HABER MERKEZİ- Hêzîl Vorîn’in Kaleminden
‘’Çocukluk hayallerime hiçbir zaman ihanet etmedim’’ diyor Önder APO.
Önderliğimiz her zaman Çocukluk hayalleri ile yaşamıştır ve onları hiçbir zaman terk etmemiştir. Her adımında sorgulayıp arayışını her zaman ve mekanda tüm koşullara ve dayatmalara karşı devam ettirmiştir.
Önderliğin en baştan itibaren en temel kaygılarından biri özgürlük kavramıdır. Önderliğimiz sürekli bir özgürlük arayışçısı olmuştur. Özgürlük arayışı çocukken annesiyle başlıyor ve köy toplumu ile devam ediyor. Sürekli var olan sistemi, aile kurumunu, sistem okullarını ve öğretmenleri, egemen zihniyeti ve insanı yutmaya çalışan yani çocukluk hayallerinden koparmaya çalışan şehirleri sorgulayıp sürekli özgürlüğü aramıştır. Bunun mutlak arayışçısı olmuştur bu nedenle Önderliğin özgürlükteki ısrarını hiçbir şey durduramamıştır. durduramıyor. Mutlak özgürlük yürüyüşünde çizilen sınırlar, örülen duvarlar, ekilen karaçalılar onu durdurmaya yetmiyor. Daha yedisin de sorgulamaya başlıyor neden Elif’in çocukluk oyunlarından koparılıp götürüldüğünü. Önderlik için hiçbir şey normal ve sıradan değildir sürekli hakikatle bağdaştırma ve bu temelde bir sorgulama vardır. Eğer hakikat de kadın da erkek de çocuksa oyundan koparılan yani yaşamdan koparılan neden kadın oluyor. Peki olması gerekene ulaşmak yani hakiki olanı yaşamak için ne yapmak gerekiyor defalarca Elif’in kapısını çalıp gel oyun oynamaya devam edelim diyor fakat Elif gelemiyor haksızlığa karşı mücadele etmek istiyor, işte o zaman başlıyor hakikat arayışı yani özgürlük arayışı. Önderlikteki özgürlük arayışı mutlaktır.
“Hala o çocuk zevkiyle devam ediyorum” diyor. Cezaevi durduramıyor, bilgi-iktidar yapıları durduramıyor, toplum olarak yaşadığımız geriliğimiz durduramıyor, yaptıklarımız-yapamadıklarımız durduramıyor. Kendisi de tüm bunlara rağmen ilk günkü isteğiyle özgürlüğü arıyor, bulup toplumsallaştırıyor. Önderlik bunu her zaman, her koşul altında yürütebilmenin formüllerini de geliştirmiş durumdadır. Bu anlamda Önderlikte durdurulamayan bir özgürlük yürüyüşü olduğunu söylüyoruz.
O süreçte var olan geleneksel Kürt geriliğini görüyor yine bunun yanında tüm gericiliği ile devre de olan devlet gericiliğini görüyor bunların her birinin kendisiyle beraber getireceği felaketleri görüyor ve başlıyor özgürlüğün yürüyüşü. Önderlik çocukluğun da nasıl ki köydeki çocukları bir çok yol yöntemle toplayıp örgütlüyorsa bu sefer 68 devrimci gençlik ile tanışmasıyla beraber yaşanan katliamlara adaletsizliğe, sınıfsallık ve cinsiyetçiliğe karşı özgürlük yolunun yoldaşlarını kendisi örgütleyip ilk adımda yoldaşını kendisi yaratıyor. Yaşanan her mücadele anı özgürlüğün tarihi bir öze dönüşün mücadele gerçekliği oluyor bizler için. Kemal Pir ve Haki Karer yoldaşlarla yürüttüğü yarım saatlik tartışma PKK’nin özü ruhu oluyor, son nefeslerine kadar yeterli oluyor bu yarım saatlik tartışma.
