HABER MERKEZİ- PAJK Koordinasyonu, internet sitesinde yayınladığı bir değerlendirmede Kürt halkı ve özgürlükçü güçler üzerindeki özel savaş politikalarına dikkat çekerek, “Bizim için başarı; yoğunlaşmış özel savaşa karşı, yoğunlaşmış devrimci savaşı dayatmakla mümkündür!” değerlendirmesinde bulundu.
PAJK Koordinasyonunun değerlendirmesi şu şekilde:
Erkek egemenlikli devletçi sistem oluşumundan günümüze kadar varlığını hep savaşlarla korumuştur. Ne kadar çok savaş o kadar çok iktidar birikimi şiarıyla hareket etmiş, bu konuda her türlü yöntemleri savaşlarında kullanmışlardır. Bu yöntemlerden en kirlisi ve gizli bir şekilde yürütüleni de özel savaştır. İktidar odaklarının ömürlerini daha fazla uzatmak temelinde yürüttükleri savaşlarda özelde 19. Yy sonuyla beraber yoğun bir şekilde gündeme giren özel savaş yöntemleri; günümüze doğru gelindikçe hep çeşitlenerek çoğaltılmıştır. Özelde 2. Dünya Savaşı sonrası komünizme karşı mücadele adıyla tüm sol ve sosyalist hareketleri hedefleyen iktidar odakları, özel savaşı temel bir yöntem olarak kullanmıştır. NATO öncülüğünde örgütlenen egemen güçler özel savaş için çeşitli kurumlaşmalara gitmiş, Gladio gibi gizli ve karanlık bir güçle her ülkeye has oluşumlar geliştirilerek savaşın tek bir merkezden yönetilmesine devam edilmiştir. Tüm topluma karşı ilan edilen bu kirli ve gizli savaş yöneliminde çeşitli argümanlar, silahlar, yöntemler kullanılmıştır. Amaç tüm toplumu iradesiz kılarak iktidar odaklarına teslimiyeti sağlamaktır. Özelde 3. Dünya Savaşının yoğunlaştığı günümüzde savaşlar ağırlıkta özel savaş yöntemleriyle yürütülmekte, imha konseptleri bu çerçevede geliştirilmektedir. Savaş adeta tüm topluma kaydırılarak devletçi iktidar algısının yıkılmazlığı benimsetilmeye çalışılmaktadır.
Özel savaşın başlangıç noktasından günümüze kadar değişmez temel odakları devrimci örgütler ve gerilla hareketleridir. Her ne kadar ülke, ulus, hareket değişse de özel savaş yöntemleri tek bir merkezden örgütlendirildiği için olduğu gibi kullanılmaktadır. Tüm bu hareketlere yönelik amaç ya tümden yok etmek ya da çürüterek sistem içileştirmektir. Bu hareketlerin örgütlenme tabanları kurutulmaya çalışılmış, önderleri hedeflenerek dağıtma hedeflenmiş, faili meçhul ve karanlık cinayetlerle korku ve kaos dalgası oluşturulmak istenmiş, öncü kadrolarına yönelik düşürme ve teslim alma politikaları geliştirilmiş, örgütsel sistemi dağıtılarak harekete inanan halk ve kadroda kafa karışıklığı yaratma temelinde adımlar atılmıştır. Yani özel savaşın temel ayakları olan gayri nizami harple düzensiz bir savaş yürütülmüş, istikrar hareketleriyle yeri geldiğinde darbeler yapılmış, psikolojik savaşla da her türlü ajitasyon-propaganda faaliyetleriyle ortamı muğlaklaştırmaya çalışmış, istihbarat faaliyetleriyle karşı devrimci hamleler planlamışlardır. Kimi devrim hareketlerine yönelik bu yönlü uygulamalar devletler nezdinde sonuç da almıştır.
