir önemli ayağı da yurtdışı alanlarımızdır, Avrupa ağırlıklı yürüttüğümüz çalışmalardır. Avrupa sahasında bulunan Kürdistanlı gençlik de oldukça önemli bir tarihsel geçmişe sahiptir. Binlerce gerillası, yüzlerce şehidi bulunan bir saha olması itibariyle mücadele dinamiği her zaman ülkeye yüzünü dönen bir perspektifte olmakta, bu anlamda devrimci militan bir çalışma tarzını oluşturması ve büyütmesi beklenmektedir. Yurtdışındaki Kürdistanlı gençliğin başlatmış olduğu “Bi Hev Re Serhildan” Hamlesini de bu kapsamda selamlıyor, başarılar diliyoruz. Aslında Avrupa’da genel yürütülen hamleden önce Gençlik Hareketi’nin “Bi Hev Re Serhildan” hamlesini başlatması, öngörülü ve inisiyatifli duruşunu ortaya koymak açısından olumlu bir rol oynamıştır. Böylelikle genel hamlemizin de öncülük bayrağını üstlenmiş oldular. Bu durumun kendisi bile önemli bir gelişme ve mücadele düzeyi yaşandığını göstermektedir.
Kürdistan’da yürütülen mücadele Avrupa’daki devrimci gençlik açısından belirleyicidir. Bu anlamda birbirini tamamlar pozisyonda olması gerekmektedir. Diğer yandan Avrupa sisteminde hamleyi örgütleyecek gerekçeler de oldukça fazladır. Özellikle Kürt soykırımının tarihsel geçmişinde kapitalist modernite devletlerinin rolü bilinmektedir. Bu artık herkesin bildiği ve görünür hale gelmiş bir gerçekliktir. Kürdistanlı gençlik açısından asıl önemli hamle gerekçesi ve mücadele sebebi kapitalizmin yumuşak yöntemlerle yaratmaya çalıştığı köle kişiliğe karşı örgütlü ve kültürel soykırım kıskacına karşı direnebilecek ideolojik formasyona sahip olmaktır. Dikkat edilirse çelişkisiz bir yaşam dayatılmaktadır. Asıl çelişkiler silikleştirilirken ekonomik sorunlar, maddi ihtiyaçlar ve bireysel yaşam her şeyin önüne konulmaktadır. Avrupa’daki Kürdistanlı gençlik bu büyük tehlikelerle karşı karşıya kalmaktadır. Özellikle mültecileşme tehlikesi tüm gençlik açısından geçerlidir. Mültecileşen kimse ülke, halk ve mücadele gerçeğinden tamamen kopar. Mültecileşme tehlikesine karşı gençliğin yönünü Kürdistani değerlere ve Kürdistan’a vermesi gerekmektedir. Tüm bunlara karşı büyük bir ideolojik savaş verilmeden gençliğin doğru mücadele yörüngesine girmesi mümkün olmayacaktır. Yani Avrupa’da hamlenin de gençlik mücadelesinin düzeyini de belirleyecek olan ideolojik mücadeledeki başarı olacaktır. Apocu yaşam tarzı ve kültürünü özümseyen hiçbir genci, kapitalist sistem etkisi altına alamaz. Bu altın kural her zaman en büyük yol göstericimiz olmalıdır.
Bunun dışında bugün bile TC faşizminin savaş için Avrupalı devletlerden ne düzeyde destek ve yardım gördüğü bilinmketedir. Avusturya, Almanya, İtalya, İspanya, İngiltere gibi Avrupa devletlerinin yanı sıra Kanada deşifre olanlardır. Şimdi buna karşı Kürdistan gençliğine hamle vesilesiyle çok önemli görevler düşmektedir. Kürdistan gençliği tüm Avrupa’da öyle bir baskı ve kamuoyu gücü yaratmalıdır ki, bu devletlerin en ufak bir adımı gündem olmalı, geri adım atmak zorunda bırakılmalıdır. Bu çok büyük ve imkânsız bir hedef değildir. Yeter ki, yapacağımız çalışmaya inancımız olsun. Bugün kapitalist modernite güçleri toplumların oluşturduğu baskının gücü karşısında afallamaktadır, geri adım atabilmektedir. Alınacak kamuoyu desteği ve milyonlara ulaşan bir örgütlü güçle TC faşizmini ve ona verilen desteği önemli düzeyde sınırlandırabilir, teşhir edebiliriz. O açıdan yeni hamle süreciyle beraber Kürdistanlı gençlik sıradan, rutin basın açıklaması gibi eylemlerden ziyade planlı, belli bir programa ve hazırlığa dayalı etki düzeyi yüksek eylemler örgütlemelidir. Bunun geliştirilmesinde şüphesiz basın ayağı yani ajitasyon-propaganda çalışmaları özellikle sanal medya üzerinden oldukça güçlendirilmelidir.
Avrupa’da yaşayan devrimci ve yurtsever gençlik ülke ruhuyla yaşamalı, gerilla ruhuyla mücadele etmeli, Apocu ruhla fetheden bir mücadele düzeyine kavuşmalıdır. Ayrıca gerilla saflarına yönünü vererek daha radikal bir mücadelenin sahibi olmalıdır.
Son olarak, Avrupa’da çeşitli gençlik kesimleriyle özellikle Alevi, Êzidî, sosyalist vb kesimlerle birlikte mücadele etme bilincini geliştirmek kadar enternasyonalist gençliğin de mücadeleyle tanışarak hem destek olması hem de aktif katılımının sağlanması önemli bir dinamizm kazandıracaktır. Dünyanın her tarafında çok büyük bir ilgi ve merakla takip edilen Önder Apo’nun düşünceleri üzerinden yeni bir dünya devrimci gençlik enternasyonalini düzenlemek hiç zor olmasa gerek. Yalnız bunun için büyük iddia, büyük düşünce ve büyük çaba gerekmektedir. Avrupa’daki devrimci gençliğin başlattığı hamle çalışmalarını gittikçe büyüterek güçlendireceğine yürekten inanıyor, tekrardan çalışmalarında yüksek başarılar diliyor ve “Mutlaka genç başaracağız” diyoruz.
Özgür Şerker/Serxwebûn
https://www.nuceciwan64.com/2021/01/03/ozgur-serker-kurdistan-gencligi-uzerindeki-olu-topragini-kaldirip-ozgurluk-zamani-hamlesine-katilmalidir/