BEHDİNAN – Kadınların hem kadın özgürlüğüne karşı olan tüm yapı ve zihniyetlerle mücadele etmeleri hem de kendi yaşamlarında ve mücadele tarzlarında köklü değişimler yapma kararlılığı içinde olmalarının önemini vurgulayan PAJK Koordinasyon Üyesi Raperîn Munzur, “Kadınlar değişmesini istediği şeyler uğruna mücadele etme kararlılığı içinde, özgürlük konusunda iddialı ve cesaretli olmalıdır. Buna kilitlenmeli, bunun öncüsü olma rolünü üstlenmeli” dedi.
PAJK Koordinasyon Üyesi Raperîn Munzur, ANF’nin sorularını yanıtladı.
Kürt Kadın Hareketi, Kürdistan ve yurt dışı alanlarında “Değişim Ve Özgürlük İçin Sen De Ayağa Kalk” adıyla hamle başlattı. “Değişim ve özgürlük”le hedeflenen nedir?
Kadınların değişime ve özgürlüğe dair talepleri yeni değil. Her dönem kadın mücadelesinin merkezinde mevcut durumun değişimi ve kadınların özgürleşmesi talebi oldu. Bu talep ve slogan, en genel ifade olsa da her dönemin realitesi içinde farklı içerikler kazanıyor. Yine her dönem kadınların yaşadığı sorunlarla bağlantılı olarak özgürlük istemi belli talepler üzerinden gelişiyor. Seçme-seçilme hakkından kendi bedeni üzerinde söz sahibi olmaya kadar birçok talebi içeriyor. Günümüzde ise kadınların karşı karşıya kaldığı temel sorunlar, kadın özgürlüğü önündeki temel engeller, mücadele konusu yapılmalı. Hamlenin hedefi budur.
SİSTEM DEĞİŞİMİ HEDEFLENMELİ
Kadınların özgürlük mücadelesinin temelinde her zaman mevcut sistemin, ataerkilliğin, devletin, iktidarın, hiyerarşinin, toplumsal cinsiyetçiliğin, kadın üzerindeki baskının, şiddetin ve her türlü erkek egemenliğinin, erkek aklı ile oluşturulmuş tüm yapıların değişmesi olmalı. Kadın özgürlüğü ile toplumsal özgürlük kopmaz biçimde birbirine bağlıdır ve tüm bunların sorgulanması, aşılması veya değişimi ile özgürlüğün yolu açılır. O nedenle kadınların değişmesini istediği şeyleri doğru belirlemeleri, buna karşı keskin mücadele yürütmeleri önemli.
MÜCADELE TARZINDA DA KÖKLÜ DEĞİŞİM
Kadınlar, değişim derken hem kadın özgürlüğüne karşı olan tüm yapı ve zihniyetlerle mücadele etmeli hem de kendi yaşamlarında ve mücadele tarzlarında köklü değişimler yapma kararlılığı içinde olmalıdır. Özgürlük karşıtı tüm yapılar ile birlikte kadının kendisi de değişmeli. Bu hamle aynı zamanda kadın için özgür, aktif, irade sahibi ve değişim yaratacak güç olma hamlesine dönüştürülmeli. Kadınlar değişmesini istediği şeyler uğruna mücadele etme kararlılığı içinde, özgürlük konusunda iddialı ve cesaretli olmalıdır. Buna kilitlenmeli, bunun öncüsü olma rolünü üstlenmeli.
KORKULARA YENİK DÜŞÜLMEMELİ
Mesela faşizm karşısındaki bu sessizlik ve korkularına yenik düşme, boyun eğme hali değişmeli. Erkeğe bağımlı; malı mülkü, eşi, sevgilisi, eki olmayı kabullenmemeli. Toplumda kadına biçilen rollere göre kendini ele alma, kendine sınırlar belirleme, hayal ve ütopyalarına göre yaşayamama halinden sıyrılmalı; bunlar uğruna mücadele iddiası gelişmeli. Özgürlük, sorumluluk ve mücadele gerektiriyor.
KADINLARIN SORUNLARI ORTAKTIR
Tüm kadınların nerede olursa olsun sorunları aynıdır; mağduriyetleri, acıları, zorlanmalar ortaktır. Günümüzün bu korkunç savaş gerçeği içinde en çok zorlanan; ekonomik, siyasi, toplumsal alandaki krizlerin yükünü en çok taşıyanlar kadınlardır. Bozulmuş, şiddet ve savaş sarmalındaki toplumda yükselen erkek şiddetinin mağduru kadınlardır. Kadın katliamları neredeyse sıradan bir haber durumuna dönüşüp normalleştiriliyor. Bunların değişimi için kadınların ortak eylemlilik içinde olması, hep birlikte ayağa kalkması ve kitlesel bir güç olarak karşı durması gerekiyor.
MÜCADELEYE ASILMAK ZORUNDAYIZ
21. yüzyıl kadın yüzyılı olacak, diyoruz. Kadın özgürlüğünü, kadın devrimini yaratma hedefiyle bu mücadeleye asılmak zorundayız. Geçen yüzyılların sınıf çelişkilerine dayalı toplumsal mücadeleleri, iktidarcı ve erkek egemenlikli zihniyetten kopmamış yapılarının özgürlük getiremediği görüldü. Toplumsal ve bireysel özgürlüklerin, kadın özgürlüğüne dayalı gelişeceği ortaya çıktı. Tarihin en temel ve ilk sömürgesi olan kadının konumu ve durumunun değişimi ile gerçek özgürlük gelişebilir. Kapitalist sistem ve ulus devlet yapıları ile ona dayalı gelişen kurumlaşmalar, kadın özgürlüğünün gelişmesi için mücadele edilmesi gereken yapılardır.
Bu hamle kapsamında alanlarda gelişen eylem ve çalışmaları nasıl buluyorsunuz?
Kürt Kadın Hareketi öncülüğünde birçok alanda açıklamalar yapıldı, kadınlar öncülüğünde birçok eylemler gelişti. Hamlenin amacını ve sloganını dillendirmede bir yetersizlik var. Başûr ve Rojava’daki kadın hareketleri, işgal saldırılarına karşı durmayı ve buna dönük mücadeleyi gündemleştirdi. Bu kapsamda tüm eylemlerde öncülük yapıyorlar. Analarımız, genç kadınlarımız hep öndeler. Kadınların kendi öncülüklerini daha görünür kılma; kendi sloganlarını, taleplerini daha açık haykırmak gibi bir sorunları var. Değişim ve özgürlük taleplerini daha somut ifade etmeleri gerekiyor. Gelişen mücadelenin merkezine kadın öncülüğünü oturtmak gerekli. Birçok farklı eylemin temel bir slogan altına gelişmesi ve bu hamlesel sürecin bir parçası olarak ele alınması önemli. Yine her kesimden kadının bu sürece katılmasını sağlamak da önemli, çünkü kadınların sorunları ve özgürlük talepleri ortaktır, diyoruz.
SÖMÜRGECİ DEVLET VE REJİMİ
Türkiye ve Başûrê Kurdistan’da kadınların özgürlüğü önündeki temel engel ve karşısında mücadele edilmesi gereken güç AKP-MHP faşist rejimidir. Soykırımcı, sömürgeci Türk devletidir. Erdoğan faşizmidir. Bu faşizmle bağlantılı olarak uygulamada olan antidemokratik yasalar, devlet-polis şiddeti, halklar-topluluklar ve kadın-erkek arasında yaratılan düşmanlaştırmadır. Her gün kadın katliamlarını gerçekleştiren kışkırtılmış erkekliktir. Feodal-namus vb şekilde adlandırılan erkek mülkiyetçiliğine dayalı geleneklerdir. AKP rejiminin önünü açtığı çocuk yaştaki evlilikler, oluşturulmaya çalışılan klasik aile ve kadın modeline karşı durmak, buna yol açan yasalarla mücadele, siyasi alandaki kadın temsiliyetine karşı gelişen saldırılar karşısında mücadele olmalıdır. Kadının nesneleştirilmesine, cinsel obje kılınmasına, kadın kimliğinin ortadan kaldırılmasına dayalı her türlü saldırı ve kapitalist kültürün dayatmaları, esas mücadele konularıdır. Kadın şahsında sembolleşen halkların kültürel varlığına dönük gelişen saldırılara karşı durmak ve bu soykırım politikası ile mücadele etmek özgürlük talebidir.
SOSYAL VE SİYASAL ÖRGÜTLENME
Başûr ve Rojhilat’ta kadın katliamları, baskılar karşısında kadınların kendilerini yakmaları, feodal gelenekler ve erkek egemenlikli baskılar karşısında yaşadıkları zorlanmalar, sıkışmalar ciddidir. Kadın özgürleşmesine dayalı toplumsal değişim, özgür yaşamın oluşturulması temel mücadele konusudur. Rojava’da kadın özgürlük paradigmasına dayalı yeni bir yaşam inşa edilmeye çalışılıyor. Bu sistem, Türk devletinin sürekli tehdit ve saldırısı altındadır. Bu anlamda kadınların özgür yaşamlarını oluşturma mücadelesi, işgal saldırılarına karşı durmak kadar kendi sosyal ve siyasal yaşamlarını örgütlemelerinden geçiyor. Bu mücadeleye dönem açısından hamlesel düzeyde yaklaşmak, örgütlenmesi ve eylemi içinde olmak önemlidir. Kadınlar, askeri işgal ve savaş karşıtı mücadele kadar, yaşamında köklü-devrimsel değişimler yaratacak bir örgütlenmeyi geliştirmeli. Kadın özgürlüğünü stratejik ele alıp gündemleştirmek ve kalıcı değişimlerin yolunu açmak, özellikle bunu tüm halklardan kadınların ortak mücadelesi şeklinde geliştirmeli.
KADINLAR HEP MÜCADELE İÇİNDEYDİ
21. yüzyıl, kadın özgürlük yüzyılı olacak, diyorsunuz, bunu hangi argümanlara dayandırıyorsunuz, kadınların bu yüzyılda yaşadıkları sorunlar ve buna karşı mücadelesi neyi hedefliyor?
Kadınların özgürlük mücadelesi, ataerkil sistem tarafından kadının yaşam dışına itilmesi, tüm haklarının gaspı ve toplumun özgürlüklerinin elinden alınmasıyla başabaş yürüdü. Tarihte kadınların hep mücadele içinde olduklarını bilmek gerekiyor. Tüm toplumsal mücadelelerde kadınlar özgürlük için canla başla savaştı. 19 ve 20. yüzyıl sınıfların çatışması ve kapitalizme karşı ezilenlerin toplu mücadelelerine sahne oldu. Ortaçağ tarikatlar, mezhepler ve komünal hareketler ile egemen sisteme karşı direnişlerin de dönemidir. İnsanlığın mücadele deneyimleri, oluşan birikim, ezilenler adına da bilinç yarattı. Sistemin temelini tanıma ve anlama, toplumsal sorunların kaynağını tespit etme anlamında ezilenlerde ortaya çıkan bilinç, artık bazı gerçekleri daha görünür kıldı. Bunda özelde kadınların mücadelesi ve kimlik arayışı önemlidir. Kadınlar, kendi hakları, kimlikleri, özgürlükleri adına savaşırken önlerinde duran engelleri, sistemin gerçeğini, erkek egemenliğini derinden tahlil etme şansına sahiptir. Toplumsal sorunların kadın sorunuyla bağlarını görünür kıldılar. Aslolanın, devlet-iktidar ve sınıf karşıtlığı olmak olduğu netleşti. Bu anlamda uygarlığın gelişimi, kadının egemenlik altına alınması tarihidir.
KADIN ÖZGÜRLÜĞÜ, TOPLUMUN ÖZGÜRLÜĞÜDÜR
Egemenlik, kadınların köleleştirilmesine dayalı olarak gelişti, tüm egemenlikler bunun üzerinden yükseldi. Günümüzde de hem en ezilen hem de sistemin yürütülmesinde kullanılan en temel güçtür. Bu nedenle kadınların özgürlüğünü kazanması, toplumun özgürleşmesi demektir. Kadınlar hem teorik olarak hem de pratik mücadele deneyimleri sonucunda şunu anladı; aslolan kadın erkek eşitliğine ve özgürlüğüne dayalı devletsiz, iktidarsız ve sınıfsız toplumu yaratmaktır. Kadınların ortaya çıkan bu birikimine dayalı olarak 21. yüzyıl cins çelişkisinin dorukta yaşanacağı, özgürlük temelinde kadınların mücadelesinin sonucu belirleyeceği zaman olacaktır.
ÇATIŞMA, KADIN DEVRİMİYLE SONUÇLANACAK
Özelde son yıllarda kadınların kitlesel eylemleri, özgürlük talepleri, yine toplumsal mücadelelerdeki rolleri daha görünür oldu. Yani içinde olduğumuz zaman, değişim ve özgürlük zamanıdır. Bu yüzyıl kapitalizmin kadını düşürdüğü durum, yarattığı kadın gerçeği ile sistemini sürdürme çabasına karşı kendi kimliğiyle insanlık onuruna sahip çıkarak mücadele etmenin gereğine inanmış kadınların çatışmasının yüzyılıdır. Bu çatışma, kadın devrimiyle sonuçlanacaktır. Kadın devrimi tüm devrimlerin temeli olacaktır. Kürdistan ve Ortadoğu’da yaşanan savaşta çözüm gücü olmak kadar dünyada toplumsal özgürlüğün gelişmesinde öncü rol oynayacaktır.
İŞGAL VE İÇERİDEN TASFİYE
Başûrê Kurdistan topraklarına karşı işgal saldırıları ve buna karşı büyük bir direniş var. Türk devleti bu saldırılarla neyi amaçlıyor?
Türk devleti, her yerde Kürt katliamını ve tümden teslimiyetini amaçlıyor. Kürtlerin yaşadığı her yere saldırı pozisyonundadır. Bakur’da zaten koyu bir faşizm yürürlükte. Rojava’yı her gün tehdit ediyor, bir bölümü işgal altında. Başûr topraklarını da sömürge alanına dönüştürmüş durumda. Xakurkê hattında saldırılarını geliştirdi, şimdi Heftenîn’de yoğun operasyonlar sürüyor. Gerilla, DAİŞ’ten sonra Türk devletine karşı da Başûr’u savunuyor. Olağanüstü bir direniş sürüyor. Başûr, zaten hem siyasi hem de ekonomik olarak Türkiye’nin sömürgesine dönüşmüş. Askeri olarak da işgal gün geçtikçe gelişiyor. Ne Irak ne de Federe Kürdistan yönetimi işgale karşı ses çıkarıyor. Destek ve zımni kabul olmazsa Türk devletinin, başka bir ülkenin topraklarını böyle kalbura dönüştürme gücü olmazdı.
Özgür, kendi öz gücüyle yaşayan, irade olan Kürtlüğü asla kabul etmeme kararlılığındalar. Geleneksel ihanetçi çizgiyi devrede tutarak Kürt halkının mücadelesini içerden tasfiye etmek istiyorlar. Bu işgal operasyonları ile PKK’nin bitirilip KDP ve YNK’ye alan açılacağını düşünenler büyük bir gaflet içindeler.
Türk devletinin sömürgecilik siyaseti biliniyor. Elbette en büyük tehdit olarak PKK’yi ortadan kaldırmak temel hedefleridir, ancak PKK’nin böyle askeri saldırılarla bitirilemeyeceğini 40 yıllık savaş gösterdi. Temel amaçları, bu fırsatı değerlendirerek sınırlarını genişletmek, sömürgeci politikalarını pratikleştirmektir. Başûr’un işgali de Türk devletinin yeni Osmanlıcılık hayallerinin bir parçasıdır. Türk devleti, 3. Dünya Savaşı’nın yarattığı kaos ve koşullardan faydalanarak sınırlarını genişletmeye çalışıyor.
KÜRTLERİN ÇIKARLARI İÇİN STRATEJİK YAKLAŞIM
Biz her şeye rağmen rağmen Kürt halkının birbirine karşı savaşmaması, egemen ve sömürgeci devletlerin çıkarlarına hizmet edecek bir duruma gelinmemesi için çabalıyoruz. Herkes Kürtler arası bir savaştan çıkar sağlamaya çalışacaktır. Buna alet olmamak lazım. Kürt halkının çıkarları konusunda stratejik yaklaşıyoruz. Halkımızın özgürlülüğünü hiçbir çıkara, güncel politikalara kurban etmeyiz. Tüm partiler, egemenlikler, dönemsel siyasetler geçicidir. Kalıcı olan bir halkın özgürlüğü, kendi varlığını koruması ve sürdürmesidir. Zaten halkımız da pêşmergenin kendisi de böyle bir savaşa girmek istemiyor, PKK karşıtı bu faaliyetlere son derece tepkilidir.
Kürtler birlik olurlarsa 3. Dünya Savaşı’ndan büyük bir güç kazanarak, bağımsızlıklarını, özgürlüklerini kazanarak çıkacaklar. İki dünya savaşında parçalanmış ve özgürlüklerini yitirmiş olan Kürtlerin, 3. Dünya Savaşından özgürlüklerini yaratma imkanı var. Federe Kürdistan yönetimi, şumu bu şansı yok etmeye çalışıyor.
BAŞÛR’DAKİ KÜRT KADINI DA GÜÇLÜDÜR
Kürt kadınların, Başûr’daki işgale karşı tutumu nasıldır, daha fazla neler yapılabilir?
İşgale karşı mücadelede kadınların rolü önemlidir. “Değişim ve özgürlük” deniliyorsa işte bunun tam zamanıdır. En başta işgalciliğe, soykırımcılığa, erkek aklı ve zihniyetinin ürünü olan savaşa, şiddete, erkek ideolojisi olan milliyetçiliğe, aileciliğe, aşiretçi çıkarlara karşı durmanın, kadın özgürlüğü, toplum özgürlüğü adına mücadelede öncülük yapmanın zamanıdır. Kürt kadınları, Başûr’da barış için işgale karşı mücadele kararlığını ilan ettiler. Bunu hamlesel düzeyde ele alacaklarını söylediler.
Kürt kadınları, heryerde katliamcı güçlere karşı cesurca savaştı. Başûr, Şengal ve Rojava’da DAİŞ’e kaybettirdiler. Kadınların siyasette de etkin olup savaşın ve işgalin önüne geçecek güçleri vardır. Kadın gerillalar savaşıyor, işgale karşı direniyor. Başûr cephesinden de kendi topraklarını korumak, işgali durdurmak için mücadeleyi yükseltmek gereklidir. Erkek egemenlikli siyaset ve aile, aşiret, parti çıkarlarının ötesinde bir halkın çıkarlarını düşünerek mevcut siyasete karşı çıkmak, buna karşı mücadele geliştirmekte kadınların rol oynaması gerekir. Kürt partileri içinde de güç sahibi kadınlar vardır. Mevcut işbirlikçi, egemenlikli siyasete tabi olmak zorunda değiller. Bu anlamda kadınların birliği ve işgal karşısında mücadelesi değişim yaratacaktır.
KADIN İRADESİNİN GELİŞMESİNE DE SALDIRI
Bakurê Kurdistan’da Amed, Wan ve Mêrdîn büyükşehir belediyeleri gasp edilmesi ve eşbaşkanların yerine devlet memurlarının kayyum olarak atanmasına eşbaşkanlık sistemi de gerekçe yapıldı. Eşbaşkanlığı neden hedef alıyorlar?
Erdoğan yönetimindeki Türk devleti, bir yerde istediği sonucu alamayınca başka yerden Kürtlere vurmayı tercih ediyor. Rojava’da istediği sonucu alamadı mı Başûr’a saldır, demokratik siyaset alanına saldır ama mutlaka Kürt kazanımlarına, mücadelesine saldır. Söz konusu Kürtler oldu mu herkes kör ve sağır; zaten PKK sorunu olarak tanımlayıp ‘terör’ diye yaftalayınca ortak oluyor. Toplumu da diğer siyasi güçleri de etkisiz kılabiliyor.
Belediyelerin gasp edilmesi, halkın iradesinin tanınmadığının, Türkiye’de seçim ve demokrasi söylemlerinin iflas ettiğinin göstergesidir. Bir yandan saldırılarına, PKK gerekçe yapılıyor, diğer yandan Kürt halkının iradesiyle seçimle kazandığı, en demokratik hakkı bile gasp ediliyor. Yani Kürtlere hiçbir alanda yaşam şansı verilmeyeceği anlatılmak isteniyor.
HDP terörize edilmeye, siyaset dışı tutulmaya, güçlenmesinin ve yürüttüğü barışçıl demokratik siyasetin önü alınmaya çalışılıyor.
Şiddeti, savaşı, ölümleri sıradanlaştıran böylece insan doğasını bozan, ahlakını, kültürünü, özünü yozlaştıran bir durum var. Böyle bir toplum onurlu bir yaşamdan hatta fiziki bir yaşamdan bile bahsedemez düzeye getirildi.
Eşbaşkanlık sisteminin gerekçe gösterilmesiyle açıkça kadın mücadelesinin, kadın iradesinin gelişmesine bir saldırı olduğu ilan edildi. adının siyasette rol üslenmesi, aktifleşmesi, eylemlerde, direnişte önde olması devleti fazlasıyla kızdırıyor.
KENDİ MODELİNE TEHDİT GÖRÜYOR
Kürt kadının tüm topluma ve demokratik yaşama öncü olan bu gelişimini, kendi oluşturmaya çalıştığı model karşısında büyük bir tehdit olarak görmektedir. Kadına sonuna kadar geleneksel, ev kadınlığı rolünü giydirmeye çalışan rejim, kadının demokratik yaşamın, siyasetin öznesi olmasına izin vermeyeceğini duyuruyor. Bu anlamda AKP-MHP iktidarı sonuna kadar kadın düşmanıdır. Kadın özgürlüğünün düşmanıdır. Türk devlet sistemi, faşist yapısı ve kadın düşmanlığıyla kadına karşı tüm toplumu saldırı pozisyonuna koyarak, şiddeti sonuna kadar geliştirerek zaten elinden geleni yapıyor. Bu nedenle AKP ve Erdoğan rejimine karşı kadın direnişi ve mücadelesi kadınların temel gündemi olmak zorundadır. Türkiye ve Bakurê Kurdistan’ında yürüyen hamlenin merkezinde, eşbaşkanlık sisteminin savunulması, yani kadının siyaseten irade olması, faşizmin yıkılması olmak zorundadır. Kadınların iradesini, kimliklerini ve siyasal temsil güçlerini savunma adına faşizmin bu saldırıları karşısında durmalı. Bu boyutuyla faşizme karşı mücadele, kadın özgürlüğünün temel eylem yöntemi olmalıdır.
EŞBAŞKANLIK EŞİTLİKÇİDİR
Eşbaşkanlık kadının iradesinin gelişmesi, temsil edilmesi, siyasette rol oynaması temelinde özgürlükçü, eşitlikçi bir sistemdir. Erkek egemenlikli siyaset ve klasik parti modellerine karşı yeni bir çıkıştır. Erkek dili, üslubu, siyaseti, düşüncesi, bakışı vb. karşı kadının birleştiren, ortaklaştıran, barıştıran, hizmet eden, toplum faydasına çalışan siyasal ve demokratik yaşamını geliştirmeye çalışan bir sistemdir. Devletin ataerkil, geleneksel kültürüne ve zihniyetine zıttır. Bu anlamda faşizm için bir tehdit sayılması anlaşılır. Önemli olan kadınların bu mevzilerini savunması ve mücadeleyi yükseltmesidir. Kadınların öncülük yaptığı mücadele, toplumun özgürlüğüne giden yolu da açacaktır.
BU DEVLET VE İKTİDARI MEŞRU DEĞİL
Halkları sömüren, baskı altına alan, toplumun özgür yaşamına ve haklarına saldıran devlettir. Gayrimeşru olan, terör uygulayan, insanları zorla köleleştiren, emeklerini sömüren devlettir, iktidardır. Meşru olmayan bu devlettir, iktidarıdır. Kürt halkının inkar ve imha edilmesine karşı devrimci bir mücadele hareketidir PKK. PKK’li olmak, ideolojisini ve amaçlarını temsil etmek, dile getirmek, haykırmak suç değildir, yanlış değildir. Bu meşruiyetle mücadeleye yüklenmek önemlidir.
Kürt Halk önderi Abdullah Öcalan, görüşmelerinde Mem û Zîn ve Derwêş û Edûlê destanları örnekleriyle Kürt halkına ne anlatmaya çalışıyor?
Önderlik, özgür yaşamın, gerçek aşkın yaşanma koşullarının yaratılmasının nasıl olacağının anlaşılmasını istiyor. Neden tarihte gelişmediğinin şifrelerinin bu destanlardan okunmasını önemli buluyor. Hem geleneksel, feodal, aileci, kabileci, demokratikleşmemiş Kürtlüğün açığa çıkardığı trajediler olarak değerlendiriyor hem de özgürlüğe ulaşmanın ne kadar imkansız kılındığını anlatmaya çalışıyor. Özgürlükten yoksun olan, yüzlerce yıldır soykırım saldırıları ile karşı karşıya olan gerçeğimiz değişmek zorundadır. Kendi çıkarlarını, sisteme yamanıp toplumuna ihanette bulan Bekoluk bir engeldir, değişmek zorundadır. Dar aileci, aşiretçi çıkarlar, feodalizmin gerilikleri, işbirlikçilik, parçalılık, kültürel varlığına göre yaşamama, kadın-erkek ilişkilerindeki gerilikler değişmeli, özgürlük temelinde yeniden toplumsallığımızı inşa etmek gereklidir.
Kürt halkı, onurlu ve tarihine yakışır bir şekilde mücadelesini yükseltmeli, kazanımlarına sahip çıkmalıdır. Kendi gücüne, milyonlarca insanın öfkesine ve duruşuna kimsenin, hiçbir devletin karşı duramayacağını bilerek direnmelidir, ayağa kalkmalıdır, eylemde olmalıdır. Kürt halkının örgütlülüğü, mücadele deneyimi, bilinci buna yetiyor. PKK gibi bir öncülüğü, direnen gerillası, en önemlisi Önderlik çizgisi ve direnişi ortadadır. Mem ve Derwêşlerin onurlu ama yenilmeye mahkum kaderlerini aşarak bu yüzyılın kazananı olma, özgürlüğü yaratma şansımız var. Bunun imkanları her zamankinden daha fazladır.
Önderliğin özgür zihniyetine, iddiasına, mücadele düzeyine ulaşmış Kürtlük ve bunun savaşçılığı, bu destanların kahramanlarının yaşadığı kaderi değiştirecektir. PKK ve bu bilinçle donanmış halkımız, bu kaderi aşıp yeni ve özgür toplum yapısına ulaşacak durumdadır.