Kendisini bir özel savaş rejimi olarak örgütleyen faşist TC rejimi de kuruluşundan bu yana bu politikaların temel yürütücü güçlerinden biri olmuştur. Direnen her türlü halk hareketine karşı özel savaş yöntemi kullanılmıştır. Özelde ülkede yaşayan Ermenileri, Süryanileri, Kürtleri, Alevileri fiziki soykırımlardan geçirerek iktidarlarını kalıcılaştırmak istemişlerdir. Fakat bu savaş durumu Kürt halkı açısından daha özel bir yöntemle ele alınmıştır. Sadece fiziki soykırımlarla yetinilmemiş, teslim alma temelinde kültürel soykırım da uygulanan temel yöntem olmuştur. Kültürel soykırımı gerçekleştirmek için uygulanan politikaların hepsi özel savaş yöntemleri olmuştur. Şark Islahat Planı’ndan Çöktürme Planı’na kadar isim değişse de yöntem hep özel savaş uygulamaları olmuştur. Özgürlük hareketimizin örgütlendirilmesi ile beraber Türk devleti bu konuda daha kapsamlı ve örgütlü bir şekilde özel savaş politikalarına sarılmıştır. AKP-MHP faşist rejimine kadar Türk devleti içerisindeki özel savaş lobileri ekseninde yürütülen bu politikaların ana merkezi NATO-Gladio olmuştur. Fakat AKP-MHP rejimi ile birlikte Türk devleti tamamen özel savaş rejimi olarak kendisini örgütlemiştir. Yani AKP özel savaş hükümeti ile birlikte özgürlük hareketimize yönelik yürütülen savaş çok farklı bir boyut kazandı. Rêber Apo 2014 yılındaki görüşme notlarında Türk devletinin geçirdiği bu dönemleri şöyle ifadelendirmektedir: ‘1950’lerden sonra özel harp dairesinin kuruluşu bu ülkedeki pek çok katliamın sebebidir. Menderes’in asılması, 6-7 Eylül olayları, Maraş, Çorum, Sivas katliamını hep bunlar yaptı. Ve tabi ki darbeler bunların eseriydi. Kardeş kavgasını bunlar yaptırdılar. Bize karşı yapılanlar ortada. JİTEM eliyle en acımasız yöntemlerle Kürtleri katlettiler. Hatta JİTEM milletvekili bile öldürdü. Mehmet Sincar’ın nasıl katledildiğini biliyorsunuz. JİTEM’in yasası bile yoktur. Rutin dışı çalışır. Aklınıza gelen tüm olayları bunlar yaptı. 77 Taksim cinayeti, 7 TİP’li öğrencinin katledilmesi, hep bunların işiydi. İşte bu teşkilat 12 Eylül’de millileşti. ABD’nin denetiminden tam çıktı demiyorum, ama direkt denetiminden çıkıp millileşti. 90’lardan sonra Çiller, Güreş darbe pratiğinde ise özelleşti. Özal’ı öldürenler, Bitlis paşayı öldürenler, bunlardı. Sivas’ı da, Başbağlar’ı da bunlar yaptırdı. Başbağlar’ı da o dönem bize sızan JİTEMciler yaptırmıştır. Cemaat özel harp dairesinin sivil polis, yargı aygıtı ile yapan birimidir. Ağa babaları İsrail iken, Ermeni lobisi oldu. Merkez ya Florida’ydı ya da Utah’tı. Yılda üç yüz polis bu merkezlere götürülerek eğitildiler. Tüm Kürdistan yıkım projesini bunlar yaptı. KCK operasyonunu yapan da bunlardı.’
Egemen güçler eliyle yürütülen özel savaş rejiminin temel odağı Önder Apo’dur. NATO’nun talimatıyla örgütlendirilen İmralı çarmıh sistemiyle beraber sistematik bir şekilde Önder Apo üzerinden özel savaş uygulamaları devreye konularak hedef alınmak istenmiştir. Her türlü fiziki yönelimden tutalım psikolojik yönelimlere kadar tüm süreçlerde bu saldırı dalgası katmerleşerek büyümüştür. Son süreçte de derinleştirilmiş tecrit politikası ile bu süreç yürütülmeye çalışılmaktadır. Önderliğe yönelik çeşitli gündemler ortaya atılarak algılar yaratılmaya çalışılmaktadır. AKP özel savaş rejimi Önderliğe yönelik hep araçsallaştırma temelinde yaklaşım sergilemiş, Önderlik sergilediği muazzam direnişle tüm bu yaklaşımları boşa çıkarmıştır.
