HABER MERKEZİ – PKK’nin kronolojisini kısa başlıklar içerisinde 3. bölümünü sizinle paylaşacağız.
28 Şubat 1986:
İsveç Başbakanı ve Sosyal Demokrat Parti Başkanı Olof Palme, gece ailesiyle birlikte sinemadan çıkıp evine giderken saldırıya uğradı ve katledildi. Nasıl olduysa saldırgan yakalanamadı. Hemen ertesi gün TC’nin özel savaş basını, sanki önceden hazırlanmış gibi “Katil Apocu mu?” diye başlık atarak olayı PKK’ye yüklemeye çalıştı. MİT, Avrupa’nın istihbarat örgütlerini bu temelde yönlendirdi. Daha sonra MİT ajanı olduğu açığa çıkan Avukat Hüseyin Yıldırım’ın tutarsız söz ve davranışları da bu temelde kullanıldı. Bu biçimde Avrupa’da PKK’yi kriminalize etme çalışmaları geliştirildi ve daha sonra “Düsseldorf Davası” adıyla süren yargılama sürecinin önü açıldı. Olof Palme Avrupa siyasetinde ve sosyal-demokrat hareket içinde kendine göre bir çizgiydi ve dünyadaki bütün ulusal kurtuluş hareketlerine destek vermişti. Dolayısıyla Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesini de en önde destekleyebilirdi. Önder Abdullah Öcalan da bu amaçla İsveç’e iltica başvurusunda bulunmuştu. Söz konusu katliam bütün bunların önünü kapattı.
28 Mart 1986:
15 Ağustos Gerilla Atılımı’nın Ölümsüz Komutanı Agit(Mahsum Korkmaz) Yoldaş, eylemli geçirdiği Newroz süreci ardından Gabar Dağında TC ordusuyla girdiği çatışmada şehit düştü. Yanındaki 24 kişilik kadro-komuta gücüyle Gabar’dan ayrılıp Haftanîn’e gitmek istiyordu. Yaşanan şehadet üzerine TC basını günlerce resimler yayınlayıp haberler yaptı, “PKK celladı öldürüldü” biçiminde başlıklar atarak “Gerillanın bitirildiği” yalanını yaymaya çalıştı. Önder Abdullah Öcalan yaptığı değerlendirmede “Ulusal Kurtuluşta Partileşmenin Sembolü” olarak tanımlayıp 3. Kongre çizgisi haline getirdi. PKK ilk resmi gerilla okulunu “Mahsum Korkmaz Akademisi” adıyla açtı. 28 Mart’ı “Ulusal Kahramanlık Günü” ve Çağdaş Kawa Mazlum Doğan’ın şehit düştüğü gün olan 21 Mart ile 28 Mart arasındaki haftayı da “Ulusal Kahramanlık Haftası” olarak kararlaştırdı.
17 Nisan 1986:
Afrinli olup 1983’te Lübnan’dan PKK’ye katılan Arap Devrimci Aziz(Nadir Şeyh Hasan) Yoldaş, Hakkari’nin Kavalê Köyünde TC ordusuyla girdiği çatışmada şehit düştü. PKK’nin ilk Arap şehidi oldu.
16 Ağustos 1986:
PKK Kuruluş Kongresi’nde yer alan Seyfettin Zoğurlu Yoldaş, 15 Ağustos Atılımı’nın ikinci yıldönümünde Botan-Bestler’de gerçekleştirilen bir eylemde şehit düştü. Kuruluş Kongresi Seyfettin Zoğurlu’nun aile evinde yapılmıştı. Ayrıca 2 Haziran 1982 tarihinde İsrail’in Lübnan’a saldırısında esir düşmüş, daha sonra 1984’te Yunanistan’da eylem yapıp kurtularak tekrar Kürdistan’a gelmiş ve gerilla savaşına katılmıştı.