Peki biz ne zaman tanıştık ne zaman duyduk özgürlük kavramını ya da nerede bıraktık çocukluğun o özgür, adaletli, saf temiz duygularını. Hepimiz gerçek anlamda özgürlükle ne zaman tanıştık? Gerçekten bir özgürlük arayışçısı mıyız? Gerçek ve hakiki olanı yaşamak ve özgürlüğü tanımak için kendimize bu soruları sormamız ve gerçek bir özgürlük arayışçısı olmamız gerekiyor. Önderliğin mücadeleye başladığı ilk süreçler de hiçbir imkan ve koşul olmamasına rağmen derin bir ümitsizliğin olduğu dönem de yaşlı biri bu çabayı görerek “Kürtler, kuru ağaçtır sen canlandıramazsın” diyor. Fakat Önderliğimiz aldığı ilk toplantı da Kürdistan sömürgedir deyip canlandırmaya başlıyor o kurumuş ağacı. Önderliğimiz bunu söylediğin de Kürdistan’ın bu durumu karşısın da baygınlık geçiriyor. Bu var olan durumu en içten duygularla nasıl hissetmekle alakalıdır. Hiçbir yerde ne Kürt ne de Kürdistan kelimeleri ile karşılaşmıyorlar böyle koşullar da başlıyor ilk adımlar. Kemal Pir ve Hakî Karer arkadaşlar dil bilmemelerine rağmen ilk Kürdistan alanın da çalışmaya başlıyorlar. Katliamlardan geçmiş kimliksizleştirilen bir halkın ihtiyacı olan maneviyatı veriyorlar. Bunu özgür amaç ve düşüncenin yarattığı özgür duruşla yapıyorlar. Kuşkusuz bu halkın tüm değerlerine saygı duymak ve korumakla gerçekleşir bu nedenle halk bizler Apocular’ın nasıl yaşadıklarına bakıyoruz diyor. Önderliğimizin yaratmış olduğu yoldaşlık bağlarının özü fedailiktir, bu nedenle her Apocu bir lokma bir hırka felsefesi ile dervişce yaşar. Hiç kimsenin dinlemediği bir halkı dinlemek ve çözüm gücü olmaktır Apoculuk. Önderliğimiz sürekli çözüm gücü olmuştur. Kürt halkı direniş tarihini tanımış, parti sahibi ordu sahibi olmuş ve şimdi tüm Ortadoğu ve dünya halklarına öncülük yaparak zafer de ısrar etme pozisyonundadır. Bunların hepsi Önderliğimizin vermiş olduğu eşi benzeri olmayan emeği sonucunda açığa çıkan bir gerçeklik kimlikleşmedir. Köleleştirilmiş bir halkı tekrardan diriltmek ve kimlik sahibi kılmak bilinçlendirmek bunları ele aldığımız zaman Önderliğimizin ben iğne ile kuyu kazdım değerlendirmesindeki çarpıcı gerçeklik kendimizi var olan hakikat karşısında özellikle gençler olarak derin bir sorgulamadan geçmemizi kaçınılmaz kılmaktadır.
Önderliğimizin özgürlük mücadelesi ve bu mücadelenin evrenselleşmesi var olan kapitalist sistemin köleliğinin ölümüdür. Bu nedenle sistem 9 Ekim 1998 uluslararası komplo saldırısıyla Önder APO’dan tüm bunların intikamını almak istedi. Kürdistan’da yakılan ışığı söndürerek küresel düzeyde ortaya çıkartılan aydınlığı yeniden karartmaya çalıştılar. Oluşturacakları karanlık ortamda bin bir türlü yalan söyleyerek, insanlık üzerindeki kapitalist baskı, sömürü ve yağma düzenlerini daha uzun süre devam ettirmeyi arzu ettiler. Bu nedenle Özel bir işkence ve cezaevi olan İmralı Adasını oluşturdular 9 ekim 1998 uluslararası komplo ile 15 şubat 1999’da Önderliğimizi fiziki olarak bizlerden kopardılar. Yaratmış oldukları bu işkence ve izolasyon merkezi ile Önderliğimizi başlattığı Hakikat Devrimi’ni durdurabileceklerini hesap ediyorlardı, fakat Önderliğimiz Özgürlük arayışçılığının üçüncü doğumunu burada gerçekleştirdi. Bir doğum olarak ele aldı ve hiçbir tarihte eşi ve benzeri olmayan bir direnişin sahibi oldu ve 26 yıldır bu direnişi aralıksız ve nefes nefese bir mücadele ile sürdürmekte ve en büyük savaşı Önderliğimiz İmralı’da vermektedir.
Önderlik 50 yılı aşkındır bu devletle uğraşarak, kapitalist sistemle mücadele ederek, özgürlük arayışını toplumsal özgürlük mücadelesine dönüştürerek mevcut toplumsal geriliğe karşı bir duruş sergiliyor. Bu arayış cezaevi süreciyle de devam etti. Önder APO, İmralı mücadelesinde beş bin yıllık erkek egemen iktidar ve devlet sistemi ile beş yüz yıllık kapitalist modernite sistemini yargılayıp mahkûm etti. Demokratik uygarlık tarihini yazarak ve demokratik modernite sistemini geliştirerek, tarihsel toplum hakikatini yeniden tanımlayıp iktidar ve devlet sistemine karşı alternatif özgür yaşam ve demokratik yönetim sistemini formüle etti. Hiyerarşiden bu yana oluşan ataerkil sistemi ve erkek egemen zihniyet ve siyaseti yargılayarak Kadın Özgürlük Devrimi’ni başlattı ve kadın özgürlüğüne ve toplumsal ekolojiye dayalı özgür ve demokratik toplumu tanımladı. Bütün bunlarla Kürdistan’da başlattığı aydınlanmayı Ortadoğu’ya ve tüm dünyaya yayarak, başta Kürtler, kadınlar ve gençler olmak üzere tüm işçi ve emekçileri, Türkiye ve Ortadoğu halklarını ve tüm insanlığı aydınlattı. Bir zihniyet ve yaşam tarzı devrimi olan Hakikat Devrimi’ni başlattı.
Önder APO İmralı’da tüm toplumu özgürlük anlayışıyla oluşturacak Demokratik Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü paradigmayı yarattı. Apocu özgür yaşam hakikati tüm kadınlar ve gençlerle, tüm insanlıkla buluşmuştur. Demokratik Modernite Kuramı yayılmakta, Jin Jiyan Azadi sloganıyla yürüyen Kadın Özgürlük Devrimi bütün ezilenlere umut olmaktadır. Önderliğimizin demokratik modernite kuramı bugün Rojava devrimi ile bedenleşip 13 yılını tamamlamaktadır. Rojava devrimi tüm özgürlük arayışçıları için bir model olup somutlaşmış ve özgülük mücadelesi yürütülmektedir. Herkes, her kesim kendini aradığı zaman kendini Önder APO’da görmektedir. Bunları durdurmanın, zayıflatmanın, engellemenin ve yok etmenin artık imkânı yoktur. Bu nedenle, faşist-soykırımcı ve hain katiller döktükleri kanda boğulacaklardır. Ve bu özgürlük savaşın da rolünü oynayacak öncü güç gençliktir. Çünkü kimliğinin verdiği gerçeklik nedeniyle gençlik savaş meydanına ilk inendir. Bu nedenle şu an yürütülmekte olan şavaşın merkezi İmralı’dır. Gençlik olarak o savaşı İmralı’dan çıkarıp Önderliğin elini her zamankinden daha fazla güçlendirip Önder APO’nun fiziki özgürlüğünü gençliğin öncülük misyonu ile vereceği özgürlük savaşı sağlayacaktır. Bu özgürlük savaşını vermenin yol ve yöntemlerini Önderliğimizin İmralı’da tüm imkansızlık ve ağır işkenceler altında yazmış olduğu toplumun yeni hayat damarı olan Demokratik Toplum Manifestosu’nda buluyoruz. Önder APO bizlere kitaplarım nerde ise ben ordayım dedi. Bu nedenle özgürlüğün Önderliği olan Önder APO ile ile beraber olmak, beraber özgür nefes almak ve doğru temellerde bir özeleştirinin sahibi olabilmek, Öndeliğimizin yaratmış olduğu fedai ruhla özgür bir yaşam için Şehit olmuş binlerce kahramanımıza layık bir yaşamın inşa gücü olan biz gençler sürekli Önderliğin özgürlük ideolojisi ile beslenip kapitalist sistemi yerle bir edeceğiz. Bunun temelleri gerçekleştirmenin yolu özgür yaşamı amaç edinip, Önderlik paradigmasını tanıyıp, derinleşi uygulamak ile gerçekleşecektir.”