Özgürlük hareketine yönelik geliştirilen özel savaş uygulamalarıyla halk, gerilla ve Önderlik arasındaki bağlantının kopartılması temel bir hedef olarak belirlenmiştir. Halkımıza yönelik zaten yıllardır yürütülen kapsamlı bir imha konsepti bulunmaktadır. Ajanlaştırma, fuhuş, uyuşturucu ile iradesiz bireyler oluşturulmaya çalışılmakta; göçertme ile demografya değişimi hedeflenmekte; dil ve kültür üzerinden geliştirilen asimilasyon politikaları ile kültürel soykırım tamamlanmak istenmektedir. Tüm medya organları ve eğitim kurumları bu politikalara hizmet eder şekilde kullanılmaktadır. Yürütülen algı operasyonları ve manipülasyonlarla devletin servis ettiği her tür beyaz, gri, kara propagandalarla halk kandırılmaya çalışılmakta ya da yaratılan kafa karışıklığı ile harekete karşı güvensizlik oluşturulmaktadır. Yine hareketimizin öncü gücü kadın özgürlük çizgimize karşı da özel savaş saldırıları kapsamlılaştırılarak devreye konulmaktadır. İdeolojik çizgimize karşı alternatif örgütlenmelere gitme, çizgiyi muğlaklaştırma, örgütü marjinal kılma temel hedeflerdendir. Yine kadın kitlelerini de hareketten uzaklaştırmak için her türlü kirli yöntem uygulanmaktadır. Kadınlar üzerinden uygulanan genel politikaların yanı sıra tecavüz devletin temel bir özel savaş yöntemi olarak devreye konulmuştur. Yine genç kızların fuhuş bataklığına sürüklenerek kendi öz değerlerinden kopartılması devletin resmi yöntemlerindendir. Nitekim bu konuda AKP’li Siirt valisinin ‘taş atacaklarına fuhuş yapsınlar’ sözüyle niyetlerini açıkça beyan etmekten de sakınmamışlardır. Kadınlar ve genel toplum üzerinden hareketimizin ilk yıllarından günümüze kadar sürdürülen tüm bu özel savaş uygulamaları zaten detaylıca bilinmektedir. Buna göre halklar öncülüğünde mücadele de büyüyerek günümüze dek süregelmiştir.
Düşmanın özel savaş yönelimlerinde kullandığı temel araçlardan biri tekniktir. Bu nedenle tekniğe doğru yaklaşım, tekniğin doğru kullanımı da bizler açısından önemli bir konudur. Sistem adeta teknik yoluyla kendisi için ajan örgütlemektedir. Teknik yoluyla tüm gizli çalışmalara sızabileceğini ve bu yolla çalışmaları darbeleyebileceğini düşünmektedir. Günümüzde yürütülen savaşın ağırlıklı bölümü teknik üzerindendir. Her türlü hava aracı, silahlar ve kimyasallar savaşta kullanılmaktadır. Düşman geliştirdiği teknikle övünmekte ve her yerde gerillayı bu yolla bitireceğini propaganda etmektedir. Hâlbuki önderlik felsefesinde ‘en büyük teknik insanın kendisidir.’ Bunun somut örneğini de son yıllarda Medya Savunma Alanlarında yürütülen savaşta gördük. Gerillanın muazzam direnişi karşısında ellerindeki teknik olanaklarıyla ne kadar çaresiz olduklarına tanık olduk. Yine kuzeyde yürütülen savaşta da her türlü teknik kullanılmasına rağmen Garzan’da 2 yoldaşımızın 26 günlük direnişine tanık olduk. Daha da verilebilecek birçok örnek insan iradesinin her türlü teknik yönelime karşı galip geleceğini kanıtlamaktadır.
Bakurê Kurdistan da hem halka hem de gerilla sahasına dönük yoğun bir özel savaş saldırısı devrededir. Yaygın polis ağı örgütlendirilmesi ve bunların topluma rol model olarak sunulması, uyuşturucu kullanımı ve fuhuşun toplumda normalize edilmesi ile ahlaki değerler üzerinden yaygın bir saldırı geliştirilmektedir. Yine özelde son yıllarda yaygınlaşan gerilla cenazelerinin paketlerde ailelerine gönderilmesi, gerilla mezarlıklarına saldırılar ile de Kürt değerlerine yönelik pervasız bir yaklaşım içerisine girmişler; Kürdistan’ın temel değerleri olan şehit ailelerini sindirme temelinde bir baskı politikası geliştirmişlerdir. Bu yönlü kapsamlı saldırılarla teslim alınmaya çalışan gerçekliğe karşı ideolojik çizgide derinleşerek radikal bir mücadele yürütmek önemli olmaktadır.