25-30 Ekim 1986:
PKK 3. Kongresi, Lübnan’da PKK 1. Konferansı’nın gerçekleştirildiği yerde yapıldı. Kongreye ülke, Avrupa ve Ortadoğu’dan gelen yönetimlerle yeni oluşturulan bir eğitim grubunda yer alan 80 civarında kadro katıldı. Kongrede 12 civarında bir kadın delege grubu da yer aldı. Kongreyi Önder Abdullah Öcalan yönetti. Gerilla çizgisinde köklü bir düzeltme ve özgürlük ideolojisinde derinleşme kongresi olan PKK 3. Kongresi, neredeyse bir yıla yayılan ve üç temel aşamada gerçekleştirilen bir eğitim ve örgütlenme çalışması oldu. Uzun süren birinci aşamada Kongreye katılacakların toplanması ve Önderlik çizgisi temelinde bireysel ve genel raporların hazırlanması çalışması yürütüldü. İkinci aşamada feodal-aristokrat egemen sınıf çizgisi ile küçük-burjuva orta yolculuğu parti platformunda yargılanıp mahkûm edildi. Önder Abdullah Öcalan, “Burada çözümlenen birey değil toplum, bir an değil tarihtir” dedi. Yapılan yargılamada Kesire Yıldırım ile Selahattin Çelik’in parti kadrolukları dondurularak cephe statüsüne alındılar. PKK tarihinde ilk defa yazılı rapor temelinde bireysel eleştiri ve özeleştiri platformları yapıldı. Parti üyeliği tartışmasına cevap olarak Önder Abdullah Öcalan “Şehitler PKK’lidir” dedi. 25-30 Ekim arasında yürütülen üçüncü aşamada ise, bir gündem temelinde resmi kongre çalışmaları gerçekleştirildi. Önce Önder Abdullah Öcalan sözlü olarak kapsamlı bir Önderlik Raporu sundu. Ardından yeni dönem görevlerini belirleyen karar tasarıları görüşüldü. Bu bölümde Önderlik çizgisinde partileşme gereği, işçi, gençlik ve kadın birlikleriyle ERNK’nin örgütlendirilmesi, silahlı direnişte taktik düzeltme ve HRK’nin ARGK(Artêşa Rizgariya Gelê Kurdistan) adıyla yeniden örgütlendirilmesi ve Mahsum Korkmaz Akademisinin kurulması kararları alındı. Mahsum Korkmaz’ın anısına bir yılda gerilla bölükleri düzeyine ulaşılması hedefi kondu. Önder Abdullah Öcalan, partileşme, ordulaşma ve cepheleşmede büyük hedefler içeren kapsamlı bir dört yıllık planlama sundu. Kongrede sayısı 25’e çıkartılan yeni Merkez Komite üyeleri seçildi. Kongreye katılan delegelerin 3. Kongre çizgisinde partiye katılmalarını içeren bireysel söz vermeleri ve Önder Abdullah Öcalan’ın onaylaması temelinde tüm partide yeniden bir doğru katılım süreci başlatıldı. Bu temelde başarıyla tamamlanan 3. Kongre, kadın özgürlük çizgisinde özgürlük ideolojisini derinleştiren, gerilla çizgisinde fedai-militan kadro ölçülerini netleştiren ve kesinleştiren bir kongre olarak PKK’yi yeniden şekillendirdi.
Aralık 1986:
3. Kongre zemininde “Akademiya Mahsum Korkmaz” kuruldu ve ilk devresi kongre sonuçlarını ülkede pratikleştirmeye hazırlanma temelinde örgütlendirildi. Başta Terzi Cemal tasfiyeciliği olmak üzere her türlü tasfiyeci dayatma aşılarak sonuçlar ülkeye taşırıldı ve güçlü bir kongre hamlesinin geliştirilmesi sağlandı. Akademi, 1992 güzüne kadar altı yıl boyunca eğitim yapan bir parti ve gerilla okulu oldu. Önder Abdullah Öcalan bütün teorik, eğitsel, propaganda ve örgütlenme çalışmalarını bu Akademi’de yürüttü. Her türlü çeteciliğe ve sapmaya karşı Akademi zemininde ideolojik mücadele verdi. Gerilla teorisini ve pratik eğitimini bu Akademi’de geliştirdi. Mahsum Korkmaz Akademisi Kürdistan’da gerillayı var eden ve yenilmez kılan temel kaynak oldu.
