HABER MERKEZİ
İçinde bulunduğumuz çağın, sistemin yaşadığı kaosun bir nedeni de ahlaki çöküntüdür. Belki en önemli nedeni budur. Bu açıdan çağımızın en temel sorunu ahlak alanından yaşanmaktadır. Hem sorunların tanımını hem de çözümünü ahlak olmadan gerçekleştirilemez. Ahlak her çağda en büyük öğretmen olma özelliğini korusa da, iyi öğrencileri gittikçe azalmaktadır.
Çünkü sistem bilinçli olarak toplumu ahlaktan uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Kapitalist modernite geliştirdiği kendi deyimi ile modern silahları ile bu uzaklaşmayı daha ustalıklı yapmaktadır. İnsanı, toplumu yalnızlaştırarak esir alıyor. İnsan tarihinden, kimliğinden, benliğinden gittikçe uzaklaşıyor. İşte bugün insanlığın vicdani kapital kazanlarda kaynatılarak, eritilerek yok edilmeye çalışıyor. Toplumun ilk kuruluş aşamasına baktığımızda, toplumsallaşmaya sağlayan ahlaktır. Şimdi ise ne kadar ahlaktan uzaklaşırsan o kadar yaşamdan koparma esas alınmaktadır. Hegemonik sistem toplum içinde spor, seks, sanat yolu ile düşünülmez hale getirilmekte ve bunu özellikle kadın ve gençlik üzerinden empoze ederek, ahlaki çöküntüyü gerçekleştirmek istemektedir. Oysaki ahlak insanı insan yapan en temel değerdir. Vazgeçilmez yaşam değeridir. Bu nedenle insanlık açısında anlamı tartışılmazdır. Çünkü toplumu var eden ve değerli kılan ahlaktır.
Ana tanrıça kültürünün temeli olan ahlak yaşamın özgür ve demokratik gelişimine yol açmış, yaşamı bu temelde güzelleştirmiştir. İnsanlar binlerce yıl boyunca ahlakın görkemli güzelliği ve gücü ile yaşadılar. Her şey ortak bir yaşam için, hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için ilkesi temel yaşam ilkesi olur. Yaşam komünal değerler etrafında dönüp durur. Her şeyde sevinç, mutluluk vardır. İnsanlar cıvıl cıvıl, insanlar insanın kurdu değildir. Biriktirme yok, paylaşım vardır. İnsanlar tüm yeteneklerini doğru ve güzel bir yaşam için seferber ederler. Kadın etrafında kenetlenmek ve kadının kendini yaşama adaması vardır. Bu nedenle kadın demek yaşam demekti. Aslında insan biraz düşündüğünde ahlakın özü ile kadının özü aynıdır. Ahlak kadın eli ile oluşurken şimdi ise en büyük çöküntü kadın alanında yaşanmaktadır. Çünkü kadın kadar toplumun temel gücü olan ahlakla bağı egemen sistem tarafından bilinçli kopartılmıştır. Kadın bu bağın tümden bırakmasa da oldukça zayıflatılmıştır. İşte kadının bu kadar güçsüzlüğünün ve düşürülüşünün nedeni bundandır.
Günümüzde en çok konuşulan bir konu olmasına rağmen pratikte yansıması zayıftır. Çünkü sistem kendisini dört araç üzerinden yapılandırarak en fazla ahlak alanına saldırmaktadır. Dincilik, cinsiyetçilik, milliyetçilik, bilimcilik silahı ile bunu gerçekleştirmektedir. Bunu yaparken de en fazla kadını var kılan değerlere saldırmakta, onları tüketmeye çalışmaktadır. Kadın şahsında toplumu sistemin denetiminde tutmayı amaçlamaktadır. Dincilikle kapitalizmi sağlamaktadır, milliyetçilikle devlet vatandaşlığını yaratma ve ırkçılığı körükleme, cinsiyetçilikle erkek egemenliğini güçlendirme ve kadını kendi egemenliği altında tutma, bilimcilikle akademik dünyayı ve gençliği etkisizleştirmeyi, sistemle bütünleşmeyi, gençliği tekniğe bağlamayı, teknikle sıradanlaşmayı ve yanı başında yaşanan sorunları görünmez hale getirmeyi hedeflemektedir. Böylece iddiasız, inançsız ve geleceği düşünmeyen mekanik bir toplum oluşturulmak istenmektendir. Terbiyeli ve ahlaklı olmak geri görülmekte, gelişmişlik düzeyi ne kadar sisteme ayak uydurursan o kadar ilericisin ölçüsünü indirgenmiştir. Hatta bazılarına göre ahlaklı olmak ahmaklık ve aptallıktır. Böylelikle ahlaki değerlerin içi boşaltılarak ve ahlaki bilinçten yoksun bırakılarak, ahlakla bağını sürdüren toplum ve insanlar bilinçli teşhir edilmektedir. Toplumda, geri-cahil, saf, aptal gibi tanımlamalarla küçük düşürülmekte ve kararlanmaktadırlar. Sistem ahlakın gücünün farkında olduğu için bu saldırılarını bilinçli geliştirip, süreklileştirmektedir.
Bugün hiçbir ahlaki kaygı taşımayan bilim en fazla dünyamızı tehdit etmektedir. Yaşaman tüm felaketlerin sorumluluğunda bu yaklaşım yatmaktadır. Bu gün kapital sermaye kendini yaygınlaştırdıkça başta doğa olmak üzere toplumu büyük zararlar vermektedir. Çünkü kapital zihniyetin temel ilkesi sadece kardır. Kendi karı içi her şey mubahtır. Teknik bu gün insanlığın hizmetinde ziyade egemenlerin hizmetinde kullanılmaktadır. Bu nedenle yaşama dair tüm oluşumlar, güzellikler tüketilmektedir. Modernite bilimi esas alarak ahlakı devre dışı bırakmış, bireycilik ve liberalizm bir marifetmiş gibi modern ölçü haline getirmiştir. Bunu temel bir silah olarak kullanmaktadır. Hâlbuki bireycilik-liberalizm sorunları daha derinleştirmektir. Toplumu nefes alamaz hala getirmektedir. En fazla da toplumsal sorunlar karşısında duyarsız, sorumsuz kılmaktadır. Adeta; “Bana karışmayan yılan bin yıl yaşasın” anlayışı hakim kılınmak istenmektedir. Tüm bu sorunları aşmak ancak güçlü bir ahlaki bilinç ve örgütlülükle mümkündür. Ahlaki ve politik toplumun inşacılara olarak bu egemen sistemin ahlaksızlığını teşhir ederek aşmayı ve özgürlük ahlakını inşa etme görevi ve sorumluluğuna sahibiz. Bu sorumluluğumuzu başarı ile yerine getirmek bizi tarih, toplum ve gelecek açısından ahlaklı kılacaktır.