HABER MERKEZİ
Kapitalist modernite sistemi en çok gençlerden, gençlikten korkmaktadır. Bir toplumda gençlik bilinçli ve örgütlü oldu mu karşısında hiçbir iktidar duramaz. Halkın en dinamik, fedakar ve idealist kesimini gençlik oluşturmaktadır. Bu ruh ve dinamizm, bilinçle buluştuğunda ve örgütlendiğinde devrimsel gelişmelere yol açar. Tüm iktidarlar bunu bildiğinden dolayı en başta gençliği hedeflemektedir. Gençliğin bilinçlenmemesi ve örgütlenmemesi için her yola başvurmaktadır. Gençliğin bir kesimini okul ve üniversite yoluyla kendi hizmetine almakta, kendi memuru haline getirerek köleleştirmektedir. Kimi kesimi uyuşturucu, fuhuş gibi yöntemlerle her türlü yozlaşmanın içine çekmektedir. Kimisini dini duygular üzerinden etkisizleştirmektedir.
Bütün bu yöntemlerin amacı gençlerin devrimci mücadeleyle buluşmasını engellemektir. Yeter ki, bilinçlenmesin, kendi farkına varmasın ve örgütlü mücadeleye akmasın. Onun dışında ne yaparsa yapsın devlet için çok önemli değildir. Toplum düşmanı olan sistemin polisi bunu gençlere açıkça söylemektedir. Hatta bu kirli işleri yapmaya özendirmekte, öncülük etmekte, her türlü desteği vermektedir. Bu yol ve yöntemlerle gençliğin enerjisi, dinamizmi, idealist arayışları bitirilmekte ve çürütülmektedir. Bu yola giren bir genç hem biyolojik sağlık olarak hem de ruhi ve manevi olarak tükenmeye başlamaktadır.
Sistem gençlikten bu kadar korkarken, gençler kendi gücünün ne kadar farkındadır? Açık ki, başta metropollerde bulunan gençlik olmak üzere kendi gücünün farkında olma zayıftır. Kendine güvensizlik, inançsızlık, manevi boşluk, geleceğinden umutsuzluk bizzat düşman tarafından gençliğe aşılanmaya çalışılmaktadır. Toplum dışı bir bireycilik özgürlük olarak belletilmekte, bireysel arayışlar kurtuluş yolu olarak algılatılmaktadır. Sanattan sanal aleme, modadan zengin olma hayallerine kadar sonuna kadar liberal bireycilik geliştirilmektedir. Ulaşamayacağı yaşam alanlarına özenti her zaman canlı tutulmaktadır. Ağzına çalınan bir parmak bal ile sahte yaşam rüyalarına yatırılmaktadır.
Devlet, gençliği ne sistemden kopacak kadar baskılamakta, ne de özgür ve onurluca yaşayabileceği bir yaşam imkanı tanımaktadır. Gençliği iki derede bir arada tutarak etkisiz hale getirmektedir. Gençlik enerjisinin açığa çıkması ve gençlerin birbiriyle buluşması iktidarın korkulu rüyasıdır. Bu nedenle her gün yoğun bir özel ve psikolojik savaşla gençliği adeta bombardıman altında tutmaktadır.
Toplumdan kopuk ne bir bireyselleşme ne özgürlük ne de insanlaşma mümkündür. İnsan en başta halkıyla, dili ve kültürüyle, ahlakıyla insandır. Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin zafere doğru gittiği böylesi bir süreçte, bir Kürt genci için bu çok daha belirleyecidir. Halkın bu faşist devlet tarafından soykırıma tabi tutulacak ama bundan bihaber yaşayacaksın!
Düşman her gün halkının kazanımlarına saldıracak, halkını Efrîn, Şengal ve Rojava’nın diğer yerlerinde olduğu gibi yerinden, toprağından edecek, ama sen hayal dünyalarında yaşayacaksın!
Düşmanın toplumunla her türlü kirli yöntemlerle oynayacak, çocuklarına, kadınlarına tecavüzü bir politika dahilinde geliştirecek, ama sen rahat bir yemek yiyeceksin!
İnsanlığa beşiklik eden dünyanın en güzel ve bereketli coğrafyalarından biri olan Kürdistan işgal edilecek, faşizmin ayakları altında çiğnenecek, sırtlan ve çakalların ulumaları etrafı kuşatacak ve sen rahat bir uyku çekeceksin!
Bu mümkün müdür?
Halkına karşı sorumsuz ve duyarsız yaşayanın ne bu dünyada ne de öbür dünyada yeri olabilir. Hz. Ali de “Zulmün olduğu yerde suskun kalan dilsiz iblistir” dememiş midir? Kimlik, kişilik ve ahlak sahibi olmak gerçeklere gözünü kapatmakla olmaz. Toplumsal koşulların dayattığı görevleri büyük bir dirayetle karşılamakla olur. Ucuzundan bir yaşam asalakların işi olabilir. Yaşama ilkesizce ve kölece sarılmak korkaklara, ödleklere hastır. Düşman senin diline bile tahammül etmiyor, Kürtçe bir tabelaya bile sisteminde yer vermiyorsa hangi normal bir yaşamdan bahsedilebilir?
Özgürlükten mahrum bırakılanların kaybedecekleri bir şeyleri yoktur, ama kazanacakları büyük, anlamlı ve özgür bir yaşam vardır. Sırf ölmemek için yaşayanlar her gün ölürler fakat ölümün üzerine cesaretle gidenler ise özgür bir yaşamı hak ederler. Bunları en başta gençler hayal eder ve bu idealler uğruna kavgaya girerler.
Önderliğimiz kadınla birlikte topluma ve devrime öncülük etme görev, rol ve misyonunu gençliğe vermiştir. Önderlik PKK’nin çıkışını da bir gençlik çıkışı olarak tanımlamıştır. Bu nedenle “Genç başladık, genç başaracağız” demiştir. Dünyada birçok devrimi bir avuç genç başlatmış ve milyonlara mal ederek başarıya götürmüştür. PKK öncülüğündeki Kürdistan Özgürlük Mücadelesi hep gençliğin ruhu ve dinamizmini kendine tarz olarak esas almıştır. Bu ruh APOCU ruh olarak ifadesini bulmuştur. Gençliğe bu umut ve inançla yola çıkan Önderliğimiz, 21 yıldır İmralı işkence sisteminde tutulmaktadır. Bu durum tek başına bir halkın gençliği için büyük isyan ve mücadele gerekçesidir.
Halkımız dört parça Kürdistan’da sömürgeci devletlerin zulmüne karşı direnmektedir. Ölüm kalım mücadelesi vermektedir. Kürdistan’da yükselen acıların ve anaların çığlıkları kadar direnişin slogan ve haykırışları da dünyayı kaplamaktadır. Öyle ki, sömürgeci faşist Türk devletinin Rojava’yı işgal saldırısı karşısında bütün dünya ayağa kalkmıştır. İnsanlığın vicdanı dirilişe geçmiş ve Rojava etrafında kenetlenmiştir. Dünyanın her yerinde sömürgeci devletin işgalini protesto ve Rojava ile dayanışma eylemleri geliştirilmiştir.
Dünyada insanım diyen herkesin yüreği halkımızla birlikte atarken, sen bir Kürt genci olarak nasıl duyarsız kalabilirsin? Bunu en başta kendine layık görmeyeceğin ve kabul etmeyeceğin açıktır. Bu halk direniyor ve mutlaka ama mutlaka özgürlüğüne kavuşacaktır. Hiçbir güç Kürt halkını artık özgürlüğünden mahrum bir yaşama mahkûm edemez.
Bu onurlu mücadelede yerini alanlar özgür yarınlarda da alnı açık, başı dik bir şekilde halkının içinde yerini alacaktır. Günü birlik yaşayan, bireysel kaygı ve korkularının esiri olanlar, sırtını halkına verip bireysel hayallerinin içinde kaybolanlar, güdülerinin tatmini sınırında yaşayanlar yarın halkının yüzüne bakamayacak, başını yerden kaldıramayacaktır. Yaşam günlük maddi tatminden ibaret değildir. Hiçbir maddi doyum, zevk vb. maneviyatın yerini tutamaz. Bireyciliğin kör kuyusu hiçbir maddiyatla doldurulamaz.
Kürdistan Özgürlük Mücadelesi zafere doğru gitmektedir. Bu mücadelede yerini almak her Kürt gencinin hem bir görevi ve sorumluluğu, hem de onurlu bir yaşamın gereğidir. Düşmanını tanımak kadar kendi bilincine varan her genç harekete geçmelidir. Örgütlenmeli ve mücadele etmelidir. Bulunduğu her alanda çevresini de bilinçlendirip örgütlemelidir. Faşizme karşı sürekli bir eylem içinde olmalıdır. Bulunduğu her alanı düşman için cehenneme çevirmelidir. Örgütlü iki insan bile düşmana büyük darbeler vurabilir. En önemlisi de akın akın gerilla saflarına katılmalıdır. Düşmanı daha büyük vurmak için gerilla savaşında yerini almalıdır.
Düşmanın azgın saldırıları, gücünden değil, zayıflığından kaynaklanmaktadır. Sömürgeci Türk ordusunun gerilla karşısında savaşma cesaret ve iradesi kesinlikle bitmiştir. Devlet savaşı teknik gücüne ve psikolojik savaşa dayanarak sürdürmeye çalışmaktadır. Kayıplarını, ölümlerini gizleyerek, sahte zaferlerini allayıp pullayarak toplumu kandırmaya çalışmaktadır. Ama her geçen gün zayıflayan ve iflasa doğru giden düşmanın kendisidir. Kazanan ve daha büyük zaferlere imzasını atacak olan gerilla ve devrimci halk savaşımız olacaktır.
Bu bilinçle, halkımıza ölümden öteye bir şey sunmayan faşist TC devletine karşı en ileri cephede mücadeleye katılmak için özgürlük saflarına!
HAYRİ ENGİN