Aralık 1986-Mart 1987:
Kongre sonuçlarını ülkedeki güce aktarmakla Ferhat ve Kör Cemal görevlendirildi. Her ikisi de Kongrede Merkez Komite üyeliğine seçilmişti. Ülkeye gidiş sırasında İran Yönetimi Kongre belgelerine el koydu ve Kürdistan’a götürülmesine izin vermedi. Bunu fırsat bilen Kör Cemal, 3. Kongre sonuçlarını “Aydınlar kaybetti, köylüler kazandı” biçiminde yorumlayarak, kendine göre feodal-komplocu ve çeteci bir çizgi geliştirmeye ve Şehmus(Şah İsmail Al) ile birlikte tüm yönetime el koymaya yöneldi. Bu temelde Rojhilat, Arê ve Xakurkê alanlarında toplantılar yapıldı. Partinin çözüm ve gelişme yöntemi olarak ele aldığı eleştiri-özeleştiri platformları kişisel boyun eğdirme ve kaçırtma zemini haline getirildi. Kongrenin aldığı “Zorunlu Askerlik Yasası” kararı tersinden uygulanarak, parti ile halk karşı karşıya getirildi. Bunlar sonucunda, 3. Kongre sonuçları ülkedeki güce ve pratiğe doğru ve yeterli bir biçimde yansıtılmamış ve güçler yeni bir pratik hamleye hazırlanmamış oldu. Bunun üzerine Önder Abdullah Öcalan “Orta yolculuğu” ve “Feodal-komploculuğu” eleştirip mahkûm eden talimatlar geliştirerek, Kör Cemal’de somutlaşan komplocu-çeteci tasfiyeciliği tasfiye etmeye ve alandaki parti gücünü gerilla hamlesine yöneltmeye çalıştı.
18 Mart-Ağustos 1987:
3. Kongre sonuçları temelinde Mardin ve Botan üzerinden güçlü bir gerilla hamlesi başlatıldı ve 1987-88 yılları boyunca geliştirilerek sürdürüldü. Faşist TC ordusuna ağır darbeler vuran güçlü gerilla eylemleri yapıldı ve direniş geliştirildi. Önder Abdullah Öcalan’ın “Kahramanlık Atılımı” dediği bu büyük direniş içerisinde yüzlerce gerilla komutanı ve savaşçısı şehit düştü. PKK işte bu şehitlerin partisi oldu. 18 Mart’ta Hêzil Vadisinde düşmanla girdiği üç günlük çatışma içerisinde Önder Abdullah Öcalan’ın uzun süre yakın korumalığını yapmış olan Orhan(Hüseyin Sarıçiçek) Yoldaş şehit düştü. Merkez Komite üyesi Bedran(Mehmet Sevgat) Yoldaş 8 Nisan 1987 tarihinde Şemdinli’de şehit düştü. Yine 5 Haziran 1987 tarihinde, daha sonra “Gençlik Sembolü” olarak ilan edilen Hogir(Mehmet Ata Aslan) Yoldaş şehit düştü. 3. Kongrede Merkez Komite üyeliğine seçilen ve 14 Temmuz Silahlı Propaganda Birliğinde Komutan Yardımcılığı görevini yürütmüş olan Erdal(Mustafa Yöndem) Yoldaş, Botan’da geliştirdiği eylemler içinde Ağustos ayında şehit düştü. Tüm bunlar ve benzeri gerilla direnişleri Kürdistan’da parti otoritesini geliştirdi.