Yine değerlendirilmesi gereken önemli hususlardan biri de kadın özgürlük çizgimize yönelik düşman tarafından bilinçli geliştirilen ideolojik saldırılar olmaktadır. Kadın örgütlülüğünün devrimci özünü boşaltma ve marjinal kılma temelinde her türlü çizgi savaşı yürütülmektedir. Kendi öz değerlerinden ziyade farklı liberal çizgilerden etkilenen bir duruşa çekme temelinde saldırılar yürütülmektedir. Bu nedenle her yönlü ideolojik saldırılara karşı duyarlı olmak ve bu saldırıları boşa çıkaracak bir ideolojik donanımla savunmamızı geliştirmek bizler açısından temel bir görevdir.
ROJAVA DEVRİMİ TÜM DÜNYAYA BİR KADIN DEVRİMİ OLARAK YANSIDI
Dünya devrimci güçlerine ilham kaynağı olan Rojava alanında da özel savaş yönelimleri faşist Türk devleti öncülüğünde ortak bir konseptle yürütülmektedir. Bu savaşın içerisinde Suriye rejimi de, KDP gibi ihanetçi güçler de, DAİŞ gibi çete yapılanmaları da yer almaktadır. Burada da fuhuş ve uyuşturucu madde kullanımının yaygınlaştırılması; cinsel ve maddi güdülerin kışkırtılarak ajanlaştırmaların geliştirilmesi temelinde düşman toplum ahlakını yozlaştırmaya çalıştırmaktadır. Yine halka dönük özel göçertme politikasıyla alanlar boşaltılmaya çalışılmaktadır. Çeteci güçlerin işgal ettiği alanlarda ise demografya değişimi temel bir politika olarak uygulanmaktadır. Bu yolla halkların devrime olan inancı kırılmaya çalışılmaktadır. Alanda yaygınca uygulanan bir diğer yöntem de ulusal çelişkilerin bilinçli bir şekilde örgütlendirilmesi ve bunlar üzerinden algı operasyonlarının yürütülmesidir. Özelde son süreçlerde kimi aşiretlerin örgütlendirilmesi ve kışkırtılması temelinde Arap-Kürt çelişkisi yaratılmak istenmektedir. QSD’nin veya özerk yönetimin sadece Kürt temsili olduğu propagandası yapılarak demokratik ulus paradigmasının içeriği boşaltılmaya çalışılmakta, Arap aşiretlerinin harekete karşı ayaklandırılması temelinde çeşitli kirli yöntemler kullanılmaktadır. Halk arasında yaratılmaya çalışılan ulusal çelişkilere suni gündemler çıkarıp çelişkiler derinleştirilmek istenmektedir.
Rojava devrimi tüm dünyaya bir kadın devrimi olarak yansıdı. Hem tüm kadınların hem de halkların ilgisini çekti. Birçok kadın mücadelesine de ilham kaynağı oldu. Bu nedenle kadın devrimi kazanımlarının içini boşaltma temelinde bir yaklaşım da son süreçlerde geliştirilmektedir. Özelde YPJ şahsında geliştirilen bu saldırılar ile direnişin devrimci özünün boşaltılması hedeflenmektedir. YPJ kıyafetlerinin moda dergilerine konu olması, YPJ üzerine yapılan film ve dizilerle savaşçıların modernist yaşam tarzında yansıtılması, kadın özünden ziyade geleneksel kalıpların dayatılması bir özel savaş saldırısıdır. Bu nedenle devrimci değerlerin içeriğinin korunması ve marjinalleştirme çabalarına karşı toplumsallaştırılması önemli olmaktadır.
Başurê Kurdistan da neredeyse tüm istihbarat örgütlerinin arka bahçesi konumuna gelen bir alan olarak özel savaş yönelimlerinde hem işbirlikçilik hem de egemen devlet politikaları belirleyicidir. KDP ihanet çizgisi bu alanda PKK’yi temel tehdit olarak görmekte, halkta PKK’nin bu alana ait olmayan misafir bir örgüt olduğu algısı yaratma temelinde bir çalışma yürütmektedir. Yanı sıra Türk dizileriyle yaşamlarını biçimlendirme, özel okullarla oto asimilasyondan geçirme, özentili yaşam tarzıyla kendi öz değerlerinden uzaklaştırma, maaş yoluyla herkesi kendine bağlama ülkede umutsuzluk yaratarak gençleri göçertme temelinde yaygın yürütülen uygulamalarla halka karşı ciddi bir yönelim mevcuttur. Bu yönelimleri sürekli gündeminde tutan ve buna karşı mücadele eden hareketimize yönelik de özel savaş uygulamalarını devreye sokmaktadır.
