HABER MERKEZİ
Partiler toplumsal hareketin öncü, kurmay örgütüdür. Toplumu yeniden kurma çabasında olan hareketin amaç, program, strateji, taktik ve eylem hattını belirleyerek doğrultusunu oluşturur. Toplumların ihtiyacına cevap olabildiği oranda, gelişip yayılma gösterir. İster sistem içi merkezi veya muhalif isterse de sistem karşıtı radikal olsun bütün partiler bu tanımın içinde yer alır. Farklılıkları amaç ve programlarındaki farklılıklara dayanır. Daha fazla fark aranacaksa bu, sistem karşıtı iddiasındaki partilerin yarattığı sonuçların derinliği ile ölçülebilir. Büyük toplumsal gelişmeler kadar, büyük hayal kırıklıkları yaratan erken başarısızlıklar bu partilerin amaçlarına ne kadar ulaştıklarını gösterir.
Geride bıraktığımız 19. ve özellikle 20. yy gerçek anlamda partiler çağı olmuştur. Bunlara 20. yy’da damgasını vuran ise Leninist partileşme tarzı olmuştur. Diyebiliriz ki çağın bu tarzdan etkilenmeyen sosyal mücadelesi kalmamıştır. Sosyal mücadelelerin büyük kısmı, bu modelle kısa vadede amaçlarına ulaşarak iktidar olmayı başarmışlardır. Ancak zamanla iktidar olmanın eşitlik ve özgürlüğü getirmek bir yana, eşitlik ve özgürlüğün yok edilmesi anlamına geldiği görülmüş ve bu sistemlerin tümü aşılmıştır. Çağın temel akımları olan reel sosyalizm, sosyal demokrasi ve ulusal kurtuluş akımları sistemin birer mezhebi haline gelmiştir. Bu nedenle de büyük bedellerin verildiği bu mücadeleler, egemenlikli sistemin ömrünü uzatmış, büyük bir muhalif potansiyeli farkında olmadan sisteme kanalize etmiştir. İnsanlığın sorunlarını çözemeyen, klasik iktidarcılığı aşamayan bu sol-sosyalist hareketler bu pozisyonlarıyla halkların, gençliğin büyük tepkisini çekerek, insanlıkta büyük bir hayal kırıklığının, ütopyasızlığın, umutsuzluğun, güvensizliğin ortaya çıkmasına neden olmuşlardır. Bu başarısızlıklar nedeniyle partiler aracılığıyla gerçekleştirilmek istenen toplumu yeniden kurma çabaları antipatik karşılanarak, bir toplumsal mühendislik olarak ele alınmıştır. Bu nedenle de partiye olumsuz yaklaşımlar geliştirilmiştir. Partiler bir zihniyetin kendini yaşamsallaştırmasıdır. Düşünülenin, arzulananın pratikleştirilmesidir. Dolayısıyla zihniyet gücünüz, verdiğiniz mücadelenin de gerçek anlamda başarılı olup olmamasını belirler. Boşa gitmese de geçmiş özgürlük ve eşitlik mücadelesi yürüten hareket ve partiler amaçladıkları, düşledikleri toplumu kuramamışlardır. Bunun temel nedeni eşitlik ve özgürlük mücadelecilerinin bilme kapasitesinin yani zihniyet güçlerinin mevcut hiyerarşik devletçi sistemin çeperlerinde olmasıdır. Modernist paradigmanın kılavuzluğunda yürümeleridir. Bu mücadeleleri yürüten partiler, devlet ve iktidarın izdüşümü olarak örgütlenerek, programlarını buna göre belirlemişlerdi. Bu akımların mezhepleşmesinden hareketle partinin gerekmediği sonuçlarına varmak herhangi bir toplumsal değişimin gerçekleşmemesi ve mevcut hiyerarşik devletçi sisteme teslim olmak anlamına gelir. Bu, aldatıcı yanı büyük bir sapmadır. Hiçbir hareketin öncüsüz gelişmesi mümkün değildir.
Tarih, öncüsünü geliştiremeyen veya sistem içi olmaktan kurtulamayan hareketlerin sayısız çözülme ve tasfiye örnekleri ile doludur. 68 ayaklanmaları ile zirveleşen sistem karşıtı hareketlerin etkisi ve iç bunalımlar sonucu reel sosyalizmin yaşadığı çözülüşün, çağın sosyal mücadelelerinde büyük bir çözülme ve öncü durumundaki partilerde ya tasfiye ya da tam bir marjinalleşme yaratması bir kader değil bu partilerin dönüşüm ihtiyacını karşılayamamalarından ileri gelmektedir. Devletçi zihniyeti ve dogmatizmi aşamamaları çözülmenin temel nedenidir. Hemen belirtelim ki geçmişi inkâra dayalı değişim ve dönüşümler de daha beter sonuçlardan kaçamazlar. Yapılması gereken, geçmişin doğru eleştirisi ve özeleştirisi temelinde yeniden bir yapılanmaydı. Ancak bu pek gelişmedi. Çok sınırlı sayıda hareket bunu kısmen başarabildi. Ses getiren dönüşümler çok sınırlı kaldı.
PKK öncülüğünde Apocu Hareket bu başarıyı büyük sancılarla sağlayan en etkili örneklerden bir tanesidir. PKK’nin dönüşüm serüveni, uçurumun kıyısında seyreden bir dönüşümdür. En bitti bitecek denilen anlarda dönüşümün büyük adımları atılmıştır. PKK’nin dönüşüm tarihi tek başına bile büyük dersler içeren, soluk soluğa bir mücadele tarihidir. Hem de tarihte eşine az rastlanır bir trajedinin ortamında, büyük ihanetlere rağmen geliştirilen bir harekettir. Büyük dönüşümler, bir madalyonun iki yüzü gibi ölüm – kalım ikilemini barındıran bir çizgide gelişebilir. İnançsızlığın bir kanser gibi bünyeye sızıp yayıldığı, umudun ise yürümenin esas motoru olduğu derin kaygılar içeren çok hassas süreçlerdir. Çoğu zaman kaçınılmaz bir ihtiyaç olarak gündemleşir. Bir tercih değil, adeta varlığını sürdürmenin olmazsa olmaz koşulu olarak belirir. Ancak dönüşüme cesaret edildiğinde ise artık bir umut yolculuğu başlamıştır. Derin ihanetler, büyük dökülmeler, mum gibi sönmeler ve inançsızlıklar adeta bu yolculukların kaderi gibidir. Geleceğe duyulan umut ve bunu başarabilme azmi en önemli güç kaynağıdır. Biraz da sezgiler önemli dönemeçlerde ve büyük karar anlarında önemli bir yol arkadaşı ve sadık bir kılavuz olur. İçten içe kemiren kayıplar da yolculuğun ayrılmaz bir parçası olur. İşte PKK’nin yaşadığı yeniden yapılanma, böyle bir yolculuğun öyküsüdür. Bir taraftan tarihteki en alçakça örneklerini aratmayan ihanetler, diğer taraftan sadece inancı kuşanmış her yaştan bedenlerin benzersiz destansı direnişleri ve bu ikilemin ortasında seyreden her türden duruşlar.
PKK’nin, benzerlerinin başaramadığı dönüşümü başarmasındaki temel faktör ideolojisindeki özgünlük ve farklılık, bilimsellik düzeyi ve geçmiş yapılanmalardan etkilenme düzeyindeki sınırlılıktan çok, tarihteki peygamberlik geleneği ile oldukça benzer yönler taşıyan önderliksel karakteridir, PKK’nin Önderliksel bir parti olmasıdır. Bu nedenle önderliğin kendisinde yarattığı her tür yenilik, çizgisel olarak PKK’nin çizgisi olmuştur. PKK’nin çıkışından günümüze kadar bilimsel bir hareket olduğu tartışmasızdır. Geliştirdiği mücadele ve başarı düzeyi bunu yeterince ispatlamaktadır. Ancak önderliksel gelişme tarzı esas belirleyendir. Hep geliştiren ve üreten bir önderlik ve onun arkasında yürüyen inanmış yoldaşlar topluluğu her gelişme döneminin temel ifadesi olmuştur. PKK’nin her döneminde bunu çok bariz görebiliyoruz. Bütün göstergelerin olumsuzluğa çakılıp kaldığı anlarda bile mücadelenin yürümesini sağlayan, Önderliğin büyük düşünce ve pratik emeği ile önderliğe duyulan sonsuz inançtır. Teorik açılımın yeni yeni geliştirildiği ilk dönemlerde bile, kimse “ne getirir-ne götürür?”ün muhasebesini çok yapmadan verilen görevleri her türlü fedakârlıkla yerine getirmeye çalışmıştır. Bu durum PKK’nin hem en güçlü yanını, hem de en zayıf noktasını oluşturmaktadır. En güçlü yanıdır; çünkü salt bilimsellikle elde edilmeyecek başarılara, atılamayacak adımlara götürmüştür. En zayıf yanıdır; çünkü bütün karşı saldırıları bir noktada, Önderlik kurumunda odaklamaktadır. Uluslar arası komploda olduğu gibi, bütün karşı konseptlerin mayasında bu tespit vardır. Bu tespit güncelliğini halen de korumaktadır.
“PKK’leşmenin çağdaş bir Kürt miladı –doğuşu- olduğundan hiç kuşku duyulamaz.” Sadece Kürt halkı ile sınırlı kalmayarak bölge ve dünya halklarının, heyecanına ortak olduğu masalsı bir yürüyüş, destansı bir eylemdir. İnançsızlığın ve yenilginin ölümcül bir kanser gibi insanlığın bünyesine yedirilmeye çalışıldığı bir çağ ortamında, insani duyguları ayaklandıran eylem ve direnişlerle insanlık tarihine mal edilmiş bir “eşitlik, özgürlük ve kardeşlik” çığlığıdır. Bu en karşıt durumdaki düşmanın bile hakkını teslim ettiği bir gerçekliktir. Bu yönüyle incelendiğinde PKK tarihi, sadece ve sadece insana heyecan verir.
PKK’nin toplumsallaşma sürecinin zirveye ulaştığı ‘90’lı yıllar, aynı zamanda yeniden yapılanma ihtiyacının gündeme geldiği yıllar olmuştur. Önderlik bu dönemde reel sosyalizme yönelik eleştiriler geliştirmiş, bunların içimizdeki yansımaları karşısında tedbirler geliştirme çabası içerisine girmiştir. Özellikle PKK V. Kongresi’nin yapmış olduğu açılımlar, kadronun hazır olmaması ve yeni paradigmanın ipuçları olsa da bunun henüz bir sisteme kavuşmamış olması nedeniyle hayata geçirilememiştir. Önderlik tarafından yeniden yapılanma kongresi yapılmak istenen 6. Kongre, uluslar arası komplo ve önderliğin esareti nedeniyle bu konuya odaklanamamıştır. 7. Kongre, yeniden yapılanmayı ciddi biçimde tartışarak önemli bir mesafe alsa da daha çok komplo sonrası atmosferi dağıtması ve mücadele yürütmede kararlılığın pekişmesi yönüyle başarılı olmuştur. Önderliğin AİHM Savunmaları perspektifi ışığında yapılan ve gerilla ile partiyi dar görerek, kendini kongre şeklinde örgütlendiren 8. Kongre’de PKK’nin yerine KADEK kurulmuş ancak bu değişim, daha çok parti değerlerine karşı duyulan bir tereddüt anlamına gelmiştir. Bunun da geçmişi aşamayan ve daha çok biçimsel bir değişiklik olduğunu gören önderlik, örgüt gündemine Kongra-Gel’in kurulmasını sokmuştur. Ancak kurulan Kongra-Gel hareketin tasfiye planına dönüşmüştür. Bunun üzerine önderlik hem bir tedbir hem de bir gereklilik olarak PKK’nin yeniden inşasının gerçekleştirilmesini istemiştir. PKK’nin yeniden inşası 4 Nisan 2005 yılında gerçekleşmiştir.
Önderlik yeniden yapılanma hususunda çok köklü özeleştiriler yaptı, modern paradigmadan koparak, alternatif sistemini formülleştirdi. Demokratik-ekolojik-cinsiyet özgürlükçü toplum paradigmasıyla demokratik komünalizm sistemini kurmayı esas aldı ve ‘kendi eğilimim’ dediği PKK’yi bunun gerçekleştirici gücü olarak yeniden inşa etti. Yeniden inşanın temelindeki güçlü teoriyi, yaşanan değişimleri de şöyle değerlendirdi. “ Dogmatizmin aşılmasıyla devlet, iktidar, savaş, ulus ve ulus devlet tanımına daha gerçekçi boyutlar getirmem, gerektiğinde kapsamlı bir meşru savunma savaşına da açık demokratik bir toplum için yeniden partileşmeye dayalı bir çözümün yolunu açtı. Bu yaklaşım sadece stratejik ve taktik bir dönüşüm değildir. Ardında köklü bir bilimsel düşünceye dayalı teorik ve paradigmatik görüş, daha zengin bir siyasi düşünce ve partileşme tarzı vardır. Sosyalizmin yüz elli yıllık gelişmesine damgasını vurmuş devletçilik hastalığını aşma, burjuva ulus anlayışını terk etme, toplumsallığın komünal ve demokratik tarzını tarih boyunca esas alma, özgürlük ve eşitlik idealini bu köklü değişimlere bağlama dönüşümü vardır. PKK adına bu temelde yapılan eleştiri ve özeleştiri doğal olarak yeniden yapılanma sorununu gündemleştirmektedir.”
Önderlik cansız evren anlayışında olan, zorunlulukçu, “ her şeyi bilen”, olay ve olguları birbirinden kopartan; mekanik, dar ilerlemeci ve bu yönüyle kaderci; zıtları birbirini yok etme mantığına oturtan, bu nedenle savaşı, yok etmeyi doğal- olması gereken olarak gören, diyalektiği yüzeysel ele alan en genel anlamıyla dualite zihniyetine oturtulabilecek “ ya…ya” mantığına dayanan, bugün etkilerini atmak istediğimiz modernist paradigmadan; evreni canlı görerek özneleri arttıran, tüm niteliksel değişim süreçlerine kaosu oturtan, olasılıkçı düşünerek dogmatizmden kopan, olaylara ak-kara mantığından uzaklaşıp ara tonları, yaşamın gerçek renklerini görerek bakan, kuantumik düşünen, mücadeleyi “aşma” kavramına dayandırarak diyalektiğini evrensel ilkeye uyumlu hale getiren bir yaklaşım ve “hem … hem” mantığıyla yeni paradigmaya geçerek, büyük değişiklikler yaptı ve ideolojinin amaçladıklarını bu paradigmaya dayalı olarak gerçekleştirmeyi, PKK’nin önüne görev olarak koydu. Kendi toplumsallaşmasını yaratmayı buraya dayandırdı.
Bu, iktidarcı-devletçi paradigmadan kopma, devlet dışı kalmış toplumun kendi sistemini kurma ilanıdır. Devletçi sistemle benzeşmeden, onlarla aynı dönemde yaşasa da halkların doğal sistemini kurarak onu aşma iddiasıdır. Doğal toplumun günümüzün bilimselliğiyle bütünleştirilerek yeniden kuruluşu arzusudur. Bu yönüyle de dünyaya yayılmış hiyerarşik-devletçi-iktidarcı sistemi aşmak suretiyle yerelden başlayıp dünyayı değiştirme projesidir. Yeniden inşa edilen PKK, insan ve toplum olmanın özünün ana kadına dayalı doğal toplumda oluştuğu gerçeğinden hareketle doğal toplumu gerçek toplum, dönem insanını gerçek insan, dönem değerlerini de insan ve toplum olmanın özünü oluşturan değerler olarak kabul edip, bu özün güncelde canlandırılmasının adıdır.
PKK, insanlık tarihinde yeni bir aşama olan hiyerarşik devletçi sistemi tarihin en büyük sapması olarak ele alarak bunu gerçek insan ve toplum olmaktan uzaklaşma olarak nitelendirerek, bununla mücadeleye tutuşan tarihteki tüm muhalif hareketleri kendisine miras olarak alır. PKK, toplumun bozulmamış, doğal hali olan birbirini tamamlama, herkesi ve her bileşeni kendi biricikliği içinde kabul edip değerli bir özne olarak gören, kendini komünalitede bulan, ona tüm gücüyle katılan ve toplumsallığın tüm gücünden yararlanan, insanların çevreleriyle uyumlu ve ahenk içinde yaşadığı, hiçbir ekolojik yıkımın olmadığı, doğanın kutsallıkların alanı olarak görüldüğü, kadının toplumsallaşmanın temel yaratıcı gücü olarak kutsandığı, dayanışmanın, eşitlik ve özgürlüğün tek yaşam tarzı olduğu doğal toplumu bastırmak suretiyle gelişen hiyerarşik devletçi sistemi tüm sorunların temel kaynağı görür.
Hiyerarşik sistemin ve dayandığı zihniyetin yarattığı hem yaşanılan çevreyi yaşanmaz kılan ve artık insan türünün de içinde olduğu milyonlarca canlı türünün yaşamını tehlikeye sokan ekolojik yıkıma hem de toplumdaki herkesi değerli gören, iktidar tanımayan, birbirini tamamlayan ve insan ekosistemi denilebilecek organik ilişkileri yerle bir eden, ekolojik toplum olmaktan uzaklaştıran bozulmuş toplum yapısına karşı toplumsal ekolojiye dönüş ile sınıflı uygarlığın dayandığı temelleri yıkmayı amaçlamaktadır.
PKK, hiyerarşik devletçi paradigmanın en büyük yalanlarla ve esasında insanlıktan çalma üzerine kurduğu, insanları toplumda cinslerine göre konumlandıran, erkeği yaşamın her alanının mutlak hakimi, kadını da erkeğin bir uzvu biçiminde ele alan tarihin en eski köleleştirme gerçeğine karşı, doğal toplumun özüne uygun bir duruştur. Kadını yaşamın, insana terbiye kazandırmanın, yani insanı toplumsallaştırmanın temel gücü olarak görmenin adıdır. Kadın zihniyetini devletleşmeye, iktidarlaşmaya kapalı dolayısıyla toplumsal sorunların görülmediği ve hiyerarşik devletçi toplumun yarattığı tüm toplumsal sorunların temel çözüm anahtarı olarak görmek demektir. Kadının köleleştirilmesini tüm köleleştirmelerin kaynağı olarak ele alıp toplumda kadın özgürlüğünü bir toplumun özgürlük kriteri, bir insanın kadın karşısındaki duruşunu da o insanın niteliğini belirleyen temel ölçüt olarak ele almanın adıdır. Erkeklik kurumlaşmasını tarihte görülen tüm şiddet, kölelik, devlet vb lanetliliklerin temel kurucu gücü olarak görerek bunu çözmeyi tüm bu kötülükleri çözmenin ilk adımı olarak ele almaktır. PKK, Enki’den melerini almaya çalışan İnanna’dır. Adem’den hiçbir açıdan güçsüz olmadığını tanrıya kabul ettiren Lilith’tir. Erkek sisteminin doruğu olan Zeus sistemine karşı tüm gücüyle mücadele eden Gaia’dır. PKK, ana kadının toplumsallaştıran sistemi içinde, kadınla uyum içinde yaşamasını bilen doğal toplum insanıdır. PKK hiyerarşik devletçi toplumun erkek karakterinin hizmetinde olan toplumsal cinsiyetçiliği özgürleştirerek cinsler anlamında ekolojik bir uyum yaratmanın adıdır.
PKK, hiyerarşik devletçi zihniyet ve sistemin insanları üstün-aşağı, yöneten-yönetilen, efendi-köle, tanrı-kul vb ayrımlarına karşı toplumun tüm bileşenleriyle birbirini tamamladığı ve yeteneklerin üstünlük kurmanın aracına dönüştürülmediği komünalite ve toplumsallığın gözetildiği bir yaşam tarzının adıdır. Tarihin en büyük laneti ve çok yüzlü kurumu olan devlet kurumunun eşit ve özgür olmayan, çıkara, aldatma, hileye dayanan genleri nedeniyle halkların bir kurumu ve çözüm aracı olamayacağı tespitinden hareketle halkların özgürlük ve demokrasi taleplerini bunun dışında ve halkın doğal yaşamında aramanın adıdır. Bu yönüyle “ne kadar az devlet o kadar çok toplum, ne kadar çok devlet o kadar az toplum” tespitinin -devleti toplum yaşamının dışına çıkarmak çerçevesinde- yaşamsallaştırılmasıdır. Devletlerin esasında kendilerini meşrulaştırmaları anlamına gelen temsili ve devletli demokrasilerine karşı halkların tabana dayalı ve doğrudan demokrasilerini kurmanın adıdır.
Bu yönleriyle PKK, köleliğin farklı versiyonları anlamına gelen hiyerarşik devletçi sistemin kendini üzerinde kurumlaştırdığı, insanın doğanın efendisi olduğu, doğanın fethedilmesi gerektiği yalanına karşı toplumsal ekolojiye dönüşle; insanların eşit yaratılmadığı bazılarının yöneten bazılarının mutlak surette yönetilen olması gerektiği yalanına karşı demokrasiyle; kadının ikincil, eksik, erkeğin bir uzantısı olduğu ve kadını toplumdaki tüm temel yaşam ayaklarından dışlayan, her şeyi erkeğin çıkarlarına göre ayarlayarak bunu meşrulaştıran yalanlara karşı da toplumsal cinsiyetçiliğin özgürleştirilmesiyle devlet dışı kalmış halkları gerçek anlamda özgürlük ve eşitliğe kavuşturacak olan paradigmanın kuruluşu ve bunun insan olmanın özüne uygun yaşamını kurmanın adıdır. Bunun öncülüğüdür.
Bu nedenle PKK, tarihsel akış içinde hiyerarşik devletçi sisteme karşı doğal toplumun demokratik komünal değerlerinin temsilidir. PKK, bu yönüyle mevcut devletli sisteme alternatif bir sistemdir. Kölelik sistemine karşı saf tutmanın adıdır. Eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesi verenler için yeni bir paradigma ve bunun pratikleştirilmesi anlamına gelmektedir. Mevcut hiyerarşik devletçi sistemle tarihten çıkardığı dersler temelinde tarihi bir hesaplaşmaya girişerek mücadeleye tutuşan PKK ve onun önderliği bu nedenle sistemin güçleri tarafından her zaman yok edilmesi gereken düşmanlar olarak değerlendirilmişlerdir.
Bu açıdan en son önderliğimize karşı alçakça bir şekilde uygulanan zehirleme olayını hiyerarşik devletçi sistemin bir uygulaması olarak görmek gerekir. Öyle tek bir devletle ve dar siyasi hesaplarla izah edilemeyecek denli çok taraflı ve kapsamlı bir olaydır. Önderlik hiyerarşik devletçi sisteme muhalif olan tüm bir tarihin dogmatizmden kopan, mücadele araçlarını iktidarcılıktan kurtaran, sistemin bilme tekeline rağmen sistemin dayandığı her tür zihinsel yapıyı deşifre ederek halklara özgürlüğü getirecek bir zihniyet gücünü açığa çıkaran ve tüm bunlara dayanarak büyük bir mücadeleye girişme iradesini gösteren bir dile gelişidir. Bu yönüyle önderlik, erkek egemenliğine karşı kadının insan olmakta ısrar anlamına gelen görkemli direnişidir. Sömürgeci uygarlığa karşı komünal demokratik yaşam tarzını koruma mücadelesi veren etnisitenin amansız direnişidir. Nemrut ve Firavun’ların tanrı kral düzenine karşı inatçı ve sabırlı bir mücadele yürüten ama zamanla sisteme benzeşmekten tam kurtulamayan peygambersel çıkışlar kadar inançlı ama daha bilimsel ve sonuç alıcı bir dile geliştir. Genelleşmiş ve derinleştirilmiş kölelik anlamına gelen, insanlıktan en fazla uzaklaşılan sistem olan kapitalizmin vahşetine karşı var gücüyle direnen ama sistemin mezhebi olmaktan kurtulamayan sosyal ve ulusal hareketlerin yerine ezilenler adına egemen sistemin dışında halklar sisteminin kurulmasıdır. Tüm bu tarihi birikime dayalı olarak önderliğin mevcut sisteme evrensel düzeyde alternatif bir sistem yaratmasından ürkülmektedir. Hiyerarşik devletçi sistem, bunu kendi sonları olarak değerlendirmektedirler. Bu nedenle önderliği ve önderliğin uygulama gücü olan, önderlik toplumsallaşmasını yaratacak olan PKK’yi hiçbir zaman düşman ilan etmekten ve ona karşı birleşmekten geri durmamışlardır.
Bu nedenle yeniden inşa edilen PKK’yi egemenlikli sistemden tam anlamıyla kopuş olarak ele almak, sistemle yaşadığı çelişkiyi sadece siyasal bir çelişki olarak ele almadan, yaşananın esasında bir sistemler, zihniyetler çatışması olduğunu hiç akıldan çıkarmamak gerekir. Doğal toplum ve hiyerarşik devletçi toplum arasındaki tarihsel tez-anti tez mücadelesinde, doğal toplumun çağdaş temsili olarak ele almak, hem PKK’nin gerçek anlamda ne olduğunu, neyi temsil ettiğini hem de PKK’nin karşılamak zorunda olduğu güçlerin ne denli çok ve gaddar olduğunu ortaya koyacaktır. Bu yönüyle her PKK’linin sistemle hiçbir alanda benzeşmeden dünyayı değiştirmek görevi vardır. Devlet dışı kalmış halk kesiminin özlemini duyduğu ve egemenlerce gasp edilen eşitlik ve özgürlüğünün kurulması görevi vardır. Tüm bunların genel ifadesi olan halkların demokratik komünal yaşam ve örgütlülüğünü geliştirme görevi vardır. Devlet dışı kalan halkın komünal sisteminin kurulmasında PKK, bir ideolojik ve yaşamsal öncülük olarak varlığını, toplum demokratik komünal özü çerçevesinde dönüşümünü gerçekleştirinceye kadar devam ettirecektir.
Xebat ANDOK