17 Temmuz 1987:
TC Devleti, NATO ile de işbirliği içinde Kürdistan’da “Olağanüstü Hal” ilan etti. Bu temelde Olağanüstü Hal Bölge Valiliği ve Özel Kolordu oluşturuldu. Kürdistan mevcut anayasa dışında özel bir yönetim altına alındı. Böylece özel savaşın derinleştirilmesi ve örgütlendirilmesi öngörüldü. NATO kapsamında PKK’yi imha ve tasfiye etmeyi hedefleyen uluslararası bir saldırı planı hazırlandı ve 1987-88 yıllarında uygulamaya kondu. Bu temelde İran-Irak savaşı sona erdirildi. Gerillaya karşı “Sandviç Harekâtı” adıyla saldırı yürütüldü. Parti Avrupa Yönetimi tutuklandı ve “Düsseldorf Davası” olarak bilinen süreç geliştirildi. Önder Abdullah Öcalan üzerinde komplo ve baskılar artırıldı. Aynı zamanda yeni tasfiyeci saldırılar da gündeme getirildi. Bu temelde Mayıs 1988’de Kesire Yıldırım ve Avukat Hüseyin Yıldırım tarafından Avrupa’da “PKK Devrimci Birlik” kurulduğu ilan edilerek, kadrolar bu partiye katılmaya çağrıldı.
31 Ekim 1987:
3. Kongre kararları doğrultusunda Avrupa’da kadın kongresi yapıldı ve Yekîtiya Jinên Welatparezên Kurdistan(YJWK) kuruldu. Benzer biçimde gençlik ve işçi kongreleri de yapılıp Kürdistan Devrimci Yurtsever Gençlik Birliği ile Kürdistan Yurtsever İşçiler Birliği de kurularak ERNK örgütlü hale getirilmeye ve Avrupa çalışmaları kitle birlikleri temelinde yürütülmeye çalışıldı. Aynı zamanda 1982 yılında örgütlendirilen HUNERKOM temelinde sanatsal faaliyetler geliştirildi.
Şubat-Nisan 1988:
PKK Avrupa Yönetiminin büyük bir kısmı tutuklandı ve Düsseldorf mahkeme süreci başlatıldı. Almanya Federal Cumhuriyeti’nin Önder Abdullah Öcalan’ı da söz konusu davaya katma çalışmaları sonuç vermedi. Yine Alman Devletinin PKK içinde itirafçılığı geliştirme çabaları da başarısız kaldı. Böylece söz konusu dava daha baştan boşa çıkmış ve oynanmaya çalışılan oyun bozulmuş oldu.
16 Mart 1988:
Saddam Hüseyin güçleri tarafından Güney Kürdistan’ın Halepçe şehrinde kimyasal silah kullanılarak katliam yapıldı. Sekiz yıl süren İran-Irak savaşının sona erdirilmesinden yararlanmak isteyen Saddam Hüseyin Yönetimi, bu temelde Güney Kürdistan’ı yeniden ve tamamen egemenlik altına almak istedi. İki devlet arasında başlayan gizli görüşmelerin sonucundan yararlanan Saddam Hüseyin Yönetimi, 19 Şubat tarihinden itibaren sekiz aşamalı olarak sürdürülen Enfal saldırılarını başlattı. Bu soykırım saldırılarının birincisinde gerçekleştirilen Halepçe katliamında çoğu çocuk beş bin civarında Kürt kimyasal gazlarla boğularak şehit edildi.
Şubat-Mayıs 1988:
Önder Abdullah Öcalan, TC Devletinin NATO’yla birlikte geliştirdiği planlı “Olağanüstü Hal Saldırısına” karşı Mahsum Korkmaz Akademisi’nde iki gerilla eğitim devresi düzenledi. Bu devrelerde genelde savaş, özel olarak da gerilla savaşı üzerine çok kapsamlı teorik değerlendirmeler geliştirdi. Düşmanın “Örs-çekiç taktiğine” dayalı olarak yürüttüğü saldırıları boşa çıkartıp başarısız kılacak gerilla tarz ve taktiklerini ortaya koydu. Böylece güçlü bir komuta ve savaşçı eğitimi yapıp Kürdistan’a sevk ederek, NATO destekli TC saldırılarını başarısız kıldı.
1-25 Mayıs 1988:
PKK Merkez Komite üyeleri Sabri(M. Emin Aslan) Yoldaş 1 Mayıs günü Mardin’de, Cimşit(Ahmet Kesip) Yoldaş ise 25 Mayıs günü Şemdinli’de girdikleri çatışmalarda şehit düştüler. Ayrıca 1 Nisan’da Delil(Veli Yaşar) Yoldaş komutasında geliştirilen büyük Bagok Direnişinde ise yirmi gerilla şehit düştü. Bu temelde geliştirilen direnişler NATO ve TC’nin planlı özel savaş saldırılarını boşa çıkartarak gerillanın gelişimini sağladı.
31 Mayıs-Haziran 1988:
Gazeteci Mehmet Ali Birand Mahsum Korkmaz Akademisi’ne gitti ve Önder Abdullah Öcalan ile röportaj yaptı. Bu, Önder Apo’nun Türk basını ile yaptığı ilk röportaj oluyordu. Söz konusu röportaj Milliyet Gazetesinde “İşte Apo İşte PKK” başlığı altında bir hafta boyunca yayınlandı. Turgut Özal Yönetimi yayını engellemeye çalıştıysa da, başarılı olamadı. Röportaj Türkiye ve dünya kamuoyunda büyük yankı yaptı. Gazetenin günlük tirajı bir milyonu aşarak rekor kırdı. Akademi resimleriyle birlikte verilen röportaj temelinde Önder Apo ve PKK gerçeği ilk kez bu biçimde kamuoyuna yansıdı. İlerleyen süreçte çok sayıda gazeteci Akademi’ye gelip Önder Abdullah Öcalan’la röportajlar yaparak gerillayı resmetti. Böyle peş peşe benzer röportajların yayınlanması kitle çalışmalarını geliştirdi ve gerillaya katılımı artırdı.
Haziran-Temmuz 1988:
Botan’da Herekol’da başlayıp Piro’da biten bir Pratik Yönetim toplantısı yapıldı. Bu toplantıda Nizamettin Taş, Şemdin Sakık ve benzerlerinin halka karşı çeteci pratikleri eleştirildi. Sonuçlar Önder Abdullah Öcalan’a rapor edildi ve bu temelde Mahsum Korkmaz Akademisi’nde çeteciliği eleştirip mahkûm eden tartışma ve talimatlar geliştirildi.
12 Temmuz 1988:
PKK Merkez Komite üyesi Kasım(Numan Bağcı) Yoldaş, Garzan’ın Kozluk Alanında TC Ordusuyla girdiği çatışmada şehit düştü.
Kasım 1988:
İstanbul’da aylık olarak “Toplumsal Diriliş” adlı dergi çıkartılmaya başlandı. Ancak altı sayı çıkartılabildi. Devlet tarafından yasaklansa da, bir süre sonra söz konusu faaliyet “Ülke”, “Özgür Gündem”, “Özgür Halk” ve “Azadiya Welat” gibi adlarla sürdürüldü. Kürdistan’da 1978 güzünde illegal şartlarda başlatılan devrimci yayıncılık ve özgür basın faaliyeti, 1982’den itibaren Avrupa’da sürdürülmüş, 1988 tarihinden itibarense metropoller üzerinden tekrar Kürdistan’a ulaşmış oluyordu. Kültür-sanat kurumu MKM ve demokratik siyaset kurumu HEP ile birlikte ilk demokratik ulus kurumlaşmasını oluşturuyordu.
19 Ocak 1989:
Êzîdi Kürt kadını Bêrîvan(Binevş Agal) Yoldaş, Cizre merkezde düşmanla girdiği çatışmada şehit düştü. Avrupa’dan katılmış ve 3. Kongre çalışmalarında yer almıştı. Şahadeti Botan kadınları ve halkı üzerinde yoğun etki yaptı.
Eylül-Ekim 1989:
Botan’ın Tehtareş bölgesinde gerilla mücadelesinin sorunlarını çözmek amacıyla bir toplantı yapıldı. “Tehtareş Konferansı” denen bu toplantıda Önderlik Çizgisi temelinde gerilla sorunlarının tartışılması yerine, toplantıya damgasını vuran Botan, Ebubekir, Hogir ve Şemdin Sakık gibi kişilikler kendi pratiklerini ve çeteci uygulamaları meşrulaştırmaya çalıştılar. Önder Abdullah Öcalan’ın gönderdiği başarı ödülünü Hogır’a verdiler. Önder Abdullah Öcalan, toplantı sonuçlarını öğrenince “Çeteci çizgi” olarak tanımladı ve konferansı onaylamayıp iptal etti. Bu temelde “Dörtlü çete çizgisini” ve “Avare-asi çeteciliği” eleştiren talimatlar geliştirerek gerilla içinde ideolojik öncülük mücadelesini yoğunlaştırdı. Her türlü çeteci eğilimin gerillaya dayatılan bir öncülük sapması olduğunu, bu biçimde gerillada parti öncülüğünün yok edilmek istendiğini, partinin ideolojik, politik ve örgütsel öncülüğünden kopartılarak gerillanın eşkıyalaştırılmaya çalışıldığını, bu eğilime karşı her alanda etkin partileşme çalışmalarının, eğitim ve ideolojik mücadelenin geliştirilmesi gerektiğini değerlendirdi.
25 Ocak 1990:
Önder Abdullah Öcalan’ın çocukluk arkadaşı olan Hamza(Hasan Bindal) Yoldaş, Mahsum Korkmaz Akademisi’nde çeteci eğilimin düzenlediği komplo ile şehit edildi. Cenaze törenine katılan Önder Abdullah Öcalan, söz konusu saldırının bizzat kendisini hedeflediğini değerlendirerek, parti ve gerilla içinde her türlü çeteciliğe karşı çizgi mücadelesinin daha da geliştirilip keskinleştirilmesi gerektiğini belirtti.
13 Mart 1990:
Nusaybin halkı, içlerinde Kâmuran Dündar, Hacı Abdülkerim Temel ve Merkez Komite üyeleri Süleyman Aslan ve Abdullah Avcı Yoldaşların da bulunduğu 14 gerilla cenazesine sahip çıkarak kapsamlı bir cenaze töreni yaptı. Bu durum kitlelerdeki korkuyu kırarak, başta kadınlar olmak üzere halkın sokağa çıkıp protesto eylemleri yapmasını başlattı. Halk serhildanları denen bu kitle hareketliliği köy köy, kasaba kasaba yayılarak Kürt toplumunun sömürgeci devletten kopması olan Ulusal Diriliş Devrimini gerçekleştirdi. Ulusal Diriliş Devrimi, Kürdistan’da hem demokratik ulusun, hem de Kadın Özgürlük Devriminin başlangıcı oldu.
21 Mart 1990:
Yiğit Kürt kadını Zekiye Alkan, Newroz günü Amed Surlarına çıkıp “Newroz böyle kutlanır” diyerek kendini ateşe verdi. Olayın toplum ve kadınlar üzerindeki etkisi olumlu ve büyük oldu. Önder Abdullah Öcalan bu olayı “Mazlum Doğan Direnişçiliği” olarak değerlendirdi.