Yine özel savaş uygulamalarında faşist Türk devletine sonuna kadar destek veren Avrupa ülkeleri PKK’yi terör örgütleri listesine de alarak bu konudaki her yönelime ortak olacaklarını beyan etmişlerdir. Özelde basın ve dijital medya yoluyla PKK karşıtlığı, ciddi bir anti propaganda faaliyeti yürütülerek bu kararlarının haklılığından dem vurmaktadırlar. Halka dönük her türlü baskı, tutuklama, bürokratik işlemlerle tehdit, ekonomik şantaj, son olarak da suikastlarla bu uygulamalarından sonuç almak istemektedirler. Yarattığı kimi küçük maddi imkanlarla da herkesi kendine bağlayacak bir sistem oluşturmaya çalışmaktadırlar. Yine halkı özelde de gençliği hareketten koparma temelinde çeşitli rehabilitasyon programlarıyla çevremizdeki kişilerle iletişime geçmektedirler. Son Şengal katliamıyla birlikte yoğunca bir Ezidi kitlesi göç etmiş, önceden beri bu alanda yer alan Ezidi halkına ilişkin de özel bir yaklaşım sergilenmektedir. Ezidileri Kürtlerden ayrıştıran ve hatta kışkırtan, onlara devlet imkanlarını açarak kendilerine bağlayan bir yaklaşımla parçalanmayı geliştirmek istemektedirler.
Tüm alanlarda özgün bir şekilde sürdürülen özel savaş uygulamalarını tekrar hatırlatma kabilinde de olsa bu şekilde dile getirebiliriz. Kuşkusuz daha farklı yönelimler ve yöntemler de uygulanmaktadır. Bu konuda Önder Apo’nun şu perspektifi temel mücadele hattımızı belirlemektedir: ‘Bizim için de başarı; yoğunlaşmış özel savaşa karşı, yoğunlaşmış devrimci savaşı dayatmakla mümkündür. Nedir bizim için yoğunlaşmış devrimci savaş? Düşmanın bütün başarılı olma yönelimlerini, buna ilişkin taktiklerini boşa çıkarabilecek, kendi taktik yönelimimizi yetkinleştirmektir.’
Geliştirilen özel savaş politikalarına dönük güçlü bir örgütlülük geliştirilerek cevap verilebilir. Bu nedenle her alanda toplumsal alan çalışmalarına büyük bir önem vermek gerekmektedir. Toplumda düşman bilincini geliştirmek, saldırılar karşısında öz savunmasını geliştirecek düzeye ulaşmak için eğitim faaliyetlerine ağırlık verilmelidir. Yanı sıra özel savaşa karşı kazanacak tek çizgi devrimci halk savaşıdır. Halkın bu savaş gerekliliğine göre hazırlanması, her alanda boyutlarla bu örgütlülüğün geliştirilmesi de önemlidir. Herkesi örgütlülüğe çekecek yaygın bir örgütlenme ağı ile toplumsal çalışmalar ele alınmalıdır.
Hiçbir ideolojik boşluk bırakmayacak şekilde kendi kişiliğimizi örgütlülüğe kavuşturmak temel adımlardan biridir. Unutulmamalıdır ki düşman güçlü duruşların ve örgütlülüğün olduğu zeminlere sızmamaktadır. Bu nedenle herkesin mücadeleye öncelikle kendisini yapılandırarak başlaması gerekmektedir. Kapitalist modernite yaşam tarzı ve ideolojisine savaş açarak bu mücadeleye başlamak, adeta moderniteyi kusarcasına ele almak önemlidir. Özelde kapitalizmin ana ideolojik ekseni olan liberalizme karşı kendimizden başlayarak her yerde daha radikal bir mücadelenin sahibi olabilmeliyiz. İstikralı bir ideolojik mücadele ile düşmanın her türlü yönelimini boşa çıkarabiliriz.
Düşmanın her alanda ciddi operasyonlar yürüttüğü bir süreçteyiz. Fakat son operasyonlarda ağırlık özel savaş yöntemlerine verilmektedir. Teknik, istihbarat, diplomasi üzerinden ağırlıkta yürütülen bir savaş vardır. Soykırımcı ve sömürgeci düşman gerçekliğini bir an bile unutmadan her alanda tedbirler geliştirerek tüm yönelimlerini boşa çıkarabiliriz. Faşist düşman hareketimizi ve halkımızı imha etme temelinde her türlü kirli yöntemi kullandığı sürece bizler açısından da temel perspektif topyekun direniştir. Bu bilinç ve yaklaşımla savaşa ve pratiğe yönelmek bizler açısından olmazsa olmazdır.