HABER MERKEZİ
AKP-MHP faşizmi engel olmak amacıyla saldırılarını artırsa da, “Tecridi kıralım, faşizmi yıkalım ve Kürdistan’ı özgürleştirelim” sloganı temelindeki özgürlük eylemleri çığ gibi büyüyor ve her alana yayılıyor. Direniş öncüsü Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi bir ayını aşmış bulunuyor. TC zindanlarındaki özgürlük tutsaklarının kitlesel açlık grevi ise yarım ayını dolduruyor. Meclis’ten parti binalarına, derneklerden uygun bulunan yerlere kadar her alanda destek açlık grevleri gelişiyor. HDP İmralı tecridinin kırılması için yürütülen açlık grevlerini sahipleniyor ve yerel seçim çalışmalarıyla birleştiriyor. Kuzey Kürdistan’ın her yanı ile Türkiye metropolleri söz konusu özgürlük eylemleriyle çalkalanıyor.
İmralı işkence sisteminin kırılması ve Önder Abdullah Öcalan’ın özgür, yaşar ve çalışır koşullara kavuşması amacıyla yürütülen özgürlük eylemlerinin en erkenden geliştiği bir diğer alan ise Başurê Kürdistan oluyor. Hewlêr HDP bürosunda başlatılan açlık grevi üç haftasını doldurmuş bulunuyor. Hem Behdinan ve hem de Soran bölgesinde yurtsever Kürt insanının kalbi Bakurê Kürdistan’daki mevcut özgürlük eylemleriyle atıyor. Her kesimden insanın destek açıklamaları geliyor ve gençliğin destekleyici eylemleri yayılıyor. Öyle ki, bu durumu YNK’nin TC’den aldığı birkaç basit maddi çıkar uğruna Tevgera Azadî’yi kapatma çabaları bile gölgeleyemiyor ve de engelleyemiyor. Tersine Başur halkının TC ile bir olan tutumundan dolayı YNK’ye karşı da protesto eylemlerini yükselteceği anlaşılıyor.
Kuşkusuz her zaman olduğu gibi, şimdi de özgürlük eylemlerinin en çok yayıldığı bir saha Avrupa ve yurtdışı alanı oluyor. 1 Aralık’tan itibaren Avrupa’nın belli merkezlerinde de paralel özgürlük eylemleri başlatılmış bulunuyor. Hafta sonlarında neredeyse dünyanın dört bir yanında Kürtlerin ve dostlarının destek eylemleri gelişiyor. Kürtler ve dostları her hafta sonu dünyanın tüm merkezlerini canlandırıyor ve heyecanlı kılıyor. Açık ki Avrupa’daki eylemler daha zengin, daha renkli, daha coşkulu ve daha kitlesel oluyor. Önümüzdeki süreçte başta gençler ve kadınlar olmak üzere Avrupa’daki Kürt halkının ve dostlarının söz konusu eylem kampanyasına ağırlığını koyacağı anlaşılıyor.
Önder Abdullah Öcalan’ın özgür, yaşar ve çalışır koşullara kavuşması amacıyla eylem kampanyası başlar da Rojava halkı hiç durur mu? Özellikle de Rojavalı kadınlar evinde oturur mu? Elbette ki durmuyorlar ve evlerinde oturmuyorlar. Kadınlar ve gençler öncülüğünde Rojava halkı da tecridin kırılması, faşizmin yıkılması ve demokratik ulusun inşası amacıyla sokakları dolduruyor. Kadınlar Leyla Güven’in yaşadıklarını doğrudan hissetmek ve ona güçlü destek vermek amacıyla açlık grevleri başlatıyor. Her gün Rojava sınırını ihlal eden ve açık tehditlerde bulunan AKP-MHP faşizmine karşı açık meydan okuyor.
Konu uluslararası komploya karşı mücadele ve Önder Abdullah Öcalan’ı sahiplenmek olunca, elbette Rojhilat Kürdistan halkı da yerinde durmuyor. Nasıl ki yirmi yıl önce komploya karşı Önder Abdullah Öcalan’ı sahiplenen en güçlü serhildanı geliştirdiyse, bugün de yenilenmek istenen komploya karşı benzer bir halk mücadelesini adım adım geliştiriyor. Özellikle İran’ın birçok alanında artan baskı ve sömürüye karşı işçi ve emekçi kesimler öncülüğünde gelişen demokratik eylemlerle de söz konusu özgürlük eylemlerini birleştiriyor. Rojhilat alanının giderek en yaygın özgürlük eylemlerinin geliştiği bir alan olacağı daha şimdiden anlaşılıyor.
Elbette “Tecridi kıralım, faşizmi yıkalım ve Kürdistan’ı özgürleştirelim” direniş hamlesi sadece halk eylemleriyle sınırlı kalmıyor. Her zamanki gibi, faşizme öldürücü darbeler vurarak, Kürdistan Özgürlük Gerillası söz konusu bu hamleye de öncülük ediyor. Serhat’tan Lelikan’a, Xeregol’dan Haftanin’e kadar birçok alanda kahraman gerilla güçlerimizin muzaffer eylemleri yükseliyor. Ağır kış koşullarına rağmen, Kürdistan gerillası işgalci TC ordusuna kahredici darbeler vuruyor. Söz konusu eylemliliğin kış boyunca da süreceği ve faşist-işgalci çete sürülerine yeni darbeler vurulacağı anlaşılıyor.
Dünyanın dört bir yanındaki halklar ve tüm ezilen kesimler söz konusu eylemliliğe destek verdiği gibi, çok sayıda devrimci ve demokratik parti ve örgüt de açıklamalar yaparak veya doğrudan katılım göstererek mevcut özgürlük hamlesine destek veriyor. Daha şimdiden MLKP’li ve TKP-ML’li tutsaklar mevcut açlık grevine destek ve katılımlarını açıklamış bulunuyor. Bunun giderek Türkiye’nin tüm devrimci ve demokratik örgütlerini kapsayacağı şimdiden anlaşılıyor. Yine Kürdistan’ın dört parçasından birçok parti ve örgüt Leyla Güven öncülüğünde başlayan bu eyleme destek verdiğini açıklamış bulunuyor. Söz konusu desteğin Ortadoğu’dan tüm dünyaya yayılacağı, kadın ve gençlik örgütleri dahil devrimci ve demokratik güçleri içine alacağı açıkça görülüyor.
DTK Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde başlatılan ve giderek her tarafa yayılıp çığ gibi büyüyen mevcut özgürlük eylemliliğinin engellenemeyeceği ve AKP-MHP faşizmini yıkılışa götüreceği daha şimdiden anlaşılıyor. Bu bakımdan AKP-MHP faşizminin artık sonunun geldiği ve çöküş sürecinin hızlandığı açıkça belirtilebilir. Çünkü, söz konusu eylemlilik, AKP-MHP faşizminin baskı ve zulmünün artık ayyuka çıktığı ve toplumda çok büyük bir tepki ve öfke yarattığı bir ortamda gerçekleşmektedir. Başta Kürtler olmak üzere tüm ezilen kesimler biriktirdiği söz konusu tepki ve öfkeyi şimdi antifaşist direnişe dönüştürmektedir. Yani rüzgar eken AKP-MHP faşizmi artık fırtına biçmeye başlamıştır.
Diğer yandan, söz konusu eylem hamlesinin son derece açık, net, anlaşılır ve kabul edilir amaçları vardır. Çünkü İmralı tecridinin kırılmasını ve faşizmin yıkılarak Türkiye’ye barış ve demokrasinin gelmesini hedeflemektedir. Barış, demokrasi ve özgürlüğün İmralı tecrit ve işkence sisteminin yıkılmasına bağlı olduğunu geniş kitleler artık anlamıştır. Çünkü her türlü faşist baskı, sömürü ve terörün İmralı işkence sisteminin varlığından kaynaklandığını yaşayarak görmüştür. Bu bakımdan, Türkiye’nin barış ve demokrasisinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne bağlı olduğunu artık iyice bilince çıkarmıştır.
Belli ki bu temelde Kürdistan ve Türkiye halklarının AKP-MHP faşizmine karşı özgürlük eylemleri zafere kadar yayılarak gelişecektir. Başta HDP olmak üzere tüm demokratik güçler söz konusu antifaşist direnişi sahiplenecek ve mevcut yerel seçim süreciyle birleştirecektir. Aslında HDP ve diğer demokratik örgütler açısından söz konusu eylemlilik çok önemli bir fırsat ortaya çıkarmıştır. Zaten yerel seçim kampanyasının da çok yönlü bir antifaşist eylem kampanyası biçiminde geliştirilmesi zorunludur. HDP ve demokratik güçleri başarılı kılacak tek doğru yöntem açık ki budur. Yine özellikle Kürdistan’ın Rojava ve Başur parçalarında Kürt halkı TC işgaline karşı özgürlük direnişini giderek boyutlandıracaktır. Belli ki faşist AKP Yönetiminin artık sonu gelmektedir.
Tayyip Erdoğan Yönetiminin cambaz gibi herkesi idare etme ve Kürtlere karşı desteğini alma politikası da artık işlememektedir. İdlib politikasının sonu gelmiştir. İran Yönetimi, ABD ile yaptığı pazarlık ve ittifakların farkındadır. Nitekim BM’deki Suriye temsilcisinin TC’ye ilişkin söyledikleri son derece önemlidir ve bunun Rusya ve İran’dan kopuk olmadığı açıktır. Son AİHM kararı karşısındaki tutumu, bir süredir Avrupa ile düzeltmeye çalıştığı ilişkilerini de yeniden bozmuştur. Faşist AKP Yönetiminin ABD’ye, MHP’ye ve KDP’ye yalvararak ömrünü uzatma çabasının artık sonuna gelinmiştir. Faşist Tayyip Erdoğan diktatörlüğü artık tümüyle çökmektedir. Onu kurtarmaya ve ömrünü uzatmaya ABD, MHP ve KDP desteği yetmediği gibi, kırk ipte birden oynayan YNK desteği hiç yetmeyecektir. Önümüzdeki yakın süreç Tayyip Erdoğan diktatörlüğünün sonu olacaktır.
Kaynak: Yeni Özgür Politika/Selahattin